51
İSLAM-GREEN34 YAZI GRUBU ÜYELERİNDEN ÖRNEK METİNLER / İSLAM - GREEN34 ÜYELERİNDEN ÖRNEK METİNLER / AKIL VE İSLAMİYETİN KURTULUŞU - KONU İÇİN TIKLAYINIZ
: Ocak 23, 2015, 05:20:43 ÖS
|
||
Başlatan admin - Son mesaj Gönderen: admin | ||
AKIL VE İSLAMİYETİN KURTULUŞU FORUM MAVİSİYAHLIK İSTANBUL 2010 SALİH MEHMET REMZİOĞLU http://www.hatice-kubra.tr.gg Selamün aleyküm kardeşlerim Akıl ve İslamiyetin kurtuluşu isimli yazıyı İslamiyetin yeniden parlak devirleri ne geri dönmesine özlem Ve müslümanların çilelerden kurtulmasına duyduğumuz hasret için Kaleme alma ve aklın öneminden bahsetme gereğini duydum Osmanlıdan sonra aklın bazı müslümanlar tarafından reddedilm esiyle birlikte Aklın hakimiyet inin müslümanların dışındaki güçlere devredilm esiyle birlikte Yine Allahın verdiği aklı kullanara k dünyaya hakim olmayı başaranların İslamiyete ve müslümanlara daha fazla zarar vermesind en korktuğum için Daha doğrusu yine müslümanların iyiliği için kaleme aldım Varsa bir hatamız şimdiden bağışlayınız Bizde hatalıyızdır elbette affediniz kardeşlerim İslamiyetin yücelmesi için çalışan Müslümanları tenzih ederim Amacımız müslümanları eleştirmek değildir Bizlerde müslümanız ve tüm müslümanların çilesini Bizlerde müslüman olduğumuz için birlikte çekiyoruz Bazı önemli anektodla rı yazmak istiyorum Müslümanlar ve islamiyet için yükseliş devirleri ni bilirsini z Bu dönemler aslında mğslümanların Allahın verdiği aklı Kullandıkları dönemlerdir Peygamber imiz Hz.Muhamm ed sav Efendimiz in Devlet adamı olduğu Asr-ı Saadet dönemi bir yükseliş dönemidir Peygamber imiz Hz.Muhamm ed sav Efendimiz Uhud Hendek Bedir Hayber Mute ve Mekkenin fethi savaşlarında Allahın verdiği aklını kullanmıştır ve İslam için savaşmıştır Yani Allahın verdiği aklı reddedere k Sadece dua ederek ve herşeyi Allahtan dileyerek Allahın yapmasını isteyerek beklememiştir İslamiyetin yayılması için Bilakis hem dua etmiş hemde kendisi çalışmıştır Emek harcamıştır ve savaşmıştır Asrı saadet dönemi işte böyle bir yükseliş dönemidir Endüsüs Emevi dönemi yine bir yükseliş dönemidir Osmanlı Devletini n hakim olduğu dönem yine bir yükseliş dönemidir Kanuni devriyle birlikte yükseliş durmuştur Abdülhamitin devrilmes iyle ise Osmanlı düşüşe geçmiştir Ve Osmanlıdan sonra Müslümanlar ve islamiyet için Karanlık çağlar yaşanmaya başlanmıştır yükseliş tamamıyla durmuştur Bunun sebepleri nden biride elbette sudurki Bazı müslümanların Allahın verdiği aklın gücünü reddetmel eridir Allahın verdiği aklın önemiyle ilgili bir kaç örnek vermek istiyorum Osmanlı aklı sayesinde göçebe bir toplumdan Büyük bir İmparatorluğa ulaşmıştır Oğuzların kayı boyundan Orta-asya bozkırlarından gelerek Büyük bir şehir medeniyet i ve dünya devleti kurmuştur Bu sadece inanç ile değil aklın gücününde büyük etkisi vardır Bu konuyla ilgili başka bir örnek vermek gerekirse eğer Şu örneği vererek Allahın verdiği aklın gücünün önemini anlatalım Örneğin Hak Din ile batılın mücadelesinin olduğu dönemde Hz.İbrahim as Mekkede Kabede putları kırdığında Allahın verdiği aklı kullanara k müşriklere haykırmıştır Kabedeki o dönemdeki putlara inanan gafiller Putları ilahları yapan ve putları güçlü sayan acizler Putları kimin kırdığını Hz.İbrahim as'a sorduğunda Hz.İbrahim as büyük putu göstermiştir Putları teker teker kıran Hz.İbrahim as putun birini kırmamıştır Hz.İbrahim as elindeki baltayı kırmadan bıraktığı Büyük putun boynuna asmıştır ve putları bu büyük putun kırdığını Ve putları kırarken kullandığı baltanında Putları kıran büyük putun boynunda asılı kaldığını Müşriklere göstermiştir Müşrikler ise putların cansız varlıklar olduğunu Ve büyük putun diğer putları kıracak gücünün var olmadığını Putun bunu yapamayac ağını söylemişlerdir Hz.İbrahim as ise bunun üzerine müşriklere Putların cansız olduğuna ve güçlerinin olmadığına göre Niye bu cansız ve güçsüz putlara tapındıklarını sormuştur Müşriklerin verecek mantıklı bir cevabı olmadığı için Hz.İbrahim as'ın yanından uzaklaşmışlardır Ve Hz.İbrahim as' dan putları kırmasının sözde hesabını soramamışlardır Hz.İbrahim as işte burada Allahın verdiği aklını kullanmıştır Akıl hem Hz.İbrahim as'ın hayatını kurtarmıştır Hemde Allahın yüce dininin yayılmasını kolaylaştırmıştır Aklın kullanılmasının önemiyle ilgili Milyonlar ca örnek verilebil ir Örneğin Fatih Sultan Mehned Han İstanbulu fethederk en Yine Allahın verdiği aklını kullanmıştır ve Şahin toplarını döktürmüştür O dönemdeki Bizansın kalelerin i bu Şahin toplarıyla yıkmıştır Allahın verdiği aklını kullanmay an bir müslümanın Dünyada varlığını koruyabil mesi ve dinini yaşayabilmesi Ve islamiyet e sahip çıkabilmesi ve dinini yüceltebilmesi bazen zordur Allahın verdiği akıl olmadan vahyinde anlaşılması mümkün değildir Akıl baliğ olmayan kişiye namazın farz olmamasının nedenide budur Bazı müslümanların dünya ile bağlantısı sadece yemek içmektir Ve kılıyorsa namazını kılmak ve evliyse eşiyle cinsel yönden ilgilenme ktir Kısacası bazı müslümanların dünyası sadece bunlardan ibarettir Ancak bu doneleri ormandaki ağaçlar veya hayvanlar Daha genel olarak düşünülürse yaradanın yarattığı tüm canlılar kullanıyor Her türlü bitki veya hayvan türü bütün yaradılan mahlukat Zaten kendi lisanlarıyla Allahı zikrederl er ve yerler içerler elbette Ve onlarında kendileri ne göre elbette çoğalmaları için eşleride vardır Fakat çiçeklerin aklından ve çiçeklerdeki aklın tezahürü bilimden söz edemeyiz Çiçek veya hayvanın yaşayışını aklına fikrine bağlayamayız Çiçek veya hayvanın aklı ile ürettiği bilim ile teknoloji ile hayattadır diyemeyiz O halde demekki akıl denilen meleke Yaradılanların en şereflisi eşref-i mahluk olan insanlara kullanması için verilmiştir Ve gerektiğinde insan Allahın kendisine verdiği aklı kullanara k Çiçeklere veya hayvanlar a veya tüm dünyanın geneline hükmetmektedirler Fakat malesef akıl ve onun tezahürü bilim ve teknoloji ile bazı müslümanlar ilgilenme mektedirl er Aklı ile bazı yapabilec ekleri şeyleri yapmaktan vaz geçmişlerdir Yapanlard an hazır ürün olarak satın almaktadırlar Veya parçalar halinde satın alıp monte etmeye çalışmaktadırlar Yaşantılarını idame ettirmekt e kullandıkları her türlü ürünü satın aldıkları içinde Elbette herşeyi satın aldıkları gibi Aklınıda eşyayı üretenlerden mecburen satın almak zorunda kalmaktadırlar Elbette Allahın verdiği aklı kullanara k üretenler çalışanlar emek harcayanl ar Yine Allahın verdiği aklı kullanara k bilim ve teknoloji de ilerleyen ler Dünyaya Allahın verdiği akıl ile hükmetmektedirler Bunun sonucu olarakta müslümanlar aklı reddettiği için Aklını kullananl ara mağlup olmaktadırlar Ve müslümanlar hiç bir konuda çaba ve emek sarf etmeden Herşeyi kendileri nin değil , sadece Allahın yapmasını istemekte dirler Dua ederek Allahtan kendileri ne hazır halde indirilme sini istemekte dirler Zereden kürreye herşeyde bazı müslümanlar bu beklenti içindedirler Aklını kullananl arın insanlara verdiği zararlard anda Akıl kullanılarak kurtulmak yerine sadece dua ile kurtulmay a çalışmaktadırlar Fakat Allah neticede insanlara aklı kullanılması için vermiştir Ve Allah verdiği aklı kullanara k çalışana üretene ve emek harcayana yardım eder Ve insanlara her türlü doneyi ancak vesileler le teslim eder Bu vesileler de nesneler veya verdiği aklın tezahürü olarak bilim ve teknoloji iledir Bunuda yine insanın eliyle yine insanların vesilesiy le ulaştırır Allah yukarıdan elini uzatarak mamul halde maddeyi insanlara teslim etmez Allah c.c insanlarl a direkt muhatap olmaz Mutlaka arada aracılar ve vesileler vardır Bu inanç sahasındada böyledir veya nazariyat tada böyledir Peygamber imize Kuranı kerim vahiy yoluyla Cebrail as vasıtasıyla gelmiştir Kuran burada bir vesile olduğu gibi Aynı şekilde Cebrail as 'da bir vesiledir Kuran-ı kerim bir kitap olarak matbaada basılmış olarak gökten gelmemiştir Bu hakikatle rin algılanabilmesi içinde Mutlaka Allahın verdiği aklın kullanılması gerekmekt edir İslamiyete ait bir hükmün elde edilmesi içinde akıl gerekmekt edir Hüküm dört temel üzerine kuruluyor Kuran - Sünnet - İcma ve Kıyas Burada hakikate ulaşmak için Yine Allahın verdiği aklın kullanılması gerekmekt edir Nazariyat ta aynı şey gereklidi r yine Allahın verdiği aklın kullanılması gerekmekt edir Allahın verdiği aklı kullananl ar dünyada söz sahibi olmuşlardır Ve dünyaya insanlara ve müslümanlara hükmetmektedirler Bazı müslümanlar ise şiddetle aklın varlığını reddedere k Allahın verdiği aklı kullanmayı reddedere k Bu sarmaldan çıkmak için akıl dışında yollar keşfetmeyi deneyerek Çalışmadan üretmeden emek harcamada n Batıla galip gelmesi için Allahın yukarıdan elini uzatarak Ve Allahın vesileler kullanmad an bu sarmalı çözmesini beklemekt edirler Allah c.c mutlaka bu sarmalı çözer ve herşeyi çözecek kudreti vardır Ancak Allah c.c bunu çözerkende nasıl çözdüğünü Yine insanların anlayabil mesini nasip edecekse eğer Yine insanlar Allahın verdiği aklı kullanmal arıyla anlayabil irler Çünkü insan aklı cüzzidir ve cüzzi aklını kullanara k Külli aklın tezahürlerini yine Allahın verdiği akıl sayesinde anlayabil ir Fakat bazı müslümanlar Allahın verdiği aklı kullanmayı reddettiği için Ne islamiyet i anlayabil iyor ve yaşayabiliyor nede dünyayı anlayabil iyor Nede yaşadığı dünyadaki olumsuzlu kların sebebini ve çaresini anlayabil iyor Hiç bir emeği çabası olmadan herşeyin Allah tarafından üretilmesini istiyor Allahın verdiği aklı kullanmak yerine Sürekli Allahın mucizeler inin tezahürünü bekliyor Mucizeler i algılamak için ise yine Allahın verdiği aklın kullanılması gerektiğini bilmiyor Her ne sürci-lisan ettikse affola Herşeyi bilen yalnızca Allahtır ve duamız şudurki Rabbim bazı müslümanlara Allahın bildirdik lerini anlayacak akıl nasip eyle Allahın verdiği akılla bunu çözmek için ise Allahın verdiği aklı kullanmayı nasip eyle Selamün aleyküm AKIL VE İSLAMİYETİN KURTULUŞU FORUM MAVİSİYAHLIK İSTANBUL 2010 SALİH MEHMET REMZİOĞLU FİLLERİN EĞİTİM TEKNİĞİ FORUM ALACAKARA NLIKLAR İSTANBUL 2010 MEHMET NECATİ http://www.hatice-kubra.tr.gg FİLLERİN EĞİTİM TEKNİĞİ Fil avcıları tropik ormanlard a kamp kurarlar Filleri uzaktan önce sürekli takip ederler Fillerin geçtikleri yada geçmek zorunda oldukları yolları Önceden takip ederek belirlerl er Ve o yolların üzerinde çok derin çukurlar kazarlar Kazdıkları çukurların üzerlerini yaprak ve dallarla örterek Çukurları kamufle ederek görünmemesini sağlarlar Filler bu yol üzerindeki çukurları uzaktan göremezler Kamufle edildiği için yol üzerinde yaprak ve dal olarak görürler Ve üzerine basarak geçmeye çalıştıklarında Fil ağırlığıyla birlikte dalların üstüne bastığında Dallar kırılarak aşağısı çukur olduğu için Çukurun içine düşerler ve orada kalırlar Çukurun genişliği Filin çapı kadar olduğu için Fil ileriye veya geriye hareket edemez Sağa sola dönemez ve hareketsi z şekilde orada kalır Çukur derin olduğu içinde Fil yukarıya zıplayıp çıkamaz Fil kendisini n tuzağa düştüğünüde anlayamaz Dalların kırılmasının sebebini ise Dalların güçsüzlüğüne Kendi hacminin büyüklüğüne ve ağırlığına bağlayabilir Fil hatayı kendinde arar ve başına geleni bir türlü anlayamaz Bir kaç gün aç ve susuz kalan Fil güçsüzleşir Daha sonra Fil avcıları siyah elbise giyerek gelirler Ellerinde ki sopalarla Fili döverler ve giderler Ertesi gün yine siyah elbiseler iyle gelip tekrar Fili döverler İşkencede yaparlar ve Filin vücudunda yaralar oluşur Artık Fil siyah elbiseli insan gördüğünde dövüleceğini anlar Fakat çukurdan çıkamadığı için kendini koruyamaz Fil aç kalmıştır ve çaresizdir güçsüzdür Bir kaç gün boyunca siyah elbiseli adamlar Fili dövmeye devam ederler Daha sonra bu Fili döven siyah elbiseli adamlar Beyaz elbise giyerek tekrar Filin yanına gelirler Fil kendine yardım elini uzatacak birilerin i beklemekt edir Beyaz elbiseli adamlar yardım elini uzatırlar File Fili severler ve ona yiyecek verirler Filin yaralarını tedavi ederler Fil ise bu beyaz elbiseli insanlar kendine yiyecek verdiği için Ve fili severek yaralarını iyileştrdiği için Beyaz elbiseli insanların iyi insanlar olduğunu düşünür Beyaz elbiseli adamlar Fili açlıktan ve yaralarda n kurtardıktan sonra Fili çukurdan kurtardıkları zaman Fil onların dediğini yapar Fil beyaz adamların emrindedi r ve onların istekleri ni yerine getirir Beyaz adamlar eğer File bir insana saldırmasını istediğinde emir verir Beyaz adamın emrini duyan Fil Beyaza adamın saldırılmasını istediği insana emir gereği saldırır Fil saldırdığı insanın masum olduğunu düşünemez Beyaz adam saldır dediği için saldırmaktadır Çünkü Fil kendini döven Siyah elbiseli adamların Beyaz elbiseli adamlarla aynı kişler olduğunu bilemez Fil avcıları işte bu şekilde siyah elbise ile dövdükleri Fili Beyaz elbise giyerek iyileştirdiği için Fil beyaz elbiseli insanları sürekli kendi dostu olarak görür Ve File gerçeği anlatmanız mümkün değildir Ne yaparsanız yapın bir türlü anlatamaz sınız Beyaz elbiseli insanlarl a siyah elbiseli insanların aynı kişiler olduğunu Fil asla bilemeyec ektir Ve beyaz adamın emrini ve anlattıklarını dinleyece ktir Fil beyaz adamlara inanacaktır Çünkü Fil bir insan kadar zeki ve akıllı değildir Fili beyaz adamın emrini dinliyor diyerek Suçlayamayız Çünkü beyaz elbiseli adamlar Filin acılarını paylaşmışlardır Fil ile birlikte onun iyileşmesi için çabalamışlardır Fil elbette acılarını paylaşanlara minettardır Fil elbette acılarının yok olması için Kendiyle birlikyte iyi yönde mücadele eden beyaz adamları korur Fil hiç bir zaman beyaz adamlara saldırmaz Beyaz adamların emirlerin i dinler Beyaz adamların saldırdığı insanlara Fillerde beyaz adamları korumak için saldırır Filler eğer kendileri ne işkence edenlerin Beyaz elbiseli adamlar olduğunu anlayabil irse Fil avcılarının kimler olduğunu anlayabil irse İşte o zaman Fil avcıları yeni tuzakları Fillere kuramazla r Fakat Fillerin insanlar kadar aklı ve fikri yokturki Nereden bilecekle r ve anlayacak lar gerçekleri FİLLERİN EĞİTİM TEKNİĞİ FORUM ALACAKARA NLIKLAR İSTANBUL 2010 MEHMET NECATİ http://www.hatice-kubra.tr.gg |
52
İSLAM-GREEN34 FORUM ZİYARETÇİLERİNE AYRILAN BÖLÜM - SERBEST KONU VE METİN YAZILARI KÖŞESİ / İSLAM-GREEN34 FORUM ZİYARETÇİLERİNE AİT SERBEST KONU VE YAZILI METİNLER / İSLAM VE DÜNYASAL SERAMONİ
: Ocak 09, 2015, 04:43:53 ÖS
|
||
Başlatan admin - Son mesaj Gönderen: admin | ||
İSLAM VE DÜNYA http://ifsa.blogcu.com/acaba-neden-hep-muslumanlar-aci-cekiyor/3485201 Daha çekilmeden kıyamet kopartan bir film; Arap İsa (as)! Şu sıralarda mısır, Ürdün ve Suriye Hıristiyanları hop oturup hop kalkıyor. Yeri göğü birbirine katıyorlar… Efendim Muhammed Aziziye adlı Ürdünlü bir Yönetmen, Kuran’ın anlattığı İsa’yı filme çekiyormuş şu sıralar. Hiçbir hakaret, hiçbir saygısızlık falan da içermiyor… Ama bölge Hıristiyanları ‘aydını’ ile ‘dindarı’ ile birlik olmuş kıyamet koparıyorlar. Ortadoğulu Hıristiyanlar Birliği ile Mısırlı kiptiler ‘Sen bu filmi çekemesin” diyorlar “Çünkü İsa’nın çarmıha gerilmediği film akidemize saldırı amacı taşır” Muhammet Aziziye, “elbette bir çarmıh sahnesi olacak” diyor ama Hıristiyanları ikna edemiyor. Onlar “illa da Hz. İsa’nın çarmıha gerildiğini izleyici anlamalı. Sen bunu muğlâk bırakamazsın. Kuran’ın, ‘İsa asılmadı, onu astıklarını sandılar ama onlar da emin değiller. Aksine Allah Onu göğe çekti’ demesi bizi ilgilendi rmiyor” diyorlar… Mısır, filmi göstermeyeceğini açıkladı bile. Bahane de hazır. Mısır’da dini hususlar içeren filmlerin gösterime girip girmeyeceğine karar veren İslami Araştırmalar Birliği Genel Sekreterl iği’nin ‘senaryosunda peygamber lerin geçtiği filmlere izin vermeme’ yetkisi var. Onu kullanacağını deklare etmiş…. Aziziye de filmi çekmekte kararlı ama nerede nasıl çekeceği, filmi tamamlayıp tamamlaya mayacağı meçhul. Ortadoğulu Hıristiyanlar Birliği Mısır ve Ürdün’e baskı yapmakla kalmamış, filmin bir kısım sahneleri nin çekileceği Suriye’nin devlet Başkanına da ulaşmışlar. Beşar Esad’a yazdıkları mektupta filmin Suriye topraklarında çekimine izin verilmeme sini istemişler… Sizce dertleri ne bu Hıristiyanların? Çünkü Muhammed Aziziye’nin senaryosu Hz. İsa’ya hakaret içermiyor. Avrupalıların Hz. Muhammed (asv)’e yaptıkları gibi kötüleme veya ırz namus ve haysiyeti ne dil uzatma gibi bir kasıt taşımıyor. Sadece çarmıha geriliş sahnesind e, izleyicid e bir ‘istifham” yaratacak bur durum söz konusu.. Evet gerçekten biri asılıyor ama bu asılanan gerçekten Hz. İsa olup olmadığı muğlak kalıyor. Hepsi bu! Ama kopardıkları kıyamete bakılırsa zanneders iniz ki, Muhammed Aziziye, tanrılarının yetkisini elinden alıyor. Biliyorsu nuz, şurada burada, özellikle de Batı’da İslam’a, ve Özellikle Hz. Peygamber e yönelik, son derece adice, ahlaksızca ve insafsızca yakıştırmalar ve saldırılar olur. Ya sesimiz çıkmaz, ya da cahil cühela takımımız çıkıp ortalığı kırar döker. Yani maalesef hakkımızı savunmayı bile