« : Aralık 22, 2011, 08:44:51 ÖÖ » |
|
FAİZSİZ BANKACILI K SİSTEMİ - KONU İÇİN LÜTFEN ALTTAKİ LİNKLERİ TIKLAYINI Z
http://www.bankasya.com.tr/hakkimizda/faizsiz_bankacilik_hakkinda.jsp#3
Faizsiz Bankacılık Hakkında
Kar ve Zarara katılma prensibi ile çalışan Faizsiz Bankacılık; sistem olarak müşterilerden fon toplayıp reel sektöre kredi olarak kullandırarak elde edilen karın yine müşterilere dağıtılmasını esas alır.
Faizsiz Sistem Nasıl İşliyor?
Faizsiz sistemde, özel cari hesaplar veya katılma hesapları (kar zarara katılma hesapları) ile toplanan fonlar finansman desteği, kar zarar ortaklığı, leasing ve mal karşılığı vesaikin alım-satımı gibi fon kullandırma teknikler iyle reel sektöre geri dönüşü sağlanır. Bu metotlarl a elde edilen karın %80'i hesap sahipleri ne katılma oranlarına göre dağıtılır, %20'si kurum payı olarak ayrılır.
Finansman Desteği: İşletmelerin ihtiyacı olan her türlü hammadde, yarı mamul, mamul, gayrimenk ul, makine ve teçhizatın yurtiçinden veya yurtdışından tedarik edilmesi, bedelinin müşteri adına satıcıya peşin ödenmesi ve müşterinin vadeli borçlandırılması
Kar Zarar Ortaklığı: Belirli bir faaliyeti n veya belirli bir parti malın alım satımı ve faaliyet kar veya zararına, kurumla müşteri arasında önceden akdedilen oranlar dahilinde katılımı sağlayan ortaklıktır.
Leasing: Bir menkul veya gayrimenk ulün kullanım hakkının (risk ve menfaatle rin) sahibi (lessor) tarafından belirli bir süre için ve belirli bir kira karşılığında bir kiracıya (lessee) verilmesi işlemidir.
Mal Karşılığı Vesaikin Alım-Satımı: Dış ticaret ve kambiyo mevzuatı çerçevesinde, katılımları bankalar ile fon kullanan arasında düzenlenecek yazılı bir akde istinaden, mal karşılığı vesaikin, katılım bankalarınca peşin satın alınması ve vadeli olarak fon kullanana daha yüksek bir fiyattan satılması işlemidir.
Faizsiz Sistem ve Tarihsel Süreci Nedir?
http://www.bankasya.com.tr/hakkimizda/faizsiz_bankacilik_hakkinda.jsp#1
Kar ve zarara katılmayı esas alan faizsiz bankacılığın tarihsel sürecini incelediğimizde, modern anlamda faizsiz bankacılık ihtiyacının 20. Yüzyılda İslam ülkelerinde görülmeye başlayan sanayileşme hareketle ri ve 1970'li yıllarda petrol fiyatlarının ani artışı ile ortaya çıktığı görülmektedir. Bireysel anlamda kişilerin tasarrufl arı ticaret erbabının elinde kar-zarar ortaklığı esasına göre değerlendirilmekteydi; fakat sanayileşme ile birlikte büyük yatırım projeleri nin finansmanı için bu kişisel tasarrufl arı bir araya getirebil ecek faizsiz bir bankaya ihtiyaç duyulmuştur.
Faizsiz bankacılığın geçmişi M.Ö. 2123-2081 yılları arasında Babil'de hüküm süren Hammurabi'ye kadar uzanmakta dır. Ünlü Hammurabi Kanunları'nın 100-107. bölümleri ikraz (borçlanma) işlerinin nasıl düzenleneceğini gösterirken, özellikle faizsiz yatırımın tarihte ilk örneği olarak ortaya çıkmaktadır. İslamiyetin doğuşu ve yayılması ile birlikte borçlanma, ortaklık ve kiralama gibi bugünkü faizsiz bankacılığın temel kavramları da gelişmiş ve geniş bir coğrafyada uygulama alanı bulmuştur.
Faizsiz Bankacılığın en önemli örneği Türkiye'nin de üyesi bulunduğu İslam Kalkınma Bankası'dır. Türkiye 1984 yılında İslam Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu'nda devamlı üye bulundurm a hakkını elde etmiştir. Böylece Türkiye elli devleti çatısı altında toplayan İslam aleminin en büyük finansman kuruluşunda çok etkin rol oynayabil ecek konuma gelmiştir.
Bugün uygulayıcıları arasında Citibank, Barclays Bank, Commerzba nk gibi klasik bankaların da yer aldığı faizsiz bankalar; Güney Afrika'dan Kazakista n'a ABD'den Pakistan'a uzanan bir coğrafyada ve sayıları 60'a ulaşan ülkede faaliyet göstermektedirler.
