« Yanıtla #1 : Mayıs 02, 2014, 09:50:27 ÖS » |
|
MÜSLÜMANLARIN BİLİM VE TEKNOLOJİDE GERİ KALMALARI NIN BAZI NEDENLERİ
TARIK HÜSEYİN KARAOĞLU
İSLAM AYDINLIK DİN FORUM 2011
Selamün aleyküm kardeşlerim Ben bugün farklı bir konu yazmak ve sizlerind e fikir ve görüşlerinizi almak istiyorum Konumuz aslında çok büyük bir araştırma gerektire n hassas ve önemli bir konudur Konumuzun ana başlığı " Müslümanların Bilim ve Teknoloji de Geri kalmalarının bazı nedenleri " şeklindedir Müslümanların Bilim ve Teknoloji de Geri kalmalarının elbette bir çok nedenleri vardır Bu nedenler islamiyet e veya manevi değerlere kesinlikl e maledilem ez Müslümanların kendileri ne ait olan hatalar elbette vardır ve çok çeşitlidir Bu nedenlerd en bazılarından sizlere bir kaç anektod aktarmak istiyorum Ancak Müslümanların kendileri ne ait hatalara geçmeden önce Müslümanların bilim ve teknoloji ile bağlarının neden koptuğuna dair Bu konuda yazılmış bir anektodu aşağıya aktarayım ve daha sonra konumuza devam edelim İnşallah
MÜSLÜMANLAR NEDEN GERİ KALDI
http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=573
İslamiyet, faydalı her yeniliği emreden bir dindir. Bundan dolayı, ilim adamlarına çok önem verilmiş, ilmi, fenni ve teknik tecrübeler yapılmış, müslümanlar, tıpta, kimyada, astronomi de, coğrafyada, tarihte, edebiyatt a, matematik te, mühendislikte, mimarlıkta ve bunların hepsinin temeli olan, güzel ahlak ve sosyal bilgilerd e, en mükemmel dereceye vasıl olmuşlar, bugün de tazim ile yâd edilen kıymetli âlimler, hakimler, mütehassıslar, üstadlar yetiştirmişler, dünyanın hocası, medeniyet in rehberler i olmuşlardır.
O zaman, yarı vahşi olan Avrupalı, fen bilgileri ni İslam üniversitelerinde öğrenmiş, hatta Papa Sylvester gibi, Hıristiyan din adamları da Endülüs üniversitelerinde okumuştur. Bugün, hâlâ Avrupa’da kimyaya, Chemie ve cebire, [Arabi El-cebir kelimesin den]Al-gebra ismi verilmekt edir. Çünkü bu ilimler, önce müslümanlar tarafından dünyaya öğretilmiştir.
Avrupalılar, dünyayı tepsi gibi dümdüz ve etrafı duvarla çevrili zannederk en, müslümanlar, ilk olarak, dünyanın yuvarlak olduğunu ve döndüğünü buldular. Musul civarında, Sincar sahrasında, meridyeni n uzunluğunu ölçtüler ve bugünkü rakamları elde ettiler.
Bugün insaflı Hıristiyanların kabul ettiği gibi, hakiki Rönesans,İtalya’da değil, Abbasiler zamanında, Arabistan’da başlamıştır ki, Avrupa’daki Rönesans’tan çok çok öncedir.
Müslümanların son zamanlard a, ilim sahasında en büyük rehberi, Osmanlılar idi. Bütün Hıristiyan âlemi bu İslam devletini n, dünyadaki terakkile re ve keşiflere kayıtsız kalması için siyasi ve askeri hücuma geçtiler. Bir taraftan, haçlı saldırıları, bir taraftan da, bunların ihdas ettikleri, bid'at sahibi müslümanların yıkıcı ve bölücü çabaları, Osmanlıların fen ve teknikte rehberlik yapmalarına mani oldu. Türkler, dışardan ve içerden yapılan saldırılardan dolayı, çok zarara uğradılar. Tesirleri fazla olan yeni silahlar yapamadılar. Ülkelerinin büyük kaynaklarından layığı ile faydalana madılar. Kendi vatanlarında sanayii ve ticareti yabancılara kaptırdılar. Fakir düştüler.
Dinimiz, İslam ahlakında ve ibadetler de en ufak bir değişiklik yapmayı şiddetle men etmiştir. Dünya işlerinde, fen bilgileri nde ise, her değişikliği yapmayı, bütün yeni keşifleri öğrenmemizi ve yapmamızı emretmiştir. Osmanlı Devletini ele geçiren sözde aydınlar, dinimizin bu emrinin tam tersini yaptılar. Masonlara aldanarak din bilgileri ni değiştirmeye, dinin esaslarını yıkmaya çalıştılar. Avrupa’nın fende ilerlemes ine, yeni keşiflere gözlerini kapadılar. Hatta fen bilgileri ne, modern tekniğe uymak isteyen büyük Türk sultanlarını şehid ettiler. Masonların elinde maşa olarak, ilerlemey i, teknikte değil de, dinde reform yapmakta, bölücülükte aradılar.
İngilizler, asırlardır İslam ülkelerini kana boyamakla kalmamış, İskoç masonları, binlerce müslümanı ve din adamlarını aldatarak, mason yapmış, (insanlığa yardım, kardeşlik) gibi laflarla, dinden çıkmalarına, dinsiz olmalarına sebep olmuştur. İslamiyet’i büsbütün yok etmek için, bu masonları maşa olarak kullanmışlardır. Böylece, Reşit Paşa, Ali Paşa, Fuat Paşa ve Mithat Paşa, Talat Paşa gibi masonlar, İslam devletler ini yıkmakta kullanılan paşa unvanlı maşalardır. Efgani veAbduh gibi masonlar ve yetiştirdikleri çömezler de, İslam bilgileri ni bozmaya, içten yıkmaya alet olmuşlardır.
1846’da sadrazam olan mason Reşit Paşa, iş başına gelir gelmez, hariciye nazırı iken, Lord Rading ile el ele verip, hazırlamış olduğu ve ilan ettiği Tanzimat kanununa istinat ederek, mason locaları açtı. Çeşitli hıyanet ocakları çalışmaya başladı. Gençler, din cahili olarak yetiştirildi. Londra’dan alınan planlarla, bir yandan idari, zirai, askeri değişiklikler yaptılar. Bunlarla gözleri boyadılar. Öte yandan da, İslam ahlakını, ecdat sevgisini, milli birliği parçalamaya başladılar. Yetiştirdikleri kimseleri işbaşına getirdile r. Bu yıllarda Avrupa’da, yeni buluşlar, ilerlemel er oluyor; büyük fabrikala r, teknik üniversiteler, modern harp vasıtaları kuruluyor du. Osmanlılarda bunların hiçbiri yapılmadı. Hatta, Fatih devrinden beri medresele rde okutulmak ta olan fen, hesap, hendese, astronomi derslerin i büsbütün kaldırdılar. Din adamlarına fen bilgisi gerekmez diyerek, bilgili âlimlerin yetişmelerine mani oldular. Sonradan gelen İslam düşmanları da, din adamları fen bilmez, din adamları cahildir, gericidir diyerek müslüman yavrularını İslamiyet’ten uzaklaştırmaya çalıştılar. İslamiyet’e ve müslümanlara zararlı olan, İslamiyet’in öğrenilmesine mani olan şeylere uygarlık, ilericili k dediler. Çıkardıkları her kanun müslümanların, devletin aleyhine idi. Vatanın asıl sahibi olan müslüman Türkler, ikinci sınıf vatandaş haline getirildi .
Din ve dil birliği Hıristiyanlık dininde, akla uygun bir esas kalmamış, hurafeler, karmakarışık bir merasim halini almıştır. Bundan başka, aynı dinde, hatta aynı mezhepte bulunan hıristiyanlar, başka başka hükümetlerin idaresind e yaşamaktadır. Avrupa hükümetleri, bunun için, başka bir bağ aramışlardır. Böylece, Avrupa’da, din birliği ölmüş, milliyet hissi doğmuştur.
İslamiyet, ticaret, sanayi ve sosyal nizamı da kurduğundan, milliyet düşüncesini de içine almaktadır. Müslümanlar arasında ayrı milliyetl er kurmaya ihtiyaç kalmamıştır. Bunun içindir ki, ilmihal kitaplarında, Din ve millet, ikisi birdir denilmekt edir.
Eğer müslümanlar, bölünmeseler, İslamiyet’in, milliyeti temsil etmesinde n istifade ederek, yeryüzündeki sağlamlaşmamış birçok milliyetl ere galebe çalmanın yolunu bulurlar.
İslamiyet’in milliyeti temsil etmesinde, lisan birliği de hatıra gelir ise de, beş vakit namazda okunan ezan ve Kur'an-ı kerimleri n bütün İslam ülkelerinde Arabi olması, bu beraberliği de temin etmektedi r. Bunun içindir ki, İslam düşmanları, bir milleti İslamiyet’ten ayırmak, din birliğini yok etmek için, o milletin dilini, gramerini, alfabesin i değiştirmeye çalışıyorlar.
Bir milletin dinine, imanına vurulacak en büyük darbe de, bu yoldan geliyor. Nitekim, Sicilya ve İspanya müslümanları böylece Hıristiyan yapılmıştır. Ruslar da, yıllarca Türkistan’daki müslümanların din ve imanlarını yok etmek için, bu keskin silahla saldırmışlardır. Zindanları, elektrik fırınları, Sibirya sürgünleri ve toptan imha faciaları, bu keskin silah kadar tesir edememiştir.
Celal Nuri bey (İttihad-ı İslam) adındaki kitabında, müslümanlar için Arapça’yı, müşterek lisan olarak tavsiye etmektedi r. Yavuz Sultan Selim Han bunun için çalışmıştı. Bunu temin etmek içindir ki, tarih boyunca bütün İslam ülkelerinde din kitapları arabi olarak yazılmıştı. Arabi, bütün İslam ülkelerinde bir din lisanı olmuştur. Cennette de, herkesin arabi konuşacağını hadis-i şerifler haber vermekted ir. Bu, her müslüman milleti Araplaştırmayı istemek değildir!
Dünya devletler i arasında İngilizce ortak bir dil halini almaktadır. Bugün ilim ve fen sahibi bir kimsenin, bir veya birkaç yabancı dil öğrenmesi zaruret halini almıştır. Bir hadis-i şerifte, (Bir kavmin dilini öğrenen, onların zararlarından korunmuş olur) buyuruluy or. Bunun içindir ki, gençlerimizin Arabi’nin yanında, Avrupa dillerini de öğrenmeleri faydalı olup, sevap kazandıran çok işlere sebep olabilir. Avrupalıların asırlardan beri bize yabancı gözü ile bakmaları, milliyet hissinden ziyade, İslam dinini bilmemele rinden ileri gelmekted ir.(Faideli Bilgiler)
Din cahilleri Din cahilleri, tâ ilk asırdan beri, İslamiyet’i yok etmek için çalışıyorlar. Şimdi de, çeşitli adlarla, çeşitli planlarla saldırıyorlar. Cehenneme gidecekle ri bildirilm iş olan itikadı bozuk kimseler de müslümanları doğru yoldan ayırmak için, hile ve iftira yapıyorlar. Böylece, İslam düşmanları ile işbirliği yaparak, Ehl-i sünneti yıkmaya uğraşıyorlar. Bu saldırıların öncülüğünü İngilizler yaptı. Bütün kaynaklarını, hazineler ini, silahlı kuvvetler ini, donanmasını, tekniğini, politikacılarını ve yazarlarını bu işte kullandı. Böylece, dünyanın en büyük iki İslam devleti olan Hindistan’daki Gürganiyye ve üç kıta üzerine yayılmış bulunan Osmanlı İslam devletler ini yıktı.
Her yerde İslam’ın değerli kitaplarını yok etti. İslam bilgileri ni birçok yerlerden sildi, süpürdü. İkinci Cihan Harbinde, komünistler yok olmak üzere iken, bunların kuvvetlen melerine, yayılmalarına sebep oldu. İngiliz Başbakanı James Balfour, 1917’de, müslümanların mukaddes yerleri olan Filistin’de Yahudi devletini n kurulması için çalışan Siyonizm teşkilatını kurdu. İngiliz hükümeti, bu işi senelerce destekley ip, 1947’de İsrail devletini n kurulmasını sağladı. Yine İngiliz hükümeti, 1932’de, Arabistan Yarımadasını Osmanlılardan alıp, Süudlara teslim ederek, İslamiyet’e en büyük darbeyi vurdu.
İşte İngiliz siyaseti 1944’de Japonya’da vefat eden Abdürreşid İbrahim efendi, 1910’da İstanbul’da basılan Âlem-i İslam kitabının ikinci cildinde, (İngilizlerin İslam düşmanlığı) yazısında diyor ki:
(Hilafet-i islamiyye nin bir an önce kaldırılması, İngilizlerin birinci düşüncesidir. Kırım muharebes ine sebep olmaları ve burada Türklere yardım etmeleri, hilafeti yıkmak için bir hile idi. Paris muahedesi, bu hileyi ortaya koymaktadır. Her zaman Türklerin başına gelen felaketle rde İngiliz parmağı vardır. İngiliz siyasetin in temeli, İslamiyet’i yok etmektir. Bu siyasetin sebebi, İslamiyet’ten korkup müslümanları aldatmak için, satılmış vicdansızları kullanırlar. Bunları İslam âlimi, kahraman olarak tanıtırlar. Sözün özü, İslamiyet’in en büyük düşmanı İngilizlerdir.) (Faideli Bilgiler)
Sömürgeler bakanlığı kurdular Osmanlıların her sahada ilerlemel erine ve bu kadar başarılı olmalarına rağmen yıkılmalarının sebebini, yirminci asrın tanınmış psikologl arından Amerikalı Terman şöyle anlatıyor: Osmanlı orduları Avrupa’da ilerliyor, Viyana elden gidiyordu . Viyana gidince, bütün Avrupa’nın Müslümanların eline geçmesi çok kolay olacaktı. Osmanlılar, Avrupa’ya İslam medeniyet ini getiriyor; ilim, fen, ahlak nurları, Hıristiyanlığın kararttığı, uyuşturduğu yerlere, zindelik, insanlık, huzur, saadet saçıyordu. Asırlarca, diktatörlerin, kapitalis tlerin, papazların zulümleri altında inleyen kimseler, İslam ahlakı ile, insan haklarına kavuşuyordu. Avrupa diktatörleri ve öncelikle Hıristiyan kiliseler i, Osmanlı ordularına karşı son gayretler ini harcıyorlardı. Bir gece, İstanbul’daki, İngiliz sefiri, Londra’ya tarihi mektubunu yolladı. Buldum... Buldum!.. Osmanlı ordularının ilerleme sebebini buldum. Onları durdurmanın yolunu buldumdiy erek şöyle yazıyordu:
(Osmanlılar ele geçirdikleri her yerde din, ırk farkı gözetmeksizin, seçtikleri çocukların zekalarını ölçüyor, ileri zekalıları ayırarak, medresele rde okutup, İslam terbiyesi ile yetiştiriyorlar. Bunlar arasından da seçtiklerine, saraydaki Enderun denilen yüksek okulda, o zamanın en ileri bilgileri ni veriyorla r. İşte, Osmanlı siyaset adamları, başkumandanları; böyle seçilen, yetiştirilen keskin zekalı şahsiyetlerdir. Sokullula r, Köprülüler böyle yetişmiştir. Osmanlı akınlarını durdurmak, Hıristiyanlığı kurtarmak için biricik çare, Enderun mektepler ini ve medresele ri dağıtmak, onları içerden yıkmaktır.)
Bu mektuptan sonra, İngiltere’de, Sömürgeler Bakanlığı kuruldu. Burada yetiştirilen casuslar ve Hıristiyan misyonerl eri ve masonlar, yalan propagand a ve yaldızlı vaatlerle avladıkları cahilleri, Osmanlı devletini n kilit noktalarına yerleştirmeye ve bu kuklaların eli ile; medresele rden fen, ahlak derslerin i kaldırmaya, Müslümanları cahil bırakmaya uğraştılar. Nihayet tam başarı sağladılar. İslam devleti yıkıldı. İslamiyet’in dünyaya neşrettiği saadet, huzur nurları söndü.
