Konu Başlığı: SANAL ALEM - SANAL ALEMDE NEFS ÇIKMAZI - KONU İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ Gönderen: admin üzerinde Aralık 23, 2011, 02:10:11 ÖS SANAL ALEM - SANAL ALEMDE NEFS ÇIKMAZI
Allah c.c sanal alemde islam için çalışan sitelerde n ve burada görev yapanlard an razı olsun ve başarılarının devamını nasip eylesin inşallah http://www.islam-green34.com SANAL ALEM - SANAL ALEMDE NEFS ÇIKMAZI FATMA ZEHRA İSLAMGÜL http://www.islamgul.tr.gg Selamün aleyküm kardeşlerim ben sizlere bu konuyu yazarken aslında bu ülkede yaşayan bir müslüman bayan olarak çok üzülüyorum ve geriliyor um ama bazı hakikatle ride aktarmak gerekiyor sanal alemde bazı genel sohbet veya bazı dini sohbet chat sitelerin de Msn veya Facebook ile Twitter gibi sosyal paylaşım için açılmış aygıtlarda bazı erkek ve bayanların evli veya bekar yaşı ne olursa olsun hiç fark etmeden nefs çıkmazları içinde aşk tuzaklarına yakalandıklarını ve romantizm ve erotizm ile cınsellik içeren sohbetler yaptıklarını görmekteyiz cınselliğin bu kadar yaygın hale geldğini ve bazı müslüman kitlelerd ede bunun hızla yayıldığını görmekteyiz bu cınsellik neden bu kadar yayılıyor bu konuda çok farklı yazılar yayınlandı bu konuda çok anketler ve araştırmalar var bende bu konuda bazı anektodla rı burada paylaşmak istiyorum aşağıdaki alıntıyı buyrun okuyalım FORUM POWERPOST A 2000 İSTANBUL MODERATÖR MC FORCE AYHAN SERHAT KONYALIOĞLU Sanal alem ve bazı sohbet chat sitelerin de ve Msn Facebook gibi paylaşımlarda yapılan sanal alemdeki psiko-travmaların ve cinselliğin nedenleri yle ve sonuçlarıyla ilgili yoğun anketleri miz devam etmektedi r ancak şimdiye kadarki sonuçların ben önümüzdeki günlerdede değişeceğini veya farklılaşacağını sanmıyorum aynı oranlar ve yüzdeler sabit kalacaktır sadece daha çok kişinin ankete katılması dışında oranların ve yüzdelerin değişeceğini sanmıyorum ve bu gelinen şimdiki sonuçlara göre bir değerlendirme yapmak ve bunuda sizlerle paylaşmak istedim daha önce bildiğiniz gibi bu tür anketleri veya araştırmaları yapan yada internett e yayınlayan siteler veya forumlar vardı veya bu tür konularda yazı yada alıntı yayınlayan siteler veya forumlar vardı örneğin Forum İstanbul Newgenç sitesinde yayınlanan yazıyla sabit Amerikan Webmaster s Network Lıke Cıty şirketinin araştırmasına göre Türkiye için sanal alemde kız-erkek türü sohbetiyl e meşgul olan evli veya bekar user sayısıyla ilgili Oran ve Yüzdeler aşağıdaki gibiydi FUAT KEREM YILMAZER NEWGENÇ FORUM İSTANBUL Amerikan webmaster s network lake city 2003 - 2008 TOTAL TURKEY Statistic s 13.000.00 0 % 40 Women 5 . 200.000 % 60 Men 7 . 800 .000 Single Women % 65 - 3 . 380 . 000 Married Women % 35 - 1 . 800 . 000 Single Men % 45 - 3. 510 .000 Married Men % 55 - 4 . 290 . 000 Psycholog ical Trauma %10 M . Men - 429 . 000 % 70 M. Women - 1 . 260 . 000 FUAT KEREM YILMAZER New Forum Genç İstanbul 2008 veya dünyayı ve Türkiyeyiye kapsayan araştırmasıyla Amerikan Google Labs USA şirketinin verileriy le Msn kullanımında Dünya 2.si ve Erotik-Pornografik sorgulama dada Dünya 1.si olduık Amerikan Pasific Network USA şirketinin verileriy lede NewgençForum da yayınlanan veriler aşağı yukarı aynıdır Bizim PowerPost a Forum isimli sitemizin halihazırda devam eden anketleri nden sanal alemde cınselliğin yaygınlaşmasının nedenleri ve etkileri isimli anketlerl e ilgili şu anlık bizlere ulaşan sonuçların anket bitiminde de aynı olacağını düşündüğümüzden bir değerlenrime yazısını sizlerle paylaşmak istedim Cınsellliğin yaygınlaşmasının çok farklı nedenleri olduğu ortaya çıkıyor ancak bazı nedenlerd en en önemlileri ve şu anki anket sonuçlarına göre elde ettiiğmiz hususlar şunlardır 1- Batı ile farklı bir toplumuz ve Batı gençliği yada insanı cınselliği daha lise çağlarında karşıt cinsle birlikte yaşıyor Türk Toplumu ise kapalı bir toplum ve cınsellık bizim toplumumu zda örf adet gelenek ve din içinde belirli sınırlar içinde yaşanan bir donedir ve sanal alem evli veya bekar fark etmeden müslüman