1980'li yıllara kadar ithal ikameci büyüme politikal arı izleyen Türkiye bu tarihten sonra dünyaya açılmayı hedef alan ihracatla büyüme stratejis i izlemeye başlamıştır. Bu dışa açılma stratejis i dünyada var olan yenilikle rin finans alanında da ülkemize kazandırılmasını sağlamıştır. 28.7.1981 tarihinde Türkiye'de 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kabul edilmiş, 1983 yılında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası kurulmuş ve Borsa'nın kurulmasıyla birlikte bütün sermaye piyasası araçları birer birer uygulamay a konulmuştur. Aynı şekilde T.C. Merkez Bankası bünyesinde para piyasası kurulmuş, İnterbank piyasası, dövizdeki liberaliz asyonla birlikte döviz büfeleri, leasing, factoring şirketleri sermaye piyasası aracı kurumları gibi birçok yeni kurum mali sisteme dahil edilmiştir. O dönemlerde yaşanan döviz krizi, yabancı sermaye ihtiyacı ve tıkanan ekonomini n çarklarının döndürülmesi maksadıyla Türkiye'de yabancı bankaların da kuruluşuna izin verilmiş ve 13 yabancı banka Türkiye'de şube açmış ve tasarrufl arını faizsiz esasa göre değerlendirmek isteyen vatandaşlarımıza bu imkan sağlanmıştır. 19 Aralık 1999 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına ilişkin 4491 sayılı Kanun ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun bazı maddeleri değiştirilerek Özel Finans Kurumları Bankalar Kanunu kapsamına alınmıştır. Özel Finans Kurumları uygulaması ile hedeflene n, Türkiye'de düşük olan özel tasarrufl arın teşvik edilmesi özellikle inançlarından dolayı "yastık altı"nda, atıl olarak ekonomini n dışında gayrimenk ul, döviz, altın gibi alanlara kayan tasarrufl arın ekonomiye kazandırılması olmuştur.
Özel Finans Kurumları Kurulması Hakkında 83/7506 sayılı kararname ve eki Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile T.C. Merkez Bankası Tebliğlerinin yayınlanmasından sonra, 1985 yılından itibaren Türkiye'de 6 adet Özel Finans Kurumu kurulmuştur. 2006 yılı itibarıyla özel finans kurumları katılım bankası statüsü almıştır. Bugün itibariyl e Türkiye'de 4 adet katılım bankası faaliyet göstermektedir.
Katılım bankaları Bakanlar Kururu Kararına istinaden kurulmakt a, Bankalar Kanunu'na uygun olarak faaliyet göstermekte ve 25 yılı aşan bir süredir yastık altı paraların ekonomiye kazandırılması konusunda önemli işlevler üstlenmektedirler. Bir anlamda Risk Sermayesi (Venture Capital) kuruluşu niteliğinde olan katılım bankaları, topladıkları atıl (yastık altı) fonları doğrudan Türk sanayicis i ve müteşebbisinin ihtiyaç duyduğu hammadde, yarı mamul ve mamul maddeler ile yatırım mallarının temininde kullanmak suretiyle ülke ekonomisi ne ciddi katkılar sağlamaktadırlar.
Faizsiz Bankacılık Sistemini n Dünya Üzerinde Örnekleri Var mıdır?
http://www.bankasya.com.tr/hakkimizda/faizsiz_bankacilik_hakkinda.jsp#2
Bugün dünya üzerinde 100'ün üzerinde Faizsiz Banka bulunmakt adır. Bu bankalard an 4'ü Türkiye'de olup "Katılım Bankaları" adıyla faaliyet göstermektedirler. Faizsiz Bankaların bulunduğu devletler e örnek olarak İsviçre, Lüksemburg, Danimarka, Filipinle r, Amerika Birleşik Devletler i, İngiltere, Güney Afrika ve Bahama Adaları sayılabilir. Bünyelerinde faizsiz bankacılık birimi kuran bankalar arasında ise, Citibank, Union Bank of Switzerla nd, Kleinwort Benson, ANZ Grindlays, Goldman Sachs, United Bank of Kuwait ve Arab Banking Corporati on sayılabilir. Faiz ile Kar Payının Farkı Nedir?
http://www.bankasya.com.tr/hakkimizda/faizsiz_bankacilik_hakkinda.jsp#4
Faiz, belirli bir miktardak i anaparanın belirli bir vadede, belirli bir oranda elde ettiği getiri olarak tanımlanabilir. Yani borç verenin (banka ya da özel kişi) vadeyi ve oranı belirlediği, alanın da kabul ettiği bir uzlaşma söz konusudur . Faizli uygulamal arda her iki taraf, üzerinde anlaşılan vade geldiğinde anaparanın dışında ne kadar vereceğini ya da alacağını bilmekted ir.
Faizsiz çalışma esasına dayalı kar payı ise, taraflarc a belirlene n vadeye kadar ticari veya sınai bir ekonomik faaliyett e kullanılan anaparanın elde ettiği karın vadesi geldiğinde anlaşılan oranda taraflara dağıtılan kısmıdır. Vade sonunda elde edilen getiri, yani kar, % 80'i tasarruf sahibine, % 20'si kuruma olmak üzere dağıtılır. Kar payı esasına göre çalışan sistemde anaparanın vade geldiğinde ne kadar kazandıracağı belirli değildir. Kredilend irilen projelerd en zarar edilmesi de ihtimal dahilinde dir. Faizli sistemde ise bu mümkün değildir, vade geldiğinde önceden taahhüt edilen tutar mutlaka anapara sahibine ödenmelidir. Kısaca, kar payı ile faiz arasındaki temel fark, faizde anaparanın vade sonundaki kazancı taahhüt edilirken, kar payında kazancın destek verilen projeleri n verimliliğine göre oluşmasıdır.
Dağıtacakları Karı Önceden Açıklıyorlar mı?
http://www.bankasya.com.tr/hakkimizda/faizsiz_bankacilik_hakkinda.jsp#5
Dağıtılacak karları önceden açıklamak hiçbir şekilde mümkün değildir. Gazeteler de ya da şubelerde ilan edilen kar payları ileriye yönelik dağıtılacak karları gösteren bir tablo değildir. Açıklanan rakamlar bir önceki hafta sonu itibariyl e vadelere göre oluşmuş ve dağıtılmış kar paylarını göstermektedir. Müşterileri bilgilend irmek amacıyla ilan edilmekte dir. İleriye yönelik bir taahhüt değildir.
Katılım Bankalarının Ülke Ekonomisi ne Katkıları Nelerdir?
http://www.bankasya.com.tr/hakkimizda/faizsiz_bankacilik_hakkinda.jsp#6
Katılım Bankalarının ekonomimi ze pek çok katkısı vardır. Finansal sisteme girmeyen fonları sisteme kazandırarak tasarruf sahibine kazanç sağlaması, gelir dağılımını düzenleyici etkileri, reel sektöre kaynak aktararak ekonomini n büyümesine olan katkıları, kayıt dışı ekonomik faaliyetl erin kayıt altına alınması, kurumlar vergisi, KDV, KKDF ve BSMV ödeyerek kamu maliyesin e katkıları, reel sektörün doğrudan fonlanması sebebi ile istihdamın sürekliliği ve artışı ile sosyo-kültürel faaliyetl ere katkıları sayılabilir.
Mevduat güvencesi varmıdır ?
http://www.bankasya.com.tr/hakkimizda/faizsiz_bankacilik_hakkinda.jsp#7
Evet, 07/11/2006 tarih 26339 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "SİGORTAYA TABİ MEVDUAT VE KATILIM FONLARI İLE TASARRUF MEVDUATI SİGORTA FONUNCA TAHSİL OLUNACAK PRİMLERE DAİR YÖNETMELİK" gereğince mevduata aşağıda belirtild iği şekilde güvence verilmekt edir.
Mevduatınız Güvence Altında...
Yurt içi şubelerde gerçek kişiler adına açılmış olan ve ticari işlemlere konu olmayan Türk Lirası, döviz ve kıymetli maden cinsinden mevduatla rın her bir gerçek kişi için 50.000 Türk Lirasına kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır.
Sigorta kapsamında olmayan mevduatla r
* Katılım bankalarının yurt dışı şubelerinde açılan katılım fonları, Türkiye’de ve yurt dışında kıyı bankacılığı (off-shore) faaliyeti gösteren katılım bankalarında bulunan katılım fonları ile katılım fonu toplamları en yüksek üç katılım bankasının kâr payları ortalaması üzerinde verilen aşırı kâr payları sigorta kapsamı dışındadır. * Katılım bankalarının, yurt dışında kurulu finansal kuruluşlar adına yurt içinde yerleşik kişilerden katılım fonu kabul etmeleri 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile yasaklanmıştır.
Sigortada n yapılacak ödemeler
Sigorta kapsamında yapılacak ödemeler, katılım bankasının faaliyet izninin kaldırılması halinde Türk Lirası olarak yapılır. Sigorta kapsamında ödenecek tutar belirleni rken katılma hesapları birim hesap değerleri, özel cari hesaplar bakiyeler i üzerinden dikkate alınır. Döviz ve altın cinsinden katılım fonu hesaplarının Yeni Türk Lirası karşılıkları, katılım bankasının faaliyet izninin kaldırıldığı tarihteki Merkez Bankası döviz alış kurları ve İstanbul Altın Borsası seans kapanış fiyatı (altın cinsinden hesaplar için) esas alınarak belirleni r.
Bilgi için : www.tmsf. org.tr
Bu sistemde, Bankalard a Görülen Faiz, Açık Pozisyon, Kur Riskleri Gibi Temel Riskler Var mıdır?
http://www.bankasya.com.tr/hakkimizda/faizsiz_bankacilik_hakkinda.jsp#8
Katılım Bankaları, topladıkları fonları çalışma prensiple ri gereği, faizli işlem yapılan bankalar arası piyasada ve bono-tahvil piyasasında değerlendirmemektedir. Dolayısıyla faizlerin kriz zamanlarındaki anormal yükselişleri bu kurumları etkilemem ektedir. Topladıkları fonları döviz ya da dövize endeksli olarak kullandırdıkları, yani topladıkları USD ya da EURO cinsinden fonları yine USD ve EURO olarak, TL fonları da TL olarak kullandırdıkları için açık pozisyon tutmamakt a ve böylece kur riski de taşımamaktadırlar. Bu durum, esas aldıkları faizsiz finansman prensiple ri itibariyl e Katılım Bankalarındaki tasarrufl ar için fiili bir güvence oluşturmaktadır.
Katılım Bankalarının Sürekli Kar Etmesinde ki Faktörler Nedir? (Neden Zarar Etmez)
http://www.bankasya.com.tr/hakkimizda/faizsiz_bankacilik_hakkinda.jsp#9
Katılım Bankaları 17 faaliyet yılı içinde zarar etmemişlerdir. Ticari hayatta kar kadar zarar da doğaldır ve kaçınılmazdır. Bu hiç etmeyecek ler anlamına gelmemeli dir. Katılım Bankaları her dönemde, değişik nitelikte ki pek çok projeye destek olmaktadırlar. Dönem sonunda verilen kredileri n, yani destek verilen projeleri n getiriler ine bakıldığında, bazı projeleri n beklenend en yüksek, bazılarının beklendiği gibi, bazılarının ise bekleneni n altında kar getirdiği hatta bazı işlerden zarar edildiği görülebilir. Fon desteği sağlanan projeleri n çoğunluğundan kar elde edilmesi durumunda, doğal olarak Kurumun katılım hesaplarına zarar dağıtması söz konusu olmayacak tır. Ancak bu kurumların kötü yönetilmesi veya piyasalar da global krizin olması gibi olağandışı şartlarda, müşterilerinin hesaplarına zarar dağıtılabileceği de göz ardı edilmemel idir. Neticede, bu kurumlar kar/ zarar esasına göre çalışan ve yatırım yapan kurumlardır.
Katılım Bankalarınca Dağıtılan Kar Oranlarınızın Faiz Oranlarıyla Paralel Olmasının Sebebi Nedir?
http://www.bankasya.com.tr/hakkimizda/faizsiz_bankacilik_hakkinda.jsp#10
Katılım bankalarının dağıttığı karların banka faiz oranlarıyla aynı olması söz konusu değildir. Katılım bankalarının kendi içlerinde bile dağıtılan kar oranları farklıdır. Kar oranlarındaki küçük farklar bile toplamda büyük rakamlı sonuçlara götürür. Ülkemizde faaliyet gösteren katılım bankaları, topladıkları fonların büyük kısmını üretim desteği sağlama yani, işletmelerin üretim faaliyeti nde ya da ticarette kullandıkları hammadde, mamul ya da yarı mamul ihtiyaçlarını karşılama yöntemiyle kullandırmaktadırlar. Diğer taraftan bankalar paranın yatırılması aşamasında vereceği faiz oranını belirliyo r. Oysa katılım bankaları geçerli kar marjları üzerinden parayı değerlendirip, kazandığını paylaşıyor. Önceden bir belirleme kesinlikl e mümkün olmadığı için zaten bankaların takip edilmesi gibi bir durum söz konusu değil. Yani, müşteri Katılım Bankalarının verdiği oranı yüksek bularak faizli bankalard an veya satıcılardan daha düşük maliyetle kredi kullanabi lmektedir . Piyasada oluşan oranlarda n daha yüksek kredi oranları oluşursa Katılım Bankalarındaki fonlar atıl kalabilec ek tam ters bir durumda ise Katılım Bankaları zarar etmiş olacaklar dır. Bu durum göz önüne alındığında, Katılım Bankalarının elde ettiği ve dolayısıyla tasarruf sahipleri ne dağıttığı kar paylarının neden bankalarc a verilen faiz oranlarına yakın seyrettiği daha net olarak görülebilmektedir.
Müşterileriniz Kimlerdir? Genelde Belli Bir Kesimle mi Çalışıyorsunuz?
http://www.bankasya.com.tr/hakkimizda/faizsiz_bankacilik_hakkinda.jsp#11
Katılım bankalarının herhangi bir ideolojis i yoktur. Tasarrufl arını Katılım Bankalarında değerlendiren insanların önemli bir kısmını tasarrufl arını faiz enstrümanlarında değerlendirmek istemeyen kişiler oluşturmakla birlikte, yüksek getiri bekleyere k bu kurumlarl a çalışmak isteyen müşteri sayılarında da önemli artışlar görülmektedir. Katılım Bankaları, kuruldukl arı tarihten bu güne kadar ekonomik hayatın içerisinde bulunan ya da tasarrufl arını faizsiz getirili enstrümanlarda değerlendirmek isteyen toplumun her kesimi ile din, dil, siyasi tercih, mezhep, etnik farklılık gözetmeden ticaretin de dürüst her kesimle çalışmaktadır.
