+ ISLAMGREEN34 NEW WORLD » TARİH  » İSLAM TARİHİ - DİNLER ve MEZHEPLER TARİHİ - ÜLKELER TARİHİ (Moderatör: İman_Power)
 İSLAM TARİHİ - KONU İÇİN TIKLAYINIZ

Kullanıcı Adı: Beni Hatırla?
Şifre:
Sayfa: [1]
Konu: İSLAM TARİHİ - KONU İÇİN TIKLAYINIZ  (Okunma Sayısı 8919 defa) Seçenekler Arama
« : Eylül 11, 2008, 04:09:32 ÖS »
admin
Ziyaretçi
İSLAM TARİHİ - KONU İÇİN TIKLAYINIZ



İSLAM TARİHİ İÇİN ALTTAKİ LİNKİ TIKLAYINI Z

KAYNAK... .http://www.social-worlds.tr.gg
http://www.enfal.de/tarih.htm
http://www.islamiyet.gen.tr/

İSLAM TARİHİNDE TARİKAT KÜLTÜRÜ

http://www.tvarsivi.com/oteki-gundem-09-01-2013-izle-e_82782.html



TARİH VE FİRAVUNİZM

FORUM ALATURKA İSLAM İSTANBUL

METİN CELAL DİRLİKOĞLU
 
Orta okulu bitirene kadar
Tarih dersini severdim
Lise yıllarımda bizlere tarih diye okutulanın dışında
Farklı bir tarih anlayışı varmıdır diye araştırmaya başladım
Çünkü ilk tarih öğrenmeye başladığımdaki
Bana tarih diye anlatılan şeyler ile
Sonraki anlatılan tarih
Aynı tornadan çıkmış gibi aynı şeylerdi
Ezberlenm iş tekerleme lerdi
Anlatlanl arı papağan gibi ezberlediğimiz için
Tarihe olan ilgim artık kaybolmuştu
Tarih denilen şey
Bilim,tıp gibi değişen ve gelişen
Bugün için doğru
Yarın ise yalan dünya gibi yalan olan
Bir şeymidir diye araştrmaya başladım
Kadir Mısıroğlunun şimdi ismini unuttuğum
Bir kitabını okuyunca
Tarihinde diğer bilim dalları gibi
Bugünlük doğru kabul edilen
Yalanlard an ibaret olabileceğini düşünmeye
Tarih ve tarihçilerden uzak durmaya başladım
Kadir Mısıroğlunun elimdeki bu eserini tekrar okuduğumda
Tarih ve tarihçinin yalan ile meşgul olmaması gerektiğini
Okuduğu tarih kitabına bağlı kalmayara k
Ve okuduğu tarihi doğru kabul etmeyerek
Sürekli şüphe ile meşgul olarak
Bıkmadan usanmadan belge ve bilgi toplamasının
Gerekli olduğunu düşünmeye başladım
Rabbime şükürler olsun
Ve Kadir Mısıroğlundan Allah razı olsun
O gündür bu gündür
Tarihçilerin etkisinde kalmayara k
Her insanın yanlışının olabileceğini
Yanlış insanın yazdığı
Tarih,tıp veya kanunun alt yapısını oluşturan
Hukuk gibi konularda da
Yanlışların olabileceğini
Bu yüzden insan eliyle çıkan her türlü yazının
Doğru kabul edilmesin in
" Doğruluk yalnızca Allaha mahsustur "
Düsturuna aykırı olacağını düşünmeye başladım
İnsanı Allah yaratmıştır
İnsan için hayrı ve şerri Allah bilir
Sanki insanı insan yaratmış gibi
İnsana faydalı veya zararlı olanı
İnsanın bilmesi mümkünmüş gibi
Bulduğu ilacın hastalığın tek ilacı gibi
İnsanlara kabul ettirmeye çalışan doktorun
İnsan için doğruyu yanlışı bilen
İnsanı yaratan Allah iken
Hukukçu olup insanı yanlış diye yargılayanın
Kendisini nde insan olduğundan
Asıl yanlışın bu insanın kendisi olduğunu düşünmeye başladım
Kendisi insan olup yanlış olduğunu kabul etmeyip
Doğrulukta direnerek
İnsanlara bunu doğru olarak
Kabul ettirmeye çalışanlarında
Düşünce Emperyali zmini oluşturduğunu
Ve doğruda direterek
İnsanların asıl doğruyu bulma özgürlüğünü
Engellediğini
Bunun isminede Firavuniz m denmesi gerektiğini
Düşünmeye başladım
Çünkü Firavun insandı
Ve her insan gibi yanlıştı
Ancak ben doğruyum diyerek
Herkese baskıyla
Bunu kabul ettirmeye çalışmıştı
Peki doğru insan yokmudur
Allahın doğru insan olarak
İnsanlara verdiği örnek insan
Hz.Muhamm ed sav Efendimiz dir
Bizlerde doğruyu bilmiyoru z
Doğruyu bilen yalnızca Allahtır
Selamün Aleyküm ve Rahmetull ahi ve Berekatühü


TARİH VE FİRAVUNİZM

FORUM ALATURKA İSLAM İSTANBUL

METİN CELAL DİRLİKOĞLU



İSLAM VE İÇTİHAD İLE SİYONİZM

FORUM ALATURKAİSLAM İSTANBUL

ALİ  YILDIRIM SETTAROĞULLARI
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Forumda " İslam ve İçtihad " isimli,yazıyı okudum
Eklemek istediğim,bazı şeyler mevcut
İçtihad kelimesin in anlamı ve derinliği konusunda
Aşağıya,bazı alıntılar ekledim,okuyunuz
İçtihad,genel manasıyla yorum anlamına gelir
Bu günümüzün,dini kavramları içinde yer aldığı gibi
Hukuk kavramları içindede,yer almaktadır
Hukuk'ta,nasılki kanun maddeleri
Farkı içtihadlar ile farklı farklı yorumlanıyor ve uygulanıyorsa
Kuran-ı Kerim ayetlerid e
Hiç bir zaman,yazılı olduğu şekliyle uygulanma mıştır
Asrın ihtiyaçlarına göre,farklı yorumlarl a
Farklı farklı içtihadlarla uygulanmıştır
Bunun doğruluğu veya yanlışlığını tartışmak,ayrı bir konudur
Ancak,bu şekildedir ve böyle devam etmektedi r

Dini açıdan yorum ( İçtihad ) deyince
Aklımıza ilk önce,mezhepler gelir
Mezhepler e göre,içtihadlarda farklıdır
Türk-İslam coğrafyasındaki farklı ülkelerin
İslam dinine ait, kavram ve uygulamal arıda farklıdır

Bu farklılık,sadece ülkelerede ait değildir
Ülkeler içindeki,farklı bölgelere görede farklıdır
Türkiyedeki farklı bölgelere ait
Farklı islamiyet yorumları mevcuttur
Dünyanın çeşitli yerlerind e
Farklı yabancı ülkelerden gelen
Ve farklı yabancı dilleri konuşan
Farklı Mezhepler ve bölgesel türde
Dini çeşitlilikler'de mevcuttur

Türkiye'deki müslümanların
islam dinine ait,yaşayış ve yorumları ile
Arabistan,İran veya Endonezya gibi ülkelerdeki
İslam dini yorumları,birbirlerinden çok farklıdır


İslamiyet bu bağlamda,farklı algılanıp
Farklı yaşandığından dolayı
Ve Müslümanların arasındaki,bu inanış farklılıklarının
Ve islamiyet e,farklı perspekti flerden
Farklı bakış açılarının,mecburen hoş görülüp
Bu farklılıklar ile birlikte tümüne saygı duyulup
Tartışmalara ve kalp kırıklıklarına
Fırsat verilmeme si gerekir

Çünkü,müslümanlar arasındaki,bu farklılıkların temeli
Asırlar öncesinden,isriliyatın fikir ve düşüncelerinin
Gelişmesiyle birlikte
Asrın hakimiyet ine ve müslümanların yaşantısına
Müdahalesi neticesin de
Müslümanların gösterdiği,o an için doğru
Ve faydalı görülen Reaksiyon larıdır
Müslümanların bu farklılıkları,hoş görmeyerek
" İslamın emrettiği,doğru yol budur " şeklinde
Birbirler i arasında,doğruluk tartışmalarına girerek
Bölünmeleri
Müslümanlar arasında oluşacak,yeni çatışmalara
Zemin hazırlayacaktır
Birbirler inden kopan müslümanlar
Topyekun hareket edemeyece k,yanlızlaşacaklardır
Dolayısıyla,siyonizm için,teker teker yutulacak
Küçük lokmalar haline gelecekle rdir

Bu konu önemli olduğu için
Tekrar altını çizerek,yineleyelim
Bazı müslümanların,bazı konularda
" Kuran-ı Kerim'e ve İslamiyete göre doğrusu budur "
Diyerek diretmele ri,çözüm değildir
Bu diretme,müslümanlar arasındaki tartışmalara
Bölünüp parçalanmalara neden olacağından dolayı
Öncelikle,müslümanlar arasındaki
Birlik ve beraberliğin bozulmama sı  için
Müslümanların,maddi ve manevi anlamda
" Birbirimi ze nasıl faydalı olabiliri z " diye
Düşünmeleri gerekir

Bu yorum farklılıklarının
Yine,farklı farklı dallara ayrılmasıda
Günümüzde,artık gayet doğal bir şeydir
Yadırgamamak gerekir
İslam dini, mecburen,farklı farklı çeşitlenmiştir

Tek çeşit,bir islam dini yerine
Birbirind en farklı,islam dini çeşitleri ortaya çıkmıştır
Bunun sebepleri,ortadan kalkmadıkça
" Kuran-ı Kerim'e ve İslamiyete göre doğrusu budur "
Anlayışından müslümanlar zarar görür
Siyonizm ise,bundan fayda görür


Bu konu ile,bağlantılı olduğu düşünülen
Bir hikayeyi,buraya nakledeyi m,sonra konumuza dönelim


BAHÇIVANLAR VE HAKİKİ İSLAM GÜLLERİ  

FORUM DÜNYASIZİSLAMİYET İSTANBUL

METİN HAYDAR KIRMIZIOĞLU


Osmanlı toprağı ismiyle,özel çiçeklerin yetiştirilmesine müsait
Özel bir toprak yapısına sahip,etrafı açık,bir çim saha vardır

Çimlerin arasında,özel ve yabani,çeşitli çiçekler büyümüştür
Çim saha ve çiçeklerle ilgilenen,özel bahçıvanlarda vardır
Özel bahçıvanların elinde,bu özel çiçeklerin yetiştirilmesi için hazırlanmış
Özel ziraat kitaplarıda vardır
Bu sahada yaşayan,bu özel bahçıvanların,özel ziraat kitapları ile yetiştirilen
İslamın kutsal kitap ve kaynaklarına görede,aynı vasfı taşıyan
Hakiki islam güllerini bilen,islam alimleri ve imamlarda vardı

Bu sahada yaşayan herkes,burada oynar,zaman geçirirdi  
Sonra acıkırlar,sahadan dışarıya çıkarlar,yemek yerler
Gelir yine oynarlar,sonra yine acıkırlar,yine gider yerlerdi
Bu şekilde,bu sahada,hayat böyle devam ederdi  

Bu saha'nın etrafına,bir gün,siyonizm bir duvar ördü
Müslümanların duvar örüldüğünden,haberleri olmadı
Çünkü,siyonizm nedir,ne iş yapar,niye duvar örer,bilmiyorlardı
Siyonizm,dünya ile çim saha'nın,bağlantısını kesti ve ulaşıma kapattı
Siyonizm,daha sonra,bu sahanın tam ortasından geçen
Bir duvar daha örerek,iki tane,kapalı saha üretmiş oldu
O an için,sahaların her ikisinded e,toprak ve çiçekler aynıydı

Birinci saha,hakiki islam inancına ait
Kapalı alan olarak,tahsis edildi
Bu alandaki,özel olarak ekilmiş çiçeklere,dokunulmadı,öylece kaldı
İkinci saha,sahte islam inancına ait
Kapalı alan olarak,tahsis edildi
Buradaki özel çiçekler söküldü
Ve özel çiçeklerin büyümesine müsait olan,toprak kaldırıldı  
Ve farklı bir toprak dökülerek,renkleri özel çiçeklere benzeyen
Ancak kokusu değişik olan,farklı çiçekler ekildi

Siyonizm,daha sonra,hakiki islam inancına ait,kapalı alanın
Üstünüde kapattı ve çim saha ile özel çiçekler,görünmez hale geldi
Bu alan tamamen kapatıldığı için,kimse buraya giremedi
Dolayısıyla,gerçek islam güllerini,kimsenin görmeye
Örnek alarak,buradaki güllere benzer,çiçek üretmeye imkanı kalmadı  

İkinci sahadaki çiçekler sökülüp,farklı çiçekler ekildiği için
Özel çiçekler,artık burada yoktu
Toprak değiştirildiği için,burada özel çiçekler'de yetiştirilemeyecekti

Siyonizm,müslümanlara,ikinci sahayı tahsis ettikten sonra
İçinede,kendine ait,bir klübe ve mutfak inşa ederek,yerleşti
Dünya ile bağlantıları kalmayan müslümanlar,dışarı çıkamadılar
Dışarıya çıkıp,yemek yiyemedil er,yemek yapacak malzemede yoktu
Ve yemek yapacak mutfaklarıda olmadığı için
Aç susuz kaldılar,zayıfladılar,bir deri,bir kemik hale geldiler

Müslümanların içinde,bu duruma karşı,çözüm arayan müslüman yoktu
Yemek ve üç kuruş para için,havaya zıplayan,cahil müslümanlar vardı
Siyonizm,bu cahil müslümanları tek tek ikna ederek,yanına çekti
Karnını doyurdu,üstünü giydirdi
Bu cahil müslümanları eğiterek,bahçıvan,imam ve islam alimi yaptı

Siyonizm daha sonra,bazı müslüman bahçıvanların ellerinde bulunan
Çiçekçilik ile ilgili kitapların,içeriklerini değiştirerek
Onlara,önceki kitaplar gibi görünen,farklı çiçekçilik kitapları verdi

Bahçıvanlardan birisi,kitaptaki içerikle ilgili,farklı bir iddiada bulundu
Kafasında soru işareti oluşunca,bunu test etmek istedi
Toprağı kazarak,farklı bir metodla çiçek ekmeye çalışırken
Siyonizm " Osmanlı yok artık,burası benim tarlam
Farklı metodlarl a çiçek ekemezsin" dedi
Ve bu bahçıvanın,bahçıvanlık belgesini iptal etti
Ve bahçıvana,sadece el arabasıyla toprak taşıma yetkisi verdi
Dolayısıyla bu bahçıvan,test edemediği için,iddiasını ispatlaya madı
Diğer bahçıvanların yanında,toprak taşmakla görevli olarak,işine devam etti  

Başka bir bahçıvan,aynı şekilde test etmek istedi
Önce,bir islam alimi ve imam'a olayı anlattı
İmam " Çiçek.böcek gibi ziraat ilmi,dünya işleri ile ilgilidir
Müslümanın görevi,dünya işleriyle uğraşmak değildir
Uhreviyat ile meşgul olarak,ibadet ve tesbihat ile dua etmesidir
Duası karşılığında,çiçek ona verilecek tir  " dedi

Bahçıvan başka bir islam alimide gitti
Ve benzer bir yanıt alınca
Bahçıvan dediki " İyi güzelde,dünya ahiretin tarlası değilmidir
Dünyadaki tarlada neyi ekersek,ahirette onu biçmeyecekmiyiz
Hakiki islam güllerini yetiştiremeyen müslümana
Gerçek müslüman denilebil irmi " dedi

İslam alimi " Dünya tarlasının sahibi,sen değilsin siyonizm'dir
Müslüman bu dünyada,siyonizm yok olmadan,hiç bir şey ekemez
Bu dünyayı yöneten siyonizm'dir
Ve onun kanun ve kuralları geçerlidir
Bunun içinde müslümana,akıl denilen meleke verilirke n
Ziraat veya farklı bilimler için verilmemiştir
Bu bir nasip işidir ve müslümana nasip edilmemiştir
Akıl denilen meleke,Kutsal kitabı okusun,anlasın diye verilmiştir
İbadet etsin,tesbih çeksin ve dua etsin diye verilmiştir " dedi

Bahçıvan başka bir islam alimine gitti,olayları anlattı
Bahcıvan dediki " Tamam ama,müslüman olmamız için
Kutsal kitaptaki yazanları,dünyada uygulamamız gerekmezm i " dedi

İslam alimi " Bu dünya yalandır
Ve bu dünyada senin kuralarının geçerliliği yoktur
Sen kendi kurallarını uygulayam azsın
Çünkü,bu dünya senin değildir,siyonizm'e aittir
Sana ait olan ise,dünya değil ahirettir
Kutsal kitaptaki yazan herşey
Yazdığı şekliyle hiçbir zaman uygulanma mıştır
Tevil edilmiştir,içtihadlar ile birlikte,asra göre yorumlanmıştır
Sen duanı et,göreceksin hakiki güller gelecek
Sende hakiki müslüman olacaksın,biraz sabret " dedi  
Bahçıvan bu test işinden,vaz geçerek
Gece gündüz ibadet etmeye başladı
Ve kendisine,çiçeğin verileceği günü bekleyere k,son nefesini verdi

Başka bir bahçıvan,yine test etmek istedi
Farklı bir metodla çiçek ekmek istedi
Siyonizm " buyur test et ve farklı metodla çiçek ek " dedi
Bahçıvan,test etti ve farklı bir metodla,bir gül yetiştirdi
İslam alimi ve imamlar ve müslümanlar
Bu çiçeğin,diğerlerinden farklılığını görerek
" Hakiki islam gülü budur " diyerek,onun arkasında saf tuttu
Bahçıvan,daha fazla araştırmayı ve kendini geliştirmeyi bırakıp
Gül yetiştirip satarak,zengin oldu

Siyonizm daha sonra
Saha'nın içindeki,müslüman bahçıvan,alim ve din adamları ile
Siyonizm'in yetiştirdiği,sahte imam,bahçıvan ve islam alimleri arasında
Bir turnuva düzenledi ve siyonizm dediki :
" Kim bu çimlerin arasında
Gerçek islam dinini simgeleye n,özel çiçekleri bulursa
Veya bahçıvanlarla çalışıp,özel çiçekler üretirse  
Önce ona yemek vereceğim,sonra,bu saha'nın hepsini
Ona vereceğim,zengin olacak  " dedi

Müslümanlar,bahçıvan,alim ve imamlarda n oluşan gruplar oluşturdular
Sahte bir imam ve bahçıvan
Ellerini açtı ve dua etmeye başladı ve bağırdı :
" Ben ibadet ile dua ettim ve gerçek çiçeği buldum " dedi
Ve siyonizm'den yemeği aldı yemeye başladı
Onu görenler,onun peşine takıldı ve yemekten yediler
Başka birisi " O çiçek,özel çiçeğe benzemiyo r
O çiçek gerçek değil,aslını ben buldum,bende " dedi.
Siyonizm'den yemeği aldı ve yedi
Bazı müslümanlar buna itiraz etti
" Ben buldum,aslı bende " dedi
Bazı müslümanlar ise " Hiç birinizde islam gülü yok
Sizler hakiki müslümanda değilsiniz " dedi
Müslümanlar tartışmaya başladılar
 
İçlerinde,iki farklı muhterem kişi vardı
İkiside gerçeği görmüştü
Ve yemek yemeyerek,ve tartışmalara katılmayarak dedilerki
" Boşuna aramayın,gerçek olan islamın gülleri
Bu sahanın içinde yok
Bu toprakta,özel gülleri yetiştirecek eğitimde,bahçıvanda yok
Bahçıvanların kitaplarındaki içerikler değiştirilmiş
Bu kitaplarl a,gerçek gül yetiştirilemez
Kitaplar araştırılıp,gerçeğe yakın,yeniden yazılsa bile
Bu toprakta asla,gerçek gül yetiştirilemez  
Gerçek islamın gülleri,siyonizmin ördüğü duvarların arkasında kaldı
Oradaki toprak,özel bir topraktır ve orada gerçek gül yetişir  " dedi

Herkes gözlerini,duvarların olduğu yöne doğru çevirdi
Duvarların önünde ise,siyonizm'in askerleri nöbet tutuyorla rdı
Ellerinde son model silahlar vardı
Kimseyi duvara yaklaştırmıyorlardı
Grupların içinde,sahte imamlar ve bahçıvanlar
Ellerini açtılar " duvarlar yıkılsın " diye,dua etmeye başladılar
Siyonizm tarafından,bu dua edenlerin önlerine
Yemekler geldi ve bir kaç kişi,onların yemeğinden yedi
Siyonsitl er,bu dua ve tesbihat yapanlar için,bir mescid yaptırdı
Bütün müslümanlar mescide girip,ibadet ve tesbihat ile dua etti
Müslümanlar,artık siyonistl erin,kölesi haline gelmişlerdi
Sadece birbirler iyle tartışmaktan
Ve tesbihatt an başka bir şey yapmıyorlardı
Tartışmaların konusu ise,genelde aynıydı
" Hak mezhep ile Batıl mezhep var
Hak mehzepe göre doğrusu budur,islamiyet bunu emreder
Tarikat ve cemaatler in içinde doğrusu budur " gibi tartışmalardı

İki muhterem kişi,yemek yemedi ve yiyenlere katılmadı
Şunu söylediler :
" Öncelikle,müslümanların birlikte hareket etmesi gerekiyor
Birbirimi zle tartışarak,hiç bir yere varamayız
Bütün dinler ve inanç sistemler i,siyonistler tarafından bozulmuştur
Kutsal kitabın,farklı ülkelerde,farklı yorumlarıyla birlikte
Ortak bir din anlayışı ortadan kalkmıştır
Osmanlıdan sonra,siyonizm
Dünyayı kendi kanun ve kurallarına göre yönetmektedir
İslamın hakimiyet i ve kuralları artık geçerli değildir
Hak ve batıl içiçe geçtiğinden dolayı
Kimin hak ve kimin batıl olduğuna
Karar verilecek çağ geride kalmıştır
Kimin hak,kimin batıl olduğuna karar verecek olan Allah'tır
Sadece kavli dua ile,Allah'tan,bu duvarın yıkılmasını dilemekle
Bu duvar yıkılmaz
Askerlere taş atarak,onlarla savaşamayız
Fiili dua yapacağız
Yani,ettiğimiz kavli duanın gereği için,bizlerde çalışacağız
Allahın bizlere verdiği akıl ile
Ellerimiz deki imkanlarl a,önce savaşacak silahlar üretmemiz gerekiyor
Sonra savaşarak,siyonistleri bu duvardan uzalaştırmamız gerekiyor
Sonrada,bu duvarı delebilec ek,bir makine üretmemiz gerekiyor
Duvarı delerek,diğer sahaya geçerek
Hakiki toprağa ve özel çiçeklere ulaşacağız
Gerçek müslümanız diyebilme miz için
Hakiki islam güllerine,sahip olmamız gerekiyor
Bu sahanın içinde,dua etmekle,gerçek çiçeklere ulaşamayız
Dolayısıyla gerçek müslüman olamayız
Birbimizl e tartışmakla,zaman boşa geçiyor " dedi
Ve açlıktan susuzlukt an,konuşacak halleri kalmadı
Sahte imamlar " Biz dua ettik ve hakiki çiçeği bulduk
Yemeği aldık,gerçek bizde artık
Siz dua etmediğiniz için,çiçeğide bulamadınız ve aç kaldınız " dedi
Bu iki kişi,en son şunu dediler
" Sizin gibi dua edenler için,siyonizm mescid kurdu
Dua edenlere yemek dağıtıyor
Sizlerde duanızı edin,yemeğinizi yeyin,sakın aç kalmayın
Elleriniz deki sahte gülleride kimseye vermeyin
Gün gelir,sahtesinide bulamazsınız " dedi  
Bu muhterem iki kişinin isimleri
Sultan Abdülhamit Han ve Prof.Dr.N ecmeddin Erbakan'dı


BAHÇIVANLAR VE HAKİKİ İSLAM GÜLLERİ  

FORUM DÜNYASIZİSLAMİYET İSTANBUL

METİN HAYDAR KIRMIZIOĞLU


Yukarıdaki hikayeyi okudunuz
Şimdi konumuza devam edelim
Dünyadaki müslümanların,genel olarak
Osmanlının yıkılışına ve siyoist israilin kurulmasına karşı
Yeterince çaba göstermedikleri malumdur
Bu tehlikeyi görüp,anlatmaya çalışan
Abdülhamit Han Hazretler ine,isdipdatçı
Ve kızıl sultan diyerek muhalefet ederek
Abdülhamit Han,Sanayi-i Nefise mektepler ini
Açmaya çalışırken
Abdülhamit Han için " Batı ve gavur işi sanayi ile uğraşacağına
Tesbih ve zikir ile meşgul olsun " diyerek
Anti-Bilim propogand ası yapan,bazı tarikatçilere
Destek olan müslümanlar
Osmanlının yıkılarak
Dünyayı siyonistl erin yönetmesine
Ve siyonistl erin,hakiki islamın önüne duvar örmesine
Duvarın arkasında,siyonizm'in çerçevesini çizdiği
Sahte islamı,var etmesine
Siyonistl erin çeşit çeşit
İslami mezhepler ve tarikatle r kurarak
Hak ve batılın içiçe geçmesine
Hakiki hak ve hakiki batılın ayrıştrılamamasına
Dolayısıyla,hakiki islamiyet e geçiş sınırlarının
Tamamıyla kapatılmasına
( Tıpkı,Filistin ile dünya arasına set çekilerek
Dünya ile bağlantısının kesilerek
Dünya halklarına ulaşmasına izin verilmediği gibi )
Müslümanların,hakiki islamiyet in dışında bırakılmasına
Siyonistl erin,sınırlarını çizdiği islamiyet in,içinde kalarak
Ve siyonistl erin,çizdiği sınırlar içindeki islamiyet in
Çeşitli mezhep-fırka,tarikat cemaat adı altında
Farklı farklı yorumlanm asına ve yaşanmasına
Bunun neticesi olarak
Müslümanlar arasındaki bölünme ve çatışmalara
Zemin hazırlamışlardır
Siyonizm'in gücü,müslüman ülkelerde
Etkisiz hale gelinceye kadar
Ve dünyayı yöneten merkez olan israil
Ortadan kalkıncaya kadar
Hakiki islamiyet in sınırlarına örülen duvarlar
Yıkılıncaya kadar
Hakiki islamiyet in ortaya çıkması
Ve yaşanması mümkün değildir