Evet kardeşlerim yukarıdaki yazıyı okudunuz Birde Müslümanların hatalarından bahsedeli m Osmanlı medeniyet i bizlere şunu gösteriyor Batı medeniyet i ile islam medeniyet inin Reformasy on yapıldığı takdirde Müslümanların Kendi standatla rına göre bilim ve teknoloji deki Gelişimi ile birlikte paralel olarak Her türlü ürünü kendi imal edebilme yetisi veya kendine has bir mamul üretebilme yetisiyle Batıyı kopye etmekten ziyade Kendine has bir mamul stardartı geliştirebilme yetisinin elde edilişiyle Avrupa bağımlılığının ve etkileşiminin olmayacağını gösternektedir Glokenscp iel denilen enstrüman ile Mehter takımndaki Çevgan denilen enstrüman veya Batı çalgısı timpani ile kös arasındaki benzerlik Bizlere her türlü mamul üretimde Müslümanlara has bir teknoloji nin olabileceğini göstermektedir Fatih Sultan Mehmet Hanın İstanbulun fethindek i Planlarını projeleri ni biliyorsu nuz Özelllikle ateşli toplarla ilgili yenilikle rini biliyorsu nuz Ancak Osmanlıdan sonra Müslümanlar geriledi Mezhep Tarikat Cemaat taassubu ile meşgul olarak Irkçılık hezeyanı ile birlikte gereksiz fikir akımlarının etkisinde kaldı Dini bilimler ile Nazari bilimleri n paralelliğinin yok olması yüzünden Bilim ve teknoloji den uzaklaştılar Müslümanların Bilimsel çalışmaları Endülüs yoluyla Batıya geçerken Endülüste Müslümanların ve islamın izleri silinirke n Osmanlı memlukler le savaşmakla meşgul olmak zorunda kaldı Osmanlı yıkıldıktan sonra ise Müslümanlar Bilim ve Teknoloji ye önem vermedi Bunu her sahada görebilirsiniz Batı örneğin sinema teknoloji sine önem verdi Örneğin Walt Disney ürünü bir çizgi filmde Amerikan Film Şirketi Senfoni orkestrası kullanırken Müslümanların yaptığı çizgi filmde bir kudüm ile Ney sesi vardı Amerikan Hollywood yönetmenlerinden Mustafa Akad Fatih Sultan Mehmed ve İstanbulun Fethi filmini çekmek istediğinde İslam ülkelerinden sinema için finasman alamadı Amerikan Nasa Uzay üssü uzmanlarından Müslüman Prof Dr Faruk El-Baz Müslüman ülkelerden birinde Uzay üssü kurulabil eceğini Bunun için kendisine Finansman verilmesi ni istedi ama verilmedi Dünyada Batı Radyo istasyonl arı ve TV kanalları kurmaya başlandığında Müslümanlar ilk etapta bu teknoloji yede karşı çıktılar TV haram dediler Yıllar sonra TV kanallarının gerekliliğini anladılar Bu örnekleri saymakla bitmez tükenmez ve gereksizd ir Müslümanlar Osmanlıdan sonra Bilim ve Teknoloji ye değer vermedile r Günümüzün Müslümanlarında düşünme araştırma inceleme geliştirme Yetisi olmadığı gibi herşeye gereksiz ön yargıyla ve inatçılıkla bakış açısı mevcut İstişare yerine bağnazlık tutuculuk taassub ve nemelazımcılık hakim Olaylara karşı ilgisizli k ve sabırsızca bir kibirlili k ve bencillik-egoistlik hakim Kendisini n herşeyi bildiğini sanır bir yaklaşım var ve öğrenmeye azim yok Hiç bir şeye önem vermiyor edebiyatt an sinemaya veya müziğe kadar Hiç bir dünya ilmine değer vermiyor ve çalışmıyor üretmiyor Üretilen mamulü satın alıyor ve satın aldığı ülkenin kültür ağına takılıyor Bir kaç anektod aktarmaya çalıştım sizlere Bizlerde Müslümanız ve hepimizin yığınla hataları vardır şüphesiz Bizlere haklarınızı helal ediniz ve Allah Müslümanların yardımcı olsun Allaha emanet olunuz Selamün aleyküm kardeşlerim
MÜSLÜMANLARIN BİLİM VE TEKNOLOJİDE GERİ KALMALARI NIN BAZI NEDENLERİ
TARIK HÜSEYİN KARAOĞLU
İSLAM AYDINLIK DİN FORUM 2011
|
|
« Son Düzenleme: Mayıs 02, 2014, 09:51:00 ÖS Gönderen: admin »
|
Logged
|
|
|
|
« Yanıtla #3 : Kasım 16, 2014, 10:19:45 ÖÖ » |
|
TENGRAYA İNANMIYORUZ ARTIK
İSTANBULİZM YEŞİL BAHÇE FORUM THEMA 2012
ALPARSLAN MEHMET TÜRKALİOĞLU