bilmiyoru z Müslümanlar olarak. Daha doğrusu, mukaddesl erimiz o kadar sahipsiz kalmış ki, ağlayanımız yok. Aydınımız kültür ve tarihimiz i, ulemamız dinimizi çekiştirip duruyorla r… İslam yurtları başsız! Ümmetin şirazesi dağılmış. Her kavim kendi ölüsüne ağlar durma gelmiş. Bir baş yok. Hilafet güya TBMM’nin manası altında ‘mündemiç’tir ama Türkiye devleti, İslam’a sahip çıkma fikrinden vebadan kaçar gibi uzak duruyor! Oysa Hz. Peygamber, İslam’ı bir binaya benzetmiş Müslümanları da onun tuğlaları gibi vasfetmiş. Her biri diğerini güçlendiren tuğlalar. Şimdi tarumar olmuşuz. Her bir halk, yine kendisind en olan zalimleri n zünnar ipiyle bağlanmış. Diğerine ileni uzatamıyor. Yarsına merhem, derdine çare olamıyor. Bu nasıl bir ilahi kahırdır ki, bir tek İslam yurdunda adil bir idare yok. Hiç birinin halkına ve insanlara saygısı yok. Girin Afganista n’dan ta Mağribe kadar, halkının gönül hoşluğu içinde yaşadığı bir yurt bulamazsınız. İslam beldeleri, mazlumların sığınabileceği yerler olmaktan çıkmış, zalimleri n cirit attığı eşkıyalık yurdu olmuş…Bizim zalimleri mizin yetmediği yerlerde ise İlahi kader, ta uzak diyarlard an ısmarlama zalimler getirip başımıza musallat etmiş… İşte Irak, İşte Afganista n, İşte Filistin. . Biz oturup İsrail’e kahır Amerika’ya beddua okuyoruz. Hiç birimiz şu hadiseler in altındaki ilahi maksadı düşünmüyoruz… Neden kader bizi bu zalimler eliyle cezalandırıyor diye merak etmiyoruz . İşte şu film etrafında kopartılan kavgayı öğrenince neden Cenab-ı Hakk’ın Hıristiyan ümmetine nusret ve hayat verdiğini bir kere daha anladım… Ve tabii Ali İmran suresi’nin 55. ayetini de… Ne diyordu ayette: "Ey İsa, doğrusu seni Ben vefat ettireceğim ve seni Kendime yükselteceğim, seni inkâr edenlerde n temizleye ceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim” Ayetin manası açık.. ‘Ey İsa, sana uyanları inkâra sapanların üzerine geçireceğim’ diyor. ‘İnkara sapanlar’ tabirine dikkat edin. Hz. İsa’nın salikleri bizim üstümüzde hükümran olmuşlarsa, inkâra sapanlar da biz oluyoruz demektir. Biz iyiyiz, Müslümanız demek, bizi kurtarmıyor. Adınızın Müslüman olması yetmiyor, vasıflarınızın ve sıfatlarınızın ‘kâfir’ olması halinde! Bugün kendi topraklarında zulme uğrayan herkes Batıya veya Amerika’ya sığınıyor. Neden? Çünkü yine varsa, hâlâ insanlık oralarda var. Bizde değil. Bizde, Taliban zulmü var, molla baskısı var, Vehhabi şeraiti var, Baas rejimleri var, Kemalist despotizm var ve müstemleke laikçiliği var ve bol miktarda gözyaşı var, ihtilaf var kahır var. Ve tabii cehalet, fukaralık ve tefrika var.… Neden mi? İşte bir hadis (mealen): Peygamber efendimiz şöyle buyurur: -“Bir gün gelir, diğer milletler benim ümmetimin üstüne, sinekleri n leşlere üşüştüğü gibi üşüşürler…” yanında oturan sahabe sorar: -Neden ya Rasulalla h. Senin ümmetin o gün çok mu az olacak? Cevap verir: -Hayır! -Peki nasıl olur ya Rasulalla h. (Yani ümmetin bu kadar çokken nasıl bu zilleti kabul edebilirl er?). Gül yüzlü gül peygamber cevap verer: - Onların yüreklerini vehen kaplamış olacak! -Vehen nedir ey Allahın elçisi? Vehen yüreklere çöreklenmiş hayat ve dünya hırsıdır. (O, onlardan izzeti yok etmiştir…) Bir anekdot daha aktararak yazıma son vereyim: İzak Şamir’e derler ki, “Kur’an’ın İsra Suresi’nde İsrailoğullarının uğrayacağı feci akibet haber veriliyor . Biliyor musun?” Şamir “evet” der ve ekler: -Ama ne siz o Müslümanlarısınız, ne de henüz biz o Yahudiler iz! Ne güzel cevap! Şu anekdot, uydurma bile olsa halimizi ne güzel anlatıyor değil mi? Biz o Müslümanlar değiliz! Yoksa her yerde acı çeken biz mi olurduk! /M. Ali BULUT d=142699" target="_blank">http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_i d=142699 . |
53
İSLAM-GREEN34 FORUM ZİYARETÇİLERİNE AYRILAN BÖLÜM - SERBEST KONU VE METİN YAZILARI KÖŞESİ / İSLAM-GREEN34 FORUM ZİYARETÇİLERİNE AİT SERBEST KONU VE YAZILI METİNLER / ANTİSİYONİZM - KONU İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
: Ocak 09, 2015, 04:41:51 ÖS
|
||
Başlatan admin - Son mesaj Gönderen: admin | ||
ANTİSİYONİZM http://www.haber10.com/makale/5741 Haber10 yazarlarından Peren Birsaygılı, Merkezler i Amerika Brooklyn de olan [ http://www.jewsagainstzionism.com] anti-siyonist Yahudiler in öndegelen isimlerin den Y. Cohen'le 07.01.200 7 tarihinde Siyonizm, Yahudilik ve kendi amaçlarına dair bir söyleşi yapmıştı. Politik bir algı ile değil de dini inanışları gereği siyonist İsrail devletini n tüm politikal arına ve aslında bölgede bir devlet fikrine tamamen karşı çıkan bu grubun zaman zaman protesto gösterileri ekranlara yansıyor, ancak tahmin edileceği üzere medya destekler i hiç yok . Filistin'e olan saldırılarda bir çok kereler müslümanlarla kol kola yürüyüşler yaptılar . Uluslarar ası Yahudi topluluğu içindeki çelişkileri de ortaya koyan bu ilginç söyleşiyi Gazze katliamı vesilesiy le, tekrar ilginize sunuyoruz: haber10 İSRAİL DEVLETİNE KARŞIYIZ ÇÜNKÜ ; BİZLER GERÇEK YAHUDİLERİZ … Bay Cohen , öncelikle, bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. İnanıyoruz ki, bu röportaj Türk halkının ilgisini çekecek ve ayrıca bizim içinde yararlı olacaktır. Peren Birsaygılı Faaliyetl eriniz hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Organizas yonunuzun temel amacı nedir? Y.Cohen: Organizas yonumuz adı “Siyonizm’e Muhalif Gerçek Tevrat Yahudiler i” ve bizler iki temel amaç güdüyoruz: 1) Hedefimiz Diaspora’ya ilişkin Gerçek Tevrat görüşünü, kefareti ve İsrail Devleti’ni bundan bihaber olan Yahudiler e tebliğ etmek olmakla beraber inancımız, Sabatikal Milad’ın 69. yılında (Shemittah’a göre yaratılıştan 3829 yıl sonra) Kudüs’teki--420 yıl boyunca ayakta kalmış—(ikinci) tapınağın yıkılmasından bu yana çeşitli uluslar içinde sürgünde olan Yahudiler in Tanrı, Mesih’i gönderene kadar sürgünde yaşamaya devam etmekle mükellef olduklarıdır. Sürgün (Diaspora), Kutsal (Vaad Edilmiş) Topraklar’a ilişkin herhangi bir hak iddia etmememiz ya da (o topraklar üzerinde) herhangi bir siyasi egemenliğe kalkışmamamız inancımızın en önemli gereğidir. Bizim inancımızda Yahudiler in herhangi bir ulus ile savaşa kalkışması haramdır. Mesih, mucizeler ortaya koyan, tüm Yahudiler i Tevrat’a sadık kalmaya davet eden ve bir Mesih olarak meşruiyeti tüm insanlar tarafından kabul edilecek bir peygamber olacaktır. Üstelik, Mesih geldiğinde, diğer milletler in (topraklarının) fethedilm esi ve (topraklarından) sürülmesi diye bir şey de olmayacak tır. Tüm milletler birbirler iyle ve Yahudi milletiyl e barış içinde yaşayacaklar; Yahudi milleti kendi atalarından yadigar topraklar a kavuşturulacak ve Mesih onların kralı olacaktır. Yahudiler e düşen görev, yalnızca beklemek ve hiçbir siyasi ya da askeri faaliyet içinde bulunmama ktır. Bu, sırf bize ait olan bir inanç değidir; her yer ( ve zamandaki) Yahudiler in daimi inancı olagelmiştir. Sadece son zamanlard a, Siyonistl erin girişimleri vasıtasıyla, Yahudiler e bu inançları unutturul maya başlamıştır. Biz, sitemiz (jewsagain stzionism .com), dağıttığımız basılı kitapçık, broşür ve yayınladığımız kitaplar ile Yahudiler e ulaşıyoruz. Halihazırda sitemizde bulundurd uğumuz Siyonizm’e ilişkin varolan kitaplara ilaveten, bize ait olan bazı kitapları da yayınlamaktayız. Siyonistl erin nerede yanlış yaptıklarına odaklanan ve hakiki manada ortaya koyan Tevrat üzerine İngilizce bir tefsir çok yakın bir zamanda çıkacak. Ayrıca, Siyonistl erin neden hatalı olduklarını ortaya koyan İncil, Talmud ve Haham öğretilerini muhteva eden yazmalar içindeki kaynakları ayrıntılı olarak ele alan 500 sayfalık İbranice bir kitabı da tamamladık. Umuyoruz ki, bu kitabı ingilizce ye de çevireceğiz. Umudumuz ve hedefimiz, tüm Yahudiler in, Siyonizm’in Tevrat ve öğretilerine muhalif olduğunun farkına varıp pişman olmaları ve neticesin de, İsrail Devleti’ni hükümsüz kılıp barış içinde sürgünde yaşamalarıdır. Bu, sadece Yahudi ve Yahudi olmayan hayatları korumakla kalmayaca k, bununla beraber bizim için fevkalade önemi haiz Tevrat hükümlerine riayet etmek demek olacak. Yahudi milleti birdir.He pimiz birbirimi ze karşı sorumlulu k hissediyo ruz ve bu yüzden, sadece bizim Tevrat’a sadık kalmamız bizi memnun etmez; biz, her yerdeki Yahudiler in bunu yapmasını arzu ediyoruz. Organizas yonumuz Yahudi olmayan dünyaya da ulaşmaya da gayret ediyor. Siyonist devlet (İsrail) tüm dünya Yahudiliğini temsil ettiğini iddia ettiği ve bu Siyonist devlete karşı olan bir çok insan netice olarak müştereken Yahudiler den nefret etmeye başladığı için, biz, Siyonizm’in Yahudilik (Judaizm) demek olmadığını dünyaya izah etmeye çalışıyoruz. Siyonizm, Yahudilik inancından kökten bir kopuş hareketid ir. Biz, kimsenin Yahudiler i, özellikle dindar Yahudiler i İsrail Devleti’nin yaptıkları yüzünden suçlamasını istemiyor uz. Siyonist politikal ar ve İsrail Devleti’ne muhalif Yahudiler tarafından kurulan kaç organizas yon var ve sözü geçen organizas yon ya da gruplar ne zamandan beri faaliyetl erini sürdürmektedirler? Y.Cohen: Anti-siyonist ornanizas yonlar hakkında konuşmadan önce, bazı demografi k göstergeler vermeme müsaade edin; çünkü bir çok anti-siyonist Yahudi herhangi bir organize grubun parçası değildir. Bu gün, İsrail Devleti’nde yaklaşık 5 000.000 yahudi yaşıyor, ki bu nüfusun yaklaşık %20’si Tevrat hükümlerine sadıktır. Oysa, bunların çoğu biraz cahillerd ir ve Tevrat hükümlerinin tahrif edilmiş yorumlarına bağlıdırlar. Bu sebeple, (İsrail Devleti) sınırlarının her parçasına elde tutmayı ve bunun için savaşmayı savunan “dindar” Yahudiler olduğunu duyabiliy orsunuz. (İsrail) nüfusunun yaklaşık %10’u “hareidim”; yani Tevrat hükümlerinin gerçek tefsirini takip eden daha sağlam dindarlar dır. Bu insanlar, ‘Mesih gelmeden önce herhangi bir Yahudi devletini n kurulmasının bir günah ve vahim bir hata olduğu’na ilişkin inançlarımızı paylaşıyorlar. Amerika, İngiltere, Belçika ve başka toplulukl arda muhtemele n 500.000 hareidim daha var. Nitekim, genel olarak dünyada yaklaşık 1.000.000 siyonist olmayan Yahudi var. Bunlar arasında, Siyonist ideolojiy e karşı açık muhalefet ve mücadeleyi savunan yaklaşık 150.000 kişilik daha küçük bir grup vardır. Bu, Satmar, Munkacz, Stolin, the Brisker schools of Talmudic study ve Siyonist kolonizas yon başlamadan önce 1800’lerde ‘Eski Şehir’ (Kudüs)’de yaşamış toplulukt an gelen dindar Kudüs Yahudiler i olan the Eidah Haredis toplulukl arını ihtiva ediyor. Bu son 150.000 grup, daha genel bakımdan tüm Siyonist olmayan Yahudiler i temsil etmemize rağmen, bizim organizas yonumuzun görüşlerini temsil ediyor. Çok yakın işbirliği içinde olduğumuz Satmar hakkında bir kaç söz etmek gerekirse: “Satmar” adı, bizim muhterem önderimiz Haham Yoel Teitelbau m’un (1887-1979) II.Dünya Savaşı’ndan önce haham olduğu Macarista n’daki bir şehirden geliyor. II.Dünya Savaşı’ndan sonra Newyork’a yerleşti ve etrafında kendi okul ağı ve sinagogla rı ile geniş bir taraftar topluluğu kurdu. O, büyük bir bilge, yazar ve karizmati k bir kişilik idi ve tüm gayretini Siyonizm ile savaşa vakfetti. O’nun yazdığı her kitapta dinleyici lerine bir devlet kurmanın Yahudi kanunlarının korkunç bir ihlali olduğunu ve Yahudi halkına hiçbir fayda getirmeye ceğini; sadece onların durumlarını psikoloji k ve ruhsal olarak daha kötüleştireceğini göstermeye gayret etmiştir. Ayrıntılı bir Siyonizm tanımı verebilir misiniz? Kökleri neye dayanıyor? Kabul edersiniz ki, Masonluk ya da Siyonizm’i, Yahudilik ile özdeşleştiren bir çok insan var. Bunun hakkında, Tevrat ve Talmud’a referansl a neler söylemek istersini z? Y.Cohen: Örgütlü anti-siyonizm’e gelince, zaten T.Herlz zamanında Avrupa Hahamları Siyonist plana karşı net bir duruş sergilemişlerdi. Siyonizme muhalif Hahamlar’dan Ohr Layeshari m adlı mektuplar derlemesi 1900 yılında basılmıştı ve daha sonra, Daas Harabanim ve Tikun Olam adlı bunlarla emsal iki kitap daha çıktı. Ortodoks Yahudi organizas yon Agudath İsrail 1909’da kuruldu ve amaçlarından biri Siyonizm ile savaş idi. Bununla birlikte, Agudath İsrail daha sonra o kadar büyüdü ve çok geniş bir Yahudi yelpazesi ni o derece kuşatıcı oldu ki, git gide –Filistin’in kolonileştirilmesi vb. ile --Siyonist plana meyletmey e başladılar ve bu yüzden dindar Yahudiler Agudath’tan uzak durdular. The Eidah Chareidis of Jerusalem üyelerinin bir çoğu 1930 ve 40’lar da--1945’teki belirleyi ci oy ile-- Agudath’tan ayrıldılar. 1949’da İsrail Devleti ilk seçimini düzenlediğinde, Agudaht’ın müsaade etmesine rağmen, Eidah’ın üyelerine seçime katılmayı yasaklayınca bölünme derinleşmiş oldu. Eidah’ın anti-siyonist ideologla rı,”Şehir Muhafızları” anlamında gelen Neturei Karta olarak tanınmaya başladılar. Karta’nın bu gün Birleşik Devletler ve İngiltere’de şubeleri vardır ve kendi web sitesi (nkusa.org) ile faaliyet sürdürmektedir. Aynı zamanda, Amerika’da 50, 60, ve 70’li yıllar süresince Haham Teitelbau m vaaz verdi ve Siyonisle r ve onların devleti (İsrail) karşı yazılar yazdı. 1979’da ölümünden sonra, bu iş devam ettirilem dei; ama O, takipçileri üzerinde iz bıraktı. O, Newyork’ta siyonistl ere karşı toplantılar düzenlemeye devam eden Birleşik Devletler ve Kanada Merkezi Hahamlar Konseyi’ni kurdu. Ayrıca, Satmar topluluğu, İsrail hükümetinden para kabul etmeyi reddetmel eri için kutsal topraklar daki okulları desteklem ek için milyonlar ca dolar göndermeye devam etti. Halihazırdaki yeni teknoloji’den faydalana rak son 10 yıl içinde Satmar aktivistl eri, kamuoyuna ulaşmak ve eğitme vasıtası olarak, “Siyonizm’e Muhalif Gerçek Tevrat Yahudiler i” ni kurdular. Siyonizm, Judaizm’i geri plana iten Yahudiler tarafından kurulmuş bir hareket idi. Herzl gibi onların bazıları, çeşitli ülkelerde yaşayan Yahudiler in maruz kaldığı zulme bir çözüm bulmayı amaç ediniyord u. Rus Yahudiler i “aydınlanma” hareketi üyeleri gibi başkaları, eski dini terk edip yeni bir vatanda yeni bir dil konuşan yeni bir ulus kurarak, Yahudi halkını ıslah etmekle daha fazla ilgili idiler. Buna karşın, diğerleri Marks ve onun sosyalist prensiple rinin takipçileri idi. Her halükarda, Yahudiler in eski vatanı Filistin üzerine ırkçı hevesleri ni odakladıkları gerçeğinin farkında olamadıkları sürece, tüm bu gruplar muhtemele n halihazırdaki Yahudi halkının şevk ve heyecanını kazanmayı başaramayacaklardır. Yahudi dini kutsal topraklar daki eski zamanlar üzerine bir çok vurgu yapar: Biz, dualarımızda tapınak adaklarını anarız; Tevrat’ın bir çok emri sadece orada ifa edilebili r ve biz sürekli olarak, o zaman geldiğinde Yahudiler in yine kutsal topraklar da yaşayacağı Mesih’in gelişi için umut besliyor ve dua ediyoruz. Bunun için, Siyonizm’in Yahudi halkın en hassas noktasından vurmasına ve bir çoğunun, dindar olanlarının bile, Siyonistl ere katılmasına şaşırtıcı değildir. Bu Yahudiler cahildile r ve beklentis i içinde olduğumuz şeyin, tanrı ve Mesih’in kefareti-- ki o zaman tüm insanlık huzur ve barış içinde olacak-- olduğunu idrak edemedile r. Biz, herhangi bir ülkenin fethedilm esi beklentis i içinde değiliz ;zira Yahudiler e başka halklarla savaşa kalkışmak kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Sorunun parçası, --ve burada’ siyonistl erin hedefleri ve fiilen varılan nokta arasındaki farka ilişkin sorunuzu atlıyorum-- Siyonistl erin ilk yıllarda projeleri hakkında çok toy oldukları idi. Onlar, Filistin’e göç edip bir devlet kurarlars a hiç kimsenin aldırış etmeyeceğini sanıyorlardı. Orada öteden beri yaşayan başka bir halk olduğunu idrak edemedile r. Bu toyluk, dindar Yahudi dünyası için de geçerli idi ve bu yüzden Filistin’ yerleşen bazı dindar Yahudiler kendileri ni Filistin’e karşı bir savaş açmış olarak görmediler. Seküler Siyonistl er nihayetin de şiddetli bir başkaldırı ile yüzleşecekleri gerçeğinin farkına vardıklarında, zaten iş işten geçmişti ve silahlanm aya başlayıp savaşa hazırlandılar. Bu, bazı dindar anti-siyonist toplulukl arı şaşırttı; çünkü onlardan bazıları topraklar a yerleşmeyi desteklem elerine rağmen, hiçbiri savaşa teşebbüs etmeyi desteklem iyorlardı. Fakat, şu gerçektir ki, İsrail Devleti’nin kurulması ve onun kanlı tarihi boyunca bazı “dindar Siyonistl er” olmuştur. Bu insanlar Judaizm ile Siyonizm’i nasıl bağdaştırabilir? Bu sorunun iki parçalı bir cevabı vardır ve insan ve gruba bağlı olarak muhtelif dereceler de ikisi de gerçektir. 