KAR PAYI HELALMİDİR
http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/1300/ozel-finans-kurumlarina-para-yatirmak-ve-veya-buralardan-kredi-kullanmak-caiz-midir-finans-kurumlari-ile-bankalar-arasindaki-fark-nedir.html
Kar zarar sistemi üzerine çalışan müesseseleri dinimiz ticari müessese saydığı için helaldir. Para yatırılır ve kar payı olarak verilen kısım da helaldir. Buralarda n alınan krediler de caizdir. Devletin bu kuruluşları hukuki olarak koruma altına alması ise daha güzel olmuştur. İnşallah su-i istimalle ri ve mağduriyetleri önlemeye vesile olur.
Faizsiz finans kurumları (Prof. Dr. Hayrettin Karaman)
Faizsiz Finans Kurumları, Türkiye'nin özel şartları yüzünden daha ziyade murâbaha adı verilen işlemi yapıyor. Murâbaha teriminin mânâsı "malı peşin fiatla (peşin de olmayabil ir) alıp vâde farkı koyarak veresi satmak"tır. Kurum vâde farkı koyarken bazı kriterler den hareket ediyor; bu kriterler arasında enflasyon var, piyasada dolaşan paranın başka enstrümanlara yatırıldığında muhtemel geliri var ve daha başka hususlar var... Kurum, kendisine para yatıran ortakların (kâra ve zarara katılım hesabı sahipleri nin) beklentil erini karşılamak mecbûriyetindedir. Kâr beklentis i ile para yatıran bir ortak (hesap sahibi) parasının enflasyon farkını; yani enfilasyo nun sebep olduğu değer kaybını bile telâfi edemezse, buradan parasını çeker ve kurum işleyemez hale gelir. Değer kaybını karşılamak da yetmez, bunun üzerine bir miktar da reel kâr vermek gerekir. İşte vâde farkı bu gereklere göre ayarlandığı için bir yandan banka faizlerin e yakın olmakta, diğer yandan -bazı durumlard a- banka faizi nisbetini de aşmaktadır. Ama yalnızca bu duruma (yani kâr ile faizin miktar olarak birbirine yakın veya farklı olmasına) bakarak işlemin meşrû olmadığını söylemek mümkün değildir. Genel olarak meşrû ticarette ve sanayi kesiminde kâr böyledir; kimi zaman faize eşit olur, kimi zaman da farklı olabilir. .
Ticaret malı bedel karşılığında alıp satmak sûretiyle yapılır. Finans kurumları da -murabaha işleminde- bunu yapıyorlar. Alıp satma iki şekilde oluyor:
a) Kurum kendi adamını gönderiyor, malı teslim aldırıp müşteriye teslim ettiriyor, faturalar da buna uygun olarak (biri ilk bâyî tarafından satış, diğeri kurum tarafından satış olmak üzere iki fatura olarak) kesiliyor .
b) Kurum kendisind en mal almak isteyen müşteriye (bazı sorulara göre fon kullanmak isteyene) vekâlet veriyor, müşteri kurumun vekili olarak malı -kurum adına- satın alıyor, kuruma fatura kestiriyo r, kurum adına malı teslim alıyor, kurumun istediği yere -bu yer kendisini n deposu veya dükkanı da olabilir- naklettir iyor, sonra müşteri sıfatı ile kurumdan o malı satın alıyor, bu sefer de kurum ona fatura kesiyor.
Bu iki işlem şekil yönünden fıkha (İslâm'a) uygundur. Buna hîle diyebilme k için tarafların maksadına bakmak gerekir; maksat araya bir işlem sokarak faizli kredi vermek/almak ise bu hîle olur, maksat gerçekten bir malı alıp vâde farkı koyarak satmak ise (mal gerçekten alınıyor ve satılıyorsa) buna hîle denemez.
Özel finans kurumlarının faizsiz sisteme -ekonomik ve sosyal etkisi bakımından- daha yakın, daha uygun bulunan iki işlemi daha vardır: Mudârabe ve müşâreke.
Mudârabede sermaye kurumdan, proje ve işletme (amel, teşebbüs) karşı taraftan olmak üzere bir ortaklık kurulur. Kâr anlaşmaya göre paylaşılır. Kurumun hissesine düşen kâr da kurum ile ona para yatıran katılım hesabı sahipleri arasında paylaşılır.Teşebbüs zarar ederse zararı kurum ve hesap sahipleri yüklenir.
Müşârekede sermaye ortaklığı vardır, sermayesi olan, fakat daha fazlasına da ihtiyacı bulunan müteşebbis kurumdan sermaye katarak ortak olmasını ister, anlaşma yapılır, kâr anlaşmaya göre, zarar da sermaye nisbetine uygun olarak paylaşılır. Faizsiz bankacılığın finansal kiralama, faizsiz ödünç verme, havale, tahsil gibi birçok işlemi ve hizmeti daha vardır.