Selamün aleyküm kardeşlerim Forum istanbuli zm Yeşil Bahçelerde Tanrı ile ilgili bizimde bir yazımızın olmasını istediğimiz için aşağıdaki alıntıları paylaşmak istiyorum Tanrı ile ilgili düşüncelerini Üstad Necip Fazıl Kısaküreğe sorunca Üstad şu cevabı vermiş " Allah c.c tanrının belasını versin İnşallah " diye cevap vermiş ve sanırım gereken cevap latifede olsa budur Ancak bu İslamiyette yer almayan TANRI kelimesin in ve Müslümanların hiç bir zaman inanmadıkları TANRI isimli Putun ne zamandır mevcut olduğunu biraz İrdeleyelim İnşallah TANRI kelimesi aslında Öztürkçe bir kelimedir Orjinali olarak bu isim TANRI değil TENG-RA olarak yazılıdır TENG : Gök Kubbe ve RA : Kutsal kısaca Tanrı kelimesi kutsal gök kubbe anlamına gelmekted ir Bu TANRI ise gök kubbe olduğu gibi Deniz ateş dağ veya nehir olarakta tanrı olarak karşımıza çıkar Neticede TANRI gözle görülen elle tutulan maddesel bir boyutu olduğundan tanrı PUT hükümündedir ve ALLAH c.c ile tanrının bir bağlantısı ilgisi alakası yoktur Türkler müslüman olmadan önce , Karahanlılar devletine kadar tanrı kelimesi kullanıldı Çünkü zaten tanrıya inanıyorlardı ve Şamanistlerdi ve Allaha inanmıyorlardı Karahanlılarla birlikte Müslüman oldular ve tanrı yerine Allaha inanmaya başladılar Allaha inanmaya balşayınca zaten tanrı kelimesi kullanılmadı Osmanlıda bu kelime kullanılmadığı gibi zaten Müslümanlar dışındaki ahaliye , tanrıya inandıkları için küffar denilirdi Osmanlının yıkılışıyla birlikte bu kelime yine gündeme geldi O halde tanrı kelimesin i kim ne amaçla yazmaya başladı bunun araştırılması lazım Allah c.c kendini ism-i zülcelalleriyle tanıtır Allah c.c ın 99 ismi içinde tanrı kelimesi zaten yoktur Ve Allahın isimlerin in bir oluş eylem bildiren bir sıfat karşılığı vardır Örneğin RAHMAN : Bağışlayan RAHİM : Esirgeyen şeklindedir Allah c.c ın 99 ismi içinde yer almayan tanrı kelimesin in Allahın zati veya subuti sıfat karşılıklarında tanrı kelimesi zaten sıfat değildir Amerikan Müslüman derneği Türkiyeden İngilizce Kuran-ı kerim istemiş Türkiye yollamış ve Amerikalılar bu İngilizce Kuranı incelemiş ve geri yollamıştır Amerikan Müslüman derneği yetkilisi açıklamasında GOD kelimesi tanrı anlamına geldiği için ve GOD yani tanrıya inananlarında kafir hükmünde oldukları için kendileri nin Müslüman olduklarını ve Allaha inandıklarını belirtere k Bu İngilizce Kuranların tahrip edilmesi gerektiğini bildirmişlerdir Tanrılı din Türklerin Şamanizm Dinidir Aslında İslamiyet dışında kalan herhangi bir inanç sistemine DİN demekte hatadır ve DİN demek zaten İslam demektir Kuran-ı kerimde geçen 25 Peygamber zaten İslam peygamber idir Yani Dİn peygamber lerle İslam ismiyle tebliğ edilmiştir Kuran-ı kerim Al-i İmran suresi 19.ayet-i kerimede " İnned dinel indallahi l İslam " buyurulma ktadır Yani mealen " Şüphesizki Allah c.c katında Hak Din İslamdır " Dolayısıyla Allahın kabul ettiği inanç sistemi yani Din İslamdır Allah kendisine inanma biçimine DİN dediğinden ve DİN : İSLAM olduğundan dolayı Allahın kendisine farklı şekilde inanılmaya çalışılmasınıda Allah kabul etmeyeceğinide bu ayet-i kerime ile zaten belirtmiştir Bizler Hristyanlık ve Yahudilk veya Şamanizm veya Konfiçyüzim gibi binlerce DİN uydursak bile bunun adı DİN değildir Allah katında kabul edilmeyen uydurma Dinlerin bir geçerliliğide yoktur Yahudiler ve Hristyanl arın Kafir oluşlarının sebebi ise Allah c.c a inanmayıp Tanrıya inanmalarından kaynaklan maktadır Tanrının tek olması veya çift olması bir şey ifade etmez Neticede tanrıya inanılıyorsa zaten Kafir ve küffar hükmündedir Yunan tanrıları örneğin çok fazladır Zeus bir tanrıdır Apollo bir tanrıdır Afrodit bir tanrıdır İncilde ise 3 adet tanrı kudretind e materyal vardır 1.tanrı : Hz.Meryem in eşi ( Haşa ! ) Kutsal ruh 2.tanrı İsa as ın babası Tanrı vardır ve insanlaştırılmıştır 3.tanrı Tanrının oğlu İsa as vardır ve tanrılaştırılmıştır Buna teslis inancı denir ve 3 kudretin toplamı tanrıyı oluşturur Yani Hristyanl arın temelde 3 adet tanrıları vardır 3 adet tanrı ile Allah c.c arasında bağlantı kurulamaz Dolayısıyla bu ŞİRK tir ve Allaha ortak koşmaktır Allah c.c ise tekdir ve eşi ortağı yoktur Yahudiler de ise tanrı muharref tevratta geçen yehovadır Hz.Yakup as tanrıyı güreşte yenmiştir ve mağlup etmiştir Kısacası Yahudiler in tanrısı greko-romen güreşten anlamayan cahil