Bazı müslümanların
" Aynı dine inanmıyormuyuz
Tek bir islam dini yokmudur  
Kuran-ı Kerim tek bir kitap değilmidir "gibi
Bazı serzenişlerinin,artık,hiç bir faydası yoktur

Tekrar altını çizerek,yeniden belirteli mki
Kuran-ı Kerim'in ayetleri
Her asra göre farklı yorumlanır
Bu meal ve tefsirler dede farklıdır
Kuran-ı Kerim'in ayetlerin e göre
Ayetlerin farklı yorumlar
Ve içtihadlar dışında kalan
Asıllarına göre yönetilen bir topluluk yoktur

6666 Ayet-i kerime'nin tümünü
Hayatının içinde,6666 ayet olarak yaşayan
Bir müslümanada,ben günümüzde rastlayam adım
Yoktur diyemeyec eğim
Ama ben rastlayam adığım için
" Şu insan,hayatını 6666 ayet-i kerimeden oluşan
Kuran-ı Kerim'e göre şekillendiriyor ve yaşıyor "
Diyemeyec eğim
Yani bana göre,böyle bir müslüman yoktur
Bana göre yoktur derken
Ben rastlayam adığım için yoktur
Başkası rastladıysa,onuda ben bilmiyoru m
Ben kendi adıma bunu söylüyorum
Benim fikir ve görüşlerim,tüm müslümanları bağlamaz
Benim fikir ve görüşlerim,islamiyetin bütününü temsil etmez
Ben bildiğim şekilde,islam dinini yaşarım
Bilmediğimi zaten bilmiyoru mdur,nasıl yaşayayım
Benim bildiğim,bana göre doğrudur
O yüzden bana kimse  " Dinimize göre böyledir
Doğru budur " diyemez
Doğrusu,siyonizmin ördüğü duvarların arkasında kalmıştır
Siyonizmi n tahsis ettiği alan içinde
Yani sahte islamın içinde,doğru olamazki,arayıp bulalım
Doğrusunu Allah bilir,kimse bilemez
Doğruluk,Alaha ait bir kavramdır
İnsana ait,bir kavram değildir
" Leküm diniküm veliye din " yani sizin dininiz size
Benim dinim banadır
Ancak,maksat doğruyu aramaksa
Siyonizm ile savaşarak
Siyonizmi n ördüğü duvarları yıkarak
Gelin,hep birlikte,arkasındaki gerçek islamı bulalım
Dünyada,birbirlerini düşman olarak gören
bir sürü müslüman grup vardır
İslam dünyasının bu hale gelmesini n
Temelde iki nedeni vardır
Buna bağlı olarak,çözüm yollarıda vardır
Nedenleri ve çözüm yollarını
Yukarıdaki hikayede ismi geçen
İki muhterem zat açıklamıştır
İki farklı neden,şudur

1 - Siyonizm

2 - Anti-Bilim

Siyonizm'i bilmeyen,gerçek islamiyet i bilemez
Hak ve batıl,birbirine karıştığı için
Hak olanı tesbit etmek,bazen mümkün değildir
Bunu tesbit etmek için,öncelikle siyonizm'i bilmek gerekir
Siyonizm'in ok attığı hedefler,hak'tır
Anti-Bilim ise,müslümanların bazılarının yaptığı gibi
Dünya ilimlerin i boşverip,uhreviyat ile meşgul olmalarıdır
Bilim nedir diye,sorulacak olursa
Bilim : Matematik,fizik,astronomi vesaire gibi
Dallar ile tanımlanan
Allahın yarattığı dünya,tabiat ve evrene ait
Tüm kanunların ve kuralların bütünüdür
Batı ve siyonizm,bilim ve teknoloji yi kullanmak tadırlar ve
Kendi amaçları için geliştirmektedirler
Bundan dolayıda dünyaya hükmekmektedirler
Müslümanlar ise,dünya ve dünya ilimlerin e değer vermediği için
Uhreviyat a değer verdiği için
Hükmedenlerin kanun ve kurallarına uymak zorundadırlar
Dünyada elbette,dünyaya hükmedenlerin kanunları geçerlidir
Batılılar ve siyonistl er,bilim'i kullanırken
Bilim'in temeli olan
Allah'ın kanun ve kurallarını'da kullanmak tadırlar
Ancak,bu kanun ve kuralların temelinin
Allaha ait olduğundan haberleri yoktur
Haberi olup,Allaha teslim olanlar
Zaten müslüman olmaktadırlar
Müslümanlar ise,Anti-Bilimci olduğu için
Allahın bu kanunlarından ve kurallarından haberleri yoktur
Anti-Bilim'i müslümanlar arasında
Tarikatle r veya cemaatler yoluyla yayanlard a
Yine siyonizm'in zehirlediği
Cahil ve menfaatpe rest müslümanlardır
Bilim'in temelinin,Allah'a ait olduğunu bilmeden
Bu kanunlar ve kurallara göre hareket etmeye çalışan
Batılılar ve siyonistl er,dünyaya hükmetmektedirler
Türk-İslam coğrafyası ise
Bu batılı ve siyonist hükmedicilerin,sömürüsü altındadır
Batılıların ve siyonistl erin
Kendi kurallarına göre,sınırlarını çizdiği islamiyet e göre
Müslümanlıklarını yaşamaktadırlar
Elbette yaşadıkları,hakiki islam değildir
Siyonistl erin sınır ve çerçevesini çizdiği islamdır
Siyonizmi n,gerçek islamın üzerine ördüğü duvar yıkılmadıkça
Hakiki islamın oraya çıkmasıda,mümkün değildir
Müslümanların,bundan dolayı bir rahatsızlıkları yoktur
Siyonizm ve Anti-Bilim ile ilgili,bir mücadeleleri yoktur
Dolayısıyla,müslümanların,gerçek islamın ne olduğunu bilmeye
Arayıp bulmaya,korumaya ve var olması için çalışmaya
Gerçek islamı yaşamaya,hakları yoktur

Tekrar altını çizerek,belirtelimki
Müslümanlar
Siyonizmi n çerçevesini çizdiği islam içinde
İçtihad ve yorumlarl a
Arada " Kuran-ı Kerime ve islam dinine göre
Doğrusu budur " diyerek
Müslümanların birbirler iyle çatışmalarını sağlayarak
Mezhep kavgaları,tarikat ve cemaat mensuplarının
Çıkar ve menfaat kavgaları içinde
Enerjiler ini birbirler iyle çatışarak harcamakt adırlar
Filistin buna bir örnektir
Filistin diye bağımsız bir devlet yoktur
Sınırları israil tarafından örülmüştür
Dünyadan tecrit edilmiştir
Bu müslüman topluluk içinde
El-Fetih ve Hamas olarak ikiye bölünmüşlerdir
Her ikisinin içindede,siyonist ajanlar mevcuttur
Bölünmüş  ve birbirler iyle çatışan
İki farklı müslüman grup olarak
Varlıklarını sürdürmektedirler
Ülke dışına çıkarken
Filistin pasaportu diye bir pasaport yoktur
İsrail son teknoloji silahlar ve tanklar ile saldırırken
Filistinl ilerin elinde,sadece taş atan kuşlastik vardır
Bilim ve teknoloji k olarak güçleri yoktur
Dünyadaki Müslümanlar ise siyonist israil ile savaşmak yerine
Dünyada,israilin ve siyonizm'in sınırlarını çizdiği
Sahte islam içinde
" İslam'a göre doğru budur " diyerek
Sahte islamın içinde,doğru aramakla meşgul olarak
Birbirler iyle çatışmaktan
Ve birbirler ine düşmanlıktan başka bir şey yapmamakt adırlar
Sahte islamın içinde,doğru aramakla meşgul olarak
İçtihadlar ve yorumlar ile
Gerçeğin bulunmasıda  mümkün değildir
Siyonizm,osmanlıyı yıkmakla birlikte
İslamiyetin dünyadaki hükümranlığınıda yıkmıştır
Filistin işgal edilirken,aslında dünya işgal edilmiştir
Filistin içinde,israil yanlısı siyonistl erle birlikte
Filistin'in atacağı adımlar bilinmekt e ve karşı tez üretilmektedir
Aynı şey,dünya genelinde ve tüm ülkelerde mevcut olup
Siyonizm,bu şekilde,sadece filistini idare etmekle kalmıyor
Tüm dünyayı idare etmektedi r
Siyonizm'in kanun ve kuralları,sadece filistind e geçerli değil
Tüm dünya ülkelerinde geçerlidir
Müslümanlar ise,İslamın kuralları yerine,siyonizmin kurallarını
Kabul etmiş,ve bu kurallara göre yaşantısını sürdürdüğünden dolayı
İslamiyetin hüküm ve kurallarının,geçerliliğini kaybetmes ini sağlayarak
Siyonizmi n çerçevesini çizdiği,islamiyetin içinde
Doğruyu arama,bulma ve yaşama gibi asılsız iddiaları savunarak
ve birbirler iyle tartışarak zaman tüketmektedirler

İslamiyetin kaynaklarını,Kuran-ı Kerim,Hadis gibi diğer kaynakları
Araştırıp,incelemek,doğruyu bulmak ve asra göre uygulamak için
Akıl ve bilim gerekmekt edir,herşey akıl ve bilim ile ispatlanır ve uygulanır
Müslümanlar,akıl ve bilimi reddettik leri için
İslamiyetin,hakikatlerini ispat edemeyece k hale gelmişlerdir
İspatlanan ögeler ise,dünya alanı,siyonizm'in elinde olduğu için
Siyonizm ile mücadele edilmeden,uygulanması ve yaşanmasıda artık mümkün değildir
Müslümanlarda bu mücadele mevcut değildir,tesbihat ve dua ile meşguldürler
Kavli duanın gereği olan,fiili dua ve emek ile çaba yerine getirilme mektedir
Dolayısıyla edilen kavli dua ile,sadece Allahın yardımı istenmekt edir
Müslümanlar,bunun dışında,hiç bir çaba göstermemektedirler
Fiili dua ile birlikte,Allahın dini için ve müslümanların birbirler i için
Birlikte mücadele ve çabaları yoktur


İÇTİHAD

https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/ictihad

İçtihad nedir diye,bir soru sorulmuştur ve cevaben İçtihad'ın anlamı :
Güç, takat ve çaba. Bir şeyi elde etmek için olanca gücünü sarfetmek anlamında hakîkî ; kıyas vb. yollarla hüküm çıkarmak anlamında ise mecazîdir (Zebîdi, Tâcu'l-Arûs, Mısır 1307, II, 329).