1) Biz, bu gün Tevrat’a inanan ve amel eden bununla birlikte, farklı bir ideolojiy i de desteklem ek isteyen bir çok Ortodoks Yahudi grup gözlemliyoruz. Bu insanlar, Tevrat’ı alacak ve kendi ajandalarına uydurana dek çarpıtacaklar. Örneğin, Evrim Teorisine inanan Yahudiler Genesis Kitabı’nı açacak ve onu kendi görüşlerine uyacak şekilde yorumlaya caklar. Yahudi feministl er, Yahudi kanunlarına riayet edecek ve aynı zamanda modern zamana uymak için değişiklikler yapacakla r: Sinagogda ibadetler i yürütmeleri gibi… Burada da dindar Siyonizm, melez bir ideolojid ir: Seküler düşüncelerde kaynak bulan ve aynı zamanda Tevrat’a itaati muhafaza eden Siyonizm doktrinin e inanma teşebbüsü. Ajandaları bu olduğu için, klasik metinlere bu zihin dünyası ile yaklaşırlar (yararlı bir doz cahillik). Talmud’a aşina olan bir kimse bilir ki, hemen hemen her alanda sözleri yanlış yorumlama yolları ve vasıtaları vardır. Talmud’un kendisi (Eiruvin13 b) der ki: Bir bilge vardı, ki ölmüş bir kertenkel e’nin (Gerçekte Tevrat açıkça temiz olmadığını söylerken) ritüel olarak temiz olduğuna ilişkin 150 sebep öne sürebiliyordu. Bu dindar Siyonist liderleri n gerçeğidir. Bununla birlikte, takipçileri genel olarak metin ve kaynaklar hakkında hiçbir şey bilmez ve sadece onların açtığı yolda ilerlerle r. 2) Cevabın ikinci parçası, siyonizmi n, Judaizm açısından önemli olan belli konulara darbe vurmasıdır ve dikkatli düşünmeksizin bir kimse onu gerçek Judaizm ile karıştırabilir. Yahudiler, gerçekte, bir gün sürgünden dönmeyi ve Filistin’e yerleşme beklentis i içindedirler. Bununla birlikte, bu, siyasi ya da askeri bir hareket ile değil, tanrı’nın inayetiyl e olacaktır. Judaizm, tarihin şekillenmesinde tanrının iradesini görmeye önem atfetmekt edir. Nitekim, Siyonistl er, devletin (İsrail) kurulmasına vesile olan tüm olayların aslında tanrının tarihe yön vermesi olduğunu söyleyeceklerdir. Bununla birlikte, biliyoruz ki tanrı bazen günahkarlara başarı ihsan eder, ama böyle bir başarı haklılıklarına bir delili değildir. Tevrat ve Talmud’ta İsrail topraklarını öven, gerçekte bizi sürgünde olmaya yükümlü kıldığı halde, bir devlet kurmaya yönelik yanlış yol gösterecek bir çok malzeme vardır. Web sitemizde, ziyaretçi yorumları, sorular ve cevaplar başlıklarından teşkil ‘hakkımızda’ denen bir bölüm vardır. Orada, insanların Siyonizm’i müdafaa etmek için yazdıkları bazı yazıları ve bizim onlara verdiğimiz cevapları görebilirsiniz. Anti-Semitizm nedir? Sizce bu Yahudi düşmanı mı olmaktır ? Peki Madem ki Arap ulusları da Nuh Peygamber’in en büyük torunu Şem (Shem)’in soyundan gelmektel er, onlar da Semitik değil midir ? Y.Cohen: Anti-Semitizm nispeten son zamanlard a--son 200 yıl içinde—Yahudi düşmanlığı ve zulmüne ilişkin eski bir fenomen dolayısıyla uydurulmuş bir terimdir. Exodus kitabı’nı okursanız, Yahudiler in zulme maruz kaldıklarını ve Mısır’da köleleştirildiklerini göreceksiniz. Pers imparator u Ahasuerus’un danışmanı Haman, tüm Yahudiler i öldürmeyi planlıyordu. Suriyeli Grek kral Antiochus Epiphanes Yahudi hükümlerini gözetenlere karşı emirler çıkardı. Hristiyan lık muktedir bir dünya gücü olduktan sonra, anti-semitizm için yeni bir gerekçe yaratıldı; Yahudiler onların Mesihleri ni reddetmek le ve O’nu öldürmekle suçlandılar. Avrupa Yahudiler i Haçlı Seferleri’nden çok zarar gördüler; Engizisyo n ve başka bir çok katliam Hristiyan liderler tarafından tahrik edildi. Yahudi nefretini n en vahim ve en yakın zamandaki tezahürü, elbette Nazilerin Polonya, Rusya, Macarista n ve tüm doğu Avrupa ülkelerindeki yaklaşık 6.000.000 yahudiyi katletmes i idi. Terim’in makul olmadığı konusunda haklısınız; çünkü Semitler hakikatte Şem (Shem) soyundan gelen tüm insanları ihtiva ediyor. Aynı manada, İbrani (Hebrew) terimi de hatalıdır; çünkü bu, Şem’in büyük torunu Eber’in bütün soyunu ima eder. Dil’in tabiatı böyledir; sözler gelişir ve yeni anlamlar kazanır. Son zamanlard a Siyonistl er anti-semitizm suçlamasını muhalifle rini bastırmaya çalışmak için istismar ediyor ve biz bunun yanlış olduğuna inanıyoruz. Siyonistl er ve Filistinl iler arasındaki çatışma, din ya da ırklara ilişkin bir çatışma değil, siyasi ya da askeri bir çatışmadır ve bir insan sırf Filistinl iler yanında saf tutması yüzünden Yahudiler e karşı olmaz. Anti-Semitizm, İsrail Devleti’ne muhalefet nedeni değildir; fakat kesinlikl e bir sonuçtur. Yani, devlete muhalefet leri yüzünden bir çok insan kesin olarak anti-semitik olmuştur. Bu, onların hatalı bir şekilde devlet, onun hedefleri ve faaliyetl erini Yahudi halkı ile özdeşleştirmeleri yüzündendir. Fakat bu hal, hakikat’ten daha fazla uzak olamazdı. Tevrat ve Talmud’u tetkik eden ve emirlerin e riayet eden Asli Yahudiler devlete karşıdır ve onun faaliyetl erinde hiçbir şekilde yer almamışlardır. Bu yüzden, bu zamanda bizim organizas yonumuzun çalışmaları çok önemlidir. Biz, Judaizm ve Siyonizm arasındaki farklar hakkında insanları eğiterek, anti-semitizm’in tehlikeli gelişimini önlemekteyiz. Modern siyasi siyonizm’in 19.yüzyılın sonlarında ortaya çıkışını bir başlagıç olarak kabul edersek-- ki İlk Siyonist Kongre Theodor Hersl tarafından 1897’de Basel’de düzenlendi—ulaşılan arzu edilmiş hedef ve sonuçları arasında ne gibi farklar vardır? İsrail Devleti’nin, kimilerin in dediği gibi, “demir duvar arkasında” bir devlet olduğunu düşünüyor musunuz? Y.Cohen: Siyonizm’in asli hedefleri ve sonuçları arasındaki farkı soruyorsu nuz. Farklar çok çarpıcıdır. Gerçek Siyonistl er Yahudiliği zulüm ve tehlikede n korumayı amaç edinmişlerdi; fakat yarattıkları ülke bu gün Yahudiler in yaşaması için çok tehlikeli bir yere dönüşmüştür. Onlar Yahudi hayatlarını kurtarmayı istediler, fakat devleti ayakta tutmak onlara 28.000’i aşkın Yahudi hayatına mal oldu. Bu, hiç kimsenin tanrı’ya aklı ile üstün gelemeyec eğine olan inancımıza ilişkin bir kanıttır ve tanrı bizden sürgünde kalmamızı istiyorsa, biz kendi faaliyetl erimizle sürgünü sona erdirerek halihazırdaki durumumuz u iyileştirme çabasına giremeyiz ve girmemeli yiz. Biz tanrı’nın hükmünü beklemek zorundayız. Diğer önemli fark, gerçek Siyonistl erin, yahudiler için seküler bir vekalet yaratmayı istemeler idir. Tevrat’a uymak yerine, Yahudiler şimdi kendi topraklarında yaşıyor, İbranice konuşuyorlar ve bu, kendileri ni Yahudi olarak farz etmeleri için kafi geliyor. Onlar, bir vatana ve dile sahip olduklarından bu yana, dünyada her günahı işlediler. Bu, onların vizyonu idi ve maalesef onu uygulamay a sokmak için bir çok şeyi seferber ettiler. Fakat, Yahudi tarihinde ki hüküm, Tevrat’a muhalif ideolojil erin tükenip ortadan kalktığına yöneliktir. Dindar bir Yahudi, çocuklarının ve torunlarının hepsinin dindar Yahudiler olmalarını gözetir; fakat seküler Yahudi bunu önemsemez ve bu sebeple, onun torunları çoğu kez yahu olamayaca ktır, ya da olsalar bile, onun ideolojis ini taşımayacaklardır. Nitekim, seküler bir ideoloji olarak Siyonizm hükmünü yitirmekt edir. Tevrat’a inanan Yahudiler, onlara Tevrat tarafından vaad edilmiş bir vatan için savaşmaktan bıkmışlardır. Adeta bundan vazgeçmeye hazırdırlar. Bu gün, haklarında endişe etmemiz gereken dindar Siyonistl erdir. Ulaşmaya ve eğitmeye gayret sarf ettiğimiz kişiler onlardır. Onlar zaten Tevrat’a inanıyorlar ve bu sadece Tevrat’ın gerçekte ne dediğini onlara gösterme meselesid ir. Biz Müslümanlar , 2.Dünya Savaşı esnasında Naziler tarafından öldürülen insanları saygıyla anıyoruz. 2.Dünya Savaşı süresince, Nazilerin” Yahudi Sorununun Nihayi Çözümü” olarak adlandırdığı bir çok soykırım kurbanı olduğunu ve başka azınlık üyelerininde soykırımda can verdikler ini çok iyi biliyoruz . Peki sizce soykırımdan kim sorumludu r? Trajik sonuçlara yol açan soykırım hadisesin deki Siyonistl erin oynadığı anahtar rolü açıklayabilir misiniz? Sizin araştırmalarınıza göre, Siyonist planın bir parçası olarak kaç Yahudi kurban edildi? Y.Cohen: Soykırım’dan kim sorumlu idi? Hitler ve Nazi’ler. Hitler, herhangi bir bedel ya da rüşvet karşılığında, Yahudi soykırımından vazgeçmeye razı değildi. O’nun, önemli kaynakları ve insan gücünü Yahudiler i katletmek için dağıtması ve Rus Yahudiler ini katletme amacıyla zamanından önce Rusya’ya saldırması yüzünden, savaşı kaybetmes i dahi tartışılabilir. Generalle ri, o’na tren ve ikmal malzemele rini cephede kullanmak için yalvarmışlardı; fakat o, trenlerin Yahudiler i ölüm kampına taşınması için kullanılması emretmişti. Diğer Nazi subayları da programla mutabık idi, fakat program hakkında pek de iradeli sayılmazlardı ve rüşvetle ayartılabiliyorlardı. Örneğin; SS subayı Wisliceny, Slovakyalı Yahudiler den sorumlu idi ve Haham Michael Weissmand el, savaş boyunca Yahudiler i dışlamaması için ona sürekli olarak rüşvet verebiliy ordu. Nihayet, 1944 sonbaharında rüşvet vermeye devam etmeye muktedir olamadı ve Slovak Yahudiler inin hepsi Auschwitz’e götürüldü. O’nun diğer subaylara rüşvet verme ve daha bir çok insanı kurtarma planları vardı; fakat Siyonistl er o’na para göndermeyi reddettil er. Macar Yahudiler i sorumluluğuna atanan Eichman, siyonistl erden alacağı bir rüşvet için onların tümünü ( yaklaşık 800.000 ) öldürmemeye karar verdi. Eichman, Joel Brand adlı bir yahudiyi temsilci olarak İstanbul’daki Siyonist liderliğe onlardan “ kan karşılığı kamyonlar” istemesi için gönderdi. Macar Yahudiler i bin ton çay, bin ton kahve ve on bin kamyon karşılığında öldürülmeyeceklerdi. Fakat Moshe Sharet, Yitzchok Greenbaum ve Siyonist ajansın diğer liderleri, bu Yahudiler i kurtarmak için herhangi bir çabaya destek vermenin arzu edilir olmayacağına karar verdiler; çünkü bu, onların İngiliz müttefiklerini gücendirebilir ve kutsal topraklar da bir Yahudi devleti kurma planlarına engel olabilirl erdi. Bu yüzden, Brand’ın misyonunu saklamaya karar verdiler; onu Türkiye Suriye sınırı boyunca ayarttılar; İngilizler, onu Mısır’da hapse attılar ve orada elindeki teslim edilmemiş mesajı ile üç ay süresince, tüm Macar Yahudiler i yakılıncaya kadar, kederden bitip tükendi. Genel olarak, Siyonistl er, başka yerlere götürerek Yahudiler in hayatını kurtarabi lecekken, esas olarak Filistin’e göç ile ilgili idiler. O zamanın büyük Yahudi organizas yonlarını kontrol ediyorlar dı ve büyük miktarlar da paralar emirlerin e amade idi. Siyonistl er, bir devlet için çalışarak, Yahudiler i korumaya gayret ettikleri ni ve II.Dünya Savaşı’ndan önce bir devletler i olsaydı, hepsini kurtarabi lecekleri ni iddia ediyorlar . Fakat, hakikat bunun aksidir: Bir devlet için çalışarak, yerel Filistin halkını çileden çıkardılar. Filistinl ilerin öfkelenmesini istemeyen İngilizler, Yahudi göçüne sert bir şekilde sınırlama getirdile r. Eğer Yahudiler in ırkçı hevesleri olmasaydı, ayaklanma ve şiddet olmayacak tı ve İngilizler, kesinlikl e daha fazla yahudinin Filistin’e göç etmesine müsaade edecekler di. Peki siz Bay Cohen İsrail’deki genç Yahudi neslin, İsrail hükümetinin uyguladığı politikal ar yüzünden, Tevrat prensiple rinden uzak büyüdüğünü düşünüyor musunuz? Y.Cohen: Genç nesil Tevrat’tan uzak mı yetişiyor? Bunun, çok daha uzun bir zaman önce, İsrail Devleti’nin kuruluşunun ilk yıllarında olduğunu düşünüyorum. Avrupalı Yahudi Siyonistl er İsrail Devleti’nin kurulmasından çok önce sırtlarını zaten Tevrat’a dönmüşlerdi ve İsrail devleti Sifardik (Sephardic; İspanya, Portekiz ve Kuzey Afrika’dan gelen) Yahudiler’e kapılarını açtığında, bu Yahudi evladın Tevrat eğitimi almamış ve mümkün olduğu ölçüde seküler yetişmiş olmalarını temin ediyorlar dı. Günümüzde, bu mücadele bitmiştir; seküler Siyonizm çöküş içindedir ve İsrail devleti’ndeki bir çok Yahudi Tevrat’a dönmektedir. Şu an, Tevrat Yahudiler ini eğitmek ve onlara Siyonizm’in Tevrat’a muhalif olduğunu göstermek bir zorunlulu k olmuştur. Bu gün, biliyoruz ki İsrail Devleti’nin uygulamak ta olduğu soykırımdan endişe duyuyorsu nuz. Filistinl i dini temsilcil er ve Filistin hükümet temsilcil eri ile ilişkileriniz nasıl? Filistin, acımasız batı emperyali zmi ve Siyonizm ile olan mücadelesinde yalnız mıdır? Y.Cohen: Filistin hükümeti ile ilişkilerimizi soruyorsu nuz. Aslında biz, siyasi değil, dini bir organizas yonuz ve hiçbir siyasi ilişki içinde değiliz. Biz, Filistinl ilere ulaşmaya, onlara sempatiyl e baktığımızı ve şiddetle İsrail’in onları maruz bıraktığı zulme karşı olduğumuzu bilmeleri ni temine çalışıyoruz. Daha çok müslümana ulaşmayı ve her iki tarafın, Judaizm ve İslamiyet’in güzel ve barışçıl doktrinle r olduğunu, bunun yanı sıra şiddet ve savaşın, kendi dinlerini suistimal eden ya da yanlış yorumlaya n insanlar yüzünden ortaya çıktığını idrak etmeleri için bir tür diyalog sürdürmeyi arzu ediyoruz. Bu yüzden bize, İslam dünyası’nda bunu ifade etme fırsatı verdiğiniz için memnunuz. Bu, bizi Amerika’nın Ortadoğu’yu özgürleştirme arzusuna ilişkin olan sonraki sorunuza götürüyor. Böyle bir arzu, İslam’a karşı şiddetli bir önyargıya dayanıyor ve aslen, kendi önyargılarınız sebebiyle, başka halkların inanç ve kanunlarını değiştirmeye çalışmak yanlıştır. Biz Yahudiler bunu çok iyi anlıyoruz; çünkü tarihimiz de çok defalar prensiple rimizi terk etmemiz için zorlama çabasına girişen liderler yüzünden çok acılar çektik. Bu önyargının bir parçası, tıpkı Yahudi karşıtı algılara neden olan anti-siyonist algı gibi, Amerikalıların askeri çatışması ve belirli Ortadoğu ülkeleriyle (kısmen İsrail meselesi üzerine) alakalı menfaat çatışması da onların, İslam’ın bir şiddet doktrini olduğunu düşünmelerine sebep oluyor. Ayrıca, Amerika kadın ve erkek eşitliği bakımından çok müsamahakar ve liberal bir toplumdur ve onların çarpık bakış açılarından İslam, aşırı derecede kısıtlayıcı görünmektedir. Fakat yine de, herhangi bir ulusun başka bir ulusun kültür ve dini üzerine etkide bulunması yanlıştır. Irak işgali’ne dair görüşlerinizi sormak isteriz. Amerika’nın asli hedefi nedir? Y.Cohen: Irak Savaşı hakkında, yorum yapamam; çünkü organizas yonumuzun bu meseleye ilişkin resmi bir duruşu yoktur. Yapacağım herhangi bir yorum, kendi görüşümle sınırlı olacak ve Tevrat’ı ya da organizas yonumuzu temsil etmeyecek tir. Barış aktivistl eri bazı takipçileri vardır, fakat Amerika’nın Vietnam Savaşı’ndaki kadar çok değildirler. Bu aktivistl erin, 2004’te Bush’a karşı galip gelememel eri size bir fikir verecekti r. Amerika’daki kamuoyu geniş ölçüde bilgisizl ikdir. Çok az insan, doğru bir görüş edinmek için gerçekleri yakından takip etmektedi r. Dinler arası diyalog üzerine olan uluslar arası toplantılar son zamanlard a Türkiye’de gündem işgal etmekte. Sizin , siyonist kuruluş ADL tarafından desteklen en bu proje hakkındaki görüşünüz nedir? Y.Cohen: Dinler arası diyalog ilginç geliyor; fakat bunun hakkında şu ana kadar çok bilgi edinmedik . Eğer bize bilgi yollarsanız , belki yorum yapabilir im. Elbette bu konudaki görüşlerimizi, bununla amaçlanan dair olan fikrimizi sizlerle paylaşmak bizi memnun eder , peki Bay Cohen Türkiye’ye son olarak ne iletmek istersini z? Y.Cohen: Bizler , bizimle ilişki kurarak röportaj yaptığınız ve mesajımızı Müslüman kamuoyuna ulaştırmaya olanak sağladığınız için size teşekkür ederim. Bizler de tüm anti-siyonist Yahudiler in mücadelesinde başarılar diler , siyonist işgal karşısında cesurca durduğunuz için tüm Filistinl i kardeşlerimiz adına sizlere teşekkür ederiz. Y.Cohen: Bizler teşekkür ederiz . |
54
iSLAM COĞRAFYASI VE ORTADOĞU _______________________________________________________________________________________________ / İSLAM COĞRAFYASI-ORTADOĞU ve FARKLI İSLAM ÜLKELERİNE AİT DÖKÜMANLAR / BİLİM VE İSLAMİ HAKİKAT - HAMSİ SÜRÜSÜ VE MÜSLÜMANLAR - KONU İÇİN TIKLAYINIZ
: Kasım 16, 2014, 10:24:43 ÖÖ
|
||
Başlatan admin - Son mesaj Gönderen: admin | ||