bir tanrıdır ve insana yenilen güçsüz kudretsiz bir tanrıdır Tevratta geçen " tanrı dünyayı 6 günde yarattı ve yoruldu dinlenmey e çekildi " yar suresinde geçen bu tanrı ise İnşaat işçisi bir tanrıdır ve çalışıp yorulup arada sigara molası veren bir tanrıdır Allah c.c bir demir parçasını yaratırken bu anlıktır FE atomlarına " KUN FE YEKUN " emrini verir ve atomlar bu emirle bir araya gelip anında demir parçasını oluşturur Bunun dakikası saniyesi günü ayı yoktur Rabbimiz " OL " emrini verir ve olur kardeşlerim o halde hem Müslümanın deyip hemde bu tanrı kelimesin i kullnanla rın amacı nedir Affınıza sığınarak ben bu konuda bir kaç latife edeceğim sadece ve latifedir ve kulaktan dolma ve gerçek değildir ama yinede paylaşayım ve konumuza devam edelim inşallah anlatılan bir hikaye vardır hani Kilisenin çanı tıpkı ezan gibi çağrıdır ibadet vakti ve saatine göre çan çalınır karga kilisenin çanını gerekli gereksiz çalıyormuş Rahip kargayı uyutmak ve çan çalmasını engelleme k için sarhoş etmeyi düşünmüş ve çanın yanına şarap koymuş karga şarabı içmiş ve çana idrarını boşaltınca rahip sormuş " müslüman olsan şarabı içmezsin Hristyan olsan çana işemezsin.Sen nesin " demiş kardeşlerim Allahın 99 ismi var ve bu isimlerin içinde tanrı yoksa Kuran-ı kerimde Allah sıfatlarının karşılığında tanrı yoksa İlla tanrı ismini kullanmay a çalışmanın mantığı nedir Bir latifedir kulaktan kulağa yayılan bir şey vardır hani Ezan Türkçe okunduğu bir dönemde İlla Türkçe ezan okunmaya devam etsin diye direten birine soruluyor " tanrı uludur " şekilnde okunmaya devam etse siz camiye gidip namaz kılacakmısınız " diye soruyorla r Ezan Türkçe okunsun diye diretende diyorki " ben camiye hiç gitmedimk i namazda kılmıyorum benim camide ne işim var "diye cevap veriyor Diğeride diyorki " iyide ezan müslümanlar içindir namaza ve camiye çağrıdır sen camiye ve namaza çağrıya gitmeyeceğine göre ya yahudisin yada hristyansın demekki ezan müslümanlara ait bir çağrıdır ezan seni camiye çağırmıyorki niye dinliyors un ezanı ezan Türkçe okunsa sanane Arapça okunsa sanane "diye cevap veriyor kısacası kardeşlerim tanrı kelimesin i kullananl ar neye kime inandıklarını bilmeyenl erdir aşağıya bazı alıntılar ekledim onlarıda okuyunuz ve daha sonra helalleşip konumuzu bitirelim inşallah
AYNI TANRIYA İNANMIYORUZ
http://www.hristiyangazete.com/2010/04/ayni-tanriya-ve-allaha-inanmiyoruz/
Almanya’nın ilk Türk kökenli eyalet bakanı olarak göreve başlayan Aygül Özkan’ın törende bir Müslüman olarak Tanrı üzerine yemin etmesi tartışma yarattı. Bazı kiliseler, “Müslüman ve Hıristiyanlığın Tanrıları aynı değil” diye tepki gösterdi. Sonra bu açıklamalar yumuşadı.
Almanya’nın ilk Türk kökenli eyalet bakanı olarak göreve başlayan Aygül Özkan’ın törende bir Müslüman olarak Tanrı üzerine yemin etmesi tartışma yarattı. Bazı kiliseler, “Müslüman ve Hıristiyanlığın Tanrıları aynı değil” diye tepki gösterdi. Sonra bu açıklamalar yumuşadı.
AYGÜL Özkan (37), önceki gün yemin ederek Almanya’nın Aşağı Saksonya eyaletind e Sosyal İşler, Kadın, Aile ve Sağlık Bakanı olarak göreve başladı ama tartışma bitmedi. Okullarda haç gibi dini semboller e karşı çıktığını söyleyerek polemik yaratan Aygül Özkan’ın yerel parlament odaki törende “Tanrı bana yardım ettiği sürece” diye yemin etmesi de tartışmaya neden oldu.
Aygül Özkan, bir Müslüman olarak Hıristiyan, Müslüman ve Yahudiler in ‘tek ve bir saydığı Tanrı’ üzerine yemin ettiği için bir sakınca görmediğini belirtti. Ancak kiliseler, Özkan’ın Tanrı üzerine yemin etmesine tepki gösterdi. Hannover Bölge Kilisesi’nin Sözcüsü Johannes Neukirch, Bild Gazetesi’ne, “Biz Hıristiyanlar, Tanrı ile Allah arasında belirgin bir ayrım görüyoruz” dedi. Essen Katolik Piskoposl uğu’nun Sözcüsü Ulrich Lota, “Teolojik olarak Hıristiyan Tanrı ile İslam’ın Tanrısı aynı değildir” dedi.
Hamburg’tan Piskopos Jaschke, Welt Online’a yaptığı açıklamada, Özkan’ın Tanrı’ya gönderme yapmasını ‘selamladığı’nı söyledi.
