« : Ağustos 11, 2009, 12:54:00 ÖS » |
|
http://www.zeynep-sofi34.tr.gg ÖRNEK METİNLER PEYGAMBERİMİZİN MUCİZELERİ
Peygamber efendimiz in S.A.V mucizeler i
Sual: Peygamber efendimiz in S.A.V mucizeler i nelerdir? CEVAP Çok mucizesi görülmüştür. Bazılarını bildireli m. Aşağıdaki yazılar (Mir’at-ı Kâinat) kitabından alınmıştır.
Muhammed aleyhisse lamın hak Peygamber olduğunu bildiren şahitler pek çoktur. Ümmetinin Evliyasında hâsıl olan kerametle r hep Onun mucizeler idir; çünkü kerametle r, Ona tâbi olanlarda, Onun izinde gidenlerd e hâsıl olmaktadır.
Muhammed aleyhisse lamın mucizeler i, zaman bakımından üçe ayrılmıştır:
Birincisi, mübarek ruhu yaratıldığından başlayarak, Peygamber liğinin bildirild iği (bi’set) zamanına kadar olanlardır.
İkincisi, bi’setten vefatına kadar olan zaman içindekilerdir.
Üçüncüsü, vefatından kıyamete kadar olmuş ve olacak şeylerdir.
Bunlardan birincile re, (İrhas) yani, başlangıçlar denir. Her biri de ayrıca görerek veya görmeyip akıl ile anlaşılan mucizeler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bütün bu mucizeler o kadar çoktur ki, saymak mümkün olmamıştır. İkinci kısımdaki mucizeler in üç bin kadar olduğu bildirilm iştir. Bunlardan bazılarını aşağıda bildireceğiz.
1- Muhammed aleyhisse lamın mucizeler inin en büyüğü Kur’an-ı kerimdir.
2- En büyük mucizeler inden birisi de, Mirac mucizesid ir.
3- Meşhur mucizeler inin en büyüklerinden birisi de, Ay’ı ikiye ayırmasıdır. Bu mucize, başka hiçbir Peygamber e nasip olmamıştır. Muhammed aleyhisse lam elli iki yaşında iken, Mekke’de Kureyş kâfirlerinin elebaşıları yanına gelip, (Peygamber isen Ay’ı ikiye ayır) dediler. Muhammed aleyhisse lam, herkesin ve hele tanıdıklarının, akrabasının iman etmelerin i çok istiyordu . Mübarek ellerini kaldırıp dua etti. Allahü teâlâ, kabul edip, Ay’ı ikiye böldü. Yarısı bir dağın, diğer yarısı başka dağın üzerinde göründü. Kâfirler, Muhammed bize sihir yaptı dediler. İman etmediler .
Bu mucize ile ilgili âyet-i kerimenin meali şöyle: (Kıyamet yaklaştı, Ay yarıldı. Onlar [müşrikler] bir mucize görünce hemen yüz çevirirler ve "Eskiden beri devam ede gelen bir sihir [büyü] derler.) [Kamer 1,2]
4- Muhammed aleyhisse lam, bazı gazalarında, susuz kalındığı zaman, mübarek elini bir kaptaki suya sokmuş, parmakları arasından su akarak, suyun bulunduğu kap devamlı taşmıştır. Bazen seksen, bazen üçyüz, bazen binbeşyüz, Tebük Gazasında ise, yetmiş bin kimsenin hepsi ve hayvanları, bu sudan içmişler ve kullanmışlardır. Mübarek elini sudan çıkarınca akması durmuştur.
5- Hayber gazasında, önüne zehirlenm iş koyun kebabı koyduklarında, (Ya Resulalla h, beni yeme, ben zehirliyi m) sesi işitildi.
6- Medine’de, mescid-i nebevide dikili bir hurma kütüğü vardı. Resululla h hutbe okurken, bu direğe dayanırdı. Buna Hannane denirdi. Minber yapılınca, Hannane’nin yanına gitmedi. Ondan ağlama seslerini, bütün cemaat işittiler. Minberden inip, Hannane’ye sarıldı. Sesi kesildi. (Eğer sarılmasaydım, benim ayrılığımdan kıyamete kadar ağlardı) buyurdu.
7- Mübarek eline aldığı çakıl taşlarının ve tuttuğu yemek parçalarının arı sesi gibi, Allahü teâlâyı tesbih ettikleri çok görülmüştür.
8- Bir gün, bir köylüyü imana davet etti. Müslüman bir komşumun vefat etmiş kızını diriltirs en, iman ederim dedi. Mezarına gittiler. İsmini söyleyerek kızı çağırdı. Kabir içinden ses işitildi ve dışarı çıktı. (Dünyaya gelmek ister misin?) buyurdu. (Ya Resulalla h! Dünyaya gelmek istemem. Burada babamın evindekin den daha rahatım. Müslümanın ahireti, dünyasından daha iyi) dedi. Köylü bunu görünce, hemen imana geldi.
9- Tirmizi ve Nesai’nin (Sünen) kitaplarında diyor ki, iki gözü a’ma bir kimse gelip, ya Resulalla h, Allahü teâlâya dua et, gözlerim açılsın dedi. (Kusursuz bir abdest al! Sonra Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamber in Muhammed aleyhisse lamı araya koyarak, senden istiyorum . Ey çok sevdiğim Peygamber im Muhammed aleyhisse lam! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum . Ya Rabbi! Bu yüce Peygamber i bana şefaatçi eyle! Onun hürmetine duamı kabul et!) duasını okumasını buyurdu. Adam, abdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı. Bu duayı Müslümanlar, her zaman okumuşlar ve maksatlarına kavuşmuşlardır.
10- Medine’de, minberde hutbe okurken, bir kimse, ya Resulalla h! Susuzlukt an çocuklarımız, hayvanlarımız, tarlalarımız helak oluyor. İmdadımıza yetiş dedi. Ellerini kaldırıp, dua eyledi. Gökte hiç bulut yokken, mübarek ellerini yüzüne sürmeden, bulutlar toplandı. Hemen yağmur başladı. Birkaç gün devam etti. Yine minberde okurken, o kimse, ya Resulalla h! Yağmurdan helak olacağız deyince, Resul aleyhisse lam, tebessüm etti ve (Ya Rabbi! Rahmetini başka kullarına da ihsan eyle!) buyurdu. Bulutlar açılıp, güneş göründü.
11- Cabir bin Abdullah diyor ki, çok borcum vardı. Resululla ha haber verdim. Bahçeme gelip, hurma yığınının etrafında üç kere dolaştı. (Alacaklılarını çağır, gelsinler!) buyurdu. Her birine hakları verildi. Yığından bir şey eksilmedi .
12- Bir kadın, hediye olarak bal gönderdi. Balı kabul edip, boş kabı geri gönderdi. Kap bal ile dolu olarak geri geldi. Kadın gelerek, (ya Resulalla h! Hediyemi niçin kabul etmediniz? Acaba günahım nedir?) dedi. (Senin hediyeni kabul ettik. Gördüğün bal, Allahü teâlânın hediyene verdiği bereketti r) buyurdu. Kadın çocukları ile aylarca yediler. Hiç eksilmedi . Bir gün yanılarak balı başka bir kaba koydular. Oradan yiyerek bitirdile r. Bunu, Resululla ha haber verdiler. (Gönderdiğim kapta kalsaydı, dünya durdukça yerlerdi, hiç eksilmezd i) buyurdu.
13- Resululla hın gaybdan haber verdiği çok görüldü. Bu mucizesi üç kısımdır:
Birinci kısmı, kendi zamanından evvel olan ve kendisine sorulan şeylerdir ki, bunlara verdiği cevaplar, çok kâfirlerin, katı kalbli düşmanlarının imana gelmeleri ne sebep olmuştur.
İkinci kısmı, kendi zamanında olmuş ve olacak şeyleri haber vermesidi r.
Üçüncü kısmı, kendisind en sonra kıyamete kadar dünyada ve ahirette olacak şeyleri bildirmes idir.
Burada ikinci ve üçüncü kısımlardan birkaçı aşağıda bildirile cektir.