EY MÜSLÜMANLAR BİR HAMSİ SÜRÜSÜ OLAMADINI ZMI HÜSEYİN RAFET ALTINOĞLU FORUM İSLAMAKDENİZ DÜNYA MARMARA 2008 Müslümanların Batı ile mücadele edecek planlar geliştirememesinin Ve Batının tuzaklarına düşerek Batının oyunlarına alet olmasının Birçok sebepleri var ve bir kaç önemli sebebi şöyle sıralayabiliriz Müslümanların yüzyıllardır nazari ilimleri ( Bilim ve teknoloji k gelişmeleri ) hiçe sayıp sadece islami ilimlerle meşguliyeti sonucu birçok alanda eğitimsizliği ( cehaleti ) yüzünden Batının yaptığı algı operasyon ları ile gerçeği göremeyip endişe ( panik ve korku ) ile kaosa düşerek Aklını ve mantığını kullanama ması yüzünden Ve müslümanların kendi aralarındaki gereksiz ve bazen yıkıcı tarzda Mezhep tarikat cemaat gibi bölünmüşlükler yüzünden Ve bir araya gelerek fikir ve düşünce alışverişi yapamaması Ve olayları birlikte değerlendirme yetisinin olmaması ( istişare yoksunluğu ) yüzünden Müslümanların kendi aralarındaki yüzyıllardır devam eden bilinçsizce söylentiler ( tefrika ) ile birlikte öz güven eksikliği ve ekonomik yetersizl ikler ( fakirlik ) yüzünden Müslümanların birbirler inden kopuk ve ferdi hareketle rle sosyal kitleler oluşturamayarak dayanışma içinde olamaması yüzünden Teker teker savunmasız kalışıyla birlikte Batının tuzaklarına düşerek oyuncak haline gelmiştir Ey Müslümanlar bir hamsi kadarda olamadınızmı Sürü ile hareket ederek birbirler ini koruyan hamsiden ibret almak gerekir Peygamber imiz Hz.Muhamm ed sav Efendimiz Bir hadis-i şerifinde " Düşmanın silahıyla silahlanınız " buyurmuştur Batıyı savaştan vazgeçirmenin yolu Batının silahından daha etikilisi ni imal etmektir Batıdan satın alınan herşey Eşyanın tabiatı gereği Er yada geç üreticisi olan Batıya hizmet eder Artık müslümanlarında sadece silah satın almadığını Ve silah üretecek teknoloji ye sahip olduğunu Batıya gösterebilmeliyiz Silah sadece tüfek değildir kalemdir veya resimdir Birde güzel sanatlar ve müzik ile ilgili bir anektod aktarayım Yılan zehrine karşı en etkili panzehir yılan kanıdır Bu yüzden Gitar ve Rock'roll ile zehirlenm iş gençliğin Mehter marşları ve zurna ile tedavisi mümkün değildir Ney ve def ile yapılan klasik tasavvuf müziğini gençlere dinletmek le Enerjiler ini islami boyuta dönüştüremezsiniz Bu tür müziğin belirli bir yaştan sonra dinlenilm esi faydalıdır Ve faydasını görmek içinde Müziğin bir bilim dalı olduğunu kabul ederek Sadece eğlence aracı olarak görmekten vaz geçilmesi gerekmekt edir Müslümanların Batının oyuncağı olmasının asıl sebebleri nden biride Her türlü bilim dalı ve her türlü sanat dalıyla dalga geçmesi ve alaya almasıdır Bu sanat dallarınıda müzik resim ve tiyatro gibi çeşitlendirebilirsiniz Batı kendi insanını sadece Dini ilimlerle geliştirmemiştir Her türlü ilim dalında araştırma yaparak geliştirmiştir Müslümanlar ise nazari ilimleri dışlayarak Sadece İslami ilimlerle insanları geliştirmeye çalışmaktadır Ve başarılı olamamakt adır İslamiyetin gelişmesi için günümüzde her türlü ilim dalına ihtiyaç vardır Osmanlı döneminde her ne kadar Bilim ve teknoloji olmasa bile Batı bilim ve teknoloji yle müslümanları şimdiki gibi sömüremiyordu Çünkü Osmanlı güçlü bir devletti Ve işin gerçeği şudurki Osmanlı var olduğu için Müslümanların mezhep tarikat ve cemaatle meşgul olmasının Dervişlerin tekkelerd e medresele rde tesbihat çekmesinin Müslümanlara bir zararı yoktu Osmanlı devleti ayakta olduğu için tesbihat ile meşguliyet olabilird i Fakat günümüzde Osmanlı ayakta olmadığı için Artık medrese ve tesbihat ile zaman geçirmekle Günümüz dünyasında Batının karşısında gücümüzü koruyamıyoruz Abdülhamit sanayi mektebini açarken Medresede tesbihatl a meşgul olan bazı şeyhler " Abdülhamit dergahla ve tesbihle meşgul olmak yerine Sanayi denilen gavur güruhu ile meşguldür " diyerek Sanayi mektebini n açılmasına ve Abdülhamitin çabalarına karşı çıkmışlardır Ve Abdülhamit ile Osmanlının yok olmasına işte bu tesbih çeken bazı medrese şeyhleri sebep olmuştur Dolayısıyla işin aslı Müslümanların ve İslamiyetin gelişmesine İşte bu tür müslümanlar engeldir Müslümanların sömürüye açık olmalarının Ve kan ve gözyaşı içinde kalmalarının asıl sebebi İşte bu tür müslümanların hiç bir şey üretmeyip Batıdan satın almaları ve sadece satın alıp kullanmak la meşguliyetleridir Bu tür Müslümanlar sadece mideleriy le ve tesbihler iyle meşgul oldukları için Ve Osmanlı gibi bir devlette artık olmadığı için Müslümanlar kan ve gözyaşı içinde kalmaya mahkumdur EY MÜSLÜMANLAR BİR HAMSİ SÜRÜSÜ OLAMADINI ZMI Sahile vurmuş ve ölmüş bir Balinayı gördü bir deniz adamı Balina nefessiz kalarak ölmüş solungaçlarında Hamsi balıkları Sürüden ayrılan Balina aç kalmış saldırmış Hamsi sürüsüne Hamsiler tek tek dolaşmazlar onlar dolaşırlar sürü halinde Hamsi sürüsüne saldıran Balinaya top yekün saldırır Hamsi balıkları Önce pullarını döker ve anında denizin rengini bozar Balinanın görüş açısını Sonra üç beş Hamsi kendini feda eder koca sürü için tıkar solungaçları Solungaçları tıkanan Balina nefes alamaz kaçar hızla karaya doğru Ey Müslümanlar Küffar tek milettir Ümmet tek millet siz hangi mllettens iniz Hamsi kadarda birlikte olmaya gücünüz yetmiyorm u siz nasıl Ümmetsiniz Bir duvarın tuğlaları gibidir Ümmet yıkılır duvar alırsanız içinden br tuğlayı Ey Müslümanlar bir Hamsi balığı sürüsü kadarda olamadınızmı |
55
iSLAM COĞRAFYASI VE ORTADOĞU _______________________________________________________________________________________________ / İSLAM COĞRAFYASI-ORTADOĞU ve FARKLI İSLAM ÜLKELERİNE AİT DÖKÜMANLAR / BİLİM VE İSLAMİ HAKİKAT - İSLAMİ TEBLİĞ - KONU İÇİN TIKLAYINIZ
: Kasım 16, 2014, 10:21:54 ÖÖ
|
||
Başlatan admin - Son mesaj Gönderen: admin | ||
İSLAM VE TEBLİGİ
YENİDÜNYA-İSLAMA BAKIŞ FORUM 2012 CENGİZ HÜSEYİN DİYAROĞLU Selamün aleyküm kardeşlerim Allahın rahmeti bereketi üzerinize olsun YeniDünya İslama Bakış Forumda , İslam ve tebliği ile ilgili İslamiyeti tebliğ için Peygamber imiz Hz.Muhamm ed sav Efendimiz in tebliğ metodu yazıldığı için Ayrıca Peygamber i metodun açıklanandan farklı bir şekline gerek olduğunu sanmıyorum Ancak bu konudaki yazıya ek olsun diyerek bir iki şey hatırlatmak istiyorum Evet islami tebliğ önce Peygamber i metodla yapılmalıdır Bu metodun içerikleride önce ailede kavranması gerekmekt edir sonra Okulda devam etmelidir sonra çevrede örneklendirilmelidir Ancak bazı aileler bu konuda eğitimsizdir ve çocuğunu eğitememektedir Okulda genel bir eğitim söz konusudur Ayrıca ve özellikle islami bir eğitim yapılmasıda Şartlar gereği okullarda mümkün olamamakt adır Bizler Japonlar gibi okuyan inceleyen bir toplumda değiliz Gazete yada kitap okuma kültürü olmadığı içinde Aile ve okul ile çevre dışında Kendimizi eğitememekteyiz Medrese türü eğitim Osmanlı döneminde kaldığı içinde Günümüzde en cahilimiz in en az 2 yıllık fakülte mezunu olması gerekirke n Hala okuma yazma dahi bilmeyenl erimizin olduğu bu toplum İslamiyeti nasıl özümseyecek ve nasıl yaşayacak Ve nasıl İslamiyeti tebliğ edecektir Örf ve adetlerle yada Anadan babadan görme şekillerle Gelenekle rle ve mahalle baskısıyla İslamiyet öğrenilemez ve yaşanamaz Müslümanların iki şeye ihtiyacı vardır birincisi eğitim ikincisi bilim ve teknoloji Bu ikisi olmadığı sürece Peygamber i Metodun algılanması mümkün değildir Bilimle uğraşan müslüman islami ilimlerid e bilmedikçe islami ilimleri bilen müslüman ise en az bir nazari bilimde eğitimli olmadıkça Müslümanların felaha ermeside mümkün değildir Kardeşlerim bizler hala müslümanların kıyafetleriyle uğraşıyoruz Hanefiler e göre bayanlar için kıyafet el ve yüzleri görünür cinsten olmalı Ve vücut hatlarını örten ve insanları tahrik etmeyecek cinsten Kıyafet olması gerektiği belirtilm ektedir Bunun dışında kalan ise yöreye veya kültür ile iklime göre değişmektedir Bayanların pantolon giyip giymemesi ile ilgili ayrıca detaylı bir yazı vardır bu konuyada girmeyeceğiz Bayanların okuması veya fabrikada çalışıp çalışmaması ile ilgilide Kısaca şunu diyebilir iz İlim bayan erkek her Müslümana farzdır Sağlık ve güvenlik önlemleri mevcut olan her yerde Kadının eğitim gördüğü branşa ait işlerde Elbette çalışacaktır Bizim söylemek istedikle rimiz bunlar değil Müslüman ülkelerde kadınların kıyafetleri kadar eğitimleri ile meşgul olundumu acaba Peki müslümanlar kılık kıyafetle meşgulken Suriyede veya Irakta binlerce müslüman kadına tecavüz edildi Ve tecavüz edenlerin çoğu müslümanlardan oluşuyordu O zamanlar kimse kıyafetine bakmadı kadının değilmi Varmıydı kıyafetinin bir önemi tecavüze uğradıktan sonra Ama içimizdeki bazı müslümanlar , dış görünüş ve kıyafet ile meşgul olduğu kadar İnsanların veya kadınların beyniyle aklıyla ve toplumdak i yeriyle Ruhundaki yetenek ve geliştirilmesi gereken eksik yönüyle meşgul değildi Konteynırlara atıldı katledile n tecavüz edilen kadınların cesetleri Peki ne işe yaradı yıllardır kadınlar için verilen fetvaların değeri Kadınları tecavüzden ve katliamla rdan koruyamadıktan sonra fetvaların kaldımı bir değeri Bazı kadınlara gereken eğitim verilmedi ve sürekli baskı yapıldı veya zorla kapatıldı Bazı kadınlara hiç değer verilmedi toplumdan tecrit edildi Veya robot gibi isteklere cevap veren bir köle olarak algılandı Köle oldu ama yinede bazen canını kurtarama dı kadın Çünkü bazı Müslüman erkeklere eğitim verilmediği için Bayanlara tecavüz edip oyuncak bebeği parçalar gibi parçalayıp attılar kadın cesetleri ni Bunun sebebide bazı erkeklere eğitim verilmeyişi Bazı Müslümanlar ise erkekleri n bol pantolon giymesi veya sakalını çevirip çevirmemesi ile meşgul oldu Eğitim denilince algılananda , bazen , sadece islami eğitimtir Peki nazari eğitim olmadan sadece islami eğitimle insan yetiştirilebilirmi Alman Matematik bilgini Gauss modern matematiği tavsiye ederken Tımarhanelerdeki ve Hapishane lerdeki insanların algılarını geliştirdiğini Davranışlarında mantıksallığı ve aklını fikir ve düşüncelerini geliştirdiğini belirtere k Uzaya çıkışında temelinde modern matematik olduğunu belirtirk en Gauss yazısında müzikten anlamsız bir bilim diyerekte bahsetmem işti Okullarda müzik eğitiminin önemsiz ders olarak görülmesini tavsiye etmemişti Bazı okullarımızda müzik eğitimi dersleri bazen boş geçti öğretmen bulunamadı Müzik dersinde nota öğretmek yerine şarkı ezberleti ldi yada müzik yerine matematik dersi yapıldı Netice ortada uzaya biz çıkamadık , demekki sadece matematik ile uzaya çıkılmıyormuş Çocuklarımız Almanyada ki gibi yeteneği veya ruh yapısına göre okullarda sınıflandırılamadı Bir çocuk mühendis olabilir , diğer çocuk ise müzisyen olabilir ,bunu sınıflandıracak öğretmen gerekir Bizde müzik ve edebiyat ile meşgul olan çocuğa neredeyse haylaz ve işe yaramaz gözüyle bakldı Müzik helalmidi r harammıdır diye sorgulark en bile , her insanın müzikle meşguliyeti göz ardı edildi Ama müzik hiç dinlemeye n insan varmıdır veya insanların içinde hiç müzikten nefret eden varmıdır Bu hiç sorgulanm adı veya hangi insan ne çeşit müziği neden dinler , bu hiç araştırılmadı Yehova şahitlerini duymuşsunuzdur , onların çalışma sistemi nasıldır aşağıdaki videoda izleyin Sonra konumuza kaldığımız yeren devam edelim isterseni z http://www.jw.org/tr/yay%C4%B1nlar/videolar/yehovan%C4%B1n-%C5%9Fahitleri-te%C5%9Fkilatlanm%C4%B1%C5%9F-bir-toplum/ Evet kardeşlerim videoyu izlediniz ve görüyorsunuz değilmi İlmin ve çalışmanın erkeği bayanı olmaz değilmi kardeşlerim Videda İzlediniz ortada büyük bir emek var Ve bir inanılmış hedef için ortaklaşa çalışma var değilmi Ve Allah c.c emek harcayıp çalışana yardım eder biliyorsu nuz Allah c.c herkese emeklerin in karşılığını mutlak verir ve emeklerin i zayi etmez Bu kim olursa olsun , neticede insan , Allaha inansada inanmasad a Allahın yarattığı mahlukattır Ve Allah c.c Müslüman olsada olmasada bütün alemlerin ve mahlukatın Rabbidir Peki bazı müslümanlarda eksik olan eğitim ve bilim ne zaman tamamlana cak acaba Ne zaman müslümanlar bayan kıyafetleriyle meşgul olmak yerine Bu kıyafetlerin dizayn ve şekillerini , müslüman stilist ve modelistl ere bırakacak Böyle yazıldığı zaman sanırım bayanların çuval giyeceğini düşünmüyorsunuz değilmi Helena Rubistein kozmetik ile şunu söylüyordu " kozmetiğin Bayanlara faydalı olduğunu düşünmüyorum,ancak ben devletim için bunu üretiyorum " diyordu Müslümanlar ise bayanlar için yararlı kozmetik ürünler üretmeliydi Müslüman bir alim ise , bayanlard a rastık ve sürme haram değildir derken Müslüman kimyagerl er bu rastık ve sürmenin hammaddes iyle ilgili araştırmalar yapmalıydı Gerçekten bayanların cildine faydalı ürünler üreten ,dünya çapında kaç müslüman firma vardır Bir yabancı firma misvak ağacı köklerinden diş macunu üretti Peki bunu neden ilk olarak bir müslüman firma üreterek patentini alamadı acaba Sebebi gayet basit , bazı müslümanlar bilimsel konularla ilgilenmi yor , Ar-ge yapmıyor Veya kolay para kazandıran ticari olaylarla meşguller , gerisiyle uğraşmıyorlar Dünyadaki gelişmelerle meşgul olmak yerine , bazıları sadece nefsleri ve keseleriy le meşguller Nihayetin de eğitim ve kültürsüz binlerce müslümanın karşısında , bir avuç siyonist Dünyayı yönetmekle ve müslümanları kategoril ere ayırıp , birbirler ine düşman etmekle meşgul Hani hatırlayınız bir dönem tarihte anlatılır şu vaka vardır Mecliste halifeliğin kaldırılması için oylama yapılırken Bazı müslüman milletvek illlerini n , meclisin mescidind e sivri sinekle meşgul olduğunu Mescitte namaz kılıyorken ,Secdeye eğilen milletvek ilinin alnına , seccadede ki sivrisineğin yapışmasıyla Secdede ezilen sivrisineğin kanının ,milletvekilinin alnına bulaşmasıyla birlikte Abdestin bozulup bozulmama sı ve Namazın kabul olup olmamasıyla ilgili tartışmayı Kardeşlerim halifelik oylaması bu sivrisine kten daha önemli değilse Bizim yukarıdaki yazdıklarımızında sanırım Müslümanlar için bir önemi olmayacak tır Müslümanlar açısından bakıldığında boşuna yazı yazıyoruz diye düşünülebilir Ancak verilen emeği Rabbimizi n ziyan etmeyeceğini biliyoruz artık Bunuda müslümanlardan öğrenmedik merak etmeyiniz Josef Cat Ctevens bir yazısında diyorki " Eğer kaynağından değilde Müslümanlardan islamiyet i öğrenmeye çalışsaydım Müslüman olmam mümkün değildi " diyor İş o hale geldiki neredeyse İslamın yayılması Avrupalılarla olacak Müslüman coğrafyanın İslamiyeti yayması çok zor Çünkü müslümanlar henüz kendi kaoslarından çıkamamışlar Elbette bu müslüman coğrafya bunun bedelinid e bir şekilde ödeyecek Müslüman çünkü bu dünyaya yiyip içip tesbih çekmeye gelmedi İslami ilimlere vakıf olmakla veya tesbih çekmeklede bu bedel ödenemez Gitarın Endülüs-Emevi ve islam çalgısı olduğunu bilmeyen imam efendi Kültür ve sanat müdürlüğünde sanat yerine müziğin haram oluşunu anlatmaya çalışırsa Ve Sanat merkezind e müdür olan İmam efendi Konservat uar mezunu Müslüman gitariste " sen inşaat işçisi değilsinki Sen ne bilirsin çalışmayı " diyerek , müzik nazariyatı yerine Dini vaaz vermeye çalışırsa Elbette bu bedel ödenemez Konservat uvara İmam veya müezzinden müdür atayamazs nız İlahiyat fakültesinede Konservat uar mezunu gitaristt en rektör yapamazsınız Herkesin ehil olduğu konuda çalışması gerekiyor Ve emanetin ehline verilmesi gerekiyor Yoksa verimli iş bekleneme z Endülüs hep örnek gösterilir Ama Endülüste gitar çalan imamlar vardı Gitar çalmak deyince Müslümanlar eğlenceden bahsediyo r Biz eğlenceden değil sanattan bahsediyo ruz O halde çözüm Rodrigonu n gitar konçertosunu çalan imam efendiler in Konservat uvarda musiki eğitimi almış gitaristl erin imamlık yaptığı bir merkezden bahsediyo ruz Bu örneği mühendis doktor avukat v.s gibi ilim sahalarındada çoğaltabilirsiniz İslami tebliğde elbette realite Kuran sünnet icma kıyas başta gelir Mevlana Celaledin-i Rumi Hazretler i gibi kalp kırmadan Gönül yıkmadan ve empati yaparak Bilim ve teknoloji yi kullanara k Akıl ve vahiy süzgecinden geçirerek Ve insanların ruh hallerini ve psikoloji k yapılarınıda inceleyer ek Yaşadıklarını ve çevresindeki sosyal etkileşimleride göz ardı etmeden Giydiği pantolonl a ceketle şalvarlada uğraşmadan Hakikatle ri ve dünya gerçeklerinide göz önüne alarak İslamiyeti anlatmaya çalışırsanız Rabbimiz emekleri boşa çıkarmayacaktır İnşallah Hakkınızı helal ediniz , Allah c.c müslümanların yardımcısı olsun İnşallah İSLAM VE TEBLİGİ YENİDÜNYA-İSLAMA BAKIŞ FORUM 2012 CENGİZ HÜSEYİN DİYAROĞLU |
56
iSLAM COĞRAFYASI VE ORTADOĞU _______________________________________________________________________________________________ / İSLAM COĞRAFYASI-ORTADOĞU ve FARKLI İSLAM ÜLKELERİNE AİT DÖKÜMANLAR / BİLİM VE İSLAMİ HAKİKAT - SİSMOLOJİ VE İSLAM - KONU İÇİN TIKLAYINIZ
: Kasım 16, 2014, 10:20:50 ÖÖ
|
||
Başlatan admin - Son mesaj Gönderen: admin | ||
SİSMOLOJİ VE İSLAM
FORUM GÜNEŞLİ BAHÇE İSTANBUL 2012 MUHARREM AYKUT AYDINOĞLU Selamün aleyküm kardeşlerim Müslüman coğrafyanın kan ve gözyaşı dinmedi Osmanlının yıkılışıyla birlikte sahipsiz kaldılar Toparlana mıyorlar ve güçlerini birleştiremiyorlar Her Müslüman ülkede bir diğerinden farklı İslam Dini yorumları var Durum böyle olunca mezhep tarikat ve cemaat farklılıkları var Ve her Müslüman ülke " Benim dediğim İslam doğru ve ben Müslümanım " Diyerek diğer Müslüman ülke ile aralarındaki fikir ve görüş ayrılığından dolayı Dostluk kuramıyor ve sürekli düşmanlık içinde hareket ediyor Bu fikir ayrılıkları bir müslüman ülkenin içindeki Müslüman gruplarda da var Örneğin Filistind e El-Fetih ile Hamas nasıl farklı fikir ve akımlarındaysa Türkiyemizde bilimsel ve teknoloji k yönden faydasız , tarikat mezhep cemaat ayrımları var Kadiri - Nakşi veya bunlar gibi bir yığın tarikatle r ile Cemaat olarak Nurcu - Süleymancı veya bunlar gibi bazı cemaatler in ayrımlarıda var Bu ayrımlar bizlere ne kazandırıyor diye düşündüğümüzde İslamın renkliliği veya Bilimsel ve teknoloji k konularda bir çeşitlilik kazandırmıyor Kadiriler uçak üretsin , Nakşiler otomobil üretsin Nurcular TV üretsin , Süleymancılar Cep telefonu üretsin Onlarda böyle bir bilimsel ve teknoloji k çaba zaten yok Bilim olmayan Din zaten kördür ve hakikatte n yoksundur Dinsiz Bilimde topaldır ve kendi beldesine faydası olmaz , küffarın oyuncağıdır Müslümanların yaptığı şey sadece laf salatasından ibarettti r Sıcak sulu şadırvanlarda abdest al ve lületaşından tesbih çek Ve sonra yabancı yapımı otomobil satın al Veya yarı yabancı , yarı yerli montaj otomobile bin ve yabancıya dolarları ver Ve camına " Huzur İslamdadır " yaz ve dolarlar küffarın cebine girsin Birde Türk-Kürt veya Alevi-Sünni veya Sağcı-solcu Milliyetçi-sosyalist veya Laik-Antilaik düşünce akımları var Bunlarında birbirler i arasında bir bilim ve teknoloji yarışı yok Sadece gereksiz ve lüzumsuz bir üstünlük ve düşmanlık yarışı var Bu tür fikir ve düşünce akımları Siyonistl er tarafından sürekli üretiliyor Peki Türkiyeye bilim ve teknoloji olarak bu akımların getirisi nedir Ve bu akımların yaydığı düşmanlığın ülkemize verdiği fayda varmıdır Ve bu tür fikir akımlarıyla ve düşmanlıklarla ülkemizin meşgul olmasının Birbirimi zi yok etmekten başka hiç bir şeye faydası olmayacağını ne zaman anlayacağız Ve bu fikir ve akımların aslında tümü Siyonistl er tarafından geliştirilen oyundur Milliyetçilik veya Sosyalizm akımı güya birbirini n tam tersi akımlardır Peki bu akımları Türklerin veya Müslümanların üretmediğini zaten biliyoruz Siyonistl erin ürettiği bu akımlar bölücülükten başka ülkemize ne kazandırmıştır Kin ve nefret ile kan ve gözyaşından başka hiç bir şey kazandırmamıştır Müslümanların en fazla ihtiyaç duydukları şey birlik ve beraberli ktir Ancak dünyada küffarın ürettiği fikir ve düşünce akımları o kadar fazlaki İslamiyetin içine girip mezhep ve tarikatle rin içindeki fikir akımlarını bile etkiliyor lar Müslümanlar bu fikir ve düşünce trafiği içinde yönlerini bulamıyorlar Okyanusta kaybolan gemiler gibi nereye gidecekle rini bilmiyorl ar Başlarında bir kaptan-ı deryalarıda yok,gidilecek yöne kararda veremiyor lar Yüzme bilmeyen insanlar gibi dalgalara yenik düşüyorlar Nefes almak için denizin üstünde durmaya mecalleri yok Ve boğuluyorlar ve neden boğulduklarındanda habersizl er İslamın kendileri ne bahşettiği ortak paydalard ada buluşamıyorlar Kendileri ne düşmanlık eden Küffara karşı , alacakları tedbirler ide yok Kendileri ni savunmak için güçleri takatleri de yok Ve sadece Dua ederek kendileri ni Allah c.c ın korumasını bekliyorl ar Bazı Müslüman ülkelerin kendi aralarında birliği var Örneğin Arap Birliği diye bir birlik var ancak etkisi yok Bilimsel ve teknoloji k olarak bu tür birlikler in katkısıda yok Asıl önemli olan konu ise birlikten ziyade şudurki Müslümanların kendileri ni koruyacak , kendileri ne ait bir savunma sistemler i yok Bu savunma sistemind en kasıt , ben roket yada uçak gemisinde n bahsetmiy orum Kaldıki biz Uçak gemisi ve füzeden örneklendirmeye başlasak bile Netice hep aynı olacaktır , yine temcit pilavı gibi aynı örneği vereceğiz , şöyleki : Küffarın Müslümanlara atacağı , Uçak gemisinde n fırlatacağı rokete karşılık Müslümanların elinde Küffarın atacağı rokete karşılık verecek roketi zaten yok Bunu imal edecek bilim ve teknoloji k bilgisi ve sanayisi olmadığından Küffara karşı atacağı roketi , yine Küffardan satın alması gerekecek Küffarda Müslümana sattığı uçağın yada roketin elektroni k yazılımını bildiği için Sattığı uçak yada füzenin savaş anında atılacak hedefi saptırması yine Küffarın elinde Küffarın attığı roketin tahribatından kurtulmak için Roket hedefe ulaşmadan etkisiz hale getirilme si gerekecek Bunun içinde elektroni k yazılımının Müslümanlar tarafından geliştirilen Atılan roketten daha hızlı bir roketin fırlatılarak Küffarın roketi menzile ulaşmadan , havada başka bir roketin onu vurup durdurması gerekecek Bunun içinde atılan roketin imal edildiği madenden , daha hafif olan bir madenle imal edilmiş ve havada sürtünme oranı daha düşük olduğu için Daha hızlı hareket ederek , hedefe gelecek roketi havada karşılayıp Etkisizleştirecek karşıt roket imal edecek teknoloji gerekiyor Bu teknoloji eğer Müslümanlarda var olsa Zaten Küffar hakkı üstün tutmayıp kuvveti üstün tuttuğu için Kendinden daha kuvvetli roketi olan ile savaşmayacaktır Ve Küffarı savaştan vaz geçirmenin tek yolu Bilim ve teknoloji dir Fakat Müslümanlar bilim ve teknoloji ye değer vermediği için Bu teknoloji Müslümanların elinde olamaz , çünkü üretmiyor Müslümanlar ancak roket satın alır veya parça satın alıp montaj yapar Küffar roket atarkende müslümanların bir kısmı ağıt yakar ,birazıda tesbih çeker Bu örneği vermemdek i amaç konu roket değil Hangi alan olursa olsun her alanda Müslümanları sömürenler daha üstün Bunun sebebide Müslümanların Bilim ve teknoloji ye önem vermemele ridir ve Müslümanların anlayamadıkları konu şu Müslümanlara atılacak roketin hedefe vardığında , insanların bedenleri ni parçalamasının Yine Allahın kurallarına göre gerçekleştiğini bilmemele rindendir Müslümanlara fırlatılan roketleri n imal edilmesin de kullanılan Bilimsel ve teknoloji ksel kurallarında hesaplama larında Allahın yarattığı kural ve ilkeler olduğunu bilmemele rindendir Yani roket gelecek ama müslümanları yok etmeyecek sanıyorlar Roket gelecek ama Müslümanlar Allaha dua ederek Roketi Allah cc ın durduracağını düşündükleri için Roket imal etmeyede gerek olmadığını düşünüyorlar Muharref tevrata inanan bazı kabalistl er ise Tanrının kendileri ni seçilmiş ırk olarak gördüğü için Kendileri ni diğer ırklardan üstün görüyorlar Ve her zaman tanrının kendileri nden yana olduğunu düşünüyorlar Müslümanlar ise kabalistl erin kendileri ni üstün gördükleri için suçluyorlar Müslümanlar siyonistl eri suçlarken , Müslümanlar Allaha inandıkları için Üstünlüğün Müslümanlarda olduğunu ve zarar görmeyeceklerini düşünüyorlar Ve bilim ve teknoloji ile uğraşmıyorlar ve rokete karşı tedbir almıyorlar Fakat Kabalistl erin Müslümanlardan farkı şudur Kabalaist ler hem üstün olduklarına inanıyorlar , hemde tedbir alıyorlar Fakat Müslümanlar tebdir almadıkları gibi , tedbir alan siyonistl eri suçluyorlar Allah c.c tedbir alan yada emek harcayan siyonistt e olsa insan olduğu için Ve Allah adaletli olduğu için ve tüm insanların Rabbi Allah olduğu için Mutlak siyonistl erde insan olduğu için , siyonistl erin emekleri ve çabalarını zayi etmiyor Değerli müslüman kardeşlerim , ben başka bir örnek vereceğim sizlere bakın Sismoloji bir deprem bilim dalıdır , ve deprem olduğu zaman şiddetini ölçer Deprem olmadan önde , olabilece k bölgelerin zemininin dayanıklılığını hesaplar Veya deprem olmasını sağlayacak zeminin altında nasıl bir yapının olduğunu araştırır Depremi oluşturacak olan fay hatlarının olup olmadığını inceler Fay hatları varsa faal olup olmadığını ve ne kadar enerji birikimi olduğunu hesaplar Bu enerjinin daha önce ne kadar fasılalarla açığa çıktığını hesaplar Ve ne kadar zaman sonra geriye kalan enerjinin açığa çıkabileceğini hesaplar Ve fay hatları harekete geçtiğinde ne kadarlık bir kuvvetle Ne kadarlık bir bölgeye ve ne kadarlık bir şiddetle etki edeceğini hesaplar Ve buna karşılık ne kadarlık dirence sahip güçte binanın Nasıl imal edilirse bu depremde ayakta kalıp kalamayac ağınıda ilk etapta hesaplaya bilmek için , yine sismoloji k bilgilere ihtiyaç vardır Depremler de yine Allahın yaratma kudreti ve tabiattak i dengeleri ile açıklanır Bu hesaplama larda yine Allahın tabiattak i kurallarıyla ilgilidir Kader- i kebir elbette Allah c.c tarafından bilinebil ir Ama baştan tedbir alınmazsa ve bina sağlıksız zemine yapılırsa Binanın altında enerjisi yüksek faal fay hatları varsa Binanın statik hesaplama ları depremin şiddetine direnç gösterecek şekilde değilse O zaman ölümden kurtuluş için geriye kalan sadece dua etmektir Ve aslında tedbiride takdiride Allah c.c tan beklemekt ir Fakat tedbir alınmazsa , bile bile ölüme gitmek aslında intihar değilmidir Müslümanlar siyonistl ere kendileri ni üstün gördükleri için hatalı olduklarını söylüyor Aynı şeyi Müslümanlar yaparak kendileri ni üstün görüyor ve tedbir almıyor Ama siyonistl er aynı zamanda tedbir alıyor Kimin üstün olduğunu Allah c.c biliyor ve aslında Allah Müslümanlardan yanadır Ancak tedbir alan ve emek veren ile bilim ve teknoloji ile uğraşanın Allah c.c emeklerin i asla zayi etmeyeceği için Müslümanlar yerine siyonistl er şu an üstün konumdadırlar İslami düstur " üzülmeyiniz ve gevşemeyiniz , inanıyorsanız üstünsünüz " şeklindedir Siyonistl er ne üzülüyor nede gevşiyor , gevşememek için bilim ve teknoloji ye sarılmışlar Ve gece gündüz çalışıyorlar ve Ar-ge çalışmaları yaparak teknoloji lerini geliştiriyorlar Müslümanlar ise hem üzülüyorlar hemde zaten bilim ve teknoloji ye sırtını dönüp gevşemişler Nasıl olsa Müslümanlar üstünüz diyerek , bilim ve teknoloji yerine tesbih çekmekle meşguller Gerçi belki bin kere aynı konular yazıldı çizildi , ama hiç bir faydası olmadı Müslümanlar kendileri ni şöyle avutuyorl ar " Zamanında İbn-i Rüşd , Farabi , İbn-i Sina vardı ve Müslümanlarda bilim ve teknoloji vardı Endülüste Müslümanlar bilim ve teknoloji nin temelleri ni attılar ve Batıya bilim buradan geçti " Fakat bunları yazmanın çizmenin övünmenin hiç bir Müslümana faydası olmadı Çünkü Endülüs geride kaldı ve Küffarın roketine karşılık verecek roketimiz yok bizim Küffarın roketine karşılık sağlam bir imanımız var deniliyor Mehmet Akifin dediği gibi " İman dolu göğsümüz var " deniliyor Peki Fatih Sultan Mehmedin İstanbulu fethederk en iman dolu göğsü yokmuydud a Şahin toplarını imal etti Kaldıki şimdiki Müslüman nesilde korkarızki böyle iman dolu göğüste yok anlaşılan Olsaydı Fatih gibi iman top döktürürdü ve Avrupadan füze satın almazdı Son söz olarak şunu söyleyeceğim Müslümanlara ağır olacak ama bağışlayın Türk-Kürt veya Alevi-Sünni veya Sağcı-solcu Milliyetçi-sosyalist veya Laik-Antilaik düşünce akımlarını Avrupadan satın aldınız İsterseniz islam dininide Avrupadan Amerikada n Rusyadan Almanyada n Fransadan alınız Müslümanlar Filistind e Suriyede Suudi Arabistan da Mısırda Libyada İranda mutsusuz diyerek Almanyaya Amerikaya Fransaya İtalyaya ve Avrupaya gidip yaşamaya çalıştılar Ama şimdi yine mutsuzlar ve geldikler i ülkelerin düzenlerini Göç ettikleri Avrupa ülkelerine getirmeye çalışıyorlar Çünkü eğitim ve bilim ile teknoloji Avrupada , kaos ve kargaşa Müslüman ülkelerde Batı kalbini belki kaybetti ama aklı ve bilimi yerli yerinde Müslümanlar ise ezile ezile Allaha ve maneviyat a belki çok daha fazla sarılacak Ama korkarızki Müslümanlar Batının tersine aklını mantığını ve bilim ile teknoloji yi kaybetti Şimdi ise hükmeden güç Bilim ve teknoloji olduğu için , Müslümanlar çaresiz kaldı Ve dünyayı bırakıp ahirete çalışmayı seçti , ve dünyanın idaresini siyonistl ere bıraktı galiba Allah yardımcımız olsun , selamün aleyküm SİSMOLOJİ VE İSLAM FORUM GÜNEŞLİ BAHÇE İSTANBUL 2012 MUHARREM AYKUT AYDINOĞLU |
57
iSLAM COĞRAFYASI VE ORTADOĞU _______________________________________________________________________________________________ / İSLAM COĞRAFYASI-ORTADOĞU ve FARKLI İSLAM ÜLKELERİNE AİT DÖKÜMANLAR / BİLİM VE İSLAMİ HAKİKAT - TENGRA VE İSLAM - KONU İÇİN TIKLAYINIZ
: Kasım 16, 2014, 10:19:45 ÖÖ
|
||
Başlatan admin - Son mesaj Gönderen: admin | ||
TENGRAYA İNANMIYORUZ ARTIK İSTANBULİZM YEŞİL BAHÇE FORUM THEMA 2012 ALPARSLAN MEHMET TÜRKALİOĞLU Selamün aleyküm kardeşlerim Forum istanbuli zm Yeşil Bahçelerde Tanrı ile ilgili bizimde bir yazımızın olmasını istediğimiz için aşağıdaki alıntıları paylaşmak istiyorum Tanrı ile ilgili düşüncelerini Üstad Necip Fazıl Kısaküreğe sorunca Üstad şu cevabı vermiş " Allah c.c tanrının belasını versin İnşallah " diye cevap vermiş ve sanırım gereken cevap latifede olsa budur Ancak bu İslamiyette yer almayan TANRI kelimesin in ve Müslümanların hiç bir zaman inanmadıkları TANRI isimli Putun ne zamandır mevcut olduğunu biraz İrdeleyelim İnşallah TANRI kelimesi aslında Öztürkçe bir kelimedir Orjinali olarak bu isim TANRI değil TENG-RA olarak yazılıdır TENG : Gök Kubbe ve RA : Kutsal kısaca Tanrı kelimesi kutsal gök kubbe anlamına gelmekted ir Bu TANRI ise gök kubbe olduğu gibi Deniz ateş dağ veya nehir olarakta tanrı olarak karşımıza çıkar Neticede TANRI gözle görülen elle tutulan maddesel bir boyutu olduğundan tanrı PUT hükümündedir ve ALLAH c.c ile tanrının bir bağlantısı ilgisi alakası yoktur Türkler müslüman olmadan önce , Karahanlılar devletine kadar tanrı kelimesi kullanıldı Çünkü zaten tanrıya inanıyorlardı ve Şamanistlerdi ve Allaha inanmıyorlardı Karahanlılarla birlikte Müslüman oldular ve tanrı yerine Allaha inanmaya başladılar Allaha inanmaya balşayınca zaten tanrı kelimesi kullanılmadı Osmanlıda bu kelime kullanılmadığı gibi zaten Müslümanlar dışındaki ahaliye , tanrıya inandıkları için küffar denilirdi Osmanlının yıkılışıyla birlikte bu kelime yine gündeme geldi O halde tanrı kelimesin i kim ne amaçla yazmaya başladı bunun araştırılması lazım Allah c.c kendini ism-i zülcelalleriyle tanıtır Allah c.c ın 99 ismi içinde tanrı kelimesi zaten yoktur Ve Allahın isimlerin in bir oluş eylem bildiren bir sıfat karşılığı vardır Örneğin RAHMAN : Bağışlayan RAHİM : Esirgeyen şeklindedir Allah c.c ın 99 ismi içinde yer almayan tanrı kelimesin in Allahın zati veya subuti sıfat karşılıklarında tanrı kelimesi zaten sıfat değildir Amerikan Müslüman derneği Türkiyeden İngilizce Kuran-ı kerim istemiş Türkiye yollamış ve Amerikalılar bu İngilizce Kuranı incelemiş ve geri yollamıştır Amerikan Müslüman derneği yetkilisi açıklamasında GOD kelimesi tanrı anlamına geldiği için ve GOD yani tanrıya inananlarında kafir hükmünde oldukları için kendileri nin Müslüman olduklarını ve Allaha inandıklarını belirtere k Bu İngilizce Kuranların tahrip edilmesi gerektiğini bildirmişlerdir Tanrılı din Türklerin Şamanizm Dinidir Aslında İslamiyet dışında kalan herhangi bir inanç sistemine DİN demekte hatadır ve DİN demek zaten İslam demektir Kuran-ı kerimde geçen 25 Peygamber zaten İslam peygamber idir Yani Dİn peygamber lerle İslam ismiyle tebliğ edilmiştir Kuran-ı kerim Al-i İmran suresi 19.ayet-i kerimede " İnned dinel indallahi l İslam " buyurulma ktadır Yani mealen " Şüphesizki Allah c.c katında Hak Din İslamdır " Dolayısıyla Allahın kabul ettiği inanç sistemi yani Din İslamdır Allah kendisine inanma biçimine DİN dediğinden ve DİN : İSLAM olduğundan dolayı Allahın kendisine farklı şekilde inanılmaya çalışılmasınıda Allah kabul etmeyeceğinide bu ayet-i kerime ile zaten belirtmiştir Bizler Hristyanlık ve Yahudilk veya Şamanizm veya Konfiçyüzim gibi binlerce DİN uydursak bile bunun adı DİN değildir Allah katında kabul edilmeyen uydurma Dinlerin bir geçerliliğide yoktur Yahudiler ve Hristyanl arın Kafir oluşlarının sebebi ise Allah c.c a inanmayıp Tanrıya inanmalarından kaynaklan maktadır Tanrının tek olması veya çift olması bir şey ifade etmez Neticede tanrıya inanılıyorsa zaten Kafir ve küffar hükmündedir Yunan tanrıları örneğin çok fazladır Zeus bir tanrıdır Apollo bir tanrıdır Afrodit bir tanrıdır İncilde ise 3 adet tanrı kudretind e materyal vardır 1.tanrı : Hz.Meryem in eşi ( Haşa ! ) Kutsal ruh 2.tanrı İsa as ın babası Tanrı vardır ve insanlaştırılmıştır 3.tanrı Tanrının oğlu İsa as vardır ve tanrılaştırılmıştır Buna teslis inancı denir ve 3 kudretin toplamı tanrıyı oluşturur Yani Hristyanl arın temelde 3 adet tanrıları vardır 3 adet tanrı ile Allah c.c arasında bağlantı kurulamaz Dolayısıyla bu ŞİRK tir ve Allaha ortak koşmaktır Allah c.c ise tekdir ve eşi ortağı yoktur Yahudiler de ise tanrı muharref tevratta geçen yehovadır Hz.Yakup as tanrıyı güreşte yenmiştir ve mağlup etmiştir Kısacası Yahudiler in tanrısı greko-romen güreşten anlamayan cahil bir tanrıdır ve insana yenilen güçsüz kudretsiz bir tanrıdır Tevratta geçen " tanrı dünyayı 6 günde yarattı ve yoruldu dinlenmey e çekildi " yar suresinde geçen bu tanrı ise İnşaat işçisi bir tanrıdır ve çalışıp yorulup arada sigara molası veren bir tanrıdır Allah c.c bir demir parçasını yaratırken bu anlıktır FE atomlarına " KUN FE YEKUN " emrini verir ve atomlar bu emirle bir araya gelip anında demir parçasını oluşturur Bunun dakikası saniyesi günü ayı yoktur Rabbimiz " OL " emrini verir ve olur kardeşlerim o halde hem Müslümanın deyip hemde bu tanrı kelimesin i kullnanla rın amacı nedir Affınıza sığınarak ben bu konuda bir kaç latife edeceğim sadece ve latifedir ve kulaktan dolma ve gerçek değildir ama yinede paylaşayım ve konumuza devam edelim inşallah anlatılan bir hikaye vardır hani Kilisenin çanı tıpkı ezan gibi çağrıdır ibadet vakti ve saatine göre çan çalınır karga kilisenin çanını gerekli gereksiz çalıyormuş Rahip kargayı uyutmak ve çan çalmasını engelleme k için sarhoş etmeyi düşünmüş ve çanın yanına şarap koymuş karga şarabı içmiş ve çana idrarını boşaltınca rahip sormuş " müslüman olsan şarabı içmezsin Hristyan olsan çana işemezsin.Sen nesin " demiş kardeşlerim Allahın 99 ismi var ve bu isimlerin içinde tanrı yoksa Kuran-ı kerimde Allah sıfatlarının karşılığında tanrı yoksa İlla tanrı ismini kullanmay a çalışmanın mantığı nedir Bir latifedir kulaktan kulağa yayılan bir şey vardır hani Ezan Türkçe okunduğu bir dönemde İlla Türkçe ezan okunmaya devam etsin diye direten birine soruluyor " tanrı uludur " şekilnde okunmaya devam etse siz camiye gidip namaz kılacakmısınız " diye soruyorla r Ezan Türkçe okunsun diye diretende diyorki " ben camiye hiç gitmedimk i namazda kılmıyorum benim camide ne işim var "diye cevap veriyor Diğeride diyorki " iyide ezan müslümanlar içindir namaza ve camiye çağrıdır sen camiye ve namaza çağrıya gitmeyeceğine göre ya yahudisin yada hristyansın demekki ezan müslümanlara ait bir çağrıdır ezan seni camiye çağırmıyorki niye dinliyors un ezanı ezan Türkçe okunsa sanane Arapça okunsa sanane "diye cevap veriyor kısacası kardeşlerim tanrı kelimesin i kullananl ar neye kime inandıklarını bilmeyenl erdir aşağıya bazı alıntılar ekledim onlarıda okuyunuz ve daha sonra helalleşip konumuzu bitirelim inşallah AYNI TANRIYA İNANMIYORUZ http://www.hristiyangazete.com/2010/04/ayni-tanriya-ve-allaha-inanmiyoruz/ Almanya’nın ilk Türk kökenli eyalet bakanı olarak göreve başlayan Aygül Özkan’ın törende bir Müslüman olarak Tanrı üzerine yemin etmesi tartışma yarattı. Bazı kiliseler, “Müslüman ve Hıristiyanlığın Tanrıları aynı değil” diye tepki gösterdi. Sonra bu açıklamalar yumuşadı. Almanya’nın ilk Türk kökenli eyalet bakanı olarak göreve başlayan Aygül Özkan’ın törende bir Müslüman olarak Tanrı üzerine yemin etmesi tartışma yarattı. Bazı kiliseler, “Müslüman ve Hıristiyanlığın Tanrıları aynı değil” diye tepki gösterdi. Sonra bu açıklamalar yumuşadı. AYGÜL Özkan (37), önceki gün yemin ederek Almanya’nın Aşağı Saksonya eyaletind e Sosyal İşler, Kadın, Aile ve Sağlık Bakanı olarak göreve başladı ama tartışma bitmedi. Okullarda haç gibi dini semboller e karşı çıktığını söyleyerek polemik yaratan Aygül Özkan’ın yerel parlament odaki törende “Tanrı bana yardım ettiği sürece” diye yemin etmesi de tartışmaya neden oldu. Aygül Özkan, bir Müslüman olarak Hıristiyan, Müslüman ve Yahudiler in ‘tek ve bir saydığı Tanrı’ üzerine yemin ettiği için bir sakınca görmediğini belirtti. Ancak kiliseler, Özkan’ın Tanrı üzerine yemin etmesine tepki gösterdi. Hannover Bölge Kilisesi’nin Sözcüsü Johannes Neukirch, Bild Gazetesi’ne, “Biz Hıristiyanlar, Tanrı ile Allah arasında belirgin bir ayrım görüyoruz” dedi. Essen Katolik Piskoposl uğu’nun Sözcüsü Ulrich Lota, “Teolojik olarak Hıristiyan Tanrı ile İslam’ın Tanrısı aynı değildir” dedi. Hamburg’tan Piskopos Jaschke, Welt Online’a yaptığı açıklamada, Özkan’ın Tanrı’ya gönderme yapmasını ‘selamladığı’nı söyledi. Anayasada ki Tanrı Almanya Protestan Kilisesi’nin Başkanı Hermann Barth, önemli olan Hıristiyan ve Müslümanların, azami ortak paydada buluşması olduğunu söyleyerek bu durumun hassasiye tle ele alınması gerektiğini belirtti. Tanrı tasviri ve Hz.İsa’nın algılanması açısından iki din arasında farklılıklar bulunduğunu ifade eden Hermann Barth, ancak Alman Anayasası’nın girişinde yer alan Tanrı ifadesini n özellikle de Hıristiyan Tanrı’yla ilişkilendirilmediğini kaydetti. Bilgi notu Hıristiyanların Tanrı algılamasında teslis inancı hakimdir. Tanrı kavramı, Baba, Oğul (İsa) ve Kutsal Ruh’tan oluşur TANRIYA İNANMIYORUZ http://www.milligazete.com.tr/haber/Ayni_Allah39a_inanmiyoruz/98149#.U2vjiE2KCM8 Bütün İslam dünyasından beşi Türk 138 kişi bir araya gelmişler ve Papaya bir mektup yazarak "İkimiz de aynı Tanrı'ya karşı sonsuz bir sevgi duyuyoruz, gelin barışalım" demişler. Demişler ama Papa bu oyuna gelmemiş ve onlara "Buraya kadar gelmişken gelin hepiniz Hıristiyan olun" demiş. Bütün hahamlar, papa ve papazlar "yorulan" bir tanrıya inanırlar. Buyurun okuyun: "Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim . Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledi m." (Tevrat, Yar, 2/1-3; Çık, 31/7) Yorgun tanrı o sinirle Şabat/Cumartesi günü çalışanların öldürülmesini istemiş. Buyurun okuyun: "Şabat Günü çalışan herkes kesinlikl e öldürülmelidir." (Tevrat, Çık.31:14) Bütün hahamlar, papa ve papazlar, Yakup aleyhisse lama güreşte yenilen bir tanrıya inanırlar. Buyurun muharref Tevrat'tan okuyun: yar.32:22 Yakup o gece kalktı; iki karısını, iki cariyesin i, on bir oğlunu yanına alıp Yabbuk Irmağı'nın sığ yerinden karşıya geçti. yar.32:23 Onları geçirdikten sonra sahip olduğu her şeyi de karşıya geçirdi. yar.32:24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. Bir adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti. yar.32:25 Yakup'u yenemeyec eğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakup'un uyluk kemiği çıktı. yar.32:26 Adam, «Bırak beni, gün ağarıyor» dedi. Yakup, "Beni kutsamadıkça seni bırakmam" diye yanıtladı. yar.32:27 Adam, "Adın ne?" diye sordu. "Yakup." yar.32:28 yar.35: Adam, «Artık sana Yakup değil, İsrail denecek» dedi, "Çünkü Tanrı'yla, insanlarl a güreşip yendin." yar.32:29 Yakup, "Lütfen adını söyler misin?" diye sordu. Ama adam, "Neden adımı soruyorsu n?" dedi. Sonra Yakup'u kutsadı. yar.32:30 Yakup, "Tanrı'yla yüzyüze görüştüm ama canım bağışlandı" diyerek oraya Peniel adını verdi. yar.32:31 Yakup Peniel'den ayrılırken güneş doğdu. Uyluğundan ötürü aksıyordu. yar.32:32 Bu nedenle İsrailliler bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler. Çünkü Yakup'un uyluk kemiğinin başındaki sinire çarpılmıştı." Yahudi ve Hıristiyanlarca kabul edilen Tevrata göre Yakub aleyhisse lamla güreşe tutuşan ve sonunda Yakub aleyhisse lama yenilen tanrı ile yerin göğün hakimi Allah aynı değildir. Bizim iman ettiğimiz Allah, "Allah'ın size verdiği rızklardan helal ve temiz olarak yiyin ve Allah'ın nimetleri için Allah'a teşekkür edin" (Kur'an-ı Kerim Nahl suresi 114) derken onların uydurdukl arı tanrı: "Ve milletler in sütünü emeceksin ve kralların memesini emeceksin?" (İşaya 60/16) diyor ve bunlar da milletler in kanını ve ülkelerin yeraltı ve yerüstü servetler ini emiyorsa onların tanrısı ile bizim iman ettiğimiz Allah aynı değildir. Oryantali stlerin makaleler inden İslam dinini öğrenen biri bana "Bizim ilahımızla sizin ilahınız tektir" (Kur'an-ı Kerim Ankebut suresi 46) ayetini delil getirmede n ayetin tamamını okusun. Bu ayet "Bizi ve sizi yaratan, yaşatan, yöneten Allah birdir. Siz, tutuyorsu nuz Hz. İsa'yı "Allahın oğlu yaparak kafir oluyorsun uz" anlamınadır. İsterlerse şu ayetin tefsirine bir baksınlar: "And olsun ki "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler kâfir oldular. Bir tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer söylediklerine bir son vermezler se onlardan kâfir olanlara acıklı azap şüphesiz dokunur." (Kur'an-ı Kerim Maide suresi 73) Kur'an-ı Kerim'in davetine uygun hareket etmek istiyorsa nız buyurun mektubunu za Allah'ın davet ayetini yazınız: "De ki: "Ey kitap ehli, Allah'tan başkasına kulluk yapmamak, hiçbir şeyi Ona ortak koşmamak, Allah'tan başka ba'zımız ba'zımızı Rab edinmemek için, bizimle sizin aranızdaki ortak bir kelimeye geliniz. -Eğer yüz çevirirlerse- "Şahit olun biz Müslüman'ız" deyin." (Kur'an-ı Kerim, Âl-i İmran 64) Örnek olarak sevgili peygamber imizi alırsanız o takdirde Vatikan'da para yönetiminden başka hiçbir şeye gücü yetmeyen, makama değil, sevgili peygamber imizin Bizans, İran, Habeşistan imparator larına yazdığı gibi siz de mektubunu zu Amerika cumhurbaşkanına yazınız ve mektubunu zu mutlaka bu son ayetle sonlandırınız. TANRI KAVRAMI http://www.islamidusunce.net/forum/index.php?topic=4707.0;wap2 1940'larda yazılmış en kapsamlı ve detaylı Kur'ân tefsiri olan Elmalılı Hamdi Yazır'ın Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bastırılmış “Hak Dini Kur'ân Dili” isimli eserinde bakın bu konuda ne deniyor: “Gerek ismi özel olsun gerek ismi genel, “ALLAH” ismi celâli ile, yine “ALLAH” tan maâda hiçbir mâbud anılmamıştır... Mesela “TANRI”, “HUDA” isimleri, “ALLAH” gibi özel isim değidir!. “İLÂH”, “RAB”, “MÂBUD” gibi genel mana ifade eden kelimeler dir... Arapça'da “İLÂH”ın çoğuluna “ÂLİHE”; “RAB”bın çoğuluna “ERBÂB” denildiği gibi; Farsça'da da “HUD”nın çoğuluna “HUDÂYAN” ve lisanımızda dahi TANRILAR, MÂBUDLAR, İLÂHLAR, RABLAR denmiştir; çünkü bunlar haklıya ve haksıza ıtlak edilmiştir... Halbuki hiç “ALLAH”LAR denilmemiştir ve denemez!. Böyle bir tabir işitirsek, söyleyenin cehline veya gafletine hamlederi z!.. “TANRI” adı böyle değildir; mâbud, ilâh gibidir.. . Bâtıl mâbudlara dahi “TANRI” ismi verilir.. . Müşrikler birçok tanrılara taparlardı. Filanların tanrıları şöyle, falanların tanrıları şöyledir denilir.. . Demek ki, “TANRI” genel ismi, “ALLAH” ismi özelinin eş anlamlısı değildir, en genel bir tâbirdir... Binâenaleyh, “ALLAH” ismi, “TANRI” adı ile tercüme olunamaz!” (c:1/24-25) Türkiye’deki en değerli Kur’ân tefsirini yazan kişiye göre, yukarıda okuduğunuz üzere, “ALLAH”a kesinlikl e “tanrı” denemez!.. Burada ayrıca şu çok önemli farklara dikkat etmeliyiz .. “Tanrı” kelimesi, sıfatları anlatan genel bir kelimedir; “ALLAH” ise kendisind en gayrı hiç bir şeyin mutlak vücudu olmayan Tek Zât’ın ismidir!. Yani olay, yalnızca kelime, telaffuz olayı değildir!. Kelimeler, isimler arasındaki son derece büyük anlam farkıdır!. “Tanrı” ve “tanrılık” kavramına dayalı din anlayışı bâtıldır!. “ALLAH” isminin işaret ettiği anlama dayalı, yürürlükte olan “İSLÂM Dini”dir !. “La ilahe illALLAH” cümlesinin anlamı “tanrı yoktur sadece ALLAH vardır” şeklindedir. Ve iyi bir müslüman olmak için, önce bu farkı çok iyi anlamalıyız!. Zirâ, “tanrı” kelimesin in anlamı ile sınırlarsak anlayışımızı, “ALLAH” isminin işaret ettiği manadan mahrum kalırız; bu da sonunda, bizi “hilâfet” sırrından mahrum bırakır!.. “Tanrı”, tapınılacak ötendeki bir varlıktır... “ALLAH” kulluk edilegelm ekte olan özündeki Hakikat'tır!.. “Tanrı”, korkulası umacıdır!. “ALLAH” ise, ilim sahipleri nde, sonsuz-sınırsızlığın yanındaki hiçliklerini kavrayış nedeniyle oluşan “haşyet”in kaynağıdır!.. “Tanrı”, yeterli olmayanla rın kendi kafalarında hayâl edip varsandıkları ötelerindeki yönetici ve yargılayıcıdır !. “ALLAH”, âlemleri kendi varlığından meydana getirmiş ve her zerresind e esmâsıyla algılanır olmuş “TEK mutlak varlık”tır; hiç bir şekilde ortağı yoktur! “Tanrı”, her devirde ve toplumda anlayış seviyesin e göre sayısız özelliklerle bezenip süslenen; hayalleri n karşılığının kendisind e olduğu varsayılan, beşer anlayışına göre şekillenen bir balondur! “ALLAH” ise “Ahad”, “Samed”, “Lemyelid ve lem yûled”dir!.. DİN"İN TEMEL GERÇEKLERİ - Ahmed Hulûsi Evet kardeşlerim yukarıdaki alıntıları okudunuz artık sanırım tanrı ile Allah c.c arasında bir bağlantı olmadığını tanrının insanların ürettiği bir put olduğunu anlamışsınızdır umarım Allaha emanet olun selamün aleyküm TENGRAYA İNANMIYORUZ ARTIK İSTANBULİZM YEŞİL BAHÇE FORUM THEMA 2012 ALPARSLAN MEHMET TÜRKALİOĞLU |
58
İSLAMİ DÖKÜMANLAR / HZ.MUHAMMED S.A.V ve ÇOK FARKLI İSLAMİ KONULARA AİT DÖKÜMANLAR / İSLAM VE ANTİFANATİZM - MÜSLÜMANLAR VE DÜNYA - KONU İÇİN TIKLAYINIZ
: Kasım 16, 2014, 10:17:12 ÖÖ
|
||
Başlatan admin - Son mesaj Gönderen: admin | ||
MÜSLÜMANLAR VE DÜNYA FORUM İSLAMİ DÜŞÜNCE VE FORMASYON 2013 HALİT AHMET ÖNCÜGİL Selamün aleyküm kardeşlerim Forum islami Düşünce ve Formasyon 2013 İçinde çok çarpıcı bilgilere ulaştım Ancak Dünyadaki Müslümanların çıkmazları ve Dünyadaki akan Müslüman kanının durdurulm ası için Müslümanların nasıl bir formasyon içinde olmalarına dair Açıklayıcı bir özet yazı bulamadığım için Ben bir kaç Anektod paylaşmak istedim Konuya şuradan giriş yapmak istiyorum Siyonizm dünyadaki müslümanları yok etmekle yok edemediği insanları veya müslümanları etkisizleştirmekle veya çeşitli yöntemlerle kendi safına çekmekle meşguldür daha doğrusu Bazı teorisyen lerin ifadesiyl e Dünyadaki Devletler i tek bir merkezden yönetmeye çalışan güç odakları Egemen gücün planları ve proğramları gereği Dünya tarihinde ki en büyük savaşları sevk ve idare etmeye ve savaşlar sonucunda kurulacak devletler in Yönetim biçimlerine ve şekillerine göre dizayn etmeye Kiminde diktatörlük kiminde demokrasi Kiminde monarşi kiminde ise Sosyalizm olarak yönetilmesini sağlamaya çalışmaktadırlar Bunu sağlamak içinde 1.Dünya ve 2. Dünya savaşları ile NATO ve Varşova Paktlarının kuruluşunu organize etmişlerdir veya Kapitaliz m ve Sosyalizm ile SSCB nin kuruluşu veya dağılışını organize etmişlerdir Ortadoğu ve İslam Dünyası ile farklı ülkelerde hegamonya sal bölgelerin oluşmasını sağlamaya çalışmışlardır Ve bilhassa Osmanlının yıkılışı ile Ortadoğu ve İslam coğrafyasındaki Müslüman dünyanın bölünüp parçalanması ve yeni kurulan devletler in sevk ve idaresini n Yine tek bir merkezden kontrol edilmesi için her türlü bilimsel veya inançsal ekonomik veya siyasal ve bazende askeri operasyon ları sevk ve idare eden güç odaklarının arka planında siyonizm hep idare merkezi olarak mevcut olmuştur siyonizm ise inançsal gücünü kabalaist muharref tevrattan almaktadır Ancak bu muharref tevrat Allahın hakiki tevratı değildir Hakiki tevrat yok edildiği için Allah cc tarafından yeni kitaplar vahiyle gönderilmiştir Ve Allah katında islam dışında Hak Din yoktur Bunuda hatırlatalım " İnned Dinel İndallahil İslam Şüphesizki Allah c.c katında Hak Din İslam'dır " Al-i İmran suresi 19. ayet-i kerime Fakat muharref tevrattan önceki hakiki tevrat özünde mutlak Allah c.c tarafından İnsanlara gönderilmiş bir kutsal kitaptı Ancak Firavunun Yahudiler i Mısır piramitle rinin imarıda dahil bazı köleleştirmelerde kullanırken Yahudiler in yok olması hadisesin de O zaman mevcut hakiki tevratın bu yokoluş karşısında Allahın hakiki tevrattak i ayetlerle insanlara Allahın ayetlerin i yalanlama maları gerektiğini buyurmuş Yahudiler e ümit ışığını yakarak sabrı tavsiye etmesi ve sabır ile barış sayesinde sevgi ve merhametl e felaha erecekler ini müjdelemesini tasvip etmeyen Kabala" nın köleleştirilen yahudiler i özgürleştirmek ve ayakta kalmaları için motive ederek Tevrattak i sevgi ve merhamet ile sabır ve barış ayetlerin i kaldırıp hakiki tevratı tahrip etmesiyle birlikte Kabalanın yazdığı yeni muharref tevratın hükümlerinin Yahudiler in genelince kabul edilmesiy le başlayan süreçle Ve yeni muharref tevrattak i ayetlerin hükümlerinde yazan Yahudiler in tanrı tarafından seçilmiş ırk olduğunu ve Yahudi ırkının diğer ırklardan üstün olduğunu Ve Yahudi ırkının diğer dünyadaki tüm ırkların ve insanların efendisi olduğunu ve diğer ırkların ve insanların Yahudi ırkının kölesi olduğunu ve kölelerin ise Yahudi olan efendiler ine itaat etmeleri gerektiğini eğer itaat etmezlers e katledilm eleri gerektiği doktrinin i benimsetm işler ve doktrinle rin uygulanma sına devam etmişlerdir Muharref Tevrat mezmurlar bölümü 2/8 " Onları çömlekçi kabı gibi onları demir çomaklarla kıracaksın " v.b gibi benzeri ayetlerle Muharref Tevratın emriyle bu planlar ve uygulamal ar günümüzdede artarak devam etmektedi r Ve yine muharref tevratın emriyle Yahudiler e verilen Kenan diyarının Yahudi toprakları oluşu ile Bu toprak parçalarının idaresini n ve diğer dünyadaki toprak parçalarınında bir ana merkezden Kabalaist lerce idare edilmesin in Bu idare şekillerinin ve idarecile rininde seçiminin Yine Muharref tevratın emriyle Yadudiler e verilmesi yle birlikte Kabalaist lerin dinleri gereği ve tanrının kabalaist lere verdiği emir gereği Müslümanlar insan sınıfında bile değildir ve köledir ve katledilm esi gerekmekt edir Dolayısıyla İslam veya Müslümanlar ile siyonistl er arasında barış olamaz Müslümanlar ile barış yapan eğer yahudiyse Müslümanlar ile birlikte katledime si bu dokttrini n gereğidir Bu emir yahudiler e tanrı tarafından verildiği için Ve kabalaist muharref tevrat ile iman eden tanrıya inanan her yahudi bu emri yerine getireceği için siyonistl er güçlerini inançsal olarak Muharref tevrattan aldıkları için ekonomik siyasal ve askeri güçleri mevcut olduğu için Bu gücün devamınıda bilim ve teknoloji deki üstünlükleriyle muhafaza ettikleri için Müslümanlar açısından günümüzde barışçıl bir dünya mevcut olamamakt adır Müslümanların Dünyada varlıklarını sürdürebilmeleri için ve yaşama hak ve hürriyetini elde edebilmel eri için Ayakta kalabilme leri için ekonomik siyasal askeri inançsal ve bilimsel güç dengesine ihtiyaç vardır Bilim ve teknoloji ise Alahın nimetleri ve kurallarıdır Allah c.c nimetleri ne ve kurallarına itaat edenlere Ve Allah c.c çalışana üretene ve emek harcayana Ve batılda olsa inancına göre yaşayana elbet destek olacaktır Bilim ve teknoloji akıl ile sabittir Ve akıl Allah c.c tarafından sadece siyonistl ere verilmemiş Müslümanlara ve bütün insanlığa verilmiştir Müslümanlar ise bilim ve teknoloji üretemediği takdirde Ve müslümanlar bilim ve teknoloji yerine Mezhep tarikat ve cemaat ile meşgul olup birbirler iyle mücadele ettiği sürece Siyonistl er balistik füze üretirken Müslümanlar kendi füzelerini üretmeyip küffardan daha kalitelis ini ürettiğini belgeleye meyip küffarın elindeki füzenin etkisisiz liğini ispat edemeyip Küffarı füze atmaktan vaz geçiremediği sürece her türlü bilimsel ve teknoloji k gelişmeye karşı Müslümanlar çay kahve içip sohbet ederek ve tesbih çekerek " Kuran- ı kerimde bu zaten vardır " deyip üretmeyip laf ile peynir gemisi yürütmeye çalıştıkça Kuran-ı kerim matbaasındaki makinenin parçası arızalanınca Almanyada n parça gelmesini bekleyere k Tifdruk matbaada basıma ara