« : Eylül 11, 2008, 04:09:32 ÖS » |
|
İSLAM TARİHİ İÇİN ALTTAKİ LİNKİ TIKLAYINI Z
KAYNAK... .http://www.social-worlds.tr.gg http://www.enfal.de/tarih.htm http://www.islamiyet.gen.tr/
İSLAM TARİHİNDE TARİKAT KÜLTÜRÜ
http://www.tvarsivi.com/oteki-gundem-09-01-2013-izle-e_82782.html
TARİH VE FİRAVUNİZM
FORUM ALATURKA İSLAM İSTANBUL
METİN CELAL DİRLİKOĞLU Orta okulu bitirene kadar Tarih dersini severdim Lise yıllarımda bizlere tarih diye okutulanın dışında Farklı bir tarih anlayışı varmıdır diye araştırmaya başladım Çünkü ilk tarih öğrenmeye başladığımdaki Bana tarih diye anlatılan şeyler ile Sonraki anlatılan tarih Aynı tornadan çıkmış gibi aynı şeylerdi Ezberlenm iş tekerleme lerdi Anlatlanl arı papağan gibi ezberlediğimiz için Tarihe olan ilgim artık kaybolmuştu Tarih denilen şey Bilim,tıp gibi değişen ve gelişen Bugün için doğru Yarın ise yalan dünya gibi yalan olan Bir şeymidir diye araştrmaya başladım Kadir Mısıroğlunun şimdi ismini unuttuğum Bir kitabını okuyunca Tarihinde diğer bilim dalları gibi Bugünlük doğru kabul edilen Yalanlard an ibaret olabileceğini düşünmeye Tarih ve tarihçilerden uzak durmaya başladım Kadir Mısıroğlunun elimdeki bu eserini tekrar okuduğumda Tarih ve tarihçinin yalan ile meşgul olmaması gerektiğini Okuduğu tarih kitabına bağlı kalmayara k Ve okuduğu tarihi doğru kabul etmeyerek Sürekli şüphe ile meşgul olarak Bıkmadan usanmadan belge ve bilgi toplamasının Gerekli olduğunu düşünmeye başladım Rabbime şükürler olsun Ve Kadir Mısıroğlundan Allah razı olsun O gündür bu gündür Tarihçilerin etkisinde kalmayara k Her insanın yanlışının olabileceğini Yanlış insanın yazdığı Tarih,tıp veya kanunun alt yapısını oluşturan Hukuk gibi konularda da Yanlışların olabileceğini Bu yüzden insan eliyle çıkan her türlü yazının Doğru kabul edilmesin in " Doğruluk yalnızca Allaha mahsustur " Düsturuna aykırı olacağını düşünmeye başladım İnsanı Allah yaratmıştır İnsan için hayrı ve şerri Allah bilir Sanki insanı insan yaratmış gibi İnsana faydalı veya zararlı olanı İnsanın bilmesi mümkünmüş gibi Bulduğu ilacın hastalığın tek ilacı gibi İnsanlara kabul ettirmeye çalışan doktorun İnsan için doğruyu yanlışı bilen İnsanı yaratan Allah iken Hukukçu olup insanı yanlış diye yargılayanın Kendisini nde insan olduğundan Asıl yanlışın bu insanın kendisi olduğunu düşünmeye başladım Kendisi insan olup yanlış olduğunu kabul etmeyip Doğrulukta direnerek İnsanlara bunu doğru olarak Kabul ettirmeye çalışanlarında Düşünce Emperyali zmini oluşturduğunu Ve doğruda direterek İnsanların asıl doğruyu bulma özgürlüğünü Engellediğini Bunun isminede Firavuniz m denmesi gerektiğini Düşünmeye başladım Çünkü Firavun insandı Ve her insan gibi yanlıştı Ancak ben doğruyum diyerek Herkese baskıyla Bunu kabul ettirmeye çalışmıştı Peki doğru insan yokmudur Allahın doğru insan olarak İnsanlara verdiği örnek insan Hz.Muhamm ed sav Efendimiz dir Bizlerde doğruyu bilmiyoru z Doğruyu bilen yalnızca Allahtır Selamün Aleyküm ve Rahmetull ahi ve Berekatühü
TARİH VE FİRAVUNİZM
FORUM ALATURKA İSLAM İSTANBUL
METİN CELAL DİRLİKOĞLU
İSLAM VE İÇTİHAD İLE SİYONİZM
FORUM ALATURKAİSLAM İSTANBUL
ALİ YILDIRIM SETTAROĞULLARI İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Forumda " İslam ve İçtihad " isimli,yazıyı okudum Eklemek istediğim,bazı şeyler mevcut İçtihad kelimesin in anlamı ve derinliği konusunda Aşağıya,bazı alıntılar ekledim,okuyunuz İçtihad,genel manasıyla yorum anlamına gelir Bu günümüzün,dini kavramları içinde yer aldığı gibi Hukuk kavramları içindede,yer almaktadır Hukuk'ta,nasılki kanun maddeleri Farkı içtihadlar ile farklı farklı yorumlanıyor ve uygulanıyorsa Kuran-ı Kerim ayetlerid e Hiç bir zaman,yazılı olduğu şekliyle uygulanma mıştır Asrın ihtiyaçlarına göre,farklı yorumlarl a Farklı farklı içtihadlarla uygulanmıştır Bunun doğruluğu veya yanlışlığını tartışmak,ayrı bir konudur Ancak,bu şekildedir ve böyle devam etmektedi r
Dini açıdan yorum ( İçtihad ) deyince Aklımıza ilk önce,mezhepler gelir Mezhepler e göre,içtihadlarda farklıdır Türk-İslam coğrafyasındaki farklı ülkelerin İslam dinine ait, kavram ve uygulamal arıda farklıdır
Bu farklılık,sadece ülkelerede ait değildir Ülkeler içindeki,farklı bölgelere görede farklıdır Türkiyedeki farklı bölgelere ait Farklı islamiyet yorumları mevcuttur Dünyanın çeşitli yerlerind e Farklı yabancı ülkelerden gelen Ve farklı yabancı dilleri konuşan Farklı Mezhepler ve bölgesel türde Dini çeşitlilikler'de mevcuttur
Türkiye'deki müslümanların islam dinine ait,yaşayış ve yorumları ile Arabistan,İran veya Endonezya gibi ülkelerdeki İslam dini yorumları,birbirlerinden çok farklıdır
İslamiyet bu bağlamda,farklı algılanıp Farklı yaşandığından dolayı Ve Müslümanların arasındaki,bu inanış farklılıklarının Ve islamiyet e,farklı perspekti flerden Farklı bakış açılarının,mecburen hoş görülüp Bu farklılıklar ile birlikte tümüne saygı duyulup Tartışmalara ve kalp kırıklıklarına Fırsat verilmeme si gerekir
Çünkü,müslümanlar arasındaki,bu farklılıkların temeli Asırlar öncesinden,isriliyatın fikir ve düşüncelerinin Gelişmesiyle birlikte Asrın hakimiyet ine ve müslümanların yaşantısına Müdahalesi neticesin de Müslümanların gösterdiği,o an için doğru Ve faydalı görülen Reaksiyon larıdır Müslümanların bu farklılıkları,hoş görmeyerek " İslamın emrettiği,doğru yol budur " şeklinde Birbirler i arasında,doğruluk tartışmalarına girerek Bölünmeleri Müslümanlar arasında oluşacak,yeni çatışmalara Zemin hazırlayacaktır Birbirler inden kopan müslümanlar Topyekun hareket edemeyece k,yanlızlaşacaklardır Dolayısıyla,siyonizm için,teker teker yutulacak Küçük lokmalar haline gelecekle rdir
Bu konu önemli olduğu için Tekrar altını çizerek,yineleyelim Bazı müslümanların,bazı konularda " Kuran-ı Kerim'e ve İslamiyete göre doğrusu budur " Diyerek diretmele ri,çözüm değildir Bu diretme,müslümanlar arasındaki tartışmalara Bölünüp parçalanmalara neden olacağından dolayı Öncelikle,müslümanlar arasındaki Birlik ve beraberliğin bozulmama sı için Müslümanların,maddi ve manevi anlamda " Birbirimi ze nasıl faydalı olabiliri z " diye Düşünmeleri gerekir
Bu yorum farklılıklarının Yine,farklı farklı dallara ayrılmasıda Günümüzde,artık gayet doğal bir şeydir Yadırgamamak gerekir İslam dini, mecburen,farklı farklı çeşitlenmiştir
Tek çeşit,bir islam dini yerine Birbirind en farklı,islam dini çeşitleri ortaya çıkmıştır Bunun sebepleri,ortadan kalkmadıkça " Kuran-ı Kerim'e ve İslamiyete göre doğrusu budur " Anlayışından müslümanlar zarar görür Siyonizm ise,bundan fayda görür
Bu konu ile,bağlantılı olduğu düşünülen Bir hikayeyi,buraya nakledeyi m,sonra konumuza dönelim
BAHÇIVANLAR VE HAKİKİ İSLAM GÜLLERİ
FORUM DÜNYASIZİSLAMİYET İSTANBUL
METİN HAYDAR KIRMIZIOĞLU
Osmanlı toprağı ismiyle,özel çiçeklerin yetiştirilmesine müsait Özel bir toprak yapısına sahip,etrafı açık,bir çim saha vardır
Çimlerin arasında,özel ve yabani,çeşitli çiçekler büyümüştür Çim saha ve çiçeklerle ilgilenen,özel bahçıvanlarda vardır Özel bahçıvanların elinde,bu özel çiçeklerin yetiştirilmesi için hazırlanmış Özel ziraat kitaplarıda vardır Bu sahada yaşayan,bu özel bahçıvanların,özel ziraat kitapları ile yetiştirilen İslamın kutsal kitap ve kaynaklarına görede,aynı vasfı taşıyan Hakiki islam güllerini bilen,islam alimleri ve imamlarda vardı
Bu sahada yaşayan herkes,burada oynar,zaman geçirirdi Sonra acıkırlar,sahadan dışarıya çıkarlar,yemek yerler Gelir yine oynarlar,sonra yine acıkırlar,yine gider yerlerdi Bu şekilde,bu sahada,hayat böyle devam ederdi
Bu saha'nın etrafına,bir gün,siyonizm bir duvar ördü Müslümanların duvar örüldüğünden,haberleri olmadı Çünkü,siyonizm nedir,ne iş yapar,niye duvar örer,bilmiyorlardı Siyonizm,dünya ile çim saha'nın,bağlantısını kesti ve ulaşıma kapattı Siyonizm,daha sonra,bu sahanın tam ortasından geçen Bir duvar daha örerek,iki tane,kapalı saha üretmiş oldu O an için,sahaların her ikisinded e,toprak ve çiçekler aynıydı
Birinci saha,hakiki islam inancına ait Kapalı alan olarak,tahsis edildi Bu alandaki,özel olarak ekilmiş çiçeklere,dokunulmadı,öylece kaldı İkinci saha,sahte islam inancına ait Kapalı alan olarak,tahsis edildi Buradaki özel çiçekler söküldü Ve özel çiçeklerin büyümesine müsait olan,toprak kaldırıldı Ve farklı bir toprak dökülerek,renkleri özel çiçeklere benzeyen Ancak kokusu değişik olan,farklı çiçekler ekildi
Siyonizm,daha sonra,hakiki islam inancına ait,kapalı alanın Üstünüde kapattı ve çim saha ile özel çiçekler,görünmez hale geldi Bu alan tamamen kapatıldığı için,kimse buraya giremedi Dolayısıyla,gerçek islam güllerini,kimsenin görmeye Örnek alarak,buradaki güllere benzer,çiçek üretmeye imkanı kalmadı
İkinci sahadaki çiçekler sökülüp,farklı çiçekler ekildiği için Özel çiçekler,artık burada yoktu Toprak değiştirildiği için,burada özel çiçekler'de yetiştirilemeyecekti
Siyonizm,müslümanlara,ikinci sahayı tahsis ettikten sonra İçinede,kendine ait,bir klübe ve mutfak inşa ederek,yerleşti Dünya ile bağlantıları kalmayan müslümanlar,dışarı çıkamadılar Dışarıya çıkıp,yemek yiyemedil er,yemek yapacak malzemede yoktu Ve yemek yapacak mutfaklarıda olmadığı için Aç susuz kaldılar,zayıfladılar,bir deri,bir kemik hale geldiler
Müslümanların içinde,bu duruma karşı,çözüm arayan müslüman yoktu Yemek ve üç kuruş para için,havaya zıplayan,cahil müslümanlar vardı Siyonizm,bu cahil müslümanları tek tek ikna ederek,yanına çekti Karnını doyurdu,üstünü giydirdi Bu cahil müslümanları eğiterek,bahçıvan,imam ve islam alimi yaptı
Siyonizm daha sonra,bazı müslüman bahçıvanların ellerinde bulunan Çiçekçilik ile ilgili kitapların,içeriklerini değiştirerek Onlara,önceki kitaplar gibi görünen,farklı çiçekçilik kitapları verdi
Bahçıvanlardan birisi,kitaptaki içerikle ilgili,farklı bir iddiada bulundu Kafasında soru işareti oluşunca,bunu test etmek istedi Toprağı kazarak,farklı bir metodla çiçek ekmeye çalışırken Siyonizm " Osmanlı yok artık,burası benim tarlam Farklı metodlarl a çiçek ekemezsin" dedi Ve bu bahçıvanın,bahçıvanlık belgesini iptal etti Ve bahçıvana,sadece el arabasıyla toprak taşıma yetkisi verdi Dolayısıyla bu bahçıvan,test edemediği için,iddiasını ispatlaya madı Diğer bahçıvanların yanında,toprak taşmakla görevli olarak,işine devam etti
Başka bir bahçıvan,aynı şekilde test etmek istedi Önce,bir islam alimi ve imam'a olayı anlattı İmam " Çiçek.böcek gibi ziraat ilmi,dünya işleri ile ilgilidir Müslümanın görevi,dünya işleriyle uğraşmak değildir Uhreviyat ile meşgul olarak,ibadet ve tesbihat ile dua etmesidir Duası karşılığında,çiçek ona verilecek tir " dedi
Bahçıvan başka bir islam alimide gitti Ve benzer bir yanıt alınca Bahçıvan dediki " İyi güzelde,dünya ahiretin tarlası değilmidir Dünyadaki tarlada neyi ekersek,ahirette onu biçmeyecekmiyiz Hakiki islam güllerini yetiştiremeyen müslümana Gerçek müslüman denilebil irmi " dedi
İslam alimi " Dünya tarlasının sahibi,sen değilsin siyonizm'dir Müslüman bu dünyada,siyonizm yok olmadan,hiç bir şey ekemez Bu dünyayı yöneten siyonizm'dir Ve onun kanun ve kuralları geçerlidir Bunun içinde müslümana,akıl denilen meleke verilirke n Ziraat veya farklı bilimler için verilmemiştir Bu bir nasip işidir ve müslümana nasip edilmemiştir Akıl denilen meleke,Kutsal kitabı okusun,anlasın diye verilmiştir İbadet etsin,tesbih çeksin ve dua etsin diye verilmiştir " dedi
Bahçıvan başka bir islam alimine gitti,olayları anlattı Bahcıvan dediki " Tamam ama,müslüman olmamız için Kutsal kitaptaki yazanları,dünyada uygulamamız gerekmezm i " dedi
İslam alimi " Bu dünya yalandır Ve bu dünyada senin kuralarının geçerliliği yoktur Sen kendi kurallarını uygulayam azsın Çünkü,bu dünya senin değildir,siyonizm'e aittir Sana ait olan ise,dünya değil ahirettir Kutsal kitaptaki yazan herşey Yazdığı şekliyle hiçbir zaman uygulanma mıştır Tevil edilmiştir,içtihadlar ile birlikte,asra göre yorumlanmıştır Sen duanı et,göreceksin hakiki güller gelecek Sende hakiki müslüman olacaksın,biraz sabret " dedi Bahçıvan bu test işinden,vaz geçerek Gece gündüz ibadet etmeye başladı Ve kendisine,çiçeğin verileceği günü bekleyere k,son nefesini verdi
Başka bir bahçıvan,yine test etmek istedi Farklı bir metodla çiçek ekmek istedi Siyonizm " buyur test et ve farklı metodla çiçek ek " dedi Bahçıvan,test etti ve farklı bir metodla,bir gül yetiştirdi İslam alimi ve imamlar ve müslümanlar Bu çiçeğin,diğerlerinden farklılığını görerek " Hakiki islam gülü budur " diyerek,onun arkasında saf tuttu Bahçıvan,daha fazla araştırmayı ve kendini geliştirmeyi bırakıp Gül yetiştirip satarak,zengin oldu
Siyonizm daha sonra Saha'nın içindeki,müslüman bahçıvan,alim ve din adamları ile Siyonizm'in yetiştirdiği,sahte imam,bahçıvan ve islam alimleri arasında Bir turnuva düzenledi ve siyonizm dediki : " Kim bu çimlerin arasında Gerçek islam dinini simgeleye n,özel çiçekleri bulursa Veya bahçıvanlarla çalışıp,özel çiçekler üretirse Önce ona yemek vereceğim,sonra,bu saha'nın hepsini Ona vereceğim,zengin olacak " dedi
Müslümanlar,bahçıvan,alim ve imamlarda n oluşan gruplar oluşturdular Sahte bir imam ve bahçıvan Ellerini açtı ve dua etmeye başladı ve bağırdı : " Ben ibadet ile dua ettim ve gerçek çiçeği buldum " dedi Ve siyonizm'den yemeği aldı yemeye başladı Onu görenler,onun peşine takıldı ve yemekten yediler Başka birisi " O çiçek,özel çiçeğe benzemiyo r O çiçek gerçek değil,aslını ben buldum,bende " dedi. Siyonizm'den yemeği aldı ve yedi Bazı müslümanlar buna itiraz etti " Ben buldum,aslı bende " dedi Bazı müslümanlar ise " Hiç birinizde islam gülü yok Sizler hakiki müslümanda değilsiniz " dedi Müslümanlar tartışmaya başladılar İçlerinde,iki farklı muhterem kişi vardı İkiside gerçeği görmüştü Ve yemek yemeyerek,ve tartışmalara katılmayarak dedilerki " Boşuna aramayın,gerçek olan islamın gülleri Bu sahanın içinde yok Bu toprakta,özel gülleri yetiştirecek eğitimde,bahçıvanda yok Bahçıvanların kitaplarındaki içerikler değiştirilmiş Bu kitaplarl a,gerçek gül yetiştirilemez Kitaplar araştırılıp,gerçeğe yakın,yeniden yazılsa bile Bu toprakta asla,gerçek gül yetiştirilemez Gerçek islamın gülleri,siyonizmin ördüğü duvarların arkasında kaldı Oradaki toprak,özel bir topraktır ve orada gerçek gül yetişir " dedi
Herkes gözlerini,duvarların olduğu yöne doğru çevirdi Duvarların önünde ise,siyonizm'in askerleri nöbet tutuyorla rdı Ellerinde son model silahlar vardı Kimseyi duvara yaklaştırmıyorlardı Grupların içinde,sahte imamlar ve bahçıvanlar Ellerini açtılar " duvarlar yıkılsın " diye,dua etmeye başladılar Siyonizm tarafından,bu dua edenlerin önlerine Yemekler geldi ve bir kaç kişi,onların yemeğinden yedi Siyonsitl er,bu dua ve tesbihat yapanlar için,bir mescid yaptırdı Bütün müslümanlar mescide girip,ibadet ve tesbihat ile dua etti Müslümanlar,artık siyonistl erin,kölesi haline gelmişlerdi Sadece birbirler iyle tartışmaktan Ve tesbihatt an başka bir şey yapmıyorlardı Tartışmaların konusu ise,genelde aynıydı " Hak mezhep ile Batıl mezhep var Hak mehzepe göre doğrusu budur,islamiyet bunu emreder Tarikat ve cemaatler in içinde doğrusu budur " gibi tartışmalardı
İki muhterem kişi,yemek yemedi ve yiyenlere katılmadı Şunu söylediler : " Öncelikle,müslümanların birlikte hareket etmesi gerekiyor Birbirimi zle tartışarak,hiç bir yere varamayız Bütün dinler ve inanç sistemler i,siyonistler tarafından bozulmuştur Kutsal kitabın,farklı ülkelerde,farklı yorumlarıyla birlikte Ortak bir din anlayışı ortadan kalkmıştır Osmanlıdan sonra,siyonizm Dünyayı kendi kanun ve kurallarına göre yönetmektedir İslamın hakimiyet i ve kuralları artık geçerli değildir Hak ve batıl içiçe geçtiğinden dolayı Kimin hak ve kimin batıl olduğuna Karar verilecek çağ geride kalmıştır Kimin hak,kimin batıl olduğuna karar verecek olan Allah'tır Sadece kavli dua ile,Allah'tan,bu duvarın yıkılmasını dilemekle Bu duvar yıkılmaz Askerlere taş atarak,onlarla savaşamayız Fiili dua yapacağız Yani,ettiğimiz kavli duanın gereği için,bizlerde çalışacağız Allahın bizlere verdiği akıl ile Ellerimiz deki imkanlarl a,önce savaşacak silahlar üretmemiz gerekiyor Sonra savaşarak,siyonistleri bu duvardan uzalaştırmamız gerekiyor Sonrada,bu duvarı delebilec ek,bir makine üretmemiz gerekiyor Duvarı delerek,diğer sahaya geçerek Hakiki toprağa ve özel çiçeklere ulaşacağız Gerçek müslümanız diyebilme miz için Hakiki islam güllerine,sahip olmamız gerekiyor Bu sahanın içinde,dua etmekle,gerçek çiçeklere ulaşamayız Dolayısıyla gerçek müslüman olamayız Birbimizl e tartışmakla,zaman boşa geçiyor " dedi Ve açlıktan susuzlukt an,konuşacak halleri kalmadı Sahte imamlar " Biz dua ettik ve hakiki çiçeği bulduk Yemeği aldık,gerçek bizde artık Siz dua etmediğiniz için,çiçeğide bulamadınız ve aç kaldınız " dedi Bu iki kişi,en son şunu dediler " Sizin gibi dua edenler için,siyonizm mescid kurdu Dua edenlere yemek dağıtıyor Sizlerde duanızı edin,yemeğinizi yeyin,sakın aç kalmayın Elleriniz deki sahte gülleride kimseye vermeyin Gün gelir,sahtesinide bulamazsınız " dedi Bu muhterem iki kişinin isimleri Sultan Abdülhamit Han ve Prof.Dr.N ecmeddin Erbakan'dı
BAHÇIVANLAR VE HAKİKİ İSLAM GÜLLERİ
FORUM DÜNYASIZİSLAMİYET İSTANBUL
METİN HAYDAR KIRMIZIOĞLU
Yukarıdaki hikayeyi okudunuz Şimdi konumuza devam edelim Dünyadaki müslümanların,genel olarak Osmanlının yıkılışına ve siyoist israilin kurulmasına karşı Yeterince çaba göstermedikleri malumdur Bu tehlikeyi görüp,anlatmaya çalışan Abdülhamit Han Hazretler ine,isdipdatçı Ve kızıl sultan diyerek muhalefet ederek Abdülhamit Han,Sanayi-i Nefise mektepler ini Açmaya çalışırken Abdülhamit Han için " Batı ve gavur işi sanayi ile uğraşacağına Tesbih ve zikir ile meşgul olsun " diyerek Anti-Bilim propogand ası yapan,bazı tarikatçilere Destek olan müslümanlar Osmanlının yıkılarak Dünyayı siyonistl erin yönetmesine Ve siyonistl erin,hakiki islamın önüne duvar örmesine Duvarın arkasında,siyonizm'in çerçevesini çizdiği Sahte islamı,var etmesine Siyonistl erin çeşit çeşit İslami mezhepler ve tarikatle r kurarak Hak ve batılın içiçe geçmesine Hakiki hak ve hakiki batılın ayrıştrılamamasına Dolayısıyla,hakiki islamiyet e geçiş sınırlarının Tamamıyla kapatılmasına ( Tıpkı,Filistin ile dünya arasına set çekilerek Dünya ile bağlantısının kesilerek Dünya halklarına ulaşmasına izin verilmediği gibi ) Müslümanların,hakiki islamiyet in dışında bırakılmasına Siyonistl erin,sınırlarını çizdiği islamiyet in,içinde kalarak Ve siyonistl erin,çizdiği sınırlar içindeki islamiyet in Çeşitli mezhep-fırka,tarikat cemaat adı altında Farklı farklı yorumlanm asına ve yaşanmasına Bunun neticesi olarak Müslümanlar arasındaki bölünme ve çatışmalara Zemin hazırlamışlardır Siyonizm'in gücü,müslüman ülkelerde Etkisiz hale gelinceye kadar Ve dünyayı yöneten merkez olan israil Ortadan kalkıncaya kadar Hakiki islamiyet in sınırlarına örülen duvarlar Yıkılıncaya kadar Hakiki islamiyet in ortaya çıkması Ve yaşanması mümkün değildir
Bazı müslümanların " Aynı dine inanmıyormuyuz Tek bir islam dini yokmudur Kuran-ı Kerim tek bir kitap değilmidir "gibi Bazı serzenişlerinin,artık,hiç bir faydası yoktur
Tekrar altını çizerek,yeniden belirteli mki Kuran-ı Kerim'in ayetleri Her asra göre farklı yorumlanır Bu meal ve tefsirler dede farklıdır Kuran-ı Kerim'in ayetlerin e göre Ayetlerin farklı yorumlar Ve içtihadlar dışında kalan Asıllarına göre yönetilen bir topluluk yoktur
6666 Ayet-i kerime'nin tümünü Hayatının içinde,6666 ayet olarak yaşayan Bir müslümanada,ben günümüzde rastlayam adım Yoktur diyemeyec eğim Ama ben rastlayam adığım için " Şu insan,hayatını 6666 ayet-i kerimeden oluşan Kuran-ı Kerim'e göre şekillendiriyor ve yaşıyor " Diyemeyec eğim Yani bana göre,böyle bir müslüman yoktur Bana göre yoktur derken Ben rastlayam adığım için yoktur Başkası rastladıysa,onuda ben bilmiyoru m Ben kendi adıma bunu söylüyorum Benim fikir ve görüşlerim,tüm müslümanları bağlamaz Benim fikir ve görüşlerim,islamiyetin bütününü temsil etmez Ben bildiğim şekilde,islam dinini yaşarım Bilmediğimi zaten bilmiyoru mdur,nasıl yaşayayım Benim bildiğim,bana göre doğrudur O yüzden bana kimse " Dinimize göre böyledir Doğru budur " diyemez Doğrusu,siyonizmin ördüğü duvarların arkasında kalmıştır Siyonizmi n tahsis ettiği alan içinde Yani sahte islamın içinde,doğru olamazki,arayıp bulalım Doğrusunu Allah bilir,kimse bilemez Doğruluk,Alaha ait bir kavramdır İnsana ait,bir kavram değildir " Leküm diniküm veliye din " yani sizin dininiz size Benim dinim banadır Ancak,maksat doğruyu aramaksa Siyonizm ile savaşarak Siyonizmi n ördüğü duvarları yıkarak Gelin,hep birlikte,arkasındaki gerçek islamı bulalım Dünyada,birbirlerini düşman olarak gören bir sürü müslüman grup vardır İslam dünyasının bu hale gelmesini n Temelde iki nedeni vardır Buna bağlı olarak,çözüm yollarıda vardır Nedenleri ve çözüm yollarını Yukarıdaki hikayede ismi geçen İki muhterem zat açıklamıştır İki farklı neden,şudur
1 - Siyonizm
2 - Anti-Bilim
Siyonizm'i bilmeyen,gerçek islamiyet i bilemez Hak ve batıl,birbirine karıştığı için Hak olanı tesbit etmek,bazen mümkün değildir Bunu tesbit etmek için,öncelikle siyonizm'i bilmek gerekir Siyonizm'in ok attığı hedefler,hak'tır Anti-Bilim ise,müslümanların bazılarının yaptığı gibi Dünya ilimlerin i boşverip,uhreviyat ile meşgul olmalarıdır Bilim nedir diye,sorulacak olursa Bilim : Matematik,fizik,astronomi vesaire gibi Dallar ile tanımlanan Allahın yarattığı dünya,tabiat ve evrene ait Tüm kanunların ve kuralların bütünüdür Batı ve siyonizm,bilim ve teknoloji yi kullanmak tadırlar ve Kendi amaçları için geliştirmektedirler Bundan dolayıda dünyaya hükmekmektedirler Müslümanlar ise,dünya ve dünya ilimlerin e değer vermediği için Uhreviyat a değer verdiği için Hükmedenlerin kanun ve kurallarına uymak zorundadırlar Dünyada elbette,dünyaya hükmedenlerin kanunları geçerlidir Batılılar ve siyonistl er,bilim'i kullanırken Bilim'in temeli olan Allah'ın kanun ve kurallarını'da kullanmak tadırlar Ancak,bu kanun ve kuralların temelinin Allaha ait olduğundan haberleri yoktur Haberi olup,Allaha teslim olanlar Zaten müslüman olmaktadırlar Müslümanlar ise,Anti-Bilimci olduğu için Allahın bu kanunlarından ve kurallarından haberleri yoktur Anti-Bilim'i müslümanlar arasında Tarikatle r veya cemaatler yoluyla yayanlard a Yine siyonizm'in zehirlediği Cahil ve menfaatpe rest müslümanlardır Bilim'in temelinin,Allah'a ait olduğunu bilmeden Bu kanunlar ve kurallara göre hareket etmeye çalışan Batılılar ve siyonistl er,dünyaya hükmetmektedirler Türk-İslam coğrafyası ise Bu batılı ve siyonist hükmedicilerin,sömürüsü altındadır Batılıların ve siyonistl erin Kendi kurallarına göre,sınırlarını çizdiği islamiyet e göre Müslümanlıklarını yaşamaktadırlar Elbette yaşadıkları,hakiki islam değildir Siyonistl erin sınır ve çerçevesini çizdiği islamdır Siyonizmi n,gerçek islamın üzerine ördüğü duvar yıkılmadıkça Hakiki islamın oraya çıkmasıda,mümkün değildir Müslümanların,bundan dolayı bir rahatsızlıkları yoktur Siyonizm ve Anti-Bilim ile ilgili,bir mücadeleleri yoktur Dolayısıyla,müslümanların,gerçek islamın ne olduğunu bilmeye Arayıp bulmaya,korumaya ve var olması için çalışmaya Gerçek islamı yaşamaya,hakları yoktur
Tekrar altını çizerek,belirtelimki Müslümanlar Siyonizmi n çerçevesini çizdiği islam içinde İçtihad ve yorumlarl a Arada " Kuran-ı Kerime ve islam dinine göre Doğrusu budur " diyerek Müslümanların birbirler iyle çatışmalarını sağlayarak Mezhep kavgaları,tarikat ve cemaat mensuplarının Çıkar ve menfaat kavgaları içinde Enerjiler ini birbirler iyle çatışarak harcamakt adırlar Filistin buna bir örnektir Filistin diye bağımsız bir devlet yoktur Sınırları israil tarafından örülmüştür Dünyadan tecrit edilmiştir Bu müslüman topluluk içinde El-Fetih ve Hamas olarak ikiye bölünmüşlerdir Her ikisinin içindede,siyonist ajanlar mevcuttur Bölünmüş ve birbirler iyle çatışan İki farklı müslüman grup olarak Varlıklarını sürdürmektedirler Ülke dışına çıkarken Filistin pasaportu diye bir pasaport yoktur İsrail son teknoloji silahlar ve tanklar ile saldırırken Filistinl ilerin elinde,sadece taş atan kuşlastik vardır Bilim ve teknoloji k olarak güçleri yoktur Dünyadaki Müslümanlar ise siyonist israil ile savaşmak yerine Dünyada,israilin ve siyonizm'in sınırlarını çizdiği Sahte islam içinde " İslam'a göre doğru budur " diyerek Sahte islamın içinde,doğru aramakla meşgul olarak Birbirler iyle çatışmaktan Ve birbirler ine düşmanlıktan başka bir şey yapmamakt adırlar Sahte islamın içinde,doğru aramakla meşgul olarak İçtihadlar ve yorumlar ile Gerçeğin bulunmasıda mümkün değildir Siyonizm,osmanlıyı yıkmakla birlikte İslamiyetin dünyadaki hükümranlığınıda yıkmıştır Filistin işgal edilirken,aslında dünya işgal edilmiştir Filistin içinde,israil yanlısı siyonistl erle birlikte Filistin'in atacağı adımlar bilinmekt e ve karşı tez üretilmektedir Aynı şey,dünya genelinde ve tüm ülkelerde mevcut olup Siyonizm,bu şekilde,sadece filistini idare etmekle kalmıyor Tüm dünyayı idare etmektedi r Siyonizm'in kanun ve kuralları,sadece filistind e geçerli değil Tüm dünya ülkelerinde geçerlidir Müslümanlar ise,İslamın kuralları yerine,siyonizmin kurallarını Kabul etmiş,ve bu kurallara göre yaşantısını sürdürdüğünden dolayı İslamiyetin hüküm ve kurallarının,geçerliliğini kaybetmes ini sağlayarak Siyonizmi n çerçevesini çizdiği,islamiyetin içinde Doğruyu arama,bulma ve yaşama gibi asılsız iddiaları savunarak ve birbirler iyle tartışarak zaman tüketmektedirler
İslamiyetin kaynaklarını,Kuran-ı Kerim,Hadis gibi diğer kaynakları Araştırıp,incelemek,doğruyu bulmak ve asra göre uygulamak için Akıl ve bilim gerekmekt edir,herşey akıl ve bilim ile ispatlanır ve uygulanır Müslümanlar,akıl ve bilimi reddettik leri için İslamiyetin,hakikatlerini ispat edemeyece k hale gelmişlerdir İspatlanan ögeler ise,dünya alanı,siyonizm'in elinde olduğu için Siyonizm ile mücadele edilmeden,uygulanması ve yaşanmasıda artık mümkün değildir Müslümanlarda bu mücadele mevcut değildir,tesbihat ve dua ile meşguldürler Kavli duanın gereği olan,fiili dua ve emek ile çaba yerine getirilme mektedir Dolayısıyla edilen kavli dua ile,sadece Allahın yardımı istenmekt edir Müslümanlar,bunun dışında,hiç bir çaba göstermemektedirler Fiili dua ile birlikte,Allahın dini için ve müslümanların birbirler i için Birlikte mücadele ve çabaları yoktur
İÇTİHAD
https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/ictihad
İçtihad nedir diye,bir soru sorulmuştur ve cevaben İçtihad'ın anlamı : Güç, takat ve çaba. Bir şeyi elde etmek için olanca gücünü sarfetmek anlamında hakîkî ; kıyas vb. yollarla hüküm çıkarmak anlamında ise mecazîdir (Zebîdi, Tâcu'l-Arûs, Mısır 1307, II, 329).