Bu kelime Kur'an-ı Kerîm'de zikredilm emiş, hadis-i şeriflerde ise her iki anlamda kullanılmıştır. Hz. Peygamber, düzgün namaz kılmayan bir sahâbiye "namazını yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmadın" demiş ve bu hal üç defa tekrar edilmiştir. Üçüncüde namaz kılan "bana doğrusunu öğret, vallahi ben elimden geleni yaptım" derken "ictehedtü" ifadesini kullanmıştır (İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, Haydarâbâd, 1966, I, 156). Şu hadislerd e mecazî anlamında kullanılmıştır: "Hâkim hükmedip, ictihadda bulunur ve isâbet ederse ona iki ecir vardır" (Buhârî, el-İ'tisâm, 21; Müslim, Akdiye, 15; Ahmed b. Hanbel, III, 187). Allah Rasûlü, Muaz b. Cebel'i Yemen'e yönetici olarak gönderirken"Kitap ve sünnette hüküm bulamazsa n ne ile hükmedersin" sorusuna Muaz "Reyimle ictihad ederim" diye cevap vermiştir (Tirmizî, III, s. 616: Ahmed b. Hanbel, V, 230; Şafii, el-Ümm, VII, 273).
Bir terim olarak ictihad en eski fıkıh usûlü kaynağı olan Şâfiî (ö. 204/819)'nin er-Risâlesi'nde şöyle tarif edilmiştir: "Her hâdise hakkında ya ona ait bir hüküm veya hak olan hükmün yolunu gösteren bir delâlet vardır. Hâdisenin açık hükmü varsa ona uymak gereklidi r. Eğer muayyen bir hüküm yoksa, hâdisenin hak olan hükmüne götüren yolun delili ictihad ile aranır; İctihad ise kıyastan ibarettir" (Şafii, er-Risâle, thk. Ahmed M. Şakir, Mısır 1940, s. 477).
En eski fıkıh usulü kaynağında yer alan bu tarif yeterli değildir. Çünkü ictihad, kıyas yoluyla olabileceği gibi, ayet ve hadislerd e hâkim bulunan genel prensiple rden, kelime ve cümlelerin çeşitli delâlet ve incelikle rinden kıyas dışında kalan diğer istidlal yollarından hüküm çıkarmak tarzında da olabilir. Bu duruma göre kıyas her zaman ictihada muhtaçtır, fakat ictihadın tek yolu kıyas değildir (Gazzalî, el-Mustasfâ, Mısır 1324, II, 229). Kıyas; hakkında ayet-hadis bulunmaya n bir meselenin hükmünü, aralarındaki ortak illet dolayısıyla, hakkında ayet-hadis bulunan meselenin hükmüne bağlamaktır (Şâfiî, el-Ümm, Mısır 1329, VII, 85; Şevkânî, İrşâdü'l Fuhûl, Mısır 1937, s. 197).
Ayet ve hadislerd en amelî (pratik) hükümleri çıkarma gücüne sahip olan fâkih'e "müctehid" denir. ictihad ya şer'i delillerd en hüküm çıkarma tarzında olur, ya da çıkarılan bu hükümlerin toplum hayatına uygulanma sıyla ilgili bulunur. Birinci kısma giren ictihad; şer'î kaynaklar dan hüküm çıkaran müctehidlere mahsustur . Sahâbe, Tâbiûn, Tebe-i tabiîn ve mezhep imamları devrinde bu çeşit ictihadla rla İslâm hukuku sistemleştirilmiştir. Ancak üçüncü hicrî yüzyıldan sonra giderek ictihad yapanlar azalmış ve şartlarının ağırlığı sebebiyle bu kapının kapandığı kanaati uyanmıştır. Hanbelî, Zâhirî ve Şiî mezhepler inde, ictihad kapısı sürekli açık telakki edilmiştir. İkinci kısıma giren ictihada gelince; hükümlerin toplum hayatına uygulanma sı bu tür ictihadda sürekliliği gerekli kılmıştır. İslâm hukukunun yürüyen ve yaşayan hayata intibakını sağlamak, gelişen toplum hayatının yeni problemle rini çözmek için her devirde bu yola başvurulmuştur. Bunu yapanlara "tahrîc âlimleri" denilir. Bunlar, çıkarılmış hükümlerin illetleri ni belirleyi p yeni, benzer cüz'î meseleler e uygularla r. Bu, hükümleri uygulama çalışması olup, böylece ilk müctehidlerin, üzerinde görüş beyan etmedikle ri bir kısım meseleler in hükümleri de anlaşılmış olur (Muhammed Ebû Zehra, Usulü'l-Fıkh, Kahire, t.y., s. 379).
İslâm hukukunda, şer'î hükümler kesin delillere yani açık ayet ve hadislere veya icmaa dayanıyorsa ictihada yer verilmez. Mecelle'nin 14. maddesind e "mevrid-i nass'da ictihada mesağ yoktur, yani ayet-hadis olan yerde ictihad yoluna gitmek caiz değildir" denilmiştir. Ancak nass'ların sübûtu ve delâleti kat'i olur veya bir konuda icma bulunursa ihtilafa mahal kalmaz. Eğer nassların sübûtu veya delâleti zannî olup kesinlik ifade etmiyorsa veya bir nasstan bir kaç hüküm çıkarmak mümkün oluyorsa ictihada başvurmak gerekir. Diğer yandan ictihad, en çok hakkında nass bulunmaya n olayların hükümlerini belirleme k için yapılır (Abdülvahhâb Hallâf, Masâdiru't-Teşriî'l-İslâmî, s.10). Devamlı farklılaşan toplum hayatında yeni meseleler in zuhûru tabiîdir. Çözüm bekleyen problemle re eğilmek gerekir. Ayrıca bir takım amelî hükümlerin örf-âdet, istihsan, maslahat gibi... tali derecedek i delillere dayandığı düşünülürse problemin ağırlığı daha iyi anlaşılır.
Ancak ictihad yapacak kimsede bir takım şartların bulunması gerekir. Aşağıda vereceğimiz bu şartları taşıyanlara "müctehid" denir. Bu esaslar fıkıh usûlünün tedvini ile birlikte ilk olarak müctehid imamlar devrinde tesbit edilmiştir.
Müctehidde bulunması gereken şartlar:
1) Arapçayı bilmek:
Fıkıh usûlü bilginler i bu noktada ittifak etmişlerdir. Çünkü Kur'an-ı Kerîm ve sünnet arap dili ile ifade edilmiştir. Âyet ve hadislerd eki kelimeler i ve hitabı anlayacak kadar sarf ve nahiv bilgisiyl e Arapçayı bilmek gerekir (Gazzâlî, a.g.e, II, 350-353). Ebû İshak eş-Şâtibî'ye (ö. 790/1388) göre ictihad; nass'lardan hüküm çıkarma ile ilgili ise şarttır. Fakat maslahatl ar ve mefsedetl er nev'inden bir mânâ ve illete bağlı ise Arapça şart değildir. Kıyas ictihadla rının çoğu bu kabildend ir (eş-Şâtibî, el-Muvâfakât, Mısır (t y), IV, 162-165).
2) Kur'an ilmine sahip olmak:
Kur'an-ı Kerîm'in hepsini bilmek şart olmayıp, beşyüz kadar olan hüküm ayetlerin in incelikle rini bilmek yeterlidi r. Bu ayetlerin; âmm (genel anlam), hâs (özel anlam), mutlak mukayyed, nâsih-mensûh ve sünnetle ilgili durumlarını bilmek gerekir. Kur'an'ı ezbere bilmek gerekmez, ihtiyaç duyuları ayetlerin yerini bulabilec ek durumda olmak yeterlidi r (Gazzâlî, a.g.e, II, 350-353). Ebû Bekir el-Cassâs (ö.370/980) ile İbnü'l-Arabî (ö. 543/1148) gibi bilginler "Ahkâmü'l-Kur'an" adlı eserlerin de hüküm âyetlerini açıklamaya çalışmışlardır. es-Sâbûnî'nin "Tefsîru Âyâti'l Ahkâm" isimli eseri de hüküm ayetleri hakkında söylenenleri özlü bir şekilde açıklamıştır.
3) Sünneti bilmek:
Bu şart üzerinde de ittifak vardır. Hüküm hadisleri ni bilmek yeterli olup, mev'ıza, ahiret hükümleri vb. hadisleri bilmek şar. değildir. Ancak hadisleri n âmm-hâs, mutlak mukayyed, nâsih-mensûh gibi durumlarını, rivâyet yollarını, râvilerin derece ve hallerini, adâlet ve zabt gibi vasıflarını bilmek gerekir.
Hadisleri ezbere bilmek şart olmayıp, ihtiyaç duyulan hadisleri yerinde bulabilec ek durumda olmak yeterlidi r (M. Ebû Zehrâ, a.g.e, s. 382, 383).
4) Üzerinde icma veya görüş ayrılığı olan konuları bilmek:
Üzerinde ittifak (icma) edilen konuları bilmek yanında, Sahâbî ve onlardan sonra gelen müctehidlerin ihtilafa düştükleri konuları bilmek gerekir (Şafiî, er-Risâle. s.510). Ancak bütün icma yerlerini ezberleme k şart değildir. Araştırma konusu yapıları mesele hakkında icma veya ihtilaf bulunup bulunmadığını bilmek yeterlidi r (Ebû Zehrâ, a.g.e, s. 383 vd.). Müctehidlerin ittifak ve ihtilaf ettikleri meseleler i, ihtilaf sebepleri ni açıklayan eserler meydana getirilmiştir. Eş-Şîrâzî (ö. 476/1083)'nin el-Mühezzeb, ibn Kudame (ö. 620/1223)'nin el-Muğni, İbn Hazm (ö. 456/1063)'ın el-Muhallâ, Hafîd, İbn Rüşd (ö. 595/1199)'ün Bidâyetü'l Müctehid ve Nihâyetü'l-Muktesid adlı eserler bunlar arasında zikredile bilir.
5) Kıyası bilmek:
İctihad, bütün yönleriyle kıyası bilmeyi gerektiri r. Hatta İmam Şafii'ye göre "ictihad kıyastan ibarettir" (Şâfii, a.g.e, s. 383 vd.). Kıyasın metodunu bilmek, nasslarda n hüküm çıkarma esaslarını öğrenme ve ictihad yapılacak konuya en yakın olan nass'ı seçme imkânını sağlar. Kıyası bilmek, şu üç şeyi bilmeyi gerektiri r:
a) Kıyasın dayanacağı asil hükmü bilmek; bu dayanağın ayet, hadis veya icma olması, bunlarla ilgili gerekli bilgilere sahip olunması lazımdır.
b) Kıyâs kâide ve prensiple rini bilmek: Meselâ, belirli ve özel bir durumu ifade ettiği sabit olan bir nass (ayet-hadis) üzerine kıyas yapılamaz. Hz. Peygamber'in dörtten fazla olan eş sayısına kıyas yapılarak hüküm çıkarılamaması gibi. Çünkü bu müsâade yalnız O'na âittir.
c) Önceki müctehidlerin kıyas metotlarını bilmek. Çünkü bu sayısız hükümlerin açıklanmasına götüren bir yoldur (İsnevî, şerhu Minhâci'l-Usûl, İbn Emir'in Takriri kenarında, Mısır 1316, III, 310).
6) Hükümlerin amaçlarını bilmek: İslâmî hükümlerin amaçları, belli bir nass'ların değil; bütün nass'ların toplamından anlaşılabilir. Böylece, cüz'î bir meseledek i maksadı anlamak, küllî hükümleri ortaya koyan nass'ları anlamaya bağlıdır. İslâmî hükümlerin asıl amacı insanlar için rahmet olmaktır. Âyette "biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" buyurulur (el-Enbiyâ, 21/107). İslâm'da güç ve sıkıntının giderilme si, zorluğun değil, kolaylığın tercih edilmesi bu rahmetin bir gereğidir.
Şâtibî şöyle der: "İnsan, Allah ve Resulunün amaçlarını bütün meseleler de anlayacak bir dereceye gelirse, o, ilim öğretme, fetvâ verme ve Allah'ın bildirdiği hükümleri açıklamada Peygamber (s.a.s)'in vârisi olma özelliğini kazanmış olur" (Şâtibî; a.g.e, IV, 106).
7) Doğru bir anlayış ve takdir gücüne sahip olmak: Müctehidin gerçek ve doğru fikirleri yanlış olanlarda n ayırt etme yeteneğine sahip olması gerekir (Ebû Zehrâ, a.g.e, s. 387, 388).
Karizmatik İyi niyetli ve sağlam inanç sahibi olmak:
Bütün büyük müctehidler fıkıhla şöhret yapmazdan önce ihlâs ve takvalarıyla meşhur olmuşlardır. İhlaslı kimse, gerçeği nerede bulursa bulsun kabul eder, taassup göstermez. Büyük imamların hepsi "bizim görüşümüz doğrudur, yanlış da olabilir. Başkalarının görüşü yanlıştır, fakat doğru da olabilir" demişlerdir. Hâlis bir niyet, sahibini dinin özüne nüfuz ettirir ve yalnız hakka yöneltir. İslâm dini, ancak kalbi ihlâsla aydınlanmış olanların idrak edeceği bir dindir.
İtikadı bozuk olan kimse, bid'at ve nefsî arzularının peşine düşer; selîm bir kalb ile âyet ve hadislere yönelemez. Kötü niyet, düşünceyi de kötüleştirir.
İşte İslâm hukukçularının ittifakla müctehidde bulunmasını kabul ettikleri şartlar bunlardır. Bu şartları kendisind e toplayan müctehide "mutlak veya müstakil müctehid" denir.
Fakihleri n büyük çoğunluğuna göre ictihad bölünme (tecezzi) kabul etmez. Nikâh meseleler inde ictihad yapan kimse, ibâdet konularında başkasını taklid edemez. Yine ibadet konularında müctehid olan kimse, alım satım, nikâh ve talak gibi konularda başka bir müctehidi taklid edemez. İctihadla taklid bir kimsede birleşemez. Ancak müctehidin bütün şer'î meseleler i aynı derecede bilmesi mümkün olmayabil ir. Birçok müctehid soruları bazı sorulara "bilmiyoru m" diye cevap vermiştir. İmam Mâlik'in otuzaltı kadar soruya "bilmiyoru m" diye cevap verdiği nakledili r (Ebû Zehrâ, a.g.e, s. 400, 401).
Dayandığı kitap, sünnet ve icmâ delilleri nden biri bilinmeks izin bir müctehidin sözünü alıp, bununla amel etmeye "taklid" denir. Fakat deliline bakmak, öğrenmek ve ictihadına katılmak sûretiyle bir müctehidin re'yini benimseme ye ise "ittibâ" adı verilir. eş-Şevkânî (ö. 1250/1832)'ye göre, sahâbe, tabiûn ve etbâü't-tâbiîn içinden ictihad derecesin e ulaşamayanlar muayyen bir müctehidi taklid etmiyor. onlardan problemle riyle ilgili delilleri sorup öğrenerek bunlara ittibâ ediyorlar dı. Taklit bu nesillerd en sonra zuhûr etmiştir (Hayreddin Karaman, İslâm Hukukunda ictihad, Ankara 1975, s. 206). Müslümanlar arasında taklid yerine, ittibâ ruh ve alışkanlığının geliştirilmesi toplumu giderek vahiyle, sünnetle ve icma-ı ümmetle karşı karşıya getirir. Bunun sonucunda vahiy ve sünnet, toplum üzerindeki etkisini gösterir.
İctihadın hükmü gâlip zandır. Yani bir meselenin ictihad ile sabit olan hükmü yanılma ihtiali ile birlikte gâlip zanna dayanır. Bir müctehidin devamlı isabet etmesi gerekmez. Hata etmesi de mümkün ve muhtemeld ir. Bu yüzden Ebû Hanîfe, "bu bizim ulaştığımız en iyi sonuçtur. Kim bundan daha iyisine ulaşırsa ona uysun" derdi. imam Şâfiî de; "bir hadis görürseniz ona sarılın ve benim görüşümü duvara çarpın" demiştir (Ebu Zehrâ. a.g.e, s. 388, 389). Mu'tezile'ye göre, l)er müctehid ictihadında isâbet etmiş sayılır. Çünkü hüküm, Allah nezdinde müctehidin ictihadına tabidir. Aksi halde insanlar güç yetiremey ecekleri bir yükümlülükle karşı karşıya gelmiş olur (Ömer Nasuhi Bilmen, lstılahat-ı Fıkhıyye Kâmusu, I, 243).
Müctehidlerin tabakaları:
Fıkıh usulü bilginler i müctehidleri yedi tabakaya ayırırlar. ilk dört tabaka müctehid, diğerleri mukallid derecesin dedir.
1) Şerîatte müctehid: Bunlara "mutlak veya müstakil müctehid" de denir. Bunlar hem müstakil usûl ve ictihad metodu ortaya koyan hem de bunlara göre fer'î hükümler çıkaran müctehidlerdir. Sahâbe fakîhleri, Saîd b. el-Müseyyeb ve İbrahim en-Nehaî gibi Tâbiûn fakîhleri, Ca'fer es-Sâdık ve babası Muhammed el-Bakır, Ebû Hanîfe, Mâlik, Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, Evzâî, Leys b. Sa'd, Süfyan es-Sevrî ve diğerleri gibi pek çok müctehid bu tabakaya girer.
2) Müntesip mutlak müctehidler: Bunlar, eksiksiz olarak ictihad ehliyetin e sahip, bazan usûl ve fürûda üstadlarına muhalif olmakla birlikte genel olarak bir müstakil müctehidin ictihad usûlünü benimsemiş olan müctehidlerdir. Ebû Yûsuf, İmam Muhammed, İmam Züfer, Şâfiîlerden el-Müzenî, Mâlikîlerden Abdurrahm an b. Kasım ve İbn Vehb bunlardan dır.
3) Mezhepte müctehidler: Bunlar mensup oldukları mezhep imamına muhalefet etmezler. Ancak onun hükme bağlamadığı meseleler i ayni usul ve metodu kullanara k Kitap ve Sünnet delilleri nden çıkarırlar. Tahâvî, Kerhî, Serahsî, İsfereyânî ve Şîrâzî bunlar arasında sayılabilir.
4) Tercih yapan müctehidler: Rivayet edilen görüşler arasında tercihler de bulunan fakihlerd ir. Bu tabaka ile önceki tabaka arasındaki fark çok azdır.
5) İstidlâl sahibi müctehidler: Bunlar, görüş ve rivayetle ri karşılaştırıp: "Şu görüş rivayet bakımından daha sağlam ve delili yönünden daha kuvvetlid ir". "Bu görüş kıyasa daha uygundur" gibi açıklamalar yapmışlardır. Aslında bu üç tabakayı "tahrîc ve tercih yapanlar" diye ikiye ayırmak mümkündür (Ebu Zehrâ, a.g.e, 396, 397).
6) Hâfızlar tabakası: Bunlar taklid derecesin de olup, öncekilerin tercihler ini bilmede huccet sayılırlar. İbn Abidin bunlar hakkında söyle der: "Onlar en sağlam, sağlam ve zayıf, açık rivayet, mezhebin zahir görüşü ve nâdir rivâyet arasında seçme gücüne sahip kimselerd ir. el-Kenz, ed-Dürrü'l-Muhtâr, el- Vikâye ve el-Mecma' gibi eserlerin müellifleri bu tabakaya dahildir. Bunlar kitaplarında reddedilm iş veya zayıf rivayetle ri nakletmem işlerdir" (Ebû Zehrâ, a.g.e, 397, 398)*
7) Mukallidl er tabakası: Bunlar Kitabı anlayabil ir, fakat görüş ve rivâyetler arasında tercih yapamazla r ibn Âbidin şöyle der: "Onlar gece odun toplayıcısı gibi ellerine geçen her şeyi bir araya getirmişlerdir. Bunları taklid edenlere yazıklar olsun" (İbn Âbidin, Şerhu Risâleti Resmi'l-Müftî, İstanbul, t.y. >. 5)

Hamdi DÖNDÜREN



İSLAM ESERLERİ YOK EDİLİYOR
İSLAMIN ANA KAYNAKLAR I YOK EDİLİYOR

https://www.frmtr.com/kultur/399811-bagdat-ta-yanan-kitaplar.html

Irak'ta müzeler ve kütüphaneler yağmalanıp kundaklan dı. Binlerce el yazması kitap ya çalındı, ya alevlere teslim edildi. Atlas, beş binden fazla eşsiz el yazması eserin saklandığı Evkaf Kütüphanesi'nin katalogun u inceledi ve yok olan kitaplard an küçük bir liste hazırladı. Bu liste, yok edilen değerin ne denli büyük olduğunu göstermeye yetiyor.

AYŞE ÇAVDAR / ATLAS DERGİSİ

Bağdat uzun dönem İslam dünyasının başkentiydi ve 20. yüzyılın başına kadar da bu önemini kaybetmed i. Ama geçtiğimiz aylarda yerle bir edildi. Tıpkı Hülagü'nün orduları gibi, George W. Bush'un orduları da kendileri nde olmayanı yok etmek için ellerinde n geleni yaptılar. Bağdat'taki Saddam el Mahtutat'ın (Saddam El Yazmaları Kütüphanesi) yakıldığını duyduğumuzda içimiz titremişti. Çünkü Irak'ın her yerinden toplanan el yazmalarının bu kütüphanede saklanıyordu. Ardından Evkaf Kütüphanesi'nin yandığı haberi geldi. Artık hiçbir şey kalmamış olmalıydı.

Saddam el Mahtutat'taki el yazmalarının, savaştan önce şehir merkezine uzak küçük bir camiye kaldırıldıklarını duyduk sonra. Yüreğimize bir miktar su serpildi. Yaklaşık 40 bin el yazması kurtulmuştu. Milli Kütüphane'deki on binlerce eserden ise geriye külden başka bir şey kalmamıştı. Fakat Evkaf Kütüphanesi'nden gelen fotoğraflar felaketin büyüklüğüne ışık tutuyordu .

Evkaf Kütüphanesi de tıpkı Saddam el Mahtutat gibi Irak'ın her yerine dağılmış, küçük kütüphanelerden toplanan kitaplarl a oluşturulmuştu. Bu işe 1960'larda başlanmış, 1980'lere kadar da toplama işlemi devam etmişti. Nihayetin de toplanan el yazması sayısı beş bini bulmuştu. Artık hiçbir şey kalmadı.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Profesörlerinden Hüseyin Atay yaklaşık 20 yıl önce bu kütüphanede kısa bir süre çalışma olanağı bulmuş, gelirken de yanında kütüphanenin iki ciltlik katalogun u getirmişti (Katalog, Abdullah el Cuburi tarafından 1973'te hazırlanmış). Aşağıda bu katalogun İslam eserleriy le ilgili ilk cildinden seçilmiş bazı yazar ve eser adlarını bulacaksınız ve özellikle İslam ilimleriy le bir miktar tanışık olanlarınız yakılan kütüphanenin herhangi bir kütüphane olmadığını hemen anlayacak lar.

İslam aleminin en büyük imam ve düşünürlerinden İmam Azam'ın, İmam Şafii'nin, İmam Hanbel'in ve İmam Malik'in kitapları vardı bu kütüphanede. İbn Teymiye'nin, İbn Sina'nın ve daha kimlerin. Aşağıdaki isimleri ve kitapları seçerken (bütün kitabı yayımlamak mümkün olmayacağı için) birkaç noktaya dikkat ettim. İlki, daha çok bilinen İslam alimlerin in isimleri ve kitaplarıydı. İkincisi ise kütüphanenin tüm İslam coğrafyasına ilişkin bilgiyi nasıl topladığını göstermeye çalıştım. Kastelani, Endülüsi, Kaşani, Boluvi, Bosnevi, Halebi, Dımişki ...lakapl arıyla bilinen onlarca İslam aliminin eserleri yer alıyordu Evkaf Kütüphanesi'nde... Hemen bütün mezhepler in alimleri yer alıyordu. Ve bir de "müellifi meçhul"ler vardı. Yazarı çoktan ölüp gitmiş ve belki de giderken, geriye bir eser bırakmış olmanın iç rahatlığını yaşamıştı. "Müellifi meçhul"ler de diğerleri gibi yandılar. Onların elleriyle, gönülleriyle ve akıllarıyla yazmış olanlarda n hiçbir iz kalmadı artık ve bu suçun faili hepimizce malum.

Ne yazık ki yapabilec eğimiz tek şey, artık hiçbirine dokunamay acağımız bu kitaplard an küçük bir liste vermek.

Tefsir

- Ebu İhsan Ali bin Ahmed bin Mehmed bin Ali, d. 468 (m. 1075), el Vahidi, Esbab-ı Nüzül el Kur'an,

- El Menla Hüsrev bin Mehmed bin Feramuz, d. 885 (m. 1480), Esrar El Fatiha

- Celaleddi n El Suyuti, d. 911 (1505), El Aklil fi İstinbat el Tenzil

- Mehmed bin Ebubekir el Maruf Baben el Kim, d. 751 (m. 1350), Emsal el Kuran,

- Nasreddin Ebu Said Abdullah bin Ömer bin Mehmed El Beyzavi, d. 685 (m. 1286), Envar el Tenzil ve Esrar el Tevil

- Kemaleddi n Ebu El Ganaim Abdülrezzak bin Ebu el Fazıl el Kaşani, d. 751 (m. 1350), Tevilat el Kur'an

- Muvafıkeddin Ahmed bin Yusuf el Musuli el Şibani el Şafii, d. 680 (m. 1281), Tebsirat el Mütezekkir ve Tezkiret el Mütedbir

- Ali bin Ahmed bin Ali bin Ahmed el Mahaimi el Hindi, d. 835 (m. 1480), Tebsir el Rahman ve Tesir el Menan Bi Baz ma Aşir el Mecaz fi El Kur'an

- Yahya bin Şerafeddin el Nuvi, d. 676 (m.1277), El Tayan fi Adab Hamlete'l Kur'an

- Mustafa bin Ali el Sakdari, d. Tuhfet ül İhvan ve Hediyetü'l Sübhan, yazım tarihi, 1104 (m. 1692)

- Ahmed bin Mehmed el Hanefi, Tuhfetü'l Ekyas fi Tefsir-i Ayet, yazım tarihi, d. 1197 (m. 1783)

- Ahmed bin Hasan el Kırmani, d.?, Tuhfetü'l Besmele, yazım tarihi 1171 (m. 1757)

- Abdurrahm an bin Abdullah el Sıhli, d. 571 (m. 1175), El Tarif vel Ailan fima İbham fi El Kur'an men El Sema Alel İlim

- Takiyüddin Ali bin Abdülkafi el Sebaki, d. 756 (1355), Taalikat fi Kıraat el Kur'an, yazım tarihi, 934 (m. 1527)

- Ahmed bin Haydar el Kürdi Fahreddin, d:?, Tesir-i Ayet-el Kürsi, yazım tarihi, 1057 (m. 1647)

- Ebu Ellis el Semerkand i, d. 375 (m. 985), Tefsir-i Cüz-i Em

- Ebu Ali İhsan bin Abdullah bin Sina el Feylesof, d. 27 (m. 648), Tefsir-i Suretü'l İhlas

-Ibn Teymiye Takiyüddin, d. 728, Tefsir-i Suretü'l Kevser

* Tefsir-i Suretü'l Felak

* Tefsir-i Suretü'l Felak vel Nas

* Kaidet'ül fi el Kur'an

- Ibn Receb Abdurrahm an el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Tefsir-i Suretü'l Nasr

Tefsir-i Suretü'l İhlas

- El Mevli Hüsrev Mehmed bin Feramuz, d.885 (m. 1480), Tefsir-i Suretü'l Bakara

- Şeyfeddin Ebu İhsan Ali bin Mehmed bin Ali El Amedi el Şalebi, d. 631 (m. 1234), Tefsir-i Suretü'l Yasin