[İslam’a davetin başlangıcında, müşriklerin eziyetler inden, sıkıntılarından dolayı, Eshab-ı kiramın bir kısmı Habeşistan’a hicret etmişlerdi. Resululla h, Mekke’de kalan Eshab-ı kiramla beraber, üç sene her türlü görüşme, alış-veriş yapma, Müslümanlardan başka bir kimse ile konuşmama gibi, bütün içtimai muamelele rden men olundular . Kureyş müşrikleri, bu karar ve ittifakla rını bildiren bir ahdname yazarak, Kâbe-i muazzamay a asmışlardı. Her şeye kâdir olan Allahü teâlâ (Arza) denilen bir çeşit kurdu [ağaç kurdu] o vesikaya musallat etti. Yazılı bulunan (Bismikell ahümme) [Allahü teâlânın ismi ile] ibaresind en başka, ne yazılı ise, hepsini o kurtcuk yedi, bitirdi. Allahü teâlâ bu hâli Cibril-i emin vasıtası ile Peygamber efendimiz e bildirdi. Peygamber efendimiz de bu hâli amcası Ebu Talibe anlattı. Ertesi gün, Ebu Talib müşriklerin ileri gelenleri ne gelerek, Muhammedi n Rabbi Ona şöyle haber vermiş. Eğer söylediği doğru ise, bu hâli kaldırıp, eskiden olduğu gibi dolaşmalarına, başkaları ile görüşmelerine mani olmayınız. Eğer söylediği doğru değilse, ben de Onu artık himaye etmeyeceğim, dedi. Kureyşin ileri gelenleri, bu teklifi kabul ettiler. Herkes toplanara k Kâbe’ye geldiler. Ahdnameyi Kâbe’den indirerek açtılar ve Resululla hın buyurduğu gibi, (Bismikell ahümme) ibaresind en başka, bütün yazıların yenilmiş olduğunu gördüler.]
Acem padişahı Hüsrev’den Medine’ye elçiler geldi. Bir gün, bunları çağırıp, (Bu gece, Kisranızı kendi oğlu öldürdü) buyurdu. Bir müddet sonra, oğlunun babasını öldürdüğü haberi geldi. [İran şahlarına Kisra denir.]
14- Bir gün, zevcesi Hafsa validemiz e, (Ebu Bekir ile baban, ümmetimin idaresini ellerine alacaklar dır) buyurdu. Bu sözle Hazret-i Ebu Bekir’in ve Hafsa validemiz in babası olan Hazret-i Ömer’in halife olacaklarını müjdeledi.
15- Ebu Hüreyre’yi “radıyallahü teâlâ anh” Medine’de, zekât olarak gelmiş olan hurmaların muhafazasına memur etmişti. Bir kimseyi hurma çalarken yakaladı. Seni Resululla ha götüreceğim dedi. Hırsız, fakirim, çoluğum çocuğum çoktur diyerek yalvarınca, bıraktı. Ertesi gün, Resululla h Ebu Hüreyre’yi çağırıp, (Dün gece bıraktığın adam ne yapmıştı?) buyurdu. Ebu Hüreyre anlatınca, (Seni aldatmış. Yine gelecekti r) buyurdu. Ertesi gece yine geldi ve yakalandı. Tekrar yalvarıp, Allah aşkına bırak dedi ve kurtuldu. Üçüncü gece, tekrar gelip yakalanınca, yalvarmal arı fayda vermedi. Beni bırakırsan, birkaç şey öğretirim, ,sana çok faydası olur, dedi. Ebu Hüreyre kabul etti. Gece yatarken, (Âyet-el kürsi)yi okursan Allahü teâlâ seni korur, yanına şeytan yaklaşmaz dedi ve gitti. Ertesi gün, Resululla h efendimiz, Ebu Hüreyre’ye tekrar sorup cevap alınca, (Şimdi doğru söylemiş. Halbuki kendisi çok yalancıdır. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun?) buyurdu. Hayır, bilmiyoru m deyince, (O kimse şeytan idi) buyurdu.
16- Rum İmparatorunun orduları ile harp için (Mute) denilen yere asker gönderdiğinde, sahabeden üç emirin arka arkaya şehid olduklarını, kendisi, Medine’de minber üzerinde iken, Allahü teâlânın göstermesi ile görerek yanındakilere haber verdi.
17- Muaz bin Cebeli vali olarak Yemen’e gönderirken, Medine’nin dışına kadar uğurlayıp ona çok nasihatle r verdi. (Seninle dünyada artık buluşamayız) buyurdu. Hazret-i Muaz Yemen’de iken Resululla h efendimiz Medine’de vefat etti.
18- Vefat ederken, mübarek kızı Fatıma’ya, (Akrabam arasında bana evvela kavuşan sen olacaksın) buyurdu. Altı ay sonra Hazret-i Fatıma vefat etti. Akrabasından ondan evvel kimse vefat etmedi.