Mudârabe ve müşâreke, özel finans kurumu uygulamal arında, murâbahaya göre daha küçük oranlarda gerçekleşmektedir. Bunun sebepleri arasında hesap sahipleri nin sabırsızlığı, riske düşmeden kâr beklentis i, müteşebbis firmaların hesaplarının kısmen kayıt dışı olması, iş dünyasında emanet, ahde vefâ, sadâkat, haram-helâl şuur ve duygularının zayıflamış olması sebebiyle hâsıl olan güven bunalımı... vardır. Biz kemiyet ve keyfiyet yönünden ne kadar iyi müslümanlar olursak, kurumlarımız da o kadar iyi (müslümanca) olacaktır.
Not: Konuyla ilgili şu değerlendirmeleri de okumanızı tavsiye ederiz.
Özel Finans Kurumları ve Faiz Yasağı (Sami Uslu)
Özel Finans Kurumları (ÖFK); banka sayılmayan, İslamî esaslara göre fon kabûl edip, kaynak kullandırabilen tasarrufl arı değerlendirme ve kredi verme yöntemleri olarak faiz yerine kâr-zarar ortaklığı esasın dayalı olarak çalışan kurumlardır. Dünyada “İslamî banka” olarak adlandırılan kuruluşlara ülkemizde Özel Finans Kurumu denmiştir.
Faizi haram sayan Müslüman nüfusun giderek artması ve Batı dünyasında da geniş kitleler oluşturması, İslamî finans kuruluşlarının sayısını artırdığı gibi, diğer bankaların da kurdukları hizmet birimleri yle bu kesime hizmet vermesine neden olmaktadır.
“İslamî bankacılık,” dünyanın en hızlı büyüyen finans sektörüdür. Halen dünyada faaliyet halindeki 200’den fazla İslamî finans kuruluşu, aktif yatırım büyüklüğü olarak 200 milyar dolarlık bir fon yönetiyor.
Ayrıca, bünyelerinde faizsiz bankacılık birimi kuran bankalard an bazıları da şunlardır:
Citibank-ABD, Goldman Sachs-ABD, HSBC- İngiltere, Deutshce Bank-Almanya, Union Bank of Switzerla nd-İsviçre, Amro Bank-Hollanda, Kleinwort Benson, ANZ Grindlays Avustural ya, United Bank of Kuwait ve Arab Banking Corporati on.
Dünyanın en büyük bankaları olan bu kuruluşların hepsi, teşkilatlarında ‘faizsiz’ bankacılığa yer vermiş bulunuyor lar. İslamî bankacılığa başlayan bu tür bankaların listesi her geçen gün uzamaktadır.
Türkiye’de yaygın bir inanç olarak faizsiz finans kurumlarının Arap ülkelerinden geldiği düşünülür, oysa ki, bu kurumlara ilişkin yasal alt yapı İngiltere’de faaliyet gösteren İslamî bir kurumun ana sözleşmesi model alınarak oluşturulmuştur.
Ülkemizde 1984 yılından sonra 6 ÖFK kurulmuş, bunlardan İhlas Finans Kurumu faaliyetl erine son vermiştir. Halen 5 ÖFK faaliyet halindedi r. Kuruluş tarihi sırasına göre:
Al baraka Türk, Faisal Finans Kurumu, Kuveyt Türk Evkaf Finans, Anadolu Finans Kurumu, Asya Finans Kurumu.
ÖFK’Ların Anahtar Özellikleri:
1- Faizsizdi r (interest-free):
Bu bankaların en ayırt edici özelliği çalışmalarında faize yer vermemele ridir. Yani, sağladıkları kaynaklar a faiz ödemezler; kullandırdıkları kaynak için müşterilerinden faiz tahsil etmezler.
Zaten kuruluşlarının gerekçesi de, faizli muameleye dini görüşü gereği yer vermeyen insanlara ve bu tür insanların şirketlerine hizmet etmektir. İslamiyet sermayeni n üretim faktörlerinden birini teşkil ettiğini ve bir maliyeti olduğunu kabûl eder. Ancak bu faktörün önceden belirlenm iş bir karşılık, yani faiz talep etmesini reddeder. Bir diğer ifadeyle, paraya para kazanmak yasaktır.
2- Ticaretle Bağlantılıdır (Trade-related):
İslam’da faizin haram, ticaretin ve kârın helâl olması bu kuruluşları müşterileriyle ticarî nitelikli iş yapmaya yöneltir. Para ticareti İslâm’da yasak olduğuna göre, kâr etmek için mal ticareti gerekli olur.
3-Sermaye Bağlantılıdır (Equity Related):
Saf İslamî bankacılığın kâr-zarar ortaklığı (mudaraba) veya sermaye iştiraki (muşaraka) içerdiği genellikl e kabûl gören bir gerçektir.
İslamiyet’te sermaye sahibi, girişimcinin uzmanlığı ve çalışması sayesinde meydana getirdiği karı onunla paylaşabilir. Sermayeni n getirisi olan kâr unsurunun oranı, yani hangi nispetler de bölüşüleceği önceden bellidir ancak tutarı belirsizd ir.
4- Yatırımlar ahlâka uygun konularda yapılmalıdır (Ethical investmen ts):
Yatırımlar; sadece İslam dininin yasaklama dığı konular çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Bu bağlamda İslamî yatırım: Çevre dostu, sadaka verici, toplum iştirakini sağlayıcı, insanî değerlere saygılı, porno, silahlanm a, alkol ve kumarı dışlayan yatırımlar olmalıdır.
ÖFK’nın başlıca ürün ve hizmetler i
1- Mudaraba ve Muşaraka:
Fon kullandırma bakımından İslamî bankacılığın özünü oluşturan yöntemlerdir. Ancak getiri sağlamada uzun vadeli olduğundan, bu muamelele re yeterli oranda yer verilemek tedir. Mudaraba ve Muşarakanın şeriatı uygunluğu tartışılmaz bir hususdur.
2- Leasing İşlemleri:
Finansal kiralama kanununa uygun olarak yapılan leasing işlemleri makine ve teçhizatın kurumca satın alınarak müşteriye kiralanma sı ve bedelinin taksitler halinde geri alınması işlemidir. Bizce faiz yasağı kapsamı dışındadır.
3- Murabaha:
Bu yöntemde müşterinin ihtiyaç duyduğu hammadde, makine v.s. onun namına satın alınır ve üzerine bir kar koyarak müşteriye devredili r. Mal bedeli müşteri tarafından ÖFK’ya taksitler halinde geri ödenir.
Murahabanın örtülü faizi içerdiği, normal ticarette bulunması gereken risk faktörünü içermediği, getirinin önceden belli olması nedeniyle ticarî kârdan ziyade faize benzediği ileri sürülmektedir. Bu tenkitler i haklı görmenin mümkün olmadığını düşünmekteyiz. Şöyle ki;
• Murahaba şekil olarak sipariş üzerine yapılan bir ticaretti r ve bu şekilde ticaret her piyasada yaygın bir uygulamadır.
• Fiyatlama da kullanılan maliyet artı (cost plus) yöntemi normal ticarette sık kullanılan bir metottur. Ticarette satıcının maliyetin üzerine belirli bir yüzde kar payı koyması son derece olağandır. Yani kar marjı önceden bellidir.
• Murahabanın normal ticarette ki riski içermediği iddiası da doğru değildir. Çünkü aynen normal ticarette olduğu gibi alıcının (müşterinin) ödememe riski vardır. Buna literatürde piyasa riski veya karşı taraf riski denir.
Murahabad aki vade farkının diğer bankalard aki faiz oranı civarında seyretmes i nedeniyle aslında örtülü faiz olduğu çok tenkit edilen hususlard an biridir.
Bizce bu eleştiri de yersizdir . Çünkü piyasadak i her tüccar, peşin fiyatın üzerine vade farkını koyarken enflasyon oranını hesap etmek zorundadır. Bu oranın altındaki vade farkı satıcıyı zarar ettirir. Aynı şekilde ÖFK’lar da murahaba işleminde maliyet bedelinin üzerinde en az enflasyon oranı kadar vade farkı koymak durumunda dır. Enflasyon oranı ise faiz oranını belirleye n başlıca unsurdur ve faizle az çok paralel seyreder. Dolayısıyla vade farkı ile faiz oranının birbirine yakın olması doğal, hatta ekonomik bir zaruretti r.
Bu nedenle, vade farkının faiz oranına yakın olması murahaba işlemine faizli işlem niteliğini kesinlikl e kazandırmaz. Yukarıda belirttiğimiz gibi; özel finans kurumları faize dayalı bir ekonomide faaliyet göstermektedirler; fon kullandırmadaki fiyatlama ların mevcut faiz oranından etkilenme mesi mümkün değildir.
Bu açıklamalarımız aynen leasing işlemleri için de geçerlidir.
4- Mal Karşılığı Vesaikin Alım-Satımı
Özel Finans Kurumlarına ait fon kullandırma şekilleri arasında “gri alan” oluşturan bir yöntemdir. Vadeli olarak gerçekleştirilmiş bir ihracat partisine ait belgeler, ihracatçıdan peşin para karşılığı satınalınır; sonra aynı ihracatçıya vade farkı eklenerek geri satılır, bedeli taksitler le geri alınır. Örneğin, 50 bin dolarlık vesaiki, kurum müşteriden 45 bin dolara satın alır ve bu tutarı kendisine peşin olarak öder; aynı anda belgeleri ona vadeli olarak 50 bin dolara geri satar. 5 bin dolar kurumun kârı, müşterinin maliyetid ir.