- Abdullah bin Abbas bin Abdulmutt alip, d. 65 (m. 684), Tefsir el Kur'an el Azim

- Ebu Ellis el Semerkand i Nasır bin Mehmed el Hanefi, d. 375 (m. 985), Tefsir el Kur'an el Azim

- El Celal el Mahali Mehmed bin Ahmed, d. 864 (m. 1460), Tefsir el Kur'an

- El Vahidi ebu İhsan Ali bin Ahmed, d. 468 (m. 1075), El Tefsir el Veciz

- Necmeddin Ebu Hafız Ömer bin Mehmed el Nesfi el Maturidi, d. 537, Tesfir fi İlmt'l Tefsir

- Mehmed bin Yakub, Mücadeleddin el Firuzabad, d. 817 (m. 1414), Tesfir-i Fetha el Ahab Bitefsir Fetha el Kitab

- Ebubekir Abdüsselam bin Ahmed bin Salih el Basri, Sevab el Kur'an el Kerim, yazım yılı 554

- El İmam Gazali Ebu Hamid Mehmed bin Mehmed, d. 505 (m. 1111), Cevahir el Kur'an

- Seyyahzad e Muhyiddin Mehmed bin Mislühiddin Mustafa el Kuçi, d. 951 (m. 1544), Haşiyetü'l Tefsir el Bizavi

- Katibüddin el Şirazi, d. 710 (m. 1309), Haşiyet ali el Kişaf

- Ahmed bin Yusuf bin Abdüldaim el Maruf Banan el Samin el Hali el Nahavi, d. 756 (m. 1355), El Dar el Masun fi Ulum el Kitab el Meknun

- Celaleddi n el Suyuti, d. 911 (m.1505), El Dar-ı El Nazım-ı fi Fezail-i el Kur'an el Azim

- Ebu Ömer Osman bin Said el Dani el Kartabi, d. 444 (m. 1052), Risalet fi Resm el Mushaf

-Ahizade Abdülhalim bin Mehmed el Halefi, d. 1013 (m. 1604), Risalet fi El Tefsir

- El İmam el Gazali Ebu Hamid, d. 505 (m. 1111), El Risaletü'l Maznuniye

- Abdullah bin Ahmed el Kufi el Hamdani, d. 745 (m. 1344), Şerhh-i Amdeti'l Kur'an fi el Fark bin Taiz el Kur'an

- İbrahim Fasih bin Sebgetull ah el Haydari, d. 1300 (m. 1883), Fasih el Beyan fi Tefsir el Kur'an

- Mahmud bin Ömer Carullah el Zemahşeri, d. 537, El Keşaf en Hakaik el Tenzil ve Uyun el Akavil fi Vechi'l Te'vil

- Ömer bin Abdurrahm an el Farisi, d. 475 (m. 1082), El Keşaf ali El Keşaf

- El Fazıl bin El Hasan el Tebrizi, d. 547, Mecmua el Beyan el Ulum el Kur'an

- El Hüseyin in Mehmed El Ragıb el İsfahani, d. 502 (m. 1108), Müfredat el Faz el Kur'an

- Ebu el Kasım Hibbetull ah bin Selamet bin Nasır el Bağdadi, d. 410 (m. 1019), El Nasih vel Mensuh

- Ebubekir Mehmed bin Abdulaziz el Secistani, d. 330 (m. 942), Nüzhekü'l Kalub

- Ebu El Fer Abdurrahm an bin Ali bin Elcevzi, d. 597 (m. 1201), Nüzehtü'l Eyvan vel Nevazır fi

- El Eşbah vel Nezair

Hadis

- Ebu Hafız Ömer bin Bedir el Musuli El Kürdi el Hanefi, d. 622 (m. 1225), El Ahadis el Mevzuat fi El Hakim el Meşruat

- Şerafeddin Şaban bin Mehmed el Karaşi el Şair, d. 828 (m. 1425), Erbaun-i Hadisen fi el Salat vel Teslim Ali el Nebi el Kerim

- Ebu el Kasım Ali bin El İhsan bin Mehmed bin Abdullah bin Eşnuye el Yezidi, d. 511, İrşad el Sari ali İhtisar-ı Sahih el Buhari

- Şehabeddin Ahmed bin Mehmed ibn Hacer el Kastelani, d. 923 (m. 1517), İrşad el Sari Şerh-i Sahih el Buhari

- İbn Kitabe Abdullah bin Müslim el Dinuri, d. 276, Te'vil-i Muhtelif el Hadis

- Müslim bin El Haccac el Kuşeyri, d. 261, El Cami el Sahih

- İbn Kesir El Muarrih, Amadeddin İsmail bin Ömer, d. 714 (m. 1314), Cami el Mesanid vel İnsan el adi el Akvam el Sanin

- İbn Receb el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Risalet fi Şerh-i Ahadis-i Şerife

- El Seyyid el Şerif el Cürcani, d. 679 (m. 1280), Risalet fi el Mestalah

- Ebu Mehmed Abdulgani bin Said el Azadi, d. 409 (m. 1018), Risalet fi el Hadis el Rubai

- Süleyman bin el Aşas Ebu Davud el Secistani, d. 275, Senin Ebu Davud

- Ahmed bin Ebu el Sürur ibn Ferah el Ahami el Endülüsi, d. 699 (m. 1300), Şerh el Erbain el Nüviyet

- Hamid bin Mehmed bin İbrahim el Hitabi, d. 386 (m. 996), Şerh-i Sanin Ebu Davud

- Ebu Mehmed el Hüseyin bin Mesud el Ferai el Baguvi, d. 516, Şerh el Senet el Nebuye

- Ebu Cafer Ahmed bin Mehmed bin Selamet el Dahavi el Hanefi, d. 321 (m. 933), Şerh-i Meani el Asar el Muhtelifa t el Musaverat

- Ali bin Sultan el Kazi, d. 1014 (m. 1605), Şerh-i Tuhbetü'l Fikir el İbn Hacer

- İbn Receb el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Şerh-i Hadis

- Ebu Ahmed bin Mehmed el Selefi, d. 576, Şerh el Erbain el Vedaniye, El İbn vdain Mehmed bin Ali bin Abdullah

- Abdulezza k bin Ahmed el Kaşani, d. 730 (m. 1330), Şerh-i Hadis

- Cemaleddi n Mehmed bin Abdullah bin Malik el Nahavi el Endülüsi, d. 672 (m. 1273), Şevahid el Tezih vel Tashih el Müşkülat el Cami el Sahih

- Muhabbedd in Ahmed bin Abdullah bin Mehmed el Taberi el Mekki, d. 694 (m. 1295), İlm el Hakim el Hadis el Hakim

- Osman bin Abdurrahm an el Şehrizori el Şafii el Dımışki, d. 643 (m. 1245), Ulum el Hadis

- Bedreddin Mahmud bin Ahmed el Ayani el Halebi, d. 855 (m. 1451), İmdat el Kari bi Şerh-i Sahih el Buhari

- Carullah Mahmud bin Ömer el Zemahşeri, d. 538 (m. 1143), El Faik fi Garib el Hadis

- El İmam el Azam Ebu Hanife el Numan bin Sabit el Kufi, d. 150 (m. 767), Mesned-i Ebu Hanife

- El İmam Mehmed bin İdris el Şaii el Karaşi, d. 204 (m. 819), Mesned-i el Şafii

- El İmam Ahmed bin Habel el Şeybani, d. 241 (m. 855), Mesned-i İbn Hanbel

- Ebu Davud Süleyman bin Davud bin El Carud el Talasi, d. 204 (m. 819), Mesned-i el Talasi

- El İmam Malik, d. 179 (m. 795), el Muta

Siyer (Peygamber in hayatını araştıran İslam ilmi)

- İbn Teymiye, d. 724 (m. 1324), Risalet fi Ruyet-i Allah hel Kanet bayani Reise

- Kemaleddi n Mehmed bin Abdulvaha b el Sivasi bin el Hamam d. 861 (m. 1457), Risalet fi Ziyaret Kabir el Nebi

- Ebu el Kasım el Hadis el Nişaburi, d. 406 (m. 1015), Risaletbi Tab el Nebi

- Mehmed bin İsa el Tirmizi, d. 279, Şemail-i el Nebi

- Hüccetül İslam Muhammed bin Muhammed el Gazali Ebu Hamid, d. 505 (m. 1111), Kitab fi Ahval-i Veladet el Resul

- Ahmet bin Farisi, h. 395 (m. 1005), Muhtasal el Siyet el Nebeviye

- Bedreddin Muhammed bin İbrahim bin Cemaat el Kenani, d. 733 (m. 1332), El Muhtasar el Kebir fi Siret-i Seyyidina Resullull ah

- İbn Hacer, d. 974 (m. 1566), Mülahaza el Mevlid-i Nebeviye

Fıkıh (İslam Hukuku)

- Burhanedd in İbrahim bin Ebubekir el Hanefi el Trablusi, d. 743 (m. 1342), El İsaf fi Ahkam el Evkaf

- Ali bin İbrahim el Trablusi el Hanefi, d. 758 (1357), Enfa el Usul ali Tahrir el Mesail

- Şemseddin Ahmed bin Süleyman bin Kemal Paşa, d. 940 (m. 1533), İzah el Islah

- Zeyneledd in Mehmed bin Ebubekir bin Abdülkadir el Razi el Hanefi, d. 666 (m. 1268), Tuhfetü'l Mülk

- Tahir bin Selam bin Kasım el Nasiri el Horezmi, d. 771 (m. 1369), Cevahir el Fıkıh

- Yakup Paşa bin Hızır Bey, d. 891 (m. 1486), Haşiyet ali Vakay-ı el Rivaye el Burhanedd in bin Sadır el Şeriat

- Ebu Elis Nasır bin Mehmed el Semerkand i, d. 383 (m. 993), Hazinetü'l Fıkıh

- Muhammed bin Ali bin Muhammed, Alaadin el Hısnkeyfi, d. 1088 (1677), El dar el Muhtar fi Şerh Tenvir el Ebsar

- Sadr el Şeriat Abdullah el Mesud, Risalet fi El Tahir min Eh Hayz

- Mahmud bin Hamzat el Aydınıi Güzelhisari el Rumi el Hanefi, d. 1010 (m. 1601), Risalet fi El Kadir el Mesnun min el Hayat

- İbn Kemal Paşa, d. 940 (m. 1533), Risalet fi Ma el Vuzu'

- Mehmed bin İbrahim bin Ahmed el Hanefi el Edirnevi, d. 1136 (m. 1723), Riyaz el Kasimin fi Mesele el Hayatan

- Mahmud bin Ahmed el Ayni Bedreddin, d. 855 (m. 1451), Rumuz el Hakaik fi Şerh Kenz el Dakik i Nefsi

- El Mevali Dede Efendi el Bursevi el Hanefi, d. 973 (m. 1565), El Siyaset el Şerait

- Hüsameddin Ömer bin Abdulaziz ibn Maze el Şehid el Buhari, d. 536 (m. 1141), Şerh-i Edeb el Gazi el Ebu Bekir el Hisaf

- Alaaddin Ali bin Mehmed el Semerkand i el Gazi, d. 535 (m. 1140), Şerh-i Muhtasal el Tahlavi Ahmed bin Mehmed

- Ebunasır Ahmed bin Muhammed el Bağdadi el Akdi, d. 474 (m. 1081), Şerh-i Muhtasar el Kaduri Ahmed bin Muhammed

- İbrahim bin Süleyman el Konevi el Rumi, d. 832 (m. 1429), Şerh el Cami el Kebir el Muhammed bin el Hasan el Şibani

- Sadık Muhammed bin Ali el Sakızi, d. 1099 (m. 1688), Suretü'l Fetva

- Hacı Resul bin Salih el Aydıni, d. 978 (m. 1570), El Fetva-yı Ali Asih el Rivayet el Kavliye

- Hamid Efendi bin Muhammed el Amedi el Kavuni, d. 980 (m. 1572), El Fetvayi el Hamidiye

- El Hamid bin Mansur bin Mahmud el Avazcendi, d. 592 (m. 1196), Fetvayi Gazi Han

- Mahmud bin Hasan bin Hamit el Dımişki el Hanefi el Üsküdari, d. 1175 (1761), El Kav el Zahir fi Cevaz bis el Ahmed

- Yusuf bin Mhmud bin Muhammed el Tahrani el Razi, d. 794 (1392), Keşf el Rakaik (el Hakaik) şerh kenz el Dakaik

- Hüseyin bin Nasuh el Bosnevi, 1054, Mecmu-i Tercih el Niyet ind Tariz el Beyanat

- Muhammed bin Katibüddin el İzniki, d. 885 (m. 1480), Mürşidü'l Mütehallin fi Ada el Nagah

- İbrahim bin Yusuf Abdullah el Boluni, d. 1041 (m. 1631), Mesail-i el Cenaiz

- Alaaddin Ali bin Halil el Trablusi el Kudusi, d. 844 (m. 1440), Main el Hakim fima Yetereddüd bin el Hasimin min el Hakim