Bu kelime Kur'an-ı Kerîm'de zikredilm emiş, hadis-i şeriflerde ise her iki anlamda kullanılmıştır. Hz. Peygamber, düzgün namaz kılmayan bir sahâbiye "namazını yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmadın" demiş ve bu hal üç defa tekrar edilmiştir. Üçüncüde namaz kılan "bana doğrusunu öğret, vallahi ben elimden geleni yaptım" derken "ictehedtü" ifadesini kullanmıştır (İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, Haydarâbâd, 1966, I, 156). Şu hadislerd e mecazî anlamında kullanılmıştır: "Hâkim hükmedip, ictihadda bulunur ve isâbet ederse ona iki ecir vardır" (Buhârî, el-İ'tisâm, 21; Müslim, Akdiye, 15; Ahmed b. Hanbel, III, 187). Allah Rasûlü, Muaz b. Cebel'i Yemen'e yönetici olarak gönderirken"Kitap ve sünnette hüküm bulamazsa n ne ile hükmedersin" sorusuna Muaz "Reyimle ictihad ederim" diye cevap vermiştir (Tirmizî, III, s. 616: Ahmed b. Hanbel, V, 230; Şafii, el-Ümm, VII, 273). Bir terim olarak ictihad en eski fıkıh usûlü kaynağı olan Şâfiî (ö. 204/819)'nin er-Risâlesi'nde şöyle tarif edilmiştir: "Her hâdise hakkında ya ona ait bir hüküm veya hak olan hükmün yolunu gösteren bir delâlet vardır. Hâdisenin açık hükmü varsa ona uymak gereklidi r. Eğer muayyen bir hüküm yoksa, hâdisenin hak olan hükmüne götüren yolun delili ictihad ile aranır; İctihad ise kıyastan ibarettir" (Şafii, er-Risâle, thk. Ahmed M. Şakir, Mısır 1940, s. 477). En eski fıkıh usulü kaynağında yer alan bu tarif yeterli değildir. Çünkü ictihad, kıyas yoluyla olabileceği gibi, ayet ve hadislerd e hâkim bulunan genel prensiple rden, kelime ve cümlelerin çeşitli delâlet ve incelikle rinden kıyas dışında kalan diğer istidlal yollarından hüküm çıkarmak tarzında da olabilir. Bu duruma göre kıyas her zaman ictihada muhtaçtır, fakat ictihadın tek yolu kıyas değildir (Gazzalî, el-Mustasfâ, Mısır 1324, II, 229). Kıyas; hakkında ayet-hadis bulunmaya n bir meselenin hükmünü, aralarındaki ortak illet dolayısıyla, hakkında ayet-hadis bulunan meselenin hükmüne bağlamaktır (Şâfiî, el-Ümm, Mısır 1329, VII, 85; Şevkânî, İrşâdü'l Fuhûl, Mısır 1937, s. 197). Ayet ve hadislerd en amelî (pratik) hükümleri çıkarma gücüne sahip olan fâkih'e "müctehid" denir. ictihad ya şer'i delillerd en hüküm çıkarma tarzında olur, ya da çıkarılan bu hükümlerin toplum hayatına uygulanma sıyla ilgili bulunur. Birinci kısma giren ictihad; şer'î kaynaklar dan hüküm çıkaran müctehidlere mahsustur . Sahâbe, Tâbiûn, Tebe-i tabiîn ve mezhep imamları devrinde bu çeşit ictihadla rla İslâm hukuku sistemleştirilmiştir. Ancak üçüncü hicrî yüzyıldan sonra giderek ictihad yapanlar azalmış ve şartlarının ağırlığı sebebiyle bu kapının kapandığı kanaati uyanmıştır. Hanbelî, Zâhirî ve Şiî mezhepler inde, ictihad kapısı sürekli açık telakki edilmiştir. İkinci kısıma giren ictihada gelince; hükümlerin toplum hayatına uygulanma sı bu tür ictihadda sürekliliği gerekli kılmıştır. İslâm hukukunun yürüyen ve yaşayan hayata intibakını sağlamak, gelişen toplum hayatının yeni problemle rini çözmek için her devirde bu yola başvurulmuştur. Bunu yapanlara "tahrîc âlimleri" denilir. Bunlar, çıkarılmış hükümlerin illetleri ni belirleyi p yeni, benzer cüz'î meseleler e uygularla r. Bu, hükümleri uygulama çalışması olup, böylece ilk müctehidlerin, üzerinde görüş beyan etmedikle ri bir kısım meseleler in hükümleri de anlaşılmış olur (Muhammed Ebû Zehra, Usulü'l-Fıkh, Kahire, t.y., s. 379). İslâm hukukunda, şer'î hükümler kesin delillere yani açık ayet ve hadislere veya icmaa dayanıyorsa ictihada yer verilmez. Mecelle'nin 14. maddesind e "mevrid-i nass'da ictihada mesağ yoktur, yani ayet-hadis olan yerde ictihad yoluna gitmek caiz değildir" denilmiştir. Ancak nass'ların sübûtu ve delâleti kat'i olur veya bir konuda icma bulunursa ihtilafa mahal kalmaz. Eğer nassların sübûtu veya delâleti zannî olup kesinlik ifade etmiyorsa veya bir nasstan bir kaç hüküm çıkarmak mümkün oluyorsa ictihada başvurmak gerekir. Diğer yandan ictihad, en çok hakkında nass bulunmaya n olayların hükümlerini belirleme k için yapılır (Abdülvahhâb Hallâf, Masâdiru't-Teşriî'l-İslâmî, s.10). Devamlı farklılaşan toplum hayatında yeni meseleler in zuhûru tabiîdir. Çözüm bekleyen problemle re eğilmek gerekir. Ayrıca bir takım amelî hükümlerin örf-âdet, istihsan, maslahat gibi... tali derecedek i delillere dayandığı düşünülürse problemin ağırlığı daha iyi anlaşılır. Ancak ictihad yapacak kimsede bir takım şartların bulunması gerekir. Aşağıda vereceğimiz bu şartları taşıyanlara "müctehid" denir. Bu esaslar fıkıh usûlünün tedvini ile birlikte ilk olarak müctehid imamlar devrinde tesbit edilmiştir. Müctehidde bulunması gereken şartlar: 1) Arapçayı bilmek: Fıkıh usûlü bilginler i bu noktada ittifak etmişlerdir. Çünkü Kur'an-ı Kerîm ve sünnet arap dili ile ifade edilmiştir. Âyet ve hadislerd eki kelimeler i ve hitabı anlayacak kadar sarf ve nahiv bilgisiyl e Arapçayı bilmek gerekir (Gazzâlî, a.g.e, II, 350-353). Ebû İshak eş-Şâtibî'ye (ö. 790/1388) göre ictihad; nass'lardan hüküm çıkarma ile ilgili ise şarttır. Fakat maslahatl ar ve mefsedetl er nev'inden bir mânâ ve illete bağlı ise Arapça şart değildir. Kıyas ictihadla rının çoğu bu kabildend ir (eş-Şâtibî, el-Muvâfakât, Mısır (t y), IV, 162-165). 2) Kur'an ilmine sahip olmak: Kur'an-ı Kerîm'in hepsini bilmek şart olmayıp, beşyüz kadar olan hüküm ayetlerin in incelikle rini bilmek yeterlidi r. Bu ayetlerin; âmm (genel anlam), hâs (özel anlam), mutlak mukayyed, nâsih-mensûh ve sünnetle ilgili durumlarını bilmek gerekir. Kur'an'ı ezbere bilmek gerekmez, ihtiyaç duyuları ayetlerin yerini bulabilec ek durumda olmak yeterlidi r (Gazzâlî, a.g.e, II, 350-353). Ebû Bekir el-Cassâs (ö.370/980) ile İbnü'l-Arabî (ö. 543/1148) gibi bilginler "Ahkâmü'l-Kur'an" adlı eserlerin de hüküm âyetlerini açıklamaya çalışmışlardır. es-Sâbûnî'nin "Tefsîru Âyâti'l Ahkâm" isimli eseri de hüküm ayetleri hakkında söylenenleri özlü bir şekilde açıklamıştır. 3) Sünneti bilmek: Bu şart üzerinde de ittifak vardır. Hüküm hadisleri ni bilmek yeterli olup, mev'ıza, ahiret hükümleri vb. hadisleri bilmek şar. değildir. Ancak hadisleri n âmm-hâs, mutlak mukayyed, nâsih-mensûh gibi durumlarını, rivâyet yollarını, râvilerin derece ve hallerini, adâlet ve zabt gibi vasıflarını bilmek gerekir. Hadisleri ezbere bilmek şart olmayıp, ihtiyaç duyulan hadisleri yerinde bulabilec ek durumda olmak yeterlidi r (M. Ebû Zehrâ, a.g.e, s. 382, 383). 4) Üzerinde icma veya görüş ayrılığı olan konuları bilmek: Üzerinde ittifak (icma) edilen konuları bilmek yanında, Sahâbî ve onlardan sonra gelen müctehidlerin ihtilafa düştükleri konuları bilmek gerekir (Şafiî, er-Risâle. s.510). Ancak bütün icma yerlerini ezberleme k şart değildir. Araştırma konusu yapıları mesele hakkında icma veya ihtilaf bulunup bulunmadığını bilmek yeterlidi r (Ebû Zehrâ, a.g.e, s. 383 vd.). Müctehidlerin ittifak ve ihtilaf ettikleri meseleler i, ihtilaf sebepleri ni açıklayan eserler meydana getirilmiştir. Eş-Şîrâzî (ö. 476/1083)'nin el-Mühezzeb, ibn Kudame (ö. 620/1223)'nin el-Muğni, İbn Hazm (ö. 456/1063)'ın el-Muhallâ, Hafîd, İbn Rüşd (ö. 595/1199)'ün Bidâyetü'l Müctehid ve Nihâyetü'l-Muktesid adlı eserler bunlar arasında zikredile bilir. 5) Kıyası bilmek: İctihad, bütün yönleriyle kıyası bilmeyi gerektiri r. Hatta İmam Şafii'ye göre "ictihad kıyastan ibarettir" (Şâfii, a.g.e, s. 383 vd.). Kıyasın metodunu bilmek, nasslarda n hüküm çıkarma esaslarını öğrenme ve ictihad yapılacak konuya en yakın olan nass'ı seçme imkânını sağlar. Kıyası bilmek, şu üç şeyi bilmeyi gerektiri r: a) Kıyasın dayanacağı asil hükmü bilmek; bu dayanağın ayet, hadis veya icma olması, bunlarla ilgili gerekli bilgilere sahip olunması lazımdır. b) Kıyâs kâide ve prensiple rini bilmek: Meselâ, belirli ve özel bir durumu ifade ettiği sabit olan bir nass (ayet-hadis) üzerine kıyas yapılamaz. Hz. Peygamber'in dörtten fazla olan eş sayısına kıyas yapılarak hüküm çıkarılamaması gibi. Çünkü bu müsâade yalnız O'na âittir. c) Önceki müctehidlerin kıyas metotlarını bilmek. Çünkü bu sayısız hükümlerin açıklanmasına götüren bir yoldur (İsnevî, şerhu Minhâci'l-Usûl, İbn Emir'in Takriri kenarında, Mısır 1316, III, 310). 6) Hükümlerin amaçlarını bilmek: İslâmî hükümlerin amaçları, belli bir nass'ların değil; bütün nass'ların toplamından anlaşılabilir. Böylece, cüz'î bir meseledek i maksadı anlamak, küllî hükümleri ortaya koyan nass'ları anlamaya bağlıdır. İslâmî hükümlerin asıl amacı insanlar için rahmet olmaktır. Âyette "biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" buyurulur (el-Enbiyâ, 21/107). İslâm'da güç ve sıkıntının giderilme si, zorluğun değil, kolaylığın tercih edilmesi bu rahmetin bir gereğidir. Şâtibî şöyle der: "İnsan, Allah ve Resulunün amaçlarını bütün meseleler de anlayacak bir dereceye gelirse, o, ilim öğretme, fetvâ verme ve Allah'ın bildirdiği hükümleri açıklamada Peygamber (s.a.s)'in vârisi olma özelliğini kazanmış olur" (Şâtibî; a.g.e, IV, 106). 