verdikçe Ve Suudi Arabistan gibi İngiliz-İsrailiyat uzmanlarınca desteklen en Vehhabile rin Amerika ile müttefik olup Amerikada n satın aldığı yazılımı kendileri ne ait olmayan uçak ve füzeler satın alarak kendini koruyabil eceğini sandıkça herhangi bir savaş esnasında bu uçakların ve füzelerin kullanılamayacağını bile bile satın almaya devam ettikçe Bazı Selefiler in Kuran-ı kerimde muhkem ayetler içinde Radyo ve televizyo nun yer almadığını söylemeye devam ederek müteşabih ayetleri görmezden geldikçe Bilişim teknoloji sinden bir haber olup yahudiler in kurduğu web sitelerin de islamiyet i anlatmakl a müslümanlığın yayıldığını düşündükçe Bazı müslümanların " En büyük cihad nefs ile cihattır " diyerek Dünya ve bilimle uğraşmayıp Satın alıp bindiği otomobili n parasını kendisine mermi sıkan siyonistl ere veya onların destekçilerine bilmeden mermi parası olarak ödedikçe Din alimlerin in aynı zamanda fizikçi veya matematikçi olmadığı sürece Tarikat mezhep ve cemaat ile meşgul olan Müslüman kardeşlerimizin kendileri çalışmayıp üretmeyip Bilim ve teknoloji yi hafife alarak dolayısıyla Bilim ve teknoloji denilen Allahın nimet ve kurallarını bilmeden " Şeyhim halı uçurur " demekle yetindiği sürece Ve hiç bir şeye tedbir almayıp tedbiride takdiride Allah c.c tan beklediği sürece Türk-Kürt veya Alevi-Sünni Sağcı-solcu Milliyetçi-sosyalist Laik-Antilaik Nakşi-Kadiri Nurcu-Süleymancı gibi ayrılıklar ve bölünmüşlüklerle uğraştıkça gereksiz yere aynı ülkede bilim ve teknoloji dışında gereksiz düşmanlıklarla birbirler ine karşı üstünlük taslama yarışlarıyla Allahın dini islamı ve bilim ve teknoloji yi dışlayıp çatışmasal fikirlerl e kişisel egolar ve iktidar hırsıyla fanatizm ve kin ile nefretle meşgul olmaya çalıştıkça Müslümanların üzerinden zulm eksik olmayacak tır Ve aynı ülkede kardeş kardeşin kanını akıtmaya devam edecektir ve arka planda yine siyonizmi n planları işlemeye devam edecektir ne olursa olsun zerreden kürreye herhangi bir konuda hüküm elde edileceks e İslami reailte dörttür Kuran - Kütüb-i sitte sünnet İcma ve kıyastır Kıyas içinde ise akıl ve bilim vardır Hz. Ali r.a buyurduğu gibi " Hayatta en hakiki mürşid ilimdir " Ancak mürşid kelimesin in ne anlama geldiğini bilmeyen Ve arapça sözlükte karşılık arayan veya Türkçe lugatta bu kelime varmı diye düşünen cahilleri n ne akılla ne bilimle nede dinle imanla nede islamla ilgileri vardır Allahın kitabı Kuran-ı kerimi yıllardır okuyupta Türkçe mealini okumakla anlayabil eceğini düşünen ve yaşanmayan bir islamın okumakla bir yere varılamayacağını anlayamay an cahiller var olduğu sürece Siyonizm değil Müslümanlar birbirine düşmanlık yaparak birbirler ine saadet hakkı tanımayacaklardır MÜSLÜMANLAR VE DÜNYA FORUM İSLAMİ DÜŞÜNCE VE FORMASYON 2013 HALİT AHMET ÖNCÜGİL |
59
İSLAMİ DÖKÜMANLAR / HZ.MUHAMMED S.A.V ve ÇOK FARKLI İSLAMİ KONULARA AİT DÖKÜMANLAR / İSLAM VE ANTİFANATİZM - MÜSLÜMANLARIN GERİ KALIŞI - KONU İÇİN TIKLAYINIZ
: Kasım 16, 2014, 10:14:34 ÖÖ
|
||
Başlatan admin - Son mesaj Gönderen: admin | ||
MÜSLÜMANLARIN BİLİM VE TEKNOLOJİDE
GERİ KALMALARI NIN BAZI NEDENLERİ TARIK HÜSEYİN KARAOĞLU İSLAM AYDINLIK DİN FORUM 2011 Selamün aleyküm kardeşlerim Ben bugün farklı bir konu yazmak ve sizlerind e fikir ve görüşlerinizi almak istiyorum Konumuz aslında çok büyük bir araştırma gerektire n hassas ve önemli bir konudur Konumuzun ana başlığı " Müslümanların Bilim ve Teknoloji de Geri kalmalarının bazı nedenleri " şeklindedir Müslümanların Bilim ve Teknoloji de Geri kalmalarının elbette bir çok nedenleri vardır Bu nedenler islamiyet e veya manevi değerlere kesinlikl e maledilem ez Müslümanların kendileri ne ait olan hatalar elbette vardır ve çok çeşitlidir Bu nedenlerd en bazılarından sizlere bir kaç anektod aktarmak istiyorum Ancak Müslümanların kendileri ne ait hatalara geçmeden önce Müslümanların bilim ve teknoloji ile bağlarının neden koptuğuna dair Bu konuda yazılmış bir anektodu aşağıya aktarayım ve daha sonra konumuza devam edelim İnşallah MÜSLÜMANLAR NEDEN GERİ KALDI http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=573 İslamiyet, faydalı her yeniliği emreden bir dindir. Bundan dolayı, ilim adamlarına çok önem verilmiş, ilmi, fenni ve teknik tecrübeler yapılmış, müslümanlar, tıpta, kimyada, astronomi de, coğrafyada, tarihte, edebiyatt a, matematik te, mühendislikte, mimarlıkta ve bunların hepsinin temeli olan, güzel ahlak ve sosyal bilgilerd e, en mükemmel dereceye vasıl olmuşlar, bugün de tazim ile yâd edilen kıymetli âlimler, hakimler, mütehassıslar, üstadlar yetiştirmişler, dünyanın hocası, medeniyet in rehberler i olmuşlardır. O zaman, yarı vahşi olan Avrupalı, fen bilgileri ni İslam üniversitelerinde öğrenmiş, hatta Papa Sylvester gibi, Hıristiyan din adamları da Endülüs üniversitelerinde okumuştur. Bugün, hâlâ Avrupa’da kimyaya, Chemie ve cebire, [Arabi El-cebir kelimesin den]Al-gebra ismi verilmekt edir. Çünkü bu ilimler, önce müslümanlar tarafından dünyaya öğretilmiştir. Avrupalılar, dünyayı tepsi gibi dümdüz ve etrafı duvarla çevrili zannederk en, müslümanlar, ilk olarak, dünyanın yuvarlak olduğunu ve döndüğünü buldular. Musul civarında, Sincar sahrasında, meridyeni n uzunluğunu ölçtüler ve bugünkü rakamları elde ettiler. Bugün insaflı Hıristiyanların kabul ettiği gibi, hakiki Rönesans,İtalya’da değil, Abbasiler zamanında, Arabistan’da başlamıştır ki, Avrupa’daki Rönesans’tan çok çok öncedir. Müslümanların son zamanlard a, ilim sahasında en büyük rehberi, Osmanlılar idi. Bütün Hıristiyan âlemi bu İslam devletini n, dünyadaki terakkile re ve keşiflere kayıtsız kalması için siyasi ve askeri hücuma geçtiler. Bir taraftan, haçlı saldırıları, bir taraftan da, bunların ihdas ettikleri, bid'at sahibi müslümanların yıkıcı ve bölücü çabaları, Osmanlıların fen ve teknikte rehberlik yapmalarına mani oldu. Türkler, dışardan ve içerden yapılan saldırılardan dolayı, çok zarara uğradılar. Tesirleri fazla olan yeni silahlar yapamadılar. Ülkelerinin büyük kaynaklarından layığı ile faydalana madılar. Kendi vatanlarında sanayii ve ticareti yabancılara kaptırdılar. Fakir düştüler. Dinimiz, İslam ahlakında ve ibadetler de en ufak bir değişiklik yapmayı şiddetle men etmiştir. Dünya işlerinde, fen bilgileri nde ise, her değişikliği yapmayı, bütün yeni keşifleri öğrenmemizi ve yapmamızı emretmiştir. Osmanlı Devletini ele geçiren sözde aydınlar, dinimizin bu emrinin tam tersini yaptılar. Masonlara aldanarak din bilgileri ni değiştirmeye, dinin esaslarını yıkmaya çalıştılar. Avrupa’nın fende ilerlemes ine, yeni keşiflere gözlerini kapadılar. Hatta fen bilgileri ne, modern tekniğe uymak isteyen büyük Türk sultanlarını şehid ettiler. Masonların elinde maşa olarak, ilerlemey i, teknikte değil de, dinde reform yapmakta, bölücülükte aradılar. İngilizler, asırlardır İslam ülkelerini kana boyamakla kalmamış, İskoç masonları, binlerce müslümanı ve din adamlarını aldatarak, mason yapmış, (insanlığa yardım, kardeşlik) gibi laflarla, dinden çıkmalarına, dinsiz olmalarına sebep olmuştur. İslamiyet’i büsbütün yok etmek için, bu masonları maşa olarak kullanmışlardır. Böylece, Reşit Paşa, Ali Paşa, Fuat Paşa ve Mithat Paşa, Talat Paşa gibi masonlar, İslam devletler ini yıkmakta kullanılan paşa unvanlı maşalardır. Efgani veAbduh gibi masonlar ve yetiştirdikleri çömezler de, İslam bilgileri ni bozmaya, içten yıkmaya alet olmuşlardır. 1846’da sadrazam olan mason Reşit Paşa, iş başına gelir gelmez, hariciye nazırı iken, Lord Rading ile el ele verip, hazırlamış olduğu ve ilan ettiği Tanzimat kanununa istinat ederek, mason locaları açtı. Çeşitli hıyanet ocakları çalışmaya başladı. Gençler, din cahili olarak yetiştirildi. Londra’dan alınan planlarla, bir yandan idari, zirai, askeri değişiklikler yaptılar. Bunlarla gözleri boyadılar. Öte yandan da, İslam ahlakını, ecdat sevgisini, milli birliği parçalamaya başladılar. Yetiştirdikleri kimseleri işbaşına getirdile r. Bu yıllarda Avrupa’da, yeni buluşlar, ilerlemel er oluyor; büyük fabrikala r, teknik üniversiteler, modern harp vasıtaları kuruluyor du. Osmanlılarda bunların hiçbiri yapılmadı. Hatta, Fatih devrinden beri medresele rde okutulmak ta olan fen, hesap, hendese, astronomi derslerin i büsbütün kaldırdılar. Din adamlarına fen bilgisi gerekmez diyerek, bilgili âlimlerin yetişmelerine mani oldular. Sonradan gelen İslam düşmanları da, din adamları fen bilmez, din adamları cahildir, gericidir diyerek müslüman yavrularını İslamiyet’ten uzaklaştırmaya çalıştılar. İslamiyet’e ve müslümanlara zararlı olan, İslamiyet’in öğrenilmesine mani olan şeylere uygarlık, ilericili k dediler. Çıkardıkları her kanun müslümanların, devletin aleyhine idi. Vatanın asıl sahibi olan müslüman Türkler, ikinci sınıf vatandaş haline getirildi . Din ve dil birliği Hıristiyanlık dininde, akla uygun bir esas kalmamış, hurafeler, karmakarışık bir merasim halini almıştır. Bundan başka, aynı dinde, hatta aynı mezhepte bulunan hıristiyanlar, başka başka hükümetlerin idaresind e yaşamaktadır. Avrupa hükümetleri, bunun için, başka bir bağ aramışlardır. Böylece, Avrupa’da, din birliği ölmüş, milliyet hissi doğmuştur. İslamiyet, ticaret, sanayi ve sosyal nizamı da kurduğundan, milliyet düşüncesini de içine almaktadır. Müslümanlar arasında ayrı milliyetl er kurmaya ihtiyaç kalmamıştır. Bunun içindir ki, ilmihal kitaplarında, Din ve millet, ikisi birdir denilmekt edir. Eğer müslümanlar, bölünmeseler, İslamiyet’in, milliyeti temsil etmesinde n istifade ederek, yeryüzündeki sağlamlaşmamış birçok milliyetl ere galebe çalmanın yolunu bulurlar. İslamiyet’in milliyeti temsil etmesinde, lisan birliği de hatıra gelir ise de, beş vakit namazda okunan ezan ve Kur'an-ı kerimleri n bütün İslam ülkelerinde Arabi olması, bu beraberliği de temin etmektedi r. Bunun içindir ki, İslam düşmanları, bir milleti İslamiyet’ten ayırmak, din birliğini yok etmek için, o milletin dilini, gramerini, alfabesin i değiştirmeye çalışıyorlar. Bir milletin dinine, imanına vurulacak en büyük darbe de, bu yoldan geliyor. Nitekim, Sicilya ve İspanya müslümanları böylece Hıristiyan yapılmıştır. Ruslar da, yıllarca Türkistan’daki müslümanların din ve imanlarını yok etmek için, bu keskin silahla saldırmışlardır. Zindanları, elektrik fırınları, Sibirya sürgünleri ve toptan imha faciaları, bu keskin silah kadar tesir edememiştir. Celal Nuri bey (İttihad-ı İslam) adındaki kitabında, müslümanlar için Arapça’yı, müşterek lisan olarak tavsiye etmektedi r. Yavuz Sultan Selim Han bunun için çalışmıştı. Bunu temin etmek içindir ki, tarih boyunca bütün İslam ülkelerinde din kitapları arabi olarak yazılmıştı. Arabi, bütün İslam ülkelerinde bir din lisanı olmuştur. Cennette de, herkesin arabi konuşacağını hadis-i şerifler haber vermekted ir. Bu, her müslüman milleti Araplaştırmayı istemek değildir! Dünya devletler i arasında İngilizce ortak bir dil halini almaktadır. Bugün ilim ve fen sahibi bir kimsenin, bir veya birkaç yabancı dil öğrenmesi zaruret halini almıştır. Bir hadis-i şerifte, (Bir kavmin dilini öğrenen, onların zararlarından korunmuş olur) buyuruluy or. Bunun içindir ki, gençlerimizin Arabi’nin yanında, Avrupa dillerini de öğrenmeleri faydalı olup, sevap kazandıran çok işlere sebep olabilir. Avrupalıların asırlardan beri bize yabancı gözü ile bakmaları, milliyet hissinden ziyade, İslam dinini bilmemele rinden ileri gelmekted ir.(Faideli Bilgiler) Din cahilleri Din cahilleri, tâ ilk asırdan beri, İslamiyet’i yok etmek için çalışıyorlar. Şimdi de, çeşitli adlarla, çeşitli planlarla saldırıyorlar. Cehenneme gidecekle ri bildirilm iş olan itikadı bozuk kimseler de müslümanları doğru yoldan ayırmak için, hile ve iftira yapıyorlar. Böylece, İslam düşmanları ile işbirliği yaparak, Ehl-i sünneti yıkmaya uğraşıyorlar. Bu saldırıların öncülüğünü İngilizler yaptı. Bütün kaynaklarını, hazineler ini, silahlı kuvvetler ini, donanmasını, tekniğini, politikacılarını ve yazarlarını bu işte kullandı. Böylece, dünyanın en büyük iki İslam devleti olan Hindistan’daki Gürganiyye ve üç kıta üzerine yayılmış bulunan Osmanlı İslam devletler ini yıktı. Her yerde İslam’ın değerli kitaplarını yok etti. İslam bilgileri ni birçok yerlerden sildi, süpürdü. İkinci Cihan Harbinde, komünistler yok olmak üzere iken, bunların kuvvetlen melerine, yayılmalarına sebep oldu. İngiliz Başbakanı James Balfour, 1917’de, müslümanların mukaddes yerleri olan Filistin’de Yahudi devletini n kurulması için çalışan Siyonizm teşkilatını kurdu. İngiliz hükümeti, bu işi senelerce destekley ip, 1947’de İsrail devletini n kurulmasını sağladı. Yine İngiliz hükümeti, 1932’de, Arabistan Yarımadasını Osmanlılardan alıp, Süudlara teslim ederek, İslamiyet’e en büyük darbeyi vurdu. İşte İngiliz siyaseti 1944’de Japonya’da vefat eden Abdürreşid İbrahim efendi, 1910’da İstanbul’da basılan Âlem-i İslam kitabının ikinci cildinde, (İngilizlerin İslam düşmanlığı) yazısında diyor ki: (Hilafet-i islamiyye nin bir an önce kaldırılması, İngilizlerin birinci düşüncesidir. Kırım muharebes ine sebep olmaları ve burada Türklere yardım etmeleri, hilafeti yıkmak için bir hile idi. Paris muahedesi, bu hileyi ortaya koymaktadır. Her zaman Türklerin başına gelen felaketle rde İngiliz parmağı vardır. İngiliz siyasetin in temeli, İslamiyet’i yok etmektir. Bu siyasetin sebebi, İslamiyet’ten korkup müslümanları aldatmak için, satılmış vicdansızları kullanırlar. Bunları İslam âlimi, kahraman olarak tanıtırlar. Sözün özü, İslamiyet’in en büyük düşmanı İngilizlerdir.) (Faideli Bilgiler) Sömürgeler bakanlığı kurdular Osmanlıların her sahada ilerlemel erine ve bu kadar başarılı olmalarına rağmen yıkılmalarının sebebini, yirminci asrın tanınmış psikologl arından Amerikalı Terman şöyle anlatıyor: Osmanlı orduları Avrupa’da ilerliyor, Viyana elden gidiyordu . Viyana gidince, bütün Avrupa’nın Müslümanların eline geçmesi çok kolay olacaktı. Osmanlılar, Avrupa’ya İslam medeniyet ini getiriyor; ilim, fen, ahlak nurları, Hıristiyanlığın kararttığı, uyuşturduğu yerlere, zindelik, insanlık, huzur, saadet saçıyordu. Asırlarca, diktatörlerin, kapitalis tlerin, papazların zulümleri altında inleyen kimseler, İslam ahlakı ile, insan haklarına kavuşuyordu. Avrupa diktatörleri ve öncelikle Hıristiyan kiliseler i, Osmanlı ordularına karşı son gayretler ini harcıyorlardı. Bir gece, İstanbul’daki, İngiliz sefiri, Londra’ya tarihi mektubunu yolladı. Buldum... Buldum!.. Osmanlı ordularının ilerleme sebebini buldum. Onları durdurmanın yolunu buldumdiy erek şöyle yazıyordu: (Osmanlılar ele geçirdikleri her yerde din, ırk farkı gözetmeksizin, seçtikleri çocukların zekalarını ölçüyor, ileri zekalıları ayırarak, medresele rde okutup, İslam terbiyesi ile yetiştiriyorlar. Bunlar arasından da seçtiklerine, saraydaki Enderun denilen yüksek okulda, o zamanın en ileri bilgileri ni veriyorla r. İşte, Osmanlı siyaset adamları, başkumandanları; böyle seçilen, yetiştirilen keskin zekalı şahsiyetlerdir. Sokullula r, Köprülüler böyle yetişmiştir. Osmanlı akınlarını durdurmak, Hıristiyanlığı kurtarmak için biricik çare, Enderun mektepler ini ve medresele ri dağıtmak, onları içerden yıkmaktır.) Bu mektuptan sonra, İngiltere’de, Sömürgeler Bakanlığı kuruldu. Burada yetiştirilen casuslar ve Hıristiyan misyonerl eri ve masonlar, yalan propagand a ve yaldızlı vaatlerle avladıkları cahilleri, Osmanlı devletini n kilit noktalarına yerleştirmeye ve bu kuklaların eli ile; medresele rden fen, ahlak derslerin i kaldırmaya, Müslümanları cahil bırakmaya uğraştılar. Nihayet tam başarı sağladılar. İslam devleti yıkıldı. İslamiyet’in dünyaya neşrettiği saadet, huzur nurları söndü. Evet kardeşlerim yukarıdaki yazıyı okudunuz Birde Müslümanların hatalarından bahsedeli m Osmanlı medeniyet i bizlere şunu gösteriyor Batı medeniyet i ile islam medeniyet inin Reformasy on yapıldığı takdirde Müslümanların Kendi standatla rına göre bilim ve teknoloji deki Gelişimi ile birlikte paralel olarak Her türlü ürünü kendi imal edebilme yetisi veya kendine has bir mamul üretebilme yetisiyle Batıyı kopye etmekten ziyade Kendine has bir mamul stardartı geliştirebilme yetisinin elde edilişiyle Avrupa bağımlılığının ve etkileşiminin olmayacağını gösternektedir Glokenscp iel denilen enstrüman ile Mehter takımndaki Çevgan denilen enstrüman veya Batı çalgısı timpani ile kös arasındaki benzerlik Bizlere her türlü mamul üretimde Müslümanlara has bir teknoloji nin olabileceğini göstermektedir Fatih Sultan Mehmet Hanın İstanbulun fethindek i Planlarını projeleri ni biliyorsu nuz Özelllikle ateşli toplarla ilgili yenilikle rini biliyorsu nuz Ancak Osmanlıdan sonra Müslümanlar geriledi Mezhep Tarikat Cemaat taassubu ile meşgul olarak Irkçılık hezeyanı ile birlikte gereksiz fikir akımlarının etkisinde kaldı Dini bilimler ile Nazari bilimleri n paralelliğinin yok olması yüzünden Bilim ve teknoloji den uzaklaştılar Müslümanların Bilimsel çalışmaları Endülüs yoluyla Batıya geçerken Endülüste Müslümanların ve islamın izleri silinirke n Osmanlı memlukler le savaşmakla meşgul olmak zorunda kaldı Osmanlı yıkıldıktan sonra ise Müslümanlar Bilim ve Teknoloji ye önem vermedi Bunu her sahada görebilirsiniz Batı örneğin sinema teknoloji sine önem verdi Örneğin Walt Disney ürünü bir çizgi filmde Amerikan Film Şirketi Senfoni orkestrası kullanırken Müslümanların yaptığı çizgi filmde bir kudüm ile Ney sesi vardı Amerikan Hollywood yönetmenlerinden Mustafa Akad Fatih Sultan Mehmed ve İstanbulun Fethi filmini çekmek istediğinde İslam ülkelerinden sinema için finasman alamadı Amerikan Nasa Uzay üssü uzmanlarından Müslüman Prof Dr Faruk El-Baz Müslüman ülkelerden birinde Uzay üssü kurulabil eceğini Bunun için kendisine Finansman verilmesi ni istedi ama verilmedi Dünyada Batı Radyo istasyonl arı ve TV kanalları kurmaya başlandığında Müslümanlar ilk etapta bu teknoloji yede karşı çıktılar TV haram dediler Yıllar sonra TV kanallarının gerekliliğini anladılar Bu örnekleri saymakla bitmez tükenmez ve gereksizd ir Müslümanlar Osmanlıdan sonra Bilim ve Teknoloji ye değer vermedile r Günümüzün Müslümanlarında düşünme araştırma inceleme geliştirme Yetisi olmadığı gibi herşeye gereksiz ön yargıyla ve inatçılıkla bakış açısı mevcut İstişare yerine bağnazlık tutuculuk taassub ve nemelazımcılık hakim Olaylara karşı ilgisizli k ve sabırsızca bir kibirlili k ve bencillik-egoistlik hakim Kendisini n herşeyi bildiğini sanır bir yaklaşım var ve öğrenmeye azim yok Hiç bir şeye önem vermiyor edebiyatt an sinemaya veya müziğe kadar Hiç bir dünya ilmine değer vermiyor ve çalışmıyor üretmiyor Üretilen mamulü satın alıyor ve satın aldığı ülkenin kültür ağına takılıyor Bir kaç anektod aktarmaya çalıştım sizlere Bizlerde Müslümanız ve hepimizin yığınla hataları vardır şüphesiz Bizlere haklarınızı helal ediniz ve Allah Müslümanların yardımcı olsun Allaha emanet olunuz Selamün aleyküm kardeşlerim MÜSLÜMANLARIN BİLİM VE TEKNOLOJİDE GERİ KALMALARI NIN BAZI NEDENLERİ TARIK HÜSEYİN KARAOĞLU İSLAM AYDINLIK DİN FORUM 2011 |