- Cemaleddi n Ahmed bin Mahmud el Gaznevi, d. 593 (m. 1197), El Mukaddime

- Nasreddin Muhammed bin Yusuf el Hüseyni el Semerkand i, d. 556 (m. 1161), El Mültekad fi el Fakih

- Ebu Abdullah Hüsameddin el Hasan bin Şerif el Arhavi el Hanefi, d. 770 (m. 1368), Manzume-i Dürur el Bahar

- Muhammed bin Mustafa el Vani el Meşhur, d. 1000 (m. 1592), Nakd el Dürur

- El İmam el Şafi Muhammed bin İdris, d. 204 (m. 819), Alam

- Cemaleddi n Yusuf bin İbrahim el Erdebili el Şafii, 799 (m. 1397), El Envar el Amal el Ebrar

- Ebu İshak İbrahim bin Ali el Şirazi, d. 476 (m. 1083), El Tenbiye

- İbn el Sakali Fahreddin Muhammed bin Muhammed, d. 271 (m. 884), El Tenciz fi Tashih el Taciz

- Taceddin Abdulvaha b bin Ali el Üskübi, d. 771 (m. 1369), Nuşye el Tashih el Nuvi

- Burhanedd in İbrahim bin Muhammed el Meşhur Baltacı, d. 813 (m. 1410), Risalet fi Salat el Tesbih

- Ebu Şecai Muhammed bin el İhsan bin Ahmed, d. 488 (m. 1095), Gayet el İhtisar

- El İmam el Gazali Ebu Hamid, 505 (m. 1111), el Vesait fi el Mezheb

- Muhyiddin bin el Arabi, d. 638 (m. 1240), Talik ali Risalet fi el Selat

- İbn Teymiye Ahmed bin Abdulhali m, d. 728 (m. 1328), Acubet el Fıkıh vel Tevhid

Risalet fi il Miya

Risalet fi Taklid el Müslimin ve Hayhud ve Nisari

Risalet fi El Fıkıh

El Siyaset el Şerait

- Ibn Kayyum el Cevziye, d. 754 (m. 1353), Ahkam ehl-i El İmat

- El İmam Ahmed bin Hanbeli, d. 241 (m. 855), Risalet el Salah

- İbrahim bin Hamid Gözübüyük, 1253, Risalet fi el Besmele

- Mekki bin Ebu Talip el Kaysi, d. 437 (m. 1045), Müşkül-i Arab el Kur'an

- El İmam el Şafi Muhammed bin İdris, d. 204 (m. 819), Mesned el İmam el Şafii

- Sadr el Şeriat Abdullah bin Mesud, d. 747 (m. 1346) Şerh ve Gayet el Rivayet fi Mesail el Hidayet





Kaynak : Atlas DergisiIr ak'ta müzeler ve kütüphaneler yağmalanıp kundaklan dı. Binlerce el yazması kitap ya çalındı, ya alevlere teslim edildi. Atlas, beş binden fazla eşsiz el yazması eserin saklandığı Evkaf Kütüphanesi'nin katalogun u inceledi ve yok olan kitaplard an küçük bir liste hazırladı. Bu liste, yok edilen değerin ne denli büyük olduğunu göstermeye yetiyor.

AYŞE ÇAVDAR / ATLAS

Bağdat uzun dönem İslam dünyasının başkentiydi ve 20. yüzyılın başına kadar da bu önemini kaybetmed i. Ama geçtiğimiz aylarda yerle bir edildi. Tıpkı Hülagü'nün orduları gibi, George W. Bush'un orduları da kendileri nde olmayanı yok etmek için ellerinde n geleni yaptılar. Bağdat'taki Saddam el Mahtutat'ın (Saddam El Yazmaları Kütüphanesi) yakıldığını duyduğumuzda içimiz titremişti. Çünkü Irak'ın her yerinden toplanan el yazmalarının bu kütüphanede saklanıyordu. Ardından Evkaf Kütüphanesi'nin yandığı haberi geldi. Artık hiçbir şey kalmamış olmalıydı.

Saddam el Mahtutat'taki el yazmalarının, savaştan önce şehir merkezine uzak küçük bir camiye kaldırıldıklarını duyduk sonra. Yüreğimize bir miktar su serpildi. Yaklaşık 40 bin el yazması kurtulmuştu. Milli Kütüphane'deki on binlerce eserden ise geriye külden başka bir şey kalmamıştı. Fakat Evkaf Kütüphanesi'nden gelen fotoğraflar felaketin büyüklüğüne ışık tutuyordu .

Evkaf Kütüphanesi de tıpkı Saddam el Mahtutat gibi Irak'ın her yerine dağılmış, küçük kütüphanelerden toplanan kitaplarl a oluşturulmuştu. Bu işe 1960'larda başlanmış, 1980'lere kadar da toplama işlemi devam etmişti. Nihayetin de toplanan el yazması sayısı beş bini bulmuştu. Artık hiçbir şey kalmadı.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Profesörlerinden Hüseyin Atay yaklaşık 20 yıl önce bu kütüphanede kısa bir süre çalışma olanağı bulmuş, gelirken de yanında kütüphanenin iki ciltlik katalogun u getirmişti (Katalog, Abdullah el Cuburi tarafından 1973'te hazırlanmış). Aşağıda bu katalogun İslam eserleriy le ilgili ilk cildinden seçilmiş bazı yazar ve eser adlarını bulacaksınız ve özellikle İslam ilimleriy le bir miktar tanışık olanlarınız yakılan kütüphanenin herhangi bir kütüphane olmadığını hemen anlayacak lar.

İslam aleminin en büyük imam ve düşünürlerinden İmam Azam'ın, İmam Şafii'nin, İmam Hanbel'in ve İmam Malik'in kitapları vardı bu kütüphanede. İbn Teymiye'nin, İbn Sina'nın ve daha kimlerin. Aşağıdaki isimleri ve kitapları seçerken (bütün kitabı yayımlamak mümkün olmayacağı için) birkaç noktaya dikkat ettim. İlki, daha çok bilinen İslam alimlerin in isimleri ve kitaplarıydı. İkincisi ise kütüphanenin tüm İslam coğrafyasına ilişkin bilgiyi nasıl topladığını göstermeye çalıştım. Kastelani, Endülüsi, Kaşani, Boluvi, Bosnevi, Halebi, Dımişki ...lakapl arıyla bilinen onlarca İslam aliminin eserleri yer alıyordu Evkaf Kütüphanesi'nde... Hemen bütün mezhepler in alimleri yer alıyordu. Ve bir de "müellifi meçhul"ler vardı. Yazarı çoktan ölüp gitmiş ve belki de giderken, geriye bir eser bırakmış olmanın iç rahatlığını yaşamıştı. "Müellifi meçhul"ler de diğerleri gibi yandılar. Onların elleriyle, gönülleriyle ve akıllarıyla yazmış olanlarda n hiçbir iz kalmadı artık ve bu suçun faili hepimizce malum.

Ne yazık ki yapabilec eğimiz tek şey, artık hiçbirine dokunamay acağımız bu kitaplard an küçük bir liste vermek.

Tefsir

- Ebu İhsan Ali bin Ahmed bin Mehmed bin Ali, d. 468 (m. 1075), el Vahidi, Esbab-ı Nüzül el Kur'an,

- El Menla Hüsrev bin Mehmed bin Feramuz, d. 885 (m. 1480), Esrar El Fatiha

- Celaleddi n El Suyuti, d. 911 (1505), El Aklil fi İstinbat el Tenzil

- Mehmed bin Ebubekir el Maruf Baben el Kim, d. 751 (m. 1350), Emsal el Kuran,

- Nasreddin Ebu Said Abdullah bin Ömer bin Mehmed El Beyzavi, d. 685 (m. 1286), Envar el Tenzil ve Esrar el Tevil

- Kemaleddi n Ebu El Ganaim Abdülrezzak bin Ebu el Fazıl el Kaşani, d. 751 (m. 1350), Tevilat el Kur'an

- Muvafıkeddin Ahmed bin Yusuf el Musuli el Şibani el Şafii, d. 680 (m. 1281), Tebsirat el Mütezekkir ve Tezkiret el Mütedbir

- Ali bin Ahmed bin Ali bin Ahmed el Mahaimi el Hindi, d. 835 (m. 1480), Tebsir el Rahman ve Tesir el Menan Bi Baz ma Aşir el Mecaz fi El Kur'an

- Yahya bin Şerafeddin el Nuvi, d. 676 (m.1277), El Tayan fi Adab Hamlete'l Kur'an

- Mustafa bin Ali el Sakdari, d. Tuhfet ül İhvan ve Hediyetü'l Sübhan, yazım tarihi, 1104 (m. 1692)

- Ahmed bin Mehmed el Hanefi, Tuhfetü'l Ekyas fi Tefsir-i Ayet, yazım tarihi, d. 1197 (m. 1783)

- Ahmed bin Hasan el Kırmani, d.?, Tuhfetü'l Besmele, yazım tarihi 1171 (m. 1757)

- Abdurrahm an bin Abdullah el Sıhli, d. 571 (m. 1175), El Tarif vel Ailan fima İbham fi El Kur'an men El Sema Alel İlim

- Takiyüddin Ali bin Abdülkafi el Sebaki, d. 756 (1355), Taalikat fi Kıraat el Kur'an, yazım tarihi, 934 (m. 1527)

- Ahmed bin Haydar el Kürdi Fahreddin, d:?, Tesir-i Ayet-el Kürsi, yazım tarihi, 1057 (m. 1647)

- Ebu Ellis el Semerkand i, d. 375 (m. 985), Tefsir-i Cüz-i Em

- Ebu Ali İhsan bin Abdullah bin Sina el Feylesof, d. 27 (m. 648), Tefsir-i Suretü'l İhlas

-Ibn Teymiye Takiyüddin, d. 728, Tefsir-i Suretü'l Kevser

* Tefsir-i Suretü'l Felak

* Tefsir-i Suretü'l Felak vel Nas

* Kaidet'ül fi el Kur'an

- Ibn Receb Abdurrahm an el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Tefsir-i Suretü'l Nasr

Tefsir-i Suretü'l İhlas

- El Mevli Hüsrev Mehmed bin Feramuz, d.885 (m. 1480), Tefsir-i Suretü'l Bakara

- Şeyfeddin Ebu İhsan Ali bin Mehmed bin Ali El Amedi el Şalebi, d. 631 (m. 1234), Tefsir-i Suretü'l Yasin

- Abdullah bin Abbas bin Abdulmutt alip, d. 65 (m. 684), Tefsir el Kur'an el Azim

- Ebu Ellis el Semerkand i Nasır bin Mehmed el Hanefi, d. 375 (m. 985), Tefsir el Kur'an el Azim

- El Celal el Mahali Mehmed bin Ahmed, d. 864 (m. 1460), Tefsir el Kur'an

- El Vahidi ebu İhsan Ali bin Ahmed, d. 468 (m. 1075), El Tefsir el Veciz

- Necmeddin Ebu Hafız Ömer bin Mehmed el Nesfi el Maturidi, d. 537, Tesfir fi İlmt'l Tefsir

- Mehmed bin Yakub, Mücadeleddin el Firuzabad, d. 817 (m. 1414), Tesfir-i Fetha el Ahab Bitefsir Fetha el Kitab

- Ebubekir Abdüsselam bin Ahmed bin Salih el Basri, Sevab el Kur'an el Kerim, yazım yılı 554

- El İmam Gazali Ebu Hamid Mehmed bin Mehmed, d. 505 (m. 1111), Cevahir el Kur'an

- Seyyahzad e Muhyiddin Mehmed bin Mislühiddin Mustafa el Kuçi, d. 951 (m. 1544), Haşiyetü'l Tefsir el Bizavi

- Katibüddin el Şirazi, d. 710 (m. 1309), Haşiyet ali el Kişaf

- Ahmed bin Yusuf bin Abdüldaim el Maruf Banan el Samin el Hali el Nahavi, d. 756 (m. 1355), El Dar el Masun fi Ulum el Kitab el Meknun

- Celaleddi n el Suyuti, d. 911 (m.1505), El Dar-ı El Nazım-ı fi Fezail-i el Kur'an el Azim

- Ebu Ömer Osman bin Said el Dani el Kartabi, d. 444 (m. 1052), Risalet fi Resm el Mushaf

-Ahizade Abdülhalim bin Mehmed el Halefi, d. 1013 (m. 1604), Risalet fi El Tefsir

- El İmam el Gazali Ebu Hamid, d. 505 (m. 1111), El Risaletü'l Maznuniye

- Abdullah bin Ahmed el Kufi el Hamdani, d. 745 (m. 1344), Şerhh-i Amdeti'l Kur'an fi el Fark bin Taiz el Kur'an

- İbrahim Fasih bin Sebgetull ah el Haydari, d. 1300 (m. 1883), Fasih el Beyan fi Tefsir el Kur'an

- Mahmud bin Ömer Carullah el Zemahşeri, d. 537, El Keşaf en Hakaik el Tenzil ve Uyun el Akavil fi Vechi'l Te'vil