7) Doğru bir anlayış ve takdir gücüne sahip olmak: Müctehidin gerçek ve doğru fikirleri yanlış olanlarda n ayırt etme yeteneğine sahip olması gerekir (Ebû Zehrâ, a.g.e, s. 387, 388). İyi niyetli ve sağlam inanç sahibi olmak: Bütün büyük müctehidler fıkıhla şöhret yapmazdan önce ihlâs ve takvalarıyla meşhur olmuşlardır. İhlaslı kimse, gerçeği nerede bulursa bulsun kabul eder, taassup göstermez. Büyük imamların hepsi "bizim görüşümüz doğrudur, yanlış da olabilir. Başkalarının görüşü yanlıştır, fakat doğru da olabilir" demişlerdir. Hâlis bir niyet, sahibini dinin özüne nüfuz ettirir ve yalnız hakka yöneltir. İslâm dini, ancak kalbi ihlâsla aydınlanmış olanların idrak edeceği bir dindir. İtikadı bozuk olan kimse, bid'at ve nefsî arzularının peşine düşer; selîm bir kalb ile âyet ve hadislere yönelemez. Kötü niyet, düşünceyi de kötüleştirir. İşte İslâm hukukçularının ittifakla müctehidde bulunmasını kabul ettikleri şartlar bunlardır. Bu şartları kendisind e toplayan müctehide "mutlak veya müstakil müctehid" denir. Fakihleri n büyük çoğunluğuna göre ictihad bölünme (tecezzi) kabul etmez. Nikâh meseleler inde ictihad yapan kimse, ibâdet konularında başkasını taklid edemez. Yine ibadet konularında müctehid olan kimse, alım satım, nikâh ve talak gibi konularda başka bir müctehidi taklid edemez. İctihadla taklid bir kimsede birleşemez. Ancak müctehidin bütün şer'î meseleler i aynı derecede bilmesi mümkün olmayabil ir. Birçok müctehid soruları bazı sorulara "bilmiyoru m" diye cevap vermiştir. İmam Mâlik'in otuzaltı kadar soruya "bilmiyoru m" diye cevap verdiği nakledili r (Ebû Zehrâ, a.g.e, s. 400, 401). Dayandığı kitap, sünnet ve icmâ delilleri nden biri bilinmeks izin bir müctehidin sözünü alıp, bununla amel etmeye "taklid" denir. Fakat deliline bakmak, öğrenmek ve ictihadına katılmak sûretiyle bir müctehidin re'yini benimseme ye ise "ittibâ" adı verilir. eş-Şevkânî (ö. 1250/1832)'ye göre, sahâbe, tabiûn ve etbâü't-tâbiîn içinden ictihad derecesin e ulaşamayanlar muayyen bir müctehidi taklid etmiyor. onlardan problemle riyle ilgili delilleri sorup öğrenerek bunlara ittibâ ediyorlar dı. Taklit bu nesillerd en sonra zuhûr etmiştir (Hayreddin Karaman, İslâm Hukukunda ictihad, Ankara 1975, s. 206). Müslümanlar arasında taklid yerine, ittibâ ruh ve alışkanlığının geliştirilmesi toplumu giderek vahiyle, sünnetle ve icma-ı ümmetle karşı karşıya getirir. Bunun sonucunda vahiy ve sünnet, toplum üzerindeki etkisini gösterir. İctihadın hükmü gâlip zandır. Yani bir meselenin ictihad ile sabit olan hükmü yanılma ihtiali ile birlikte gâlip zanna dayanır. Bir müctehidin devamlı isabet etmesi gerekmez. Hata etmesi de mümkün ve muhtemeld ir. Bu yüzden Ebû Hanîfe, "bu bizim ulaştığımız en iyi sonuçtur. Kim bundan daha iyisine ulaşırsa ona uysun" derdi. imam Şâfiî de; "bir hadis görürseniz ona sarılın ve benim görüşümü duvara çarpın" demiştir (Ebu Zehrâ. a.g.e, s. 388, 389). Mu'tezile'ye göre, l)er müctehid ictihadında isâbet etmiş sayılır. Çünkü hüküm, Allah nezdinde müctehidin ictihadına tabidir. Aksi halde insanlar güç yetiremey ecekleri bir yükümlülükle karşı karşıya gelmiş olur (Ömer Nasuhi Bilmen, lstılahat-ı Fıkhıyye Kâmusu, I, 243). Müctehidlerin tabakaları: Fıkıh usulü bilginler i müctehidleri yedi tabakaya ayırırlar. ilk dört tabaka müctehid, diğerleri mukallid derecesin dedir. 1) Şerîatte müctehid: Bunlara "mutlak veya müstakil müctehid" de denir. Bunlar hem müstakil usûl ve ictihad metodu ortaya koyan hem de bunlara göre fer'î hükümler çıkaran müctehidlerdir. Sahâbe fakîhleri, Saîd b. el-Müseyyeb ve İbrahim en-Nehaî gibi Tâbiûn fakîhleri, Ca'fer es-Sâdık ve babası Muhammed el-Bakır, Ebû Hanîfe, Mâlik, Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, Evzâî, Leys b. Sa'd, Süfyan es-Sevrî ve diğerleri gibi pek çok müctehid bu tabakaya girer. 2) Müntesip mutlak müctehidler: Bunlar, eksiksiz olarak ictihad ehliyetin e sahip, bazan usûl ve fürûda üstadlarına muhalif olmakla birlikte genel olarak bir müstakil müctehidin ictihad usûlünü benimsemiş olan müctehidlerdir. Ebû Yûsuf, İmam Muhammed, İmam Züfer, Şâfiîlerden el-Müzenî, Mâlikîlerden Abdurrahm an b. Kasım ve İbn Vehb bunlardan dır. 3) Mezhepte müctehidler: Bunlar mensup oldukları mezhep imamına muhalefet etmezler. Ancak onun hükme bağlamadığı meseleler i ayni usul ve metodu kullanara k Kitap ve Sünnet delilleri nden çıkarırlar. Tahâvî, Kerhî, Serahsî, İsfereyânî ve Şîrâzî bunlar arasında sayılabilir. 4) Tercih yapan müctehidler: Rivayet edilen görüşler arasında tercihler de bulunan fakihlerd ir. Bu tabaka ile önceki tabaka arasındaki fark çok azdır. 5) İstidlâl sahibi müctehidler: Bunlar, görüş ve rivayetle ri karşılaştırıp: "Şu görüş rivayet bakımından daha sağlam ve delili yönünden daha kuvvetlid ir". "Bu görüş kıyasa daha uygundur" gibi açıklamalar yapmışlardır. Aslında bu üç tabakayı "tahrîc ve tercih yapanlar" diye ikiye ayırmak mümkündür (Ebu Zehrâ, a.g.e, 396, 397). 6) Hâfızlar tabakası: Bunlar taklid derecesin de olup, öncekilerin tercihler ini bilmede huccet sayılırlar. İbn Abidin bunlar hakkında söyle der: "Onlar en sağlam, sağlam ve zayıf, açık rivayet, mezhebin zahir görüşü ve nâdir rivâyet arasında seçme gücüne sahip kimselerd ir. el-Kenz, ed-Dürrü'l-Muhtâr, el- Vikâye ve el-Mecma' gibi eserlerin müellifleri bu tabakaya dahildir. Bunlar kitaplarında reddedilm iş veya zayıf rivayetle ri nakletmem işlerdir" (Ebû Zehrâ, a.g.e, 397, 398)* 7) Mukallidl er tabakası: Bunlar Kitabı anlayabil ir, fakat görüş ve rivâyetler arasında tercih yapamazla r ibn Âbidin şöyle der: "Onlar gece odun toplayıcısı gibi ellerine geçen her şeyi bir araya getirmişlerdir. Bunları taklid edenlere yazıklar olsun" (İbn Âbidin, Şerhu Risâleti Resmi'l-Müftî, İstanbul, t.y. >. 5)
Hamdi DÖNDÜREN
İSLAM ESERLERİ YOK EDİLİYOR İSLAMIN ANA KAYNAKLAR I YOK EDİLİYOR
https://www.frmtr.com/kultur/399811-bagdat-ta-yanan-kitaplar.html
Irak'ta müzeler ve kütüphaneler yağmalanıp kundaklan dı. Binlerce el yazması kitap ya çalındı, ya alevlere teslim edildi. Atlas, beş binden fazla eşsiz el yazması eserin saklandığı Evkaf Kütüphanesi'nin katalogun u inceledi ve yok olan kitaplard an küçük bir liste hazırladı. Bu liste, yok edilen değerin ne denli büyük olduğunu göstermeye yetiyor.
AYŞE ÇAVDAR / ATLAS DERGİSİ
Bağdat uzun dönem İslam dünyasının başkentiydi ve 20. yüzyılın başına kadar da bu önemini kaybetmed i. Ama geçtiğimiz aylarda yerle bir edildi. Tıpkı Hülagü'nün orduları gibi, George W. Bush'un orduları da kendileri nde olmayanı yok etmek için ellerinde n geleni yaptılar. Bağdat'taki Saddam el Mahtutat'ın (Saddam El Yazmaları Kütüphanesi) yakıldığını duyduğumuzda içimiz titremişti. Çünkü Irak'ın her yerinden toplanan el yazmalarının bu kütüphanede saklanıyordu. Ardından Evkaf Kütüphanesi'nin yandığı haberi geldi. Artık hiçbir şey kalmamış olmalıydı.
Saddam el Mahtutat'taki el yazmalarının, savaştan önce şehir merkezine uzak küçük bir camiye kaldırıldıklarını duyduk sonra. Yüreğimize bir miktar su serpildi. Yaklaşık 40 bin el yazması kurtulmuştu. Milli Kütüphane'deki on binlerce eserden ise geriye külden başka bir şey kalmamıştı. Fakat Evkaf Kütüphanesi'nden gelen fotoğraflar felaketin büyüklüğüne ışık tutuyordu .
Evkaf Kütüphanesi de tıpkı Saddam el Mahtutat gibi Irak'ın her yerine dağılmış, küçük kütüphanelerden toplanan kitaplarl a oluşturulmuştu. Bu işe 1960'larda başlanmış, 1980'lere kadar da toplama işlemi devam etmişti. Nihayetin de toplanan el yazması sayısı beş bini bulmuştu. Artık hiçbir şey kalmadı.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Profesörlerinden Hüseyin Atay yaklaşık 20 yıl önce bu kütüphanede kısa bir süre çalışma olanağı bulmuş, gelirken de yanında kütüphanenin iki ciltlik katalogun u getirmişti (Katalog, Abdullah el Cuburi tarafından 1973'te hazırlanmış). Aşağıda bu katalogun İslam eserleriy le ilgili ilk cildinden seçilmiş bazı yazar ve eser adlarını bulacaksınız ve özellikle İslam ilimleriy le bir miktar tanışık olanlarınız yakılan kütüphanenin herhangi bir kütüphane olmadığını hemen anlayacak lar.
İslam aleminin en büyük imam ve düşünürlerinden İmam Azam'ın, İmam Şafii'nin, İmam Hanbel'in ve İmam Malik'in kitapları vardı bu kütüphanede. İbn Teymiye'nin, İbn Sina'nın ve daha kimlerin. Aşağıdaki isimleri ve kitapları seçerken (bütün kitabı yayımlamak mümkün olmayacağı için) birkaç noktaya dikkat ettim. İlki, daha çok bilinen İslam alimlerin in isimleri ve kitaplarıydı. İkincisi ise kütüphanenin tüm İslam coğrafyasına ilişkin bilgiyi nasıl topladığını göstermeye çalıştım. Kastelani, Endülüsi, Kaşani, Boluvi, Bosnevi, Halebi, Dımişki ...lakapl arıyla bilinen onlarca İslam aliminin eserleri yer alıyordu Evkaf Kütüphanesi'nde... Hemen bütün mezhepler in alimleri yer alıyordu. Ve bir de "müellifi meçhul"ler vardı. Yazarı çoktan ölüp gitmiş ve belki de giderken, geriye bir eser bırakmış olmanın iç rahatlığını yaşamıştı. "Müellifi meçhul"ler de diğerleri gibi yandılar. Onların elleriyle, gönülleriyle ve akıllarıyla yazmış olanlarda n hiçbir iz kalmadı artık ve bu suçun faili hepimizce malum.
Ne yazık ki yapabilec eğimiz tek şey, artık hiçbirine dokunamay acağımız bu kitaplard an küçük bir liste vermek.
Tefsir
- Ebu İhsan Ali bin Ahmed bin Mehmed bin Ali, d. 468 (m. 1075), el Vahidi, Esbab-ı Nüzül el Kur'an,
- El Menla Hüsrev bin Mehmed bin Feramuz, d. 885 (m. 1480), Esrar El Fatiha
- Celaleddi n El Suyuti, d. 911 (1505), El Aklil fi İstinbat el Tenzil
- Mehmed bin Ebubekir el Maruf Baben el Kim, d. 751 (m. 1350), Emsal el Kuran,
- Nasreddin Ebu Said Abdullah bin Ömer bin Mehmed El Beyzavi, d. 685 (m. 1286), Envar el Tenzil ve Esrar el Tevil
- Kemaleddi n Ebu El Ganaim Abdülrezzak bin Ebu el Fazıl el Kaşani, d. 751 (m. 1350), Tevilat el Kur'an
- Muvafıkeddin Ahmed bin Yusuf el Musuli el Şibani el Şafii, d. 680 (m. 1281), Tebsirat el Mütezekkir ve Tezkiret el Mütedbir
- Ali bin Ahmed bin Ali bin Ahmed el Mahaimi el Hindi, d. 835 (m. 1480), Tebsir el Rahman ve Tesir el Menan Bi Baz ma Aşir el Mecaz fi El Kur'an
- Yahya bin Şerafeddin el Nuvi, d. 676 (m.1277), El Tayan fi Adab Hamlete'l Kur'an
- Mustafa bin Ali el Sakdari, d. Tuhfet ül İhvan ve Hediyetü'l Sübhan, yazım tarihi, 1104 (m. 1692)
- Ahmed bin Mehmed el Hanefi, Tuhfetü'l Ekyas fi Tefsir-i Ayet, yazım tarihi, d. 1197 (m. 1783)
- Ahmed bin Hasan el Kırmani, d.?, Tuhfetü'l Besmele, yazım tarihi 1171 (m. 1757)
- Abdurrahm an bin Abdullah el Sıhli, d. 571 (m. 1175), El Tarif vel Ailan fima İbham fi El Kur'an men El Sema Alel İlim
- Takiyüddin Ali bin Abdülkafi el Sebaki, d. 756 (1355), Taalikat fi Kıraat el Kur'an, yazım tarihi, 934 (m. 1527)
- Ahmed bin Haydar el Kürdi Fahreddin, d:?, Tesir-i Ayet-el Kürsi, yazım tarihi, 1057 (m. 1647)
- Ebu Ellis el Semerkand i, d. 375 (m. 985), Tefsir-i Cüz-i Em
- Ebu Ali İhsan bin Abdullah bin Sina el Feylesof, d. 27 (m. 648), Tefsir-i Suretü'l İhlas
-Ibn Teymiye Takiyüddin, d. 728, Tefsir-i Suretü'l Kevser
* Tefsir-i Suretü'l Felak
* Tefsir-i Suretü'l Felak vel Nas
* Kaidet'ül fi el Kur'an
- Ibn Receb Abdurrahm an el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Tefsir-i Suretü'l Nasr
Tefsir-i Suretü'l İhlas
- El Mevli Hüsrev Mehmed bin Feramuz, d.885 (m. 1480), Tefsir-i Suretü'l Bakara
- Şeyfeddin Ebu İhsan Ali bin Mehmed bin Ali El Amedi el Şalebi, d. 631 (m. 1234), Tefsir-i Suretü'l Yasin
- Abdullah bin Abbas bin Abdulmutt alip, d. 65 (m. 684), Tefsir el Kur'an el Azim
- Ebu Ellis el Semerkand i Nasır bin Mehmed el Hanefi, d. 375 (m. 985), Tefsir el Kur'an el Azim
- El Celal el Mahali Mehmed bin Ahmed, d. 864 (m. 1460), Tefsir el Kur'an
- El Vahidi ebu İhsan Ali bin Ahmed, d. 468 (m. 1075), El Tefsir el Veciz