19- Kays bin Şemmasa, (Güzel olarak yaşarsın ve şehid olarak ölürsün) buyurdu. Hazret-i Ebu Bekir halife iken Yemamede Müseylemet-ül-Kezzab ile yapılan muharebed e şehid oldu. Hazret-i Ömer’in ve Hazret-i Osman’ın ve Hazret-i Ali’nin şehid olacaklarını dahi haber verdi.
20- Acem padişahı Kisranın ve Rum padişahı Kayserin memleketl erinin Müslümanların eline geçeceğini ve hazineler inin Allah yolunda dağıtılacağını müjdeledi.
21- Ümmetinden çok kimsenin denizden gazaya gidecekle rini ve sahabeden olan Ümmi Hiram’ın o gazada bulunacağını haber verdi. Hazret-i Osman halife iken Müslümanlar, gemiler ile Kıbrıs adasına gidip harp ettiler. Bu hanım da beraber idi. Orada şehid oldu.
22- Mübarek kızı Fatıma’nın oğlu Hasan “radıyallahü teâlâ anhüma” için, (Bu oğlum çok hayırlıdır. Allahü teâlâ, Müslümanlardan iki büyük ordunun sulh etmesine bunu sebep yapacaktır) buyurdu. Büyük bir ordu ile Muaviye’ye “radıyallahü anh” karşı harp edeceği zaman, fitneyi önlemek, Müslümanların kanının dökülmemesi için hakkı olan halifeliği Muaviye’ye “radıyallahü anh” teslim etti.
23- Abdullah ibni Abbas’ın annesine bakıp, (Senin bir oğlun olacak. Doğduğu zaman bana getir!) buyurdu. Çocuğu getirdikl erinde, kulağına ezan ve ikamet okuyup, mübarek ağzının suyundan ağzına sürdü. İsmini Abdullah koyup annesinin kucağına verdi. (Halifeler in babasını al, götür!) buyurdu. Hazret-i Abbas, bunu işitip, gelip sorunca, (Evet, böyle söyledim. Bu çocuk halifeler in babasıdır. Onlar arasında seffah, Mehdi ve İsa aleyhisse lamla namaz kılan bir kimse bulunacak tır) buyurdu. Abbasiyye devletini n başına çok halifeler geldi. Bunların hepsi, Abdullah bin Abbas’ın soyundan oldu.
24- Eshabından çok kimseye hayır dualar etmiş, hepsi kabul olunarak faydalarını görmüşlerdir. Hazret-i Ali buyuruyor ki: Resululla h beni Yemen’e kadı [Hâkim] olarak göndermek istedi. Ya Resulalla h! Ben kadılık yapmasını bilmiyoru m dedim. Mübarek elini göğsüme koyup, (Ya Rabbi! Bunun kalbine doğru şeyleri bildir. Hep doğru söylemek nasip eyle!) buyurdu. Bundan sonra bana gelen şikâyetçilerden doğru olanı hemen anlar, hak üzere hükmederdim.
25- Nabiga ismindeki meşhur şair şiirlerinden birkaçını okuyunca, Araplar arasında meşhur olan (Allahü teâlâ dişlerini dökmesin) duasını buyurdu. Nabiga yüz yaşına gelmişti. Dişleri ak ve berrak, inci gibi dizilmiş dururdu.
26- Amcası Ebu Leheb’in oğlu Uteybe, Resululla hı çok üzdü. Çirkin şeyler söyledi. Buna çok üzülüp, (Ya Rabbi! Buna köpeklerinden birini musallat eyle!) buyurdu. Uteybe, Şam’a ticaret için giderken bir gece arkadaşlarının arasında yatıyordu. Bir aslan gelip arkadaşlarını koklayıp bıraktı. Sıra Uteybe’ye gelince, kaptı parçaladı.
27- Acem padişahı Hüsrev Pervize iman etmesi için mektup gönderdi. Alçak Hüsrev, mektubu parçaladı ve getiren elçiyi şehid eyledi. Peygamber efendimiz bunu işitince, çok üzüldü ve (Ya Rabbi! Onun mülkünü parçala!) buyurdu. Resululla h hayatta iken Hüsrevi oğlu Şireveyh hançerle parçaladı. Hazret-i Ömer halife iken, acem memleketi nin tamamını Müslümanlar feth edip, Hüsrev’in nesli de, mülkü de kalmadı.