60
İSLAMİ DÖKÜMANLAR / HZ.MUHAMMED S.A.V ve ÇOK FARKLI İSLAMİ KONULARA AİT DÖKÜMANLAR / İSLAM VE ANTİFANATİZM - İSLAM VE BİLİMSEL HAKİKAT - KONU İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN
: Kasım 16, 2014, 10:12:09 ÖÖ
|
||
Başlatan admin - Son mesaj Gönderen: admin | ||
İSLAM VE BİLİMSEL HAKİKAT FORUM DÜNYA VE İSLAMİ HAYAT 2010 İSTANBUL HÜSEYİN FIRAT DAĞOĞLU Selamün aleyküm aleyküm kardeşlerim İlim ve İslam bağlantısı ile ilgili bir kaç anektod aktarmak istiyorum Önce aşağıdaki yazıyı okuyalım sonra konumuza devam edelim İLİM MÜSLÜMANIN YİTİK MALIDIR http://www.mumineforum.com/misafir-soru-cevaplari/50827-ilim-muminin-yitik-malidir-nerede-bulursa-alsin-ne-demektir.html İslam dini, ilme ve ilim adamlarına olması gerekenin en iyi şekliyle değer vermiş ilme giden meşru yolları açık tutmuştur. Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi emreden dinimiz Müslümanların daima ilimle iç içe olmasını istemiştir. Yüce dinimiz İslam, ilim öğrenmek ve öğretmeyi ibadet kabul etmiştir. Kur’an-ı Kerimde, Allah (cc)’ın ilk emri “Oku”(1) olmuştur İlimle alakalı olarak muhtelif ayetlerde de şöyle buyrulmuştur “ Hiç bilenlerl e bilmeyenl er bir olur mu ?”(2) “ Allah, içinizden inananları ve kendileri ne ilim verilenle rin dereceler ini yükseltir”(3). “Allah’a karşı kulları içinde ancak alim olanlar derin saygı duyar”.(4) “Hikmet ve ilim ile daima Rabbinin yoluna çağır”.(5) Daima ilme teşvik eden sevgili Peygamber imiz (sav)’de şöyle buyurmuşlardır: “İlim mü’minin yitik malıdır. Onu nerede bulursa alsın.”(6) “İlim tahsil etmek kadın-erkek her müslümana farzdır.”(7) “Alimler peygamber lerin varisleri dir”.( “Mahşerde alimlerin mürekkebi şehitlerin kanlarıyla muvazene edilir (tartılır) .”(9) “İlim talep etmek için yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır.’’(10) Hadis-i Şeriflerinde bu şekilde buyuran Peygamber (sav)’ın, mescidind e suffe oluşturması Bedir Savaşında esir alınan esirlerin, bırakılmalarının 10 müslümana okuma yazma öğretme şartına bağlanması Peygamber (sav)’ın ilme verdiği değerin açık ifadesidi r. Hulefa-i Raşidin döneminde de ilme önem verilmiştir. Kur’an, Hz. Ebubekir zamanında mushaf haline getirtilm iş Hz. Ömer döneminde ilim tahsil edenlerin ihtiyaçları karşılanmış, Hz. Osman devrinde Kur’an çoğaltılarak diğer İslam beldeleri ne gönderilmiştir. Hz. Ali bizzat ilimle meşgul olmuş ve “Bana bir harf öğreten beni kendisine köle yapar” ifadesiyl e ilme verdiği önemi ortaya koymuştur. Daha sonraki dönemlerde de müslümanlar ilimle iç içe olmuşlardır. Endülüs’te yetişen alimler Selçuklu ve özellikle Osmanlı döneminde camilerin külliye şeklinde yapılışı müslümanların ve şanlı ecdadımızın ilme ve ilim adamlarına verdiği ehemmiyet i ortaya koymaktadır. Bugün bize düşen ilmin sınırı ve öğrenmenin yaşı olmayacağı şuuruyla kadın-erkek hepimiz ilimle meşgul olmalıyız ve insanımızı ilme teşvik etmeliyiz . Böyle yaptığımız taktirde, imanlı ve erdemli bir nesil meydana getirmiş oluruz. Bununla beraber diğer müsbet ilimler de de Müslümanlar,olmaları gerekli olan yeri almalıdırlar. Allah (cc)’ın ilk emri “oku” iken bizim en son yaptığımız iş okumak olmamalıdır. Kaynaklar: 1 Alak ,1 2 Zümer, 9 3 Mücadele,11 4 Fatır ,28 5 Nahl,125 6 Tirmizi,İlim,19-2688 7 Mukaddime,15-11-1395 8 Buhari,10 9 Cami’ul- Beyan,ilim,33 10 Tirmizi,4080 Evet sevgili Müslüman kardeşlerim peki madem " İlim Müslümanın yitik malıdır " Ve bu Hadis-i şeriftir ve sahihtir Peki müslümanların bilim ve teknoloji yle uğraşmayarak herşeyi hazırdan Siyonistl erden satın alması Ve her satın alınan ürün ile ve ödenen her kuruş para ile Siyonistl erin Müslümanlara sıktığı her bir merminin parasını bizzat kendileri ödeyerek Müslümanları ve islamiyet i zarardan nasıl koruyacak lardır Dünyayı idare eden Siyonist mekanizma lar Bilim ve teknoloji üreterek Dünyanın egemenliğini ve kendileri ni ayakta tutmaktadırlar Hem müslümanları sömürmektedirler Hemde islamiyet in fetret devrine ulaşmasına Engel olmaktadırlar Bunu yaparken fazla çaba harcamala rına gerek yoktur Müslümanlar bilerek yada bilmeyere k kendi elleriyle İslamın gelişmesine engel olmaktadırlar İslamiyetin gelişmesindeki en büyük engel Müslümanların kendileri dir bakınız müslümanların kullandığı ürünlere içtiği meyve suyundan kullandığı otomobile kadar herşeyi siyonist ve onların destekçilerinden tedarik etmektedi rler Kuran-ı Kerimi basan matba makinesin den tutunda hastalandığı zaman eczaneden satın aldığı ilaca kadar Kullandığı herşey siyonistl erin veya onların destekçilerinin ürünüdür veya onlardan alınan parçaların montesind en ibarettir satın almakla veya montajla ilimin ne ilgisi vardır sadece Din ve İman Allahın kurallar bütünü değildirki Matematik kimya fizik astronomi bunların tümü zaten Allahın var ettiği ve bu kuralları açığa çıkaranlara fayda verdiği kurallardır Bu kurallarıda açığa çıkarmak ilimledir ve bu kuralları ilimle ortaya çıkaranlar diğerlerinden her bakımdan üstün konumdadırlar Üstünlük elbette takvadadır peki Müslümanlarda takvamı eksildi Takvayı elde etme metodu Allaha yakınlıktadır Bu neyle olur Allaha yakın olmak içinde Allahın var ettiği her türlü kurallara tabi olup Allahın Hem din hemde bilim ile ilgili kurallarına tabi olmakla olmak ve uygulamak la olur Bunun için imanmı gerekir çabamı gerekir emekmi gerekir yada duamı gerekir Elbette emek ve dua gerekir çalışmak ve çabalamak gerekir Siyonistl er aslında muharref tevratın emirlerin e göre elbette çalışıyorlar duada ediyorlar dinlerini n gereği olarakta müslümanlara hayat hakkı tanımayacaklardır bu onlara göre dinlerini n emridir müslümanlar çalışmıyorlar çabalamıyorlar üretmiyorlar ve her türlü ürünü satın alıyorlar bunun adınada ilimi almak diyorlar ilim almak demek üretilmiş ürünü satın almak değildir ilim almak demek parçaları satın alıp monte etmek değildir ilim almak o ürünün üretilmesindeki teknoloji yi almaktır ve ilim demek alınan o teknoloji yi geliştirip o satın alınabilecek üründen daha kalitelis ini üretmek ve önce müslümanların daha sonrada tüm insanlığın kullanımına ve faydasına sunmaktır müslümanın görevi budur Anlatılan bir kıssa vardır onu aşağıya alıntıladım kıssayı okuyalım ve konumuza devam edelim inşallah HZ. MUSA AS VE NİL HADİSESİ Hz.Musa as. Allahın peygamber idir Ve Allahın dinini ve buyruklarını Peygamber liğinin gereği olarak tebliğ etmektedi r Firavun ise Hz.Musa as.ın Peygamber liğini Ve Allahın varlığını birliğini ve üstünlüğünü kabul etmemekte dir Firavun kendini herkesten ve herşeyden üstün saymaktadır Ve her fırsatta Hz.Musa as. a karşı kendi üstünlüğünü ispat çabasındadır Bunu yaparken akla hayale gelmeyece k planlar içindedir Bir gün öyle bir hadise olurki Hz.Musa as. Allahın varlığını büyüklüğünü ve üstünlüğünü ispat için halkın huzurunda Firavun ile iddiaya tutuşur Hz.Musa as buyururki : " Benim Rabbim ( yücedir ve üstündür ) Nil nehriyle Mısıra hayat verir " buyurur Firavun ise bu söze karşılık " Ben istersem Nili ters ( akıtırım ) çeviririm " der Hz.Musa a.s ise " Hadi o zaman göster " diye buyurur Firavun ise bunu ispatlaya cağını ancak kendine süre vermesini ister Hz.Musa as düşünür ve nasıl olsa sürede olsa ne yapılırsa yapılsın Firavunun Nili ters akıtamayacağını Bunu yapacak olsa bile Allah c.c ın mutlak Peygamber inin yanında olacağından buna izin vermeyeceğini düşünerek Firavuna istediği süreyi verir ve yarın aynı yerde buluşarak Firavunun ispatını yapması gerektiğini söyleyerek oradan ayrılır Hz.Musa as neticede Allah c.c ın Peygamber idir Ve her buyruğu mutlak Allah c.c ın emrini ve buyruğunu İnsanlığa iletmek içindir Hz.Musa as Yaradanın buyruğunu dile getirmeni n huzuruyla eve gider ve istirahat e çekilir Hz.Musa as ertesi gün Nil nehrinin Firavunun istediği yöne mümkün değil akmayacağını düşündüğünden içi rahat bir şekilde uykuya dalar Firavun ise uyumaz ve düşünmektedir Çünkü bir iddiaya girmiştir ve iddianın ispatı olmazsa yalancı olacaktır Ve halkının gözünde küçük duruma düşecektir itibarı ve inandırıcılığı kalmayaca ktır üstünlüğü kalmayaca ktır Firavun bütün gece uyumaz ve aslında inanmadığı Hz.Musa as ın Rabbine bütün gece boyunca uyumadan dua eder Sabah olur ve iddiaya girilen Nil nehri kenarına Firavun ile Hz.Musa as ve halk birlikte gelirler Hz.Musa as Firavunda n Nili ters akıtabilirim iddiasının ispatını ister Ve o sırada Nil nehri Firavunun iddia ettiği yöne doğru ters akmaya başlar Hz.Musa as şaşırır ve Allah c.c hazretler ine " Rabbim ben senin söylemediğin birşeyi söylemedim neden böyle irade buyurdun" diye buyurarak aslında neden kendi Peygamber inin yine Allah c.c hakkı için dediğinden farklı bir irade buyurduğunu yada bu şekilde irade buyurarak neden kendi Peygamber inin dediğinin doğru olduğu halde sanki yalan söylemiş gibi bir hale soktuğunu Rabbine sorar Allah c.c ise " Ey Hz. Musa as Elbette senin söyledigin dogruydu Ama sen ( bütün gece ) uyurken o ( Firavun ) dua etti Ben, herkesin Rabbiyim Herkesin duasına cevap veririm Allah, o kadar adildirki Kendisine ibadet edenede Etmeyened e Tapanada, tapmayana da, duası karşılıgında yardım eder " buyurdu Evet sevgili Müslüman kardeşlerim Bu kıssadan alınacak çok ders var Bu kıssada olay sadece dua değil Dua ile birlikte uykusuz kalınarak verilen emektir Allah c.c adaleti gereği Emek verip çalışanların emeklerin i zayi etmez Firavun ve Nil hadisesin den çıkaracağımız nihai sonuç ise Siyonistt e olsa Yahudide olsa İnançsızda olsa eğer emek veriyorsa Bu emeklerin in karşılığının Allah c.c tarafından zayi edilmeyec eğidir Bu yüzden üzülerek şunu ifade etmeliyiz ki Müslümanlar çalışmıyorlar üretmiyorlar ve eğer belki ediyorlar sa Rablerine dua ediyorlar Ancak çalışmadan üretmeden emek harcamada n Eğerki sadece dua ile siyonistl erin çemberinden kurtulabi lecekleri ni sanıyorlarsa yanılıyorlar Çünkü Okyanusta yolalan Nükleer uçak gemisinin yakıtı uranyum ise ve uranyumun parçalanması ile açığa çıkan enerjiyle gemi yol alıyorsa ve uçak gemisinde n atılan roket Müslümanların sahilini vuruyorsa Ve bütün bunların arkasında emek ve çaba sarf edilerek elde edilen bilim ve teknoloji denilen Yine Allahın verdiği akıl ile geliştirilen Yine Allahın var ettiği Matematik fizik kimya oşinografi gibi Allahın kuralları denilen ilim dalları varsa Ve müslümanlar bu Allahın kurallarından habersizs e ve atılan rokete karşı Allahın verdiği akılla karşıt roket üretip atmayıp edilen dua ile roketin denize düşeceğini düşünüyorlarsa üzülerek söyleyelimki Allahın adaleti gereği Müslümanlar çabalamadıkları ve emek harcamadıkları için Atılan roket Müslümanların bedenleri ni parçalayacaktır Ve mutlak buda Allahın kudreti ve adaleti gereğidir Bazı kardeşlerim şimdi diyecekle r " İlla roket satın alıp karşı tarafamı atacağız İslam sevgi ve barış dinidir bu savaş çığırtkanlığı dinimize ve merhameti mize yakışıyormu ? " diyecekle r Hayır kardeşim amacımız karşı taraf ile savaşmak değildir Amaç karşı tarafın savaştan vaz geçmesini sağlamaktır Bununda yolu roket atmasını engelleme ktir Bunun yoluda roket satın alıp atmak değildir Hayır kardeşlerim yapılacak şey şudur ben roket satın alın ve karşıya atın demiyorum roket satın almak yerine ve savaşmak yerine önce roket satın almaktan vaz geçeceksin ve roketi üretecek teknoloji yi kendin geliştireceksin ve daha kalitelis ini üreteceksinki karşıdaki kendi roketinin etkisizliğini ve müslümanın ürettiği roketin üstünlüğü görünce zaten roket atmaktan vaz geçecektir Çünkü onlar Hakkı değil Kuvveti üstün tutarlar Ver sizin roketiniz daha kuvvetliy se karşı tarafta ise zaten iman olmadığı için kuvvetsiz roketiyle size ateş açmayacaktır yoksa zaten karşının attığı roket müslümanı vurdukça ve daha etkilisin i müslümanlar yerine başkaları yaptıkça müslümanlar roketleri n hedefi olmaya ve parçalanmaya devam edecektir Siyonistl erin roket üretmesinede gerek yok zaten Müslümanlar bilim ve teknoloji yle uğraşmıyorlar sadece yaptıkları mezhep tarikat ve cemaat kavgasıyla asırlardır birbirler ini eziyorlar Müslümanlar birbirini ezmekle meşgulken Siyonistl erin gülüp eğlenmeye elbette hakkı vardır Buda Allahın adaleti gereğidir Müslümanlar eğer yaşamayı Hak ediyorsa Rabbim yaşatır Hak etmiyorsa Rabbimin adaleti gereği yaşayamaz ve ezilir Bazen elbette Hak olan Batılın eliyle verilebil ir Batılda veya zalimde mutlak bazen Allahın kırbacı olabilir İşte kırbaçta doğru yola erişmek için uyarıdır konumuzun başlığı " İslam ve Bilimsel Hakikat " değilmiydi İşte sizlere bazı hakikatle ri söyledik Neticede dünyada şu an ezilenler de sömürülenlerde müslümanlardır Bizlerde müslümanız neticede peki müslümanların müslümanlara olan düşmanlıklarından vaz geçmedikçe nasıl selamete çıkarız sanıyorsunuz ve müslümanları müslümanlara düşman edenlerin nasıl bunu yaptıklarını düşünüyorsunuz eğitim bilgi ve teknoloji yle tabiki müslümanlarda eğitim bilgi ve teknoloji olmadığı sürece bu şekilde cehalet içinde oldukları sürece daha çok mezhepler tarikatle r ve cemaatler le birbirler ini katledip Arka planda olan ve gelişen dünyayı takip edemezler tabiki Bu öyle bilgisaya r kullanmayı öğrenip Tıp dilini İngilizce olarak kabul etmeklede olmaz bilgisaya rı üretecek teknoloji yoksa her müslümanın eline bir laptop vererek " İlim Müslümanın yitik malıdır " diyerek bilgisaya r kullanmayı teşvik ilede gelişmişlik olmaz ancak bilgisaya r üreten siyonistl erin güçlenmesine yarar sağlamış olursunuz Bazı kardeşlerimde şunu söylüyorlar " Biz tarım ülkesiyiz Bilimsel ve teknoloji k ürünler yada ağır sanayi ülkesi değiliz " diyorlar peki o yüzdenmi tarlalarımızda tohumu israilden gelen Mikadose domatesi Washingto n Portakalı Starking elması Napolyon kirazı ve Amerikan pirinci yetiştiriyoruz ve 1 kamyon patates tarladan kilosu 50 kuruştan tüccara satıldığı söyleniyor ve 2000 kg 1 kamyon patates üretip karşılığında 1 adet Amerikan malı İphone marka akıllı Cep telefonu zor satın alabiliyo ruz Maliye Bakanlığının bir tesbiti var bu konuda 1400 kg 1 kamyon Domates üreteceksiniz ve karşılığında 1 adet İPad ancak satın alabiliyo rsunuz veya 27 Tır Kamyonu mermer blok karşılığı 1 adet tomografi cihazı zor satın alabiliyo rsunuz http://www.taraf.com.tr/haber-simsek-27-tir-mermer-bir-tomografi-cihazi-etmiyor-150755/ eğer mermer çıkarmak için harcanan iş gücünü ve çabayı bilmiyors anız ve patatesin tarlada ne zahmetler le üretildiğini bilmiyors anız dikimi ayrı zahmet gübresi ayrı zahmet çapası ayrı zahmet ve aylarca çalış ve karşılığı 1 kamyon 2000 kg patatese 1 adet Amerikan malı İphone marka akıllı cep telefonu zor alıyorsanız artık söyleyecek sözüm yok size kardeşlerim Allah yardımcımız olsun selamün aleyküm İSLAM VE BİLİMSEL HAKİKAT FORUM DÜNYA VE İSLAMİ HAYAT 2010 İSTANBUL HÜSEYİN FIRAT DAĞOĞLU |