Anayasada ki Tanrı
Almanya Protestan Kilisesi’nin Başkanı Hermann Barth, önemli olan Hıristiyan ve Müslümanların, azami ortak paydada buluşması olduğunu söyleyerek bu durumun hassasiye tle ele alınması gerektiğini belirtti. Tanrı tasviri ve Hz.İsa’nın algılanması açısından iki din arasında farklılıklar bulunduğunu ifade eden Hermann Barth, ancak Alman Anayasası’nın girişinde yer alan Tanrı ifadesini n özellikle de Hıristiyan Tanrı’yla ilişkilendirilmediğini kaydetti.
Bilgi notu
Hıristiyanların Tanrı algılamasında teslis inancı hakimdir. Tanrı kavramı, Baba, Oğul (İsa) ve Kutsal Ruh’tan oluşur
TANRIYA İNANMIYORUZ
http://www.milligazete.com.tr/haber/Ayni_Allah39a_inanmiyoruz/98149#.U2vjiE2KCM8
Bütün İslam dünyasından beşi Türk 138 kişi bir araya gelmişler ve Papaya bir mektup yazarak "İkimiz de aynı Tanrı'ya karşı sonsuz bir sevgi duyuyoruz, gelin barışalım" demişler.
Demişler ama Papa bu oyuna gelmemiş ve onlara "Buraya kadar gelmişken gelin hepiniz Hıristiyan olun" demiş.
Bütün hahamlar, papa ve papazlar "yorulan" bir tanrıya inanırlar. Buyurun okuyun:
"Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim . Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledi m." (Tevrat, Yar, 2/1-3; Çık, 31/7)
Yorgun tanrı o sinirle Şabat/Cumartesi günü çalışanların öldürülmesini istemiş. Buyurun okuyun:
"Şabat Günü çalışan herkes kesinlikl e öldürülmelidir." (Tevrat, Çık.31:14)
Bütün hahamlar, papa ve papazlar, Yakup aleyhisse lama güreşte yenilen bir tanrıya inanırlar.
Buyurun muharref Tevrat'tan okuyun:
yar.32:22 Yakup o gece kalktı; iki karısını, iki cariyesin i, on bir oğlunu yanına alıp Yabbuk Irmağı'nın sığ yerinden karşıya geçti.
yar.32:23 Onları geçirdikten sonra sahip olduğu her şeyi de karşıya geçirdi.
yar.32:24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. Bir adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti.
yar.32:25 Yakup'u yenemeyec eğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakup'un uyluk kemiği çıktı. yar.32:26 Adam, «Bırak beni, gün ağarıyor» dedi.
Yakup, "Beni kutsamadıkça seni bırakmam" diye yanıtladı.
yar.32:27 Adam, "Adın ne?" diye sordu.
"Yakup."
yar.32:28 yar.35: Adam, «Artık sana Yakup değil, İsrail denecek» dedi, "Çünkü Tanrı'yla, insanlarl a güreşip yendin."
yar.32:29 Yakup, "Lütfen adını söyler misin?" diye sordu.
Ama adam, "Neden adımı soruyorsu n?" dedi. Sonra Yakup'u kutsadı.
yar.32:30 Yakup, "Tanrı'yla yüzyüze görüştüm ama canım bağışlandı" diyerek oraya Peniel adını verdi.
yar.32:31 Yakup Peniel'den ayrılırken güneş doğdu. Uyluğundan ötürü aksıyordu. yar.32:32 Bu nedenle İsrailliler bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler. Çünkü Yakup'un uyluk kemiğinin başındaki sinire çarpılmıştı."
Yahudi ve Hıristiyanlarca kabul edilen Tevrata göre Yakub aleyhisse lamla güreşe tutuşan ve sonunda Yakub aleyhisse lama yenilen tanrı ile yerin göğün hakimi Allah aynı değildir.
Bizim iman ettiğimiz Allah, "Allah'ın size verdiği rızklardan helal ve temiz olarak yiyin ve Allah'ın nimetleri için Allah'a teşekkür edin" (Kur'an-ı Kerim Nahl suresi 114) derken onların uydurdukl arı tanrı:
"Ve milletler in sütünü emeceksin ve kralların memesini emeceksin?" (İşaya 60/16) diyor ve bunlar da milletler in kanını ve ülkelerin yeraltı ve yerüstü servetler ini emiyorsa onların tanrısı ile bizim iman ettiğimiz Allah aynı değildir.
Oryantali stlerin makaleler inden İslam dinini öğrenen biri bana "Bizim ilahımızla sizin ilahınız tektir" (Kur'an-ı Kerim Ankebut suresi 46) ayetini delil getirmede n ayetin tamamını okusun.
Bu ayet "Bizi ve sizi yaratan, yaşatan, yöneten Allah birdir. Siz, tutuyorsu nuz Hz. İsa'yı "Allahın oğlu yaparak kafir oluyorsun uz" anlamınadır.
İsterlerse şu ayetin tefsirine bir baksınlar: "And olsun ki "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler kâfir oldular. Bir tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer söylediklerine bir son vermezler se onlardan kâfir olanlara acıklı azap şüphesiz dokunur." (Kur'an-ı Kerim Maide suresi 73)
Kur'an-ı Kerim'in davetine uygun hareket etmek istiyorsa nız buyurun mektubunu za Allah'ın davet ayetini yazınız:
"De ki: "Ey kitap ehli, Allah'tan başkasına kulluk yapmamak, hiçbir şeyi Ona ortak koşmamak, Allah'tan başka ba'zımız ba'zımızı Rab edinmemek için, bizimle sizin aranızdaki ortak bir kelimeye geliniz. -Eğer yüz çevirirlerse- "Şahit olun biz Müslüman'ız" deyin." (Kur'an-ı Kerim, Âl-i İmran 64)
Örnek olarak sevgili peygamber imizi alırsanız o takdirde Vatikan'da para yönetiminden başka hiçbir şeye gücü yetmeyen, makama değil, sevgili peygamber imizin Bizans, İran, Habeşistan imparator larına yazdığı gibi siz de mektubunu zu Amerika cumhurbaşkanına yazınız ve mektubunu zu mutlaka bu son ayetle sonlandırınız.