- Necmeddin Ebu Hafız Ömer bin Mehmed el Nesfi el Maturidi, d. 537, Tesfir fi İlmt'l Tefsir
- Mehmed bin Yakub, Mücadeleddin el Firuzabad, d. 817 (m. 1414), Tesfir-i Fetha el Ahab Bitefsir Fetha el Kitab
- Ebubekir Abdüsselam bin Ahmed bin Salih el Basri, Sevab el Kur'an el Kerim, yazım yılı 554
- El İmam Gazali Ebu Hamid Mehmed bin Mehmed, d. 505 (m. 1111), Cevahir el Kur'an
- Seyyahzad e Muhyiddin Mehmed bin Mislühiddin Mustafa el Kuçi, d. 951 (m. 1544), Haşiyetü'l Tefsir el Bizavi
- Katibüddin el Şirazi, d. 710 (m. 1309), Haşiyet ali el Kişaf
- Ahmed bin Yusuf bin Abdüldaim el Maruf Banan el Samin el Hali el Nahavi, d. 756 (m. 1355), El Dar el Masun fi Ulum el Kitab el Meknun
- Celaleddi n el Suyuti, d. 911 (m.1505), El Dar-ı El Nazım-ı fi Fezail-i el Kur'an el Azim
- Ebu Ömer Osman bin Said el Dani el Kartabi, d. 444 (m. 1052), Risalet fi Resm el Mushaf
-Ahizade Abdülhalim bin Mehmed el Halefi, d. 1013 (m. 1604), Risalet fi El Tefsir
- El İmam el Gazali Ebu Hamid, d. 505 (m. 1111), El Risaletü'l Maznuniye
- Abdullah bin Ahmed el Kufi el Hamdani, d. 745 (m. 1344), Şerhh-i Amdeti'l Kur'an fi el Fark bin Taiz el Kur'an
- İbrahim Fasih bin Sebgetull ah el Haydari, d. 1300 (m. 1883), Fasih el Beyan fi Tefsir el Kur'an
- Mahmud bin Ömer Carullah el Zemahşeri, d. 537, El Keşaf en Hakaik el Tenzil ve Uyun el Akavil fi Vechi'l Te'vil
- Ömer bin Abdurrahm an el Farisi, d. 475 (m. 1082), El Keşaf ali El Keşaf
- El Fazıl bin El Hasan el Tebrizi, d. 547, Mecmua el Beyan el Ulum el Kur'an
- El Hüseyin in Mehmed El Ragıb el İsfahani, d. 502 (m. 1108), Müfredat el Faz el Kur'an
- Ebu el Kasım Hibbetull ah bin Selamet bin Nasır el Bağdadi, d. 410 (m. 1019), El Nasih vel Mensuh
- Ebubekir Mehmed bin Abdulaziz el Secistani, d. 330 (m. 942), Nüzhekü'l Kalub
- Ebu El Fer Abdurrahm an bin Ali bin Elcevzi, d. 597 (m. 1201), Nüzehtü'l Eyvan vel Nevazır fi
- El Eşbah vel Nezair
Hadis
- Ebu Hafız Ömer bin Bedir el Musuli El Kürdi el Hanefi, d. 622 (m. 1225), El Ahadis el Mevzuat fi El Hakim el Meşruat
- Şerafeddin Şaban bin Mehmed el Karaşi el Şair, d. 828 (m. 1425), Erbaun-i Hadisen fi el Salat vel Teslim Ali el Nebi el Kerim
- Ebu el Kasım Ali bin El İhsan bin Mehmed bin Abdullah bin Eşnuye el Yezidi, d. 511, İrşad el Sari ali İhtisar-ı Sahih el Buhari
- Şehabeddin Ahmed bin Mehmed ibn Hacer el Kastelani, d. 923 (m. 1517), İrşad el Sari Şerh-i Sahih el Buhari
- İbn Kitabe Abdullah bin Müslim el Dinuri, d. 276, Te'vil-i Muhtelif el Hadis
- Müslim bin El Haccac el Kuşeyri, d. 261, El Cami el Sahih
- İbn Kesir El Muarrih, Amadeddin İsmail bin Ömer, d. 714 (m. 1314), Cami el Mesanid vel İnsan el adi el Akvam el Sanin
- İbn Receb el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Risalet fi Şerh-i Ahadis-i Şerife
- El Seyyid el Şerif el Cürcani, d. 679 (m. 1280), Risalet fi el Mestalah
- Ebu Mehmed Abdulgani bin Said el Azadi, d. 409 (m. 1018), Risalet fi el Hadis el Rubai
- Süleyman bin el Aşas Ebu Davud el Secistani, d. 275, Senin Ebu Davud
- Ahmed bin Ebu el Sürur ibn Ferah el Ahami el Endülüsi, d. 699 (m. 1300), Şerh el Erbain el Nüviyet
- Hamid bin Mehmed bin İbrahim el Hitabi, d. 386 (m. 996), Şerh-i Sanin Ebu Davud
- Ebu Mehmed el Hüseyin bin Mesud el Ferai el Baguvi, d. 516, Şerh el Senet el Nebuye
- Ebu Cafer Ahmed bin Mehmed bin Selamet el Dahavi el Hanefi, d. 321 (m. 933), Şerh-i Meani el Asar el Muhtelifa t el Musaverat
- Ali bin Sultan el Kazi, d. 1014 (m. 1605), Şerh-i Tuhbetü'l Fikir el İbn Hacer
- İbn Receb el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Şerh-i Hadis
- Ebu Ahmed bin Mehmed el Selefi, d. 576, Şerh el Erbain el Vedaniye, El İbn vdain Mehmed bin Ali bin Abdullah
- Abdulezza k bin Ahmed el Kaşani, d. 730 (m. 1330), Şerh-i Hadis
- Cemaleddi n Mehmed bin Abdullah bin Malik el Nahavi el Endülüsi, d. 672 (m. 1273), Şevahid el Tezih vel Tashih el Müşkülat el Cami el Sahih
- Muhabbedd in Ahmed bin Abdullah bin Mehmed el Taberi el Mekki, d. 694 (m. 1295), İlm el Hakim el Hadis el Hakim
- Osman bin Abdurrahm an el Şehrizori el Şafii el Dımışki, d. 643 (m. 1245), Ulum el Hadis
- Bedreddin Mahmud bin Ahmed el Ayani el Halebi, d. 855 (m. 1451), İmdat el Kari bi Şerh-i Sahih el Buhari
- Carullah Mahmud bin Ömer el Zemahşeri, d. 538 (m. 1143), El Faik fi Garib el Hadis
- El İmam el Azam Ebu Hanife el Numan bin Sabit el Kufi, d. 150 (m. 767), Mesned-i Ebu Hanife
- El İmam Mehmed bin İdris el Şaii el Karaşi, d. 204 (m. 819), Mesned-i el Şafii
- El İmam Ahmed bin Habel el Şeybani, d. 241 (m. 855), Mesned-i İbn Hanbel
- Ebu Davud Süleyman bin Davud bin El Carud el Talasi, d. 204 (m. 819), Mesned-i el Talasi
- El İmam Malik, d. 179 (m. 795), el Muta
Siyer (Peygamber in hayatını araştıran İslam ilmi)
- İbn Teymiye, d. 724 (m. 1324), Risalet fi Ruyet-i Allah hel Kanet bayani Reise
- Kemaleddi n Mehmed bin Abdulvaha b el Sivasi bin el Hamam d. 861 (m. 1457), Risalet fi Ziyaret Kabir el Nebi
- Ebu el Kasım el Hadis el Nişaburi, d. 406 (m. 1015), Risaletbi Tab el Nebi
- Mehmed bin İsa el Tirmizi, d. 279, Şemail-i el Nebi
- Hüccetül İslam Muhammed bin Muhammed el Gazali Ebu Hamid, d. 505 (m. 1111), Kitab fi Ahval-i Veladet el Resul
- Ahmet bin Farisi, h. 395 (m. 1005), Muhtasal el Siyet el Nebeviye
- Bedreddin Muhammed bin İbrahim bin Cemaat el Kenani, d. 733 (m. 1332), El Muhtasar el Kebir fi Siret-i Seyyidina Resullull ah
- İbn Hacer, d. 974 (m. 1566), Mülahaza el Mevlid-i Nebeviye
Fıkıh (İslam Hukuku)
- Burhanedd in İbrahim bin Ebubekir el Hanefi el Trablusi, d. 743 (m. 1342), El İsaf fi Ahkam el Evkaf
- Ali bin İbrahim el Trablusi el Hanefi, d. 758 (1357), Enfa el Usul ali Tahrir el Mesail
- Şemseddin Ahmed bin Süleyman bin Kemal Paşa, d. 940 (m. 1533), İzah el Islah
- Zeyneledd in Mehmed bin Ebubekir bin Abdülkadir el Razi el Hanefi, d. 666 (m. 1268), Tuhfetü'l Mülk
- Tahir bin Selam bin Kasım el Nasiri el Horezmi, d. 771 (m. 1369), Cevahir el Fıkıh
- Yakup Paşa bin Hızır Bey, d. 891 (m. 1486), Haşiyet ali Vakay-ı el Rivaye el Burhanedd in bin Sadır el Şeriat
- Ebu Elis Nasır bin Mehmed el Semerkand i, d. 383 (m. 993), Hazinetü'l Fıkıh
- Muhammed bin Ali bin Muhammed, Alaadin el Hısnkeyfi, d. 1088 (1677), El dar el Muhtar fi Şerh Tenvir el Ebsar
- Sadr el Şeriat Abdullah el Mesud, Risalet fi El Tahir min Eh Hayz
- Mahmud bin Hamzat el Aydınıi Güzelhisari el Rumi el Hanefi, d. 1010 (m. 1601), Risalet fi El Kadir el Mesnun min el Hayat
- İbn Kemal Paşa, d. 940 (m. 1533), Risalet fi Ma el Vuzu'
- Mehmed bin İbrahim bin Ahmed el Hanefi el Edirnevi, d. 1136 (m. 1723), Riyaz el Kasimin fi Mesele el Hayatan
- Mahmud bin Ahmed el Ayni Bedreddin, d. 855 (m. 1451), Rumuz el Hakaik fi Şerh Kenz el Dakik i Nefsi
- El Mevali Dede Efendi el Bursevi el Hanefi, d. 973 (m. 1565), El Siyaset el Şerait
- Hüsameddin Ömer bin Abdulaziz ibn Maze el Şehid el Buhari, d. 536 (m. 1141), Şerh-i Edeb el Gazi el Ebu Bekir el Hisaf
- Alaaddin Ali bin Mehmed el Semerkand i el Gazi, d. 535 (m. 1140), Şerh-i Muhtasal el Tahlavi Ahmed bin Mehmed
- Ebunasır Ahmed bin Muhammed el Bağdadi el Akdi, d. 474 (m. 1081), Şerh-i Muhtasar el Kaduri Ahmed bin Muhammed
- İbrahim bin Süleyman el Konevi el Rumi, d. 832 (m. 1429), Şerh el Cami el Kebir el Muhammed bin el Hasan el Şibani
- Sadık Muhammed bin Ali el Sakızi, d. 1099 (m. 1688), Suretü'l Fetva
- Hacı Resul bin Salih el Aydıni, d. 978 (m. 1570), El Fetva-yı Ali Asih el Rivayet el Kavliye
- Hamid Efendi bin Muhammed el Amedi el Kavuni, d. 980 (m. 1572), El Fetvayi el Hamidiye
- El Hamid bin Mansur bin Mahmud el Avazcendi, d. 592 (m. 1196), Fetvayi Gazi Han
- Mahmud bin Hasan bin Hamit el Dımişki el Hanefi el Üsküdari, d. 1175 (1761), El Kav el Zahir fi Cevaz bis el Ahmed
- Yusuf bin Mhmud bin Muhammed el Tahrani el Razi, d. 794 (1392), Keşf el Rakaik (el Hakaik) şerh kenz el Dakaik
- Hüseyin bin Nasuh el Bosnevi, 1054, Mecmu-i Tercih el Niyet ind Tariz el Beyanat
- Muhammed bin Katibüddin el İzniki, d. 885 (m. 1480), Mürşidü'l Mütehallin fi Ada el Nagah
- İbrahim bin Yusuf Abdullah el Boluni, d. 1041 (m. 1631), Mesail-i el Cenaiz
- Alaaddin Ali bin Halil el Trablusi el Kudusi, d. 844 (m. 1440), Main el Hakim fima Yetereddüd bin el Hasimin min el Hakim
- Cemaleddi n Ahmed bin Mahmud el Gaznevi, d. 593 (m. 1197), El Mukaddime
- Nasreddin Muhammed bin Yusuf el Hüseyni el Semerkand i, d. 556 (m. 1161), El Mültekad fi el Fakih
- Ebu Abdullah Hüsameddin el Hasan bin Şerif el Arhavi el Hanefi, d. 770 (m. 1368), Manzume-i Dürur el Bahar
- Muhammed bin Mustafa el Vani el Meşhur, d. 1000 (m. 1592), Nakd el Dürur
- El İmam el Şafi Muhammed bin İdris, d. 204 (m. 819), Alam
- Cemaleddi n Yusuf bin İbrahim el Erdebili el Şafii, 799 (m. 1397), El Envar el Amal el Ebrar
- Ebu İshak İbrahim bin Ali el Şirazi, d. 476 (m. 1083), El Tenbiye
- İbn el Sakali Fahreddin Muhammed bin Muhammed, d. 271 (m. 884), El Tenciz fi Tashih el Taciz
- Taceddin Abdulvaha b bin Ali el Üskübi, d. 771 (m. 1369), Nuşye el Tashih el Nuvi
- Burhanedd in İbrahim bin Muhammed el Meşhur Baltacı, d. 813 (m. 1410), Risalet fi Salat el Tesbih
- Ebu Şecai Muhammed bin el İhsan bin Ahmed, d. 488 (m. 1095), Gayet el İhtisar
- El İmam el Gazali Ebu Hamid, 505 (m. 1111), el Vesait fi el Mezheb
- Muhyiddin bin el Arabi, d. 638 (m. 1240), Talik ali Risalet fi el Selat
- İbn Teymiye Ahmed bin Abdulhali m, d. 728 (m. 1328), Acubet el Fıkıh vel Tevhid
Risalet fi il Miya
Risalet fi Taklid el Müslimin ve Hayhud ve Nisari
Risalet fi El Fıkıh
El Siyaset el Şerait
- Ibn Kayyum el Cevziye, d. 754 (m. 1353), Ahkam ehl-i El İmat
- El İmam Ahmed bin Hanbeli, d. 241 (m. 855), Risalet el Salah
- İbrahim bin Hamid Gözübüyük, 1253, Risalet fi el Besmele
- Mekki bin Ebu Talip el Kaysi, d. 437 (m. 1045), Müşkül-i Arab el Kur'an
- El İmam el Şafi Muhammed bin İdris, d. 204 (m. 819), Mesned el İmam el Şafii
- Sadr el Şeriat Abdullah bin Mesud, d. 747 (m. 1346) Şerh ve Gayet el Rivayet fi Mesail el Hidayet
Kaynak : Atlas DergisiIr ak'ta müzeler ve kütüphaneler yağmalanıp kundaklan dı. Binlerce el yazması kitap ya çalındı, ya alevlere teslim edildi. Atlas, beş binden fazla eşsiz el yazması eserin saklandığı Evkaf Kütüphanesi'nin katalogun u inceledi ve yok olan kitaplard an küçük bir liste hazırladı. Bu liste, yok edilen değerin ne denli büyük olduğunu göstermeye yetiyor.