- Ömer bin Abdurrahm an el Farisi, d. 475 (m. 1082), El Keşaf ali El Keşaf

- El Fazıl bin El Hasan el Tebrizi, d. 547, Mecmua el Beyan el Ulum el Kur'an

- El Hüseyin in Mehmed El Ragıb el İsfahani, d. 502 (m. 1108), Müfredat el Faz el Kur'an

- Ebu el Kasım Hibbetull ah bin Selamet bin Nasır el Bağdadi, d. 410 (m. 1019), El Nasih vel Mensuh

- Ebubekir Mehmed bin Abdulaziz el Secistani, d. 330 (m. 942), Nüzhekü'l Kalub

- Ebu El Fer Abdurrahm an bin Ali bin Elcevzi, d. 597 (m. 1201), Nüzehtü'l Eyvan vel Nevazır fi

- El Eşbah vel Nezair

Hadis

- Ebu Hafız Ömer bin Bedir el Musuli El Kürdi el Hanefi, d. 622 (m. 1225), El Ahadis el Mevzuat fi El Hakim el Meşruat

- Şerafeddin Şaban bin Mehmed el Karaşi el Şair, d. 828 (m. 1425), Erbaun-i Hadisen fi el Salat vel Teslim Ali el Nebi el Kerim

- Ebu el Kasım Ali bin El İhsan bin Mehmed bin Abdullah bin Eşnuye el Yezidi, d. 511, İrşad el Sari ali İhtisar-ı Sahih el Buhari

- Şehabeddin Ahmed bin Mehmed ibn Hacer el Kastelani, d. 923 (m. 1517), İrşad el Sari Şerh-i Sahih el Buhari

- İbn Kitabe Abdullah bin Müslim el Dinuri, d. 276, Te'vil-i Muhtelif el Hadis

- Müslim bin El Haccac el Kuşeyri, d. 261, El Cami el Sahih

- İbn Kesir El Muarrih, Amadeddin İsmail bin Ömer, d. 714 (m. 1314), Cami el Mesanid vel İnsan el adi el Akvam el Sanin

- İbn Receb el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Risalet fi Şerh-i Ahadis-i Şerife

- El Seyyid el Şerif el Cürcani, d. 679 (m. 1280), Risalet fi el Mestalah

- Ebu Mehmed Abdulgani bin Said el Azadi, d. 409 (m. 1018), Risalet fi el Hadis el Rubai

- Süleyman bin el Aşas Ebu Davud el Secistani, d. 275, Senin Ebu Davud

- Ahmed bin Ebu el Sürur ibn Ferah el Ahami el Endülüsi, d. 699 (m. 1300), Şerh el Erbain el Nüviyet

- Hamid bin Mehmed bin İbrahim el Hitabi, d. 386 (m. 996), Şerh-i Sanin Ebu Davud

- Ebu Mehmed el Hüseyin bin Mesud el Ferai el Baguvi, d. 516, Şerh el Senet el Nebuye

- Ebu Cafer Ahmed bin Mehmed bin Selamet el Dahavi el Hanefi, d. 321 (m. 933), Şerh-i Meani el Asar el Muhtelifa t el Musaverat

- Ali bin Sultan el Kazi, d. 1014 (m. 1605), Şerh-i Tuhbetü'l Fikir el İbn Hacer

- İbn Receb el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Şerh-i Hadis

- Ebu Ahmed bin Mehmed el Selefi, d. 576, Şerh el Erbain el Vedaniye, El İbn vdain Mehmed bin Ali bin Abdullah

- Abdulezza k bin Ahmed el Kaşani, d. 730 (m. 1330), Şerh-i Hadis

- Cemaleddi n Mehmed bin Abdullah bin Malik el Nahavi el Endülüsi, d. 672 (m. 1273), Şevahid el Tezih vel Tashih el Müşkülat el Cami el Sahih

- Muhabbedd in Ahmed bin Abdullah bin Mehmed el Taberi el Mekki, d. 694 (m. 1295), İlm el Hakim el Hadis el Hakim

- Osman bin Abdurrahm an el Şehrizori el Şafii el Dımışki, d. 643 (m. 1245), Ulum el Hadis

- Bedreddin Mahmud bin Ahmed el Ayani el Halebi, d. 855 (m. 1451), İmdat el Kari bi Şerh-i Sahih el Buhari

- Carullah Mahmud bin Ömer el Zemahşeri, d. 538 (m. 1143), El Faik fi Garib el Hadis

- El İmam el Azam Ebu Hanife el Numan bin Sabit el Kufi, d. 150 (m. 767), Mesned-i Ebu Hanife

- El İmam Mehmed bin İdris el Şaii el Karaşi, d. 204 (m. 819), Mesned-i el Şafii

- El İmam Ahmed bin Habel el Şeybani, d. 241 (m. 855), Mesned-i İbn Hanbel

- Ebu Davud Süleyman bin Davud bin El Carud el Talasi, d. 204 (m. 819), Mesned-i el Talasi

- El İmam Malik, d. 179 (m. 795), el Muta

Siyer (Peygamber in hayatını araştıran İslam ilmi)

- İbn Teymiye, d. 724 (m. 1324), Risalet fi Ruyet-i Allah hel Kanet bayani Reise

- Kemaleddi n Mehmed bin Abdulvaha b el Sivasi bin el Hamam d. 861 (m. 1457), Risalet fi Ziyaret Kabir el Nebi

- Ebu el Kasım el Hadis el Nişaburi, d. 406 (m. 1015), Risaletbi Tab el Nebi

- Mehmed bin İsa el Tirmizi, d. 279, Şemail-i el Nebi

- Hüccetül İslam Muhammed bin Muhammed el Gazali Ebu Hamid, d. 505 (m. 1111), Kitab fi Ahval-i Veladet el Resul

- Ahmet bin Farisi, h. 395 (m. 1005), Muhtasal el Siyet el Nebeviye

- Bedreddin Muhammed bin İbrahim bin Cemaat el Kenani, d. 733 (m. 1332), El Muhtasar el Kebir fi Siret-i Seyyidina Resullull ah

- İbn Hacer, d. 974 (m. 1566), Mülahaza el Mevlid-i Nebeviye

Fıkıh (İslam Hukuku)

- Burhanedd in İbrahim bin Ebubekir el Hanefi el Trablusi, d. 743 (m. 1342), El İsaf fi Ahkam el Evkaf

- Ali bin İbrahim el Trablusi el Hanefi, d. 758 (1357), Enfa el Usul ali Tahrir el Mesail

- Şemseddin Ahmed bin Süleyman bin Kemal Paşa, d. 940 (m. 1533), İzah el Islah

- Zeyneledd in Mehmed bin Ebubekir bin Abdülkadir el Razi el Hanefi, d. 666 (m. 1268), Tuhfetü'l Mülk

- Tahir bin Selam bin Kasım el Nasiri el Horezmi, d. 771 (m. 1369), Cevahir el Fıkıh

- Yakup Paşa bin Hızır Bey, d. 891 (m. 1486), Haşiyet ali Vakay-ı el Rivaye el Burhanedd in bin Sadır el Şeriat

- Ebu Elis Nasır bin Mehmed el Semerkand i, d. 383 (m. 993), Hazinetü'l Fıkıh

- Muhammed bin Ali bin Muhammed, Alaadin el Hısnkeyfi, d. 1088 (1677), El dar el Muhtar fi Şerh Tenvir el Ebsar

- Sadr el Şeriat Abdullah el Mesud, Risalet fi El Tahir min Eh Hayz

- Mahmud bin Hamzat el Aydınıi Güzelhisari el Rumi el Hanefi, d. 1010 (m. 1601), Risalet fi El Kadir el Mesnun min el Hayat

- İbn Kemal Paşa, d. 940 (m. 1533), Risalet fi Ma el Vuzu'

- Mehmed bin İbrahim bin Ahmed el Hanefi el Edirnevi, d. 1136 (m. 1723), Riyaz el Kasimin fi Mesele el Hayatan

- Mahmud bin Ahmed el Ayni Bedreddin, d. 855 (m. 1451), Rumuz el Hakaik fi Şerh Kenz el Dakik i Nefsi

- El Mevali Dede Efendi el Bursevi el Hanefi, d. 973 (m. 1565), El Siyaset el Şerait

- Hüsameddin Ömer bin Abdulaziz ibn Maze el Şehid el Buhari, d. 536 (m. 1141), Şerh-i Edeb el Gazi el Ebu Bekir el Hisaf

- Alaaddin Ali bin Mehmed el Semerkand i el Gazi, d. 535 (m. 1140), Şerh-i Muhtasal el Tahlavi Ahmed bin Mehmed

- Ebunasır Ahmed bin Muhammed el Bağdadi el Akdi, d. 474 (m. 1081), Şerh-i Muhtasar el Kaduri Ahmed bin Muhammed

- İbrahim bin Süleyman el Konevi el Rumi, d. 832 (m. 1429), Şerh el Cami el Kebir el Muhammed bin el Hasan el Şibani

- Sadık Muhammed bin Ali el Sakızi, d. 1099 (m. 1688), Suretü'l Fetva

- Hacı Resul bin Salih el Aydıni, d. 978 (m. 1570), El Fetva-yı Ali Asih el Rivayet el Kavliye

- Hamid Efendi bin Muhammed el Amedi el Kavuni, d. 980 (m. 1572), El Fetvayi el Hamidiye

- El Hamid bin Mansur bin Mahmud el Avazcendi, d. 592 (m. 1196), Fetvayi Gazi Han

- Mahmud bin Hasan bin Hamit el Dımişki el Hanefi el Üsküdari, d. 1175 (1761), El Kav el Zahir fi Cevaz bis el Ahmed

- Yusuf bin Mhmud bin Muhammed el Tahrani el Razi, d. 794 (1392), Keşf el Rakaik (el Hakaik) şerh kenz el Dakaik

- Hüseyin bin Nasuh el Bosnevi, 1054, Mecmu-i Tercih el Niyet ind Tariz el Beyanat

- Muhammed bin Katibüddin el İzniki, d. 885 (m. 1480), Mürşidü'l Mütehallin fi Ada el Nagah

- İbrahim bin Yusuf Abdullah el Boluni, d. 1041 (m. 1631), Mesail-i el Cenaiz

- Alaaddin Ali bin Halil el Trablusi el Kudusi, d. 844 (m. 1440), Main el Hakim fima Yetereddüd bin el Hasimin min el Hakim

- Cemaleddi n Ahmed bin Mahmud el Gaznevi, d. 593 (m. 1197), El Mukaddime

- Nasreddin Muhammed bin Yusuf el Hüseyni el Semerkand i, d. 556 (m. 1161), El Mültekad fi el Fakih

- Ebu Abdullah Hüsameddin el Hasan bin Şerif el Arhavi el Hanefi, d. 770 (m. 1368), Manzume-i Dürur el Bahar

- Muhammed bin Mustafa el Vani el Meşhur, d. 1000 (m. 1592), Nakd el Dürur

- El İmam el Şafi Muhammed bin İdris, d. 204 (m. 819), Alam

- Cemaleddi n Yusuf bin İbrahim el Erdebili el Şafii, 799 (m. 1397), El Envar el Amal el Ebrar

- Ebu İshak İbrahim bin Ali el Şirazi, d. 476 (m. 1083), El Tenbiye

- İbn el Sakali Fahreddin Muhammed bin Muhammed, d. 271 (m. 884), El Tenciz fi Tashih el Taciz

- Taceddin Abdulvaha b bin Ali el Üskübi, d. 771 (m. 1369), Nuşye el Tashih el Nuvi

- Burhanedd in İbrahim bin Muhammed el Meşhur Baltacı, d. 813 (m. 1410), Risalet fi Salat el Tesbih

- Ebu Şecai Muhammed bin el İhsan bin Ahmed, d. 488 (m. 1095), Gayet el İhtisar

- El İmam el Gazali Ebu Hamid, 505 (m. 1111), el Vesait fi el Mezheb

- Muhyiddin bin el Arabi, d. 638 (m. 1240), Talik ali Risalet fi el Selat

- İbn Teymiye Ahmed bin Abdulhali m, d. 728 (m. 1328), Acubet el Fıkıh vel Tevhid

Risalet fi il Miya

Risalet fi Taklid el Müslimin ve Hayhud ve Nisari

Risalet fi El Fıkıh

El Siyaset el Şerait

- Ibn Kayyum el Cevziye, d. 754 (m. 1353), Ahkam ehl-i El İmat

- El İmam Ahmed bin Hanbeli, d. 241 (m. 855), Risalet el Salah

- İbrahim bin Hamid Gözübüyük, 1253, Risalet fi el Besmele

- Mekki bin Ebu Talip el Kaysi, d. 437 (m. 1045), Müşkül-i Arab el Kur'an

- El İmam el Şafi Muhammed bin İdris, d. 204 (m. 819), Mesned el İmam el Şafii

- Sadr el Şeriat Abdullah bin Mesud, d. 747 (m. 1346) Şerh ve Gayet el Rivayet fi Mesail el Hidayet





Kaynak : Atlas Dergisi
« Son Düzenleme: Mart 14, 2020, 06:02:06 ÖS Gönderen: admin » Logged
Sayfa: [1]
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2008, Simple Machines
LinkBacks Enabled by LordReco | FoRuMBoL Themes