28- Allahü teâlâ, Habibini belalarda n korurdu. Ebu Cehil, Resululla hın en büyük düşmanı idi. Kâbe-i muazzama yanında namaz kılarken, alçak Ebu Cehil, tam zamanıdır diyerek, bıçakla üzerine yürümek isterken, hemen geri dönüp kaçtı. Arkadaşları, niçin korktun dedikleri nde, Muhammed ile aramızda ateş dolu bir hendek gördüm. Birçok kimse beni bekliyorl ardı. Bir adım atsaydım, yakalayıp ateşe atacaklar dı. Bunu Müslümanlar işitip, Resululla h efendimiz e sorduklarında, (Allahü teâlânın melekleri, onu yakalayıp parçalayacaklardı) buyurdu.
29- Resululla h efendimiz bir gün abdest alıp, mestlerin den birini giyip, ikincisin e mübarek elini uzatırken, bir kuş geldi. Bu mesti kapıp havada silkti. İçinden bir yılan düştü. Sonra kuş mesti yere bıraktı. Bugünden sonra, ayakkabı giyerken, önce silkeleme k sünnet oldu.
30- Selman-ı Farisi, hak din aramak için, İran’dan çıkıp çeşitli memleketl eri dolaşmaya başladı. Beni Kelb kabilesin den bir kervan ile Arabistan’a gelirken Vadi’-ul kura denilen mevkide hainlik edip bir yahudiye köle diye sattılar. Bu da, akrabası, Medineli bir yahudiye köle olarak sattı. Hicrette Resululla hın Medine’ye teşriflerini işitince, çok sevindi. Çünkü, kendisi nasrani âlimi idi. En son rehberi büyük bir âlimin tavsiyesi ile, ahir zaman Peygamber ine iman etmek için Arabistan’a gelmişti. O âlim, Resululla hın vasıflarını öğretmiş, Onun hediye kabul edip, sadaka kabul etmediğini, iki omuzu arasında mühr-ü nübüvvet olduğunu ve pek çok mucizeler i olduğunu Selman’a bildirmişti. Selman-ı Farisi, Resululla ha sadakadır diyerek hurma getirdi. Resululla h onlardan hiç yemedi. Hediyedir diye bir tabakta yirmibeş kadar hurma getirdi. Resululla h efendimiz ondan yedi. Bütün Eshab-ı kiram da yediler. Yenilen hurma çekirdekleri bin kadardı. Resululla hın bu mucizesin i de gördü. Ertesi gün bir cenaze defninde mühr-ü nübüvveti görmek arzu etti. Resululla h, bunu anlayıp mübarek gömleğini sıyırarak mühr-ü nübüvveti gösterdi. Selman hemen imana geldi. Birkaç sene sonra 300 hurma ağacı ile binaltıyüz dirhem altın ödemek şartı ile azat edilmesin e söz kesildi. Resululla h bunu işitti. Mübarek elleri ile ikiyüzdoksandokuz hurma ağacı dikti. Ağaçlar o sene meyve vermeye başladı. Birini Ömer “radıyallahü teâlâ anh” dikmişti. Bu ağaç meyve vermedi. Resululla h efendimiz, bunu çıkarıp mübarek elleri ile tekrar dikti. Bu da hemen meyve verdi. Bir gazada, ganimet alınan, yumurta kadar altını Selman’a “radıyallahü teâlâ anh” verdiler. Resululla ha gelip, bu gayet azdır. Binaltıyüz gram çekmez dedi. Mübarek ellerine alıp tekrar Selman’a verdi. (Bunu sahibine götür) buyurdu. Yarısı ile efendisin e olan borcunu ödedi. Yarısı da, Hazret-i Selman’a kaldı.
31- Kureyş kâfirlerinden Velid bin Mugire, As bin Vail, Haris bin Kays, Esved bin Yagus ve Esved bin Muttalib, Resululla ha cefa ve eziyet etmekte başkalarından aşırı gidiyorla rdı. Cebrail aleyhisse lam gelip, (Seninle alay edenlere cezalarını veririz.. .) mealindek i Hicr suresinin 95. âyetini getirip, Velidin ayağına, ikincisin in ökçesine, üçüncüsünün burnuna, dördüncüsünün başına, beşincisinin gözlerine işaret etti. Velid’in ayağına bir ok battı. Çok kibirli olduğundan, eğilerek oku çıkarıp atmak, kendine ağır geldi. Demiri topuk damarına batıp, siyatik hastalığına yakalandı. As’ın ökçesine diken battı. Tulum gibi şişti. Harisin burnundan devamlı kan geldi. Esved bir ağaç altında neşeli otururken, kafasını ağaca vurup, diğer Esved de, a’ma olup, hepsi helak oldular.