Ne kadar iyi niyetle bakılırsa bakılsın, bu işlemin bir iskonto muamelesi olduğunu göz ardı etmek çok güçtür. Gerçi, söz konusu belgeleri n malı temsil ettiği ve alınıp satılanın murabahad a olduğu gibi, ticarî bir mal olduğu, kısaca yapılan işin ticaret olduğu iddia edilebili r. Ancak, böyle bir savunmasının geçerliliği çok tartışmalıdır. Çünkü bu muameleye konu olan ihracat, bitmiş bir ihracattır. Mal, Türkiye gümrüklerinden çıkmış, muhtemele n alıcının bulunduğu ülkeye vararak, gümrükten geçmiştir veya en azından Türkiye sınırları dışında bir yerde yoldadır. Her hâl ve kârda, söz konusu belgelerd eki malın mülkiyeti artık ihracatçıda değildir. Ancak, ihracatçı alacaklı durumdadır ve bu belgeler arasında bulunması gereken, lehine düzenlenmiş bir poliçe veya senet alacağının kanıtıdır. Kurumun satın aldığı ve geri sattığı belge, malın kendisi olmadığına göre, malla ilgili alacağın kanıtıdır. İhracatçının vadeli alacağı bugünden kendisine ödenmiş ve karşılığında bir bedel tahsil edilmiştir. Başka ifadeyle, müşteriye zaman satılmıştır. Bunun finanstak i ismi paranın zaman değeridir ve karşılığında alınan, verilen faizdir, ribadır.
Yabancı ithalatçının ve bazen de ayrıca kefil olan bankanın imzasını taşıyan poliçe veya senet bir finans enstrümanıdır. Bu belge ithalatçı tarafından nakit ödemeye bir alternati f olarak düzenlenir. Yani, dışalımcı malın mülkiyetinin kendisine aktarılması karşılığında, böyle bir borç belgesi düzenlemiştir. Bu senet iki amaca hizmet eder:
a- Sözkonusu dış ticaret işleminden doğan borç-alacak ilişkisini kanıtlar.
b- İhracatçının, vadeyi beklemede n ihracat bedelini bir banka veya mali kurumda iskonto etmek suretiyle nakde kavuşmasını sağlar.
Buradan çıkacak bir sonuç; ÖFK’nın bitmiş (sevk sonrası) ihracatı değil, hazırlık aşamasındaki (sevk öncesi) ihracatı desteklem eye uygun yapıda olduğudur. İhraç edilecek malın bünyesine girecek ham madde ve ara mallar ihracatçıya murabaha yoluyla kazandırılabilir. Veya hazır bir mamûl malın ihracatı söz konusu olduğu hallerde, bu mal yine murabaha yöntemiyle ihracatçıya satılabilir.
Hizmet ve Ürünlerin Fiyatlama sı
ÖFK’lar tarafından sunulan hizmet ve ürün fiyatlarının pahalı olduğu, ticarî bankalard an daha yüksek fiyatların müşteriyi zaman zaman hoşnutsuzluğa hatta hayâl kırıklığına uğrattığına şahit oluyoruz. Bazı kimseler yüksek fiyatlama nın bu kuruluşların İslamî özelliğini zedelediğini ve dini bakımdan faizli bankalar mesabesin e getirdiğini ileri sürer.
Önce, şunu belirteli m ki; yüksek fiyatlama İslamî bakımdan sağlıklı bir muameleyi faizli muameleye dönüştürmez. Örneğin; ÖFK tarafından verilen bir teminat mektubu şer’en hiçbir mahsur taşımaz. Bu hizmet karşılığı alınan komisyon da doğal olarak helâldir. Komisyon oranının yüksek oluşu teminat mektubu işlemini haram bir muameleye haline getirmez.
Ancak, yüksek komisyon veya ücretle ilgili olarak müşterinin istismar edildiği, güvenin kötüye kullanıldığı ve yapılan hizmete göre alınan karşılığın aşırı olduğu gibi tenkitler yöneltilebilir.
Diğer taraftan, fiyatlama da aşırılık bir ÖFK’nın yüksek maliyetle çalıştığının veya yanlış bir pazarlama politikası yürüttüğünün kısaca bir yönetim zaafı içinde olduğunun göstergesi sayılabilir.
Komisyon ve ücretlerin hangi düzeyde makûl sayılacağını belirleye cek olan piyasa koşulları ve rekabetti r. Teorik olarak, rakipleri ne göre fazlaca pahalı kalan ÖFK rekabette geri kalır, pazar payı azalır. Bu o kuruluşa piyasanın vereceği cezadır. Teori böyle olmakla beraber, ÖFK ile ticarî bankalar arasında müşteri nezdinde gerçek bir rekabet olduğunu söylemek zordur. Çünkü ÖFK müşterisinin tercihind e rol oynayan motivasyo n dinidir. Bu kurumların müşterisi ÖFK’na aslında daha ucuz hizmet almak için gelmez, ihtiyacı olan bankacılık hizmetini alırken İslamiyet’e uymanın huzuru da tercihind e büyük rol oynar.
Dolayısıyla, rekabet ancak ÖFK’nın kendi aralarında olabilir. Bu gerçek karşısında, ÖFK müşterilerine fiyat ve ücret tarifesi uygularke n işin bu yönünü nazara alarak kendileri ne normal kâr sağlayacak şekilde fiyatlama politikal arı yürütmeleri gerekir.
Selam ve dua ile... Sorularla İslamiyet
.
|
|
« Son Düzenleme: Aralık 22, 2011, 11:52:22 ÖÖ Gönderen: administratör »
|
Logged
|
|
|
|