AYŞE ÇAVDAR / ATLAS
Bağdat uzun dönem İslam dünyasının başkentiydi ve 20. yüzyılın başına kadar da bu önemini kaybetmed i. Ama geçtiğimiz aylarda yerle bir edildi. Tıpkı Hülagü'nün orduları gibi, George W. Bush'un orduları da kendileri nde olmayanı yok etmek için ellerinde n geleni yaptılar. Bağdat'taki Saddam el Mahtutat'ın (Saddam El Yazmaları Kütüphanesi) yakıldığını duyduğumuzda içimiz titremişti. Çünkü Irak'ın her yerinden toplanan el yazmalarının bu kütüphanede saklanıyordu. Ardından Evkaf Kütüphanesi'nin yandığı haberi geldi. Artık hiçbir şey kalmamış olmalıydı.
Saddam el Mahtutat'taki el yazmalarının, savaştan önce şehir merkezine uzak küçük bir camiye kaldırıldıklarını duyduk sonra. Yüreğimize bir miktar su serpildi. Yaklaşık 40 bin el yazması kurtulmuştu. Milli Kütüphane'deki on binlerce eserden ise geriye külden başka bir şey kalmamıştı. Fakat Evkaf Kütüphanesi'nden gelen fotoğraflar felaketin büyüklüğüne ışık tutuyordu .
Evkaf Kütüphanesi de tıpkı Saddam el Mahtutat gibi Irak'ın her yerine dağılmış, küçük kütüphanelerden toplanan kitaplarl a oluşturulmuştu. Bu işe 1960'larda başlanmış, 1980'lere kadar da toplama işlemi devam etmişti. Nihayetin de toplanan el yazması sayısı beş bini bulmuştu. Artık hiçbir şey kalmadı.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Profesörlerinden Hüseyin Atay yaklaşık 20 yıl önce bu kütüphanede kısa bir süre çalışma olanağı bulmuş, gelirken de yanında kütüphanenin iki ciltlik katalogun u getirmişti (Katalog, Abdullah el Cuburi tarafından 1973'te hazırlanmış). Aşağıda bu katalogun İslam eserleriy le ilgili ilk cildinden seçilmiş bazı yazar ve eser adlarını bulacaksınız ve özellikle İslam ilimleriy le bir miktar tanışık olanlarınız yakılan kütüphanenin herhangi bir kütüphane olmadığını hemen anlayacak lar.
İslam aleminin en büyük imam ve düşünürlerinden İmam Azam'ın, İmam Şafii'nin, İmam Hanbel'in ve İmam Malik'in kitapları vardı bu kütüphanede. İbn Teymiye'nin, İbn Sina'nın ve daha kimlerin. Aşağıdaki isimleri ve kitapları seçerken (bütün kitabı yayımlamak mümkün olmayacağı için) birkaç noktaya dikkat ettim. İlki, daha çok bilinen İslam alimlerin in isimleri ve kitaplarıydı. İkincisi ise kütüphanenin tüm İslam coğrafyasına ilişkin bilgiyi nasıl topladığını göstermeye çalıştım. Kastelani, Endülüsi, Kaşani, Boluvi, Bosnevi, Halebi, Dımişki ...lakapl arıyla bilinen onlarca İslam aliminin eserleri yer alıyordu Evkaf Kütüphanesi'nde... Hemen bütün mezhepler in alimleri yer alıyordu. Ve bir de "müellifi meçhul"ler vardı. Yazarı çoktan ölüp gitmiş ve belki de giderken, geriye bir eser bırakmış olmanın iç rahatlığını yaşamıştı. "Müellifi meçhul"ler de diğerleri gibi yandılar. Onların elleriyle, gönülleriyle ve akıllarıyla yazmış olanlarda n hiçbir iz kalmadı artık ve bu suçun faili hepimizce malum.
Ne yazık ki yapabilec eğimiz tek şey, artık hiçbirine dokunamay acağımız bu kitaplard an küçük bir liste vermek.
Tefsir
- Ebu İhsan Ali bin Ahmed bin Mehmed bin Ali, d. 468 (m. 1075), el Vahidi, Esbab-ı Nüzül el Kur'an,
- El Menla Hüsrev bin Mehmed bin Feramuz, d. 885 (m. 1480), Esrar El Fatiha
- Celaleddi n El Suyuti, d. 911 (1505), El Aklil fi İstinbat el Tenzil
- Mehmed bin Ebubekir el Maruf Baben el Kim, d. 751 (m. 1350), Emsal el Kuran,
- Nasreddin Ebu Said Abdullah bin Ömer bin Mehmed El Beyzavi, d. 685 (m. 1286), Envar el Tenzil ve Esrar el Tevil
- Kemaleddi n Ebu El Ganaim Abdülrezzak bin Ebu el Fazıl el Kaşani, d. 751 (m. 1350), Tevilat el Kur'an
- Muvafıkeddin Ahmed bin Yusuf el Musuli el Şibani el Şafii, d. 680 (m. 1281), Tebsirat el Mütezekkir ve Tezkiret el Mütedbir
- Ali bin Ahmed bin Ali bin Ahmed el Mahaimi el Hindi, d. 835 (m. 1480), Tebsir el Rahman ve Tesir el Menan Bi Baz ma Aşir el Mecaz fi El Kur'an
- Yahya bin Şerafeddin el Nuvi, d. 676 (m.1277), El Tayan fi Adab Hamlete'l Kur'an
- Mustafa bin Ali el Sakdari, d. Tuhfet ül İhvan ve Hediyetü'l Sübhan, yazım tarihi, 1104 (m. 1692)
- Ahmed bin Mehmed el Hanefi, Tuhfetü'l Ekyas fi Tefsir-i Ayet, yazım tarihi, d. 1197 (m. 1783)
- Ahmed bin Hasan el Kırmani, d.?, Tuhfetü'l Besmele, yazım tarihi 1171 (m. 1757)
- Abdurrahm an bin Abdullah el Sıhli, d. 571 (m. 1175), El Tarif vel Ailan fima İbham fi El Kur'an men El Sema Alel İlim
- Takiyüddin Ali bin Abdülkafi el Sebaki, d. 756 (1355), Taalikat fi Kıraat el Kur'an, yazım tarihi, 934 (m. 1527)
- Ahmed bin Haydar el Kürdi Fahreddin, d:?, Tesir-i Ayet-el Kürsi, yazım tarihi, 1057 (m. 1647)
- Ebu Ellis el Semerkand i, d. 375 (m. 985), Tefsir-i Cüz-i Em
- Ebu Ali İhsan bin Abdullah bin Sina el Feylesof, d. 27 (m. 648), Tefsir-i Suretü'l İhlas
-Ibn Teymiye Takiyüddin, d. 728, Tefsir-i Suretü'l Kevser
* Tefsir-i Suretü'l Felak
* Tefsir-i Suretü'l Felak vel Nas
* Kaidet'ül fi el Kur'an
- Ibn Receb Abdurrahm an el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Tefsir-i Suretü'l Nasr
Tefsir-i Suretü'l İhlas
- El Mevli Hüsrev Mehmed bin Feramuz, d.885 (m. 1480), Tefsir-i Suretü'l Bakara
- Şeyfeddin Ebu İhsan Ali bin Mehmed bin Ali El Amedi el Şalebi, d. 631 (m. 1234), Tefsir-i Suretü'l Yasin
- Abdullah bin Abbas bin Abdulmutt alip, d. 65 (m. 684), Tefsir el Kur'an el Azim
- Ebu Ellis el Semerkand i Nasır bin Mehmed el Hanefi, d. 375 (m. 985), Tefsir el Kur'an el Azim
- El Celal el Mahali Mehmed bin Ahmed, d. 864 (m. 1460), Tefsir el Kur'an
- El Vahidi ebu İhsan Ali bin Ahmed, d. 468 (m. 1075), El Tefsir el Veciz
- Necmeddin Ebu Hafız Ömer bin Mehmed el Nesfi el Maturidi, d. 537, Tesfir fi İlmt'l Tefsir
- Mehmed bin Yakub, Mücadeleddin el Firuzabad, d. 817 (m. 1414), Tesfir-i Fetha el Ahab Bitefsir Fetha el Kitab
- Ebubekir Abdüsselam bin Ahmed bin Salih el Basri, Sevab el Kur'an el Kerim, yazım yılı 554
- El İmam Gazali Ebu Hamid Mehmed bin Mehmed, d. 505 (m. 1111), Cevahir el Kur'an
- Seyyahzad e Muhyiddin Mehmed bin Mislühiddin Mustafa el Kuçi, d. 951 (m. 1544), Haşiyetü'l Tefsir el Bizavi
- Katibüddin el Şirazi, d. 710 (m. 1309), Haşiyet ali el Kişaf
- Ahmed bin Yusuf bin Abdüldaim el Maruf Banan el Samin el Hali el Nahavi, d. 756 (m. 1355), El Dar el Masun fi Ulum el Kitab el Meknun
- Celaleddi n el Suyuti, d. 911 (m.1505), El Dar-ı El Nazım-ı fi Fezail-i el Kur'an el Azim
- Ebu Ömer Osman bin Said el Dani el Kartabi, d. 444 (m. 1052), Risalet fi Resm el Mushaf
-Ahizade Abdülhalim bin Mehmed el Halefi, d. 1013 (m. 1604), Risalet fi El Tefsir
- El İmam el Gazali Ebu Hamid, d. 505 (m. 1111), El Risaletü'l Maznuniye
- Abdullah bin Ahmed el Kufi el Hamdani, d. 745 (m. 1344), Şerhh-i Amdeti'l Kur'an fi el Fark bin Taiz el Kur'an
- İbrahim Fasih bin Sebgetull ah el Haydari, d. 1300 (m. 1883), Fasih el Beyan fi Tefsir el Kur'an
- Mahmud bin Ömer Carullah el Zemahşeri, d. 537, El Keşaf en Hakaik el Tenzil ve Uyun el Akavil fi Vechi'l Te'vil
- Ömer bin Abdurrahm an el Farisi, d. 475 (m. 1082), El Keşaf ali El Keşaf
- El Fazıl bin El Hasan el Tebrizi, d. 547, Mecmua el Beyan el Ulum el Kur'an
- El Hüseyin in Mehmed El Ragıb el İsfahani, d. 502 (m. 1108), Müfredat el Faz el Kur'an
- Ebu el Kasım Hibbetull ah bin Selamet bin Nasır el Bağdadi, d. 410 (m. 1019), El Nasih vel Mensuh
- Ebubekir Mehmed bin Abdulaziz el Secistani, d. 330 (m. 942), Nüzhekü'l Kalub
- Ebu El Fer Abdurrahm an bin Ali bin Elcevzi, d. 597 (m. 1201), Nüzehtü'l Eyvan vel Nevazır fi
- El Eşbah vel Nezair
Hadis
- Ebu Hafız Ömer bin Bedir el Musuli El Kürdi el Hanefi, d. 622 (m. 1225), El Ahadis el Mevzuat fi El Hakim el Meşruat
- Şerafeddin Şaban bin Mehmed el Karaşi el Şair, d. 828 (m. 1425), Erbaun-i Hadisen fi el Salat vel Teslim Ali el Nebi el Kerim
- Ebu el Kasım Ali bin El İhsan bin Mehmed bin Abdullah bin Eşnuye el Yezidi, d. 511, İrşad el Sari ali İhtisar-ı Sahih el Buhari