TANRI KAVRAMI
http://www.islamidusunce.net/forum/index.php?topic=4707.0;wap2
1940'larda yazılmış en kapsamlı ve detaylı Kur'ân tefsiri olan Elmalılı Hamdi Yazır'ın Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bastırılmış “Hak Dini Kur'ân Dili” isimli eserinde bakın bu konuda ne deniyor:
“Gerek ismi özel olsun gerek ismi genel, “ALLAH” ismi celâli ile, yine “ALLAH” tan maâda hiçbir mâbud anılmamıştır...
Mesela “TANRI”, “HUDA” isimleri, “ALLAH” gibi özel isim değidir!. “İLÂH”, “RAB”, “MÂBUD” gibi genel mana ifade eden kelimeler dir...
Arapça'da “İLÂH”ın çoğuluna “ÂLİHE”; “RAB”bın çoğuluna “ERBÂB” denildiği gibi; Farsça'da da “HUD”nın çoğuluna “HUDÂYAN” ve lisanımızda dahi TANRILAR, MÂBUDLAR, İLÂHLAR, RABLAR denmiştir; çünkü bunlar haklıya ve haksıza ıtlak edilmiştir...
Halbuki hiç “ALLAH”LAR denilmemiştir ve denemez!.
Böyle bir tabir işitirsek, söyleyenin cehline veya gafletine hamlederi z!..
“TANRI” adı böyle değildir; mâbud, ilâh gibidir.. . Bâtıl mâbudlara dahi “TANRI” ismi verilir.. . Müşrikler birçok tanrılara taparlardı. Filanların tanrıları şöyle, falanların tanrıları şöyledir denilir.. .
Demek ki, “TANRI” genel ismi, “ALLAH” ismi özelinin eş anlamlısı değildir, en genel bir tâbirdir...
Binâenaleyh, “ALLAH” ismi, “TANRI” adı ile tercüme olunamaz!” (c:1/24-25)
Türkiye’deki en değerli Kur’ân tefsirini yazan kişiye göre, yukarıda okuduğunuz üzere, “ALLAH”a kesinlikl e “tanrı” denemez!..
Burada ayrıca şu çok önemli farklara dikkat etmeliyiz ..
“Tanrı” kelimesi, sıfatları anlatan genel bir kelimedir; “ALLAH” ise kendisind en gayrı hiç bir şeyin mutlak vücudu olmayan Tek Zât’ın ismidir!.
Yani olay, yalnızca kelime, telaffuz olayı değildir!. Kelimeler, isimler arasındaki son derece büyük anlam farkıdır!.
“Tanrı” ve “tanrılık” kavramına dayalı din anlayışı bâtıldır!.
“ALLAH” isminin işaret ettiği anlama dayalı, yürürlükte olan “İSLÂM Dini”dir !.
“La ilahe illALLAH” cümlesinin anlamı “tanrı yoktur sadece ALLAH vardır” şeklindedir. Ve iyi bir müslüman olmak için, önce bu farkı çok iyi anlamalıyız!.
Zirâ, “tanrı” kelimesin in anlamı ile sınırlarsak anlayışımızı, “ALLAH” isminin işaret ettiği manadan mahrum kalırız; bu da sonunda, bizi “hilâfet” sırrından mahrum bırakır!..
“Tanrı”, tapınılacak ötendeki bir varlıktır...
“ALLAH” kulluk edilegelm ekte olan özündeki Hakikat'tır!..
“Tanrı”, korkulası umacıdır!.
“ALLAH” ise, ilim sahipleri nde, sonsuz-sınırsızlığın yanındaki hiçliklerini kavrayış nedeniyle oluşan “haşyet”in kaynağıdır!..
“Tanrı”, yeterli olmayanla rın kendi kafalarında hayâl edip varsandıkları ötelerindeki yönetici ve yargılayıcıdır !.
“ALLAH”, âlemleri kendi varlığından meydana getirmiş ve her zerresind e esmâsıyla algılanır olmuş “TEK mutlak varlık”tır; hiç bir şekilde ortağı yoktur!
“Tanrı”, her devirde ve toplumda anlayış seviyesin e göre sayısız özelliklerle bezenip süslenen; hayalleri n karşılığının kendisind e olduğu varsayılan, beşer anlayışına göre şekillenen bir balondur!
“ALLAH” ise “Ahad”, “Samed”, “Lemyelid ve lem yûled”dir!..
DİN"İN TEMEL GERÇEKLERİ - Ahmed Hulûsi
Evet kardeşlerim yukarıdaki alıntıları okudunuz artık sanırım tanrı ile Allah c.c arasında bir bağlantı olmadığını tanrının insanların ürettiği bir put olduğunu anlamışsınızdır umarım Allaha emanet olun selamün aleyküm
TENGRAYA İNANMIYORUZ ARTIK
İSTANBULİZM YEŞİL BAHÇE FORUM THEMA 2012
ALPARSLAN MEHMET TÜRKALİOĞLU
|
|
|
Logged
|
|
|
|