32- Devs kabilesin in reisi Tufeyl, hicretten önce, Mekke’de imana gelmişti. Kavmini imana davet için Resululla htan bir alamet istedi. (Ya Rabbi! Buna bir âyet (delil) ihsan eyle) buyurdu. Tufeyl, kabilesin e gidince, iki kaşı arasında bir nur parladı. Tufeyl, ya Rabbi! Bu alameti yüzümden giderip başka yerime koy. Bunu yüzümde görenlerden bazısı, kendi dinlerind en çıktığım için cezalandırıldığımı zannederl er dedi. Duası kabul olup, nur yüzünden gitti. Elindeki kamçının ucunda kandil gibi parladı. Kabilesin dekiler zamanla imana geldiler.
33- Hicretin yedinci senesinde Resululla h efendimiz, Habeş padişahı Necaşi’ye ve Rum imparator u Herakliyu s’a ve Acem padişahı Husrev’e ve Bizansın Mısır’daki valisi Mukavkas’e ve Şam’daki valisi Haris’e ve Umman Sultanı Semame’ye mektuplar göndererek, hepsini imana davet etti. Mektupları götüren elçiler, gittikler i yerin dillerini bilmiyorl ardı. Ertesi sabah, o dilleri söylemeye başladılar.
Molla Abdurrahm an Caminin (Şevahid-ün-nübüvve) kitabında ve Yusuf-i Nebhani’nin (Huccetull ahi alel-âlemin) kitabında, Resululla h efendimiz in daha nice mucizeler i yazılıdır.
Save gölünün kuruması Sual: Peygamber efendimiz doğduğu zaman, Kâbe’deki putlar yüzüstü yıkılıyor, Kisra’nın sarayı çöküyor, bin yıldan beri Mecusiler in yanan ateşi sönüyor. Bir de Save gölünün kuruduğu bildirili yor. Save gölünün suçu ne idi de kurudu? CEVAP Cansız varlıkların ne suçu olur ki, yani suçu olduğundan değil, bu gölü halk mukaddes sayar, kuruyacağına asla ihtimal vermezler miş. Çok tuzlu imiş, sağdan soldan su gelmiyor, su seviyesi hep aynı, hiç eksilme olmuyormuş, derinliği beş metre yüzeyi 12,5 km imiş. Bu göl bir anda kuruyor. Bunun aksine, Şam tarafında bin yıldan beri suyu akmayan ve kurumuş olan Semave Nehrinin vadisi de, o gece, su ile dolup taşarak akmaya başlıyor. Bu tür olaylar cansız varlıkların suçu falan olduğu için değil, onları mukaddes sayan insanları ikaz için, ibret almaları için ve daha başka hikmetler yüzünden ihsan ediliyor.
Resululla hın mucizeler inden Sual: Resululla h'ın hacamat kanını içen olduğu söyleniyor. Kan içmek caiz mi? CEVAP Resululla h efendimiz in mübarek kanı, diğer insanların kanı gibi değildir.
Eshab-ı kiramdan Abdullah bin Zübeyr, Resululla hın hacamat edilirken çıkan kanını içti. Resululla h efendimiz, darılmayıp, hatta gülümseyerek, (Artık Cehennem ateşi seni yakmaz) buyurdu. Başına bazı işler geleceğini de bildirdi. (Beyheki)
Yine Eshab-ı kiramdan Malik bin Sinan, Resululla hın mübarek kanını içtiği zaman, ona da, (Cehennem ateşi seni yakmaz) buyurdu. (İbni Hibban)
Mübarek artığını içen Bereke isimli kadına da, (Artık hiç karın ağrısı çekmezsin) buyurdu. (Mevahib-i ledünniyye)
Halid bin Velid radıyallahü anh, sarığında taşıdığı bir sakal-ı şerif için her savaşta zafer kazandı. (Şifa-i şerif)
Bunların hepsi, Peygamber efendimiz in mucizeler indendir; fakat selef-i salihine düşman selefi denilen kimseler, Resululla hın eşyalarıyla, mübarek saçı ve sakalıyla bereketle nmeyi şirk kabul ediyorlar .
|
|
« Son Düzenleme: Mayıs 22, 2010, 08:01:14 ÖS Gönderen: admin »
|
Logged
|
|
|
|