- Şehabeddin Ahmed bin Mehmed ibn Hacer el Kastelani, d. 923 (m. 1517), İrşad el Sari Şerh-i Sahih el Buhari
- İbn Kitabe Abdullah bin Müslim el Dinuri, d. 276, Te'vil-i Muhtelif el Hadis
- Müslim bin El Haccac el Kuşeyri, d. 261, El Cami el Sahih
- İbn Kesir El Muarrih, Amadeddin İsmail bin Ömer, d. 714 (m. 1314), Cami el Mesanid vel İnsan el adi el Akvam el Sanin
- İbn Receb el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Risalet fi Şerh-i Ahadis-i Şerife
- El Seyyid el Şerif el Cürcani, d. 679 (m. 1280), Risalet fi el Mestalah
- Ebu Mehmed Abdulgani bin Said el Azadi, d. 409 (m. 1018), Risalet fi el Hadis el Rubai
- Süleyman bin el Aşas Ebu Davud el Secistani, d. 275, Senin Ebu Davud
- Ahmed bin Ebu el Sürur ibn Ferah el Ahami el Endülüsi, d. 699 (m. 1300), Şerh el Erbain el Nüviyet
- Hamid bin Mehmed bin İbrahim el Hitabi, d. 386 (m. 996), Şerh-i Sanin Ebu Davud
- Ebu Mehmed el Hüseyin bin Mesud el Ferai el Baguvi, d. 516, Şerh el Senet el Nebuye
- Ebu Cafer Ahmed bin Mehmed bin Selamet el Dahavi el Hanefi, d. 321 (m. 933), Şerh-i Meani el Asar el Muhtelifa t el Musaverat
- Ali bin Sultan el Kazi, d. 1014 (m. 1605), Şerh-i Tuhbetü'l Fikir el İbn Hacer
- İbn Receb el Hanbeli, d. 795 (m. 1393), Şerh-i Hadis
- Ebu Ahmed bin Mehmed el Selefi, d. 576, Şerh el Erbain el Vedaniye, El İbn vdain Mehmed bin Ali bin Abdullah
- Abdulezza k bin Ahmed el Kaşani, d. 730 (m. 1330), Şerh-i Hadis
- Cemaleddi n Mehmed bin Abdullah bin Malik el Nahavi el Endülüsi, d. 672 (m. 1273), Şevahid el Tezih vel Tashih el Müşkülat el Cami el Sahih
- Muhabbedd in Ahmed bin Abdullah bin Mehmed el Taberi el Mekki, d. 694 (m. 1295), İlm el Hakim el Hadis el Hakim
- Osman bin Abdurrahm an el Şehrizori el Şafii el Dımışki, d. 643 (m. 1245), Ulum el Hadis
- Bedreddin Mahmud bin Ahmed el Ayani el Halebi, d. 855 (m. 1451), İmdat el Kari bi Şerh-i Sahih el Buhari
- Carullah Mahmud bin Ömer el Zemahşeri, d. 538 (m. 1143), El Faik fi Garib el Hadis
- El İmam el Azam Ebu Hanife el Numan bin Sabit el Kufi, d. 150 (m. 767), Mesned-i Ebu Hanife
- El İmam Mehmed bin İdris el Şaii el Karaşi, d. 204 (m. 819), Mesned-i el Şafii
- El İmam Ahmed bin Habel el Şeybani, d. 241 (m. 855), Mesned-i İbn Hanbel
- Ebu Davud Süleyman bin Davud bin El Carud el Talasi, d. 204 (m. 819), Mesned-i el Talasi
- El İmam Malik, d. 179 (m. 795), el Muta
Siyer (Peygamber in hayatını araştıran İslam ilmi)
- İbn Teymiye, d. 724 (m. 1324), Risalet fi Ruyet-i Allah hel Kanet bayani Reise
- Kemaleddi n Mehmed bin Abdulvaha b el Sivasi bin el Hamam d. 861 (m. 1457), Risalet fi Ziyaret Kabir el Nebi
- Ebu el Kasım el Hadis el Nişaburi, d. 406 (m. 1015), Risaletbi Tab el Nebi
- Mehmed bin İsa el Tirmizi, d. 279, Şemail-i el Nebi
- Hüccetül İslam Muhammed bin Muhammed el Gazali Ebu Hamid, d. 505 (m. 1111), Kitab fi Ahval-i Veladet el Resul
- Ahmet bin Farisi, h. 395 (m. 1005), Muhtasal el Siyet el Nebeviye
- Bedreddin Muhammed bin İbrahim bin Cemaat el Kenani, d. 733 (m. 1332), El Muhtasar el Kebir fi Siret-i Seyyidina Resullull ah
- İbn Hacer, d. 974 (m. 1566), Mülahaza el Mevlid-i Nebeviye
Fıkıh (İslam Hukuku)
- Burhanedd in İbrahim bin Ebubekir el Hanefi el Trablusi, d. 743 (m. 1342), El İsaf fi Ahkam el Evkaf
- Ali bin İbrahim el Trablusi el Hanefi, d. 758 (1357), Enfa el Usul ali Tahrir el Mesail
- Şemseddin Ahmed bin Süleyman bin Kemal Paşa, d. 940 (m. 1533), İzah el Islah
- Zeyneledd in Mehmed bin Ebubekir bin Abdülkadir el Razi el Hanefi, d. 666 (m. 1268), Tuhfetü'l Mülk
- Tahir bin Selam bin Kasım el Nasiri el Horezmi, d. 771 (m. 1369), Cevahir el Fıkıh
- Yakup Paşa bin Hızır Bey, d. 891 (m. 1486), Haşiyet ali Vakay-ı el Rivaye el Burhanedd in bin Sadır el Şeriat
- Ebu Elis Nasır bin Mehmed el Semerkand i, d. 383 (m. 993), Hazinetü'l Fıkıh
- Muhammed bin Ali bin Muhammed, Alaadin el Hısnkeyfi, d. 1088 (1677), El dar el Muhtar fi Şerh Tenvir el Ebsar
- Sadr el Şeriat Abdullah el Mesud, Risalet fi El Tahir min Eh Hayz
- Mahmud bin Hamzat el Aydınıi Güzelhisari el Rumi el Hanefi, d. 1010 (m. 1601), Risalet fi El Kadir el Mesnun min el Hayat
- İbn Kemal Paşa, d. 940 (m. 1533), Risalet fi Ma el Vuzu'
- Mehmed bin İbrahim bin Ahmed el Hanefi el Edirnevi, d. 1136 (m. 1723), Riyaz el Kasimin fi Mesele el Hayatan
- Mahmud bin Ahmed el Ayni Bedreddin, d. 855 (m. 1451), Rumuz el Hakaik fi Şerh Kenz el Dakik i Nefsi
- El Mevali Dede Efendi el Bursevi el Hanefi, d. 973 (m. 1565), El Siyaset el Şerait
- Hüsameddin Ömer bin Abdulaziz ibn Maze el Şehid el Buhari, d. 536 (m. 1141), Şerh-i Edeb el Gazi el Ebu Bekir el Hisaf
- Alaaddin Ali bin Mehmed el Semerkand i el Gazi, d. 535 (m. 1140), Şerh-i Muhtasal el Tahlavi Ahmed bin Mehmed
- Ebunasır Ahmed bin Muhammed el Bağdadi el Akdi, d. 474 (m. 1081), Şerh-i Muhtasar el Kaduri Ahmed bin Muhammed
- İbrahim bin Süleyman el Konevi el Rumi, d. 832 (m. 1429), Şerh el Cami el Kebir el Muhammed bin el Hasan el Şibani
- Sadık Muhammed bin Ali el Sakızi, d. 1099 (m. 1688), Suretü'l Fetva
- Hacı Resul bin Salih el Aydıni, d. 978 (m. 1570), El Fetva-yı Ali Asih el Rivayet el Kavliye
- Hamid Efendi bin Muhammed el Amedi el Kavuni, d. 980 (m. 1572), El Fetvayi el Hamidiye
- El Hamid bin Mansur bin Mahmud el Avazcendi, d. 592 (m. 1196), Fetvayi Gazi Han
- Mahmud bin Hasan bin Hamit el Dımişki el Hanefi el Üsküdari, d. 1175 (1761), El Kav el Zahir fi Cevaz bis el Ahmed
- Yusuf bin Mhmud bin Muhammed el Tahrani el Razi, d. 794 (1392), Keşf el Rakaik (el Hakaik) şerh kenz el Dakaik
- Hüseyin bin Nasuh el Bosnevi, 1054, Mecmu-i Tercih el Niyet ind Tariz el Beyanat
- Muhammed bin Katibüddin el İzniki, d. 885 (m. 1480), Mürşidü'l Mütehallin fi Ada el Nagah
- İbrahim bin Yusuf Abdullah el Boluni, d. 1041 (m. 1631), Mesail-i el Cenaiz
- Alaaddin Ali bin Halil el Trablusi el Kudusi, d. 844 (m. 1440), Main el Hakim fima Yetereddüd bin el Hasimin min el Hakim
- Cemaleddi n Ahmed bin Mahmud el Gaznevi, d. 593 (m. 1197), El Mukaddime
- Nasreddin Muhammed bin Yusuf el Hüseyni el Semerkand i, d. 556 (m. 1161), El Mültekad fi el Fakih
- Ebu Abdullah Hüsameddin el Hasan bin Şerif el Arhavi el Hanefi, d. 770 (m. 1368), Manzume-i Dürur el Bahar
- Muhammed bin Mustafa el Vani el Meşhur, d. 1000 (m. 1592), Nakd el Dürur
- El İmam el Şafi Muhammed bin İdris, d. 204 (m. 819), Alam
- Cemaleddi n Yusuf bin İbrahim el Erdebili el Şafii, 799 (m. 1397), El Envar el Amal el Ebrar
- Ebu İshak İbrahim bin Ali el Şirazi, d. 476 (m. 1083), El Tenbiye
- İbn el Sakali Fahreddin Muhammed bin Muhammed, d. 271 (m. 884), El Tenciz fi Tashih el Taciz
- Taceddin Abdulvaha b bin Ali el Üskübi, d. 771 (m. 1369), Nuşye el Tashih el Nuvi
- Burhanedd in İbrahim bin Muhammed el Meşhur Baltacı, d. 813 (m. 1410), Risalet fi Salat el Tesbih
- Ebu Şecai Muhammed bin el İhsan bin Ahmed, d. 488 (m. 1095), Gayet el İhtisar
- El İmam el Gazali Ebu Hamid, 505 (m. 1111), el Vesait fi el Mezheb
- Muhyiddin bin el Arabi, d. 638 (m. 1240), Talik ali Risalet fi el Selat
- İbn Teymiye Ahmed bin Abdulhali m, d. 728 (m. 1328), Acubet el Fıkıh vel Tevhid
Risalet fi il Miya
Risalet fi Taklid el Müslimin ve Hayhud ve Nisari
Risalet fi El Fıkıh
El Siyaset el Şerait
- Ibn Kayyum el Cevziye, d. 754 (m. 1353), Ahkam ehl-i El İmat
- El İmam Ahmed bin Hanbeli, d. 241 (m. 855), Risalet el Salah
- İbrahim bin Hamid Gözübüyük, 1253, Risalet fi el Besmele
- Mekki bin Ebu Talip el Kaysi, d. 437 (m. 1045), Müşkül-i Arab el Kur'an
- El İmam el Şafi Muhammed bin İdris, d. 204 (m. 819), Mesned el İmam el Şafii
- Sadr el Şeriat Abdullah bin Mesud, d. 747 (m. 1346) Şerh ve Gayet el Rivayet fi Mesail el Hidayet
Kaynak : Atlas Dergisi
|
|
« Son Düzenleme: Mart 14, 2020, 06:02:06 ÖS Gönderen: admin »
|
Logged
|
|
|
|