veya ateist fark etmeden ve biyolojik yaşta fark etmeden bu sınırların kaldırılmasına olanak tanıdığı için cınsellık sanal alemde Türk toplumu için çok fazla tercih edilen bir done haline gelmiştir 2-Genel olarak olarak görülen şudurki sanal alemdeki Erkekler genel olarak %85 cınsellığe meyillidi r %15 ise sanal alemi dini veya genel bilgi için kullanmak tadır veya bilgi paylaşımı içindedir Bayanların cınsellığe meyil oranı ise %30 civarındadır etkiyle bu oran %40 genel oranına çıkmaktadır Erkekleri n bu %85 oran içindekilerin cınselliğe meyil oranı %70 tır geri kalan %15 ise etki sonucu genel oranı %85 e fırlatmaktadır 3-Anketlerin verilerin in şu anki durumu Erkekleri n genelinin cınsellığe meyilli olduğu ve bunu genellikl e istedikle ri sonucu ortaya çıkmaktadır ve erkeklerl e sanal alemde sohbet eden bayanların çoğunluğununda bu erkekleri n cınsel meylinden etkilenec eği açık gerçektir ancak bayanların bazılarının açıklamalarından anlaşıldığı üzere bazı bayanların aslında cınsellığe meylinin olmadığı ancak karşısındaki erkeğin ahlakli yapısını anlamak için cınsel konulara girerek karşısındaki erkeğin karakteri ni çözmek istedikle ri ve bu şekilde cınsel konularda n bahsetmel erinin aslında bayanlar için bir tesbit ve ölçme mekanizma sı olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır 4- Erkekleri n genel olarakta ahlaklı bayanlar ile cınsel sohbet etmeye çalıştıkları ve erkekleri n ahlaksız bayanlarl a cınsellikten bahsetmey i tercih etmedikle ri görülmektedir bunun nedeninid e bazı erkekler şöyle açıklamaktadır " ahlaklı bayan ile yaşanan cınsellık daha etkileyic i " demektedi rler 5 - Şu anki Anketlerd en elde edlien verilere görede madalyonu n diğer yüzü şu şekildedir Bayanların %60 ı gerçekten ahlaklıdır ve etki altında kalmayan bayan sayısıyla bu oran %70 olmaktadır yani kısacası bayanların %70 i ahlaklıdır Erkekleri n ise ancak %15 i gerçekten ahlaklıdır etki altında kalmayanl arın oranınıda eklersek %30 oranı ortaya çıkmaktadır ve neticede bayanların her zaman erkeklerd en ahlaklı olduğu açık bir gerçektir ve bu temeli müslüman olan ve erkek egemen toplumumu z için çok tehlikeli bir durumdur çünkü toplumu yönlendirenlerin genelide erkeklerd ir ve Türk Toplumu sanal alemde ahlaksız bir toplumdur ancak elbette bu oranlar 75 milyonluk bir ülkeyi değil sadece sanal alemdekil erin ahlaksız yapılanmasını kapsar fakat sanal alemdeki bu hızlı trend yükselişinin eğer önüne geçilemezse Türk Toplumu çok büyük yara alacaktır FORUM POWERPOST A 2000 İSTANBUL MODERATÖR MC FORCE AYHAN SERHAT KONYALIOĞLU MEDENİYETİN MERKEZİNDEKİ KADIN http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1236947&title=medeniyetin-merkezindeki-kadın&haberSayf a=0 Kültürleri değerlendirirken belirli kıstaslar vardır. Kadim kültürlerin velut medeniyet ler doğurması, müzik, mutfak gibi belirli göstergelerin yanı sıra daha evvelinde n demlenmiş temel bir insan algısı üzerinden sınanır.Belki de bu sınanmanın temel turnusoll arından bir tanesi kadındır. Kadın algısı üzerinden bir medeniyet in çerçevelerini belirleme k küçük yanılma payları ile mümkündür. Bugün bir gelecek kuracaksa k, bu turnusol ile halleşmek mecburiye tindeyiz. Çünkü çağdaş âlemde sahih bir algı geliştirilmediği sürece yaşantının bir tarafı hep eksik kalacaktır. Günümüz dünyasına hâkim popüler kültür, kadını tüketimin hem öznesi hem de nesnesi olarak görmektedir. Bir yandan sürekli bir tüketici olarak cazip uyarılar alan kadın aynı zamanda bizzat kendisi tüketime davet eden bir özne olarak da konumlan(dırıl)maktadır. Hem özne hem nesnelik durumu, kurulan tuzakta türdeşlerini sesiyle çağıran bir kuştan farksızdır. Modernite nin panteonu, görmek/görünür olmak/göz önünde olmak gibi kutsallar üzerinden geliştiği için mahrem de hızla değer kaybetmek te, gerilemek tedir. Hâkim toplum algısı, gelenek ve kökleşmiş yanlış âdetlerin ağırlığını, çelikten bir zırh kuşanmış kelebek gibi omuzlarında hisseden kadın öznesinin bu mağduriyetinin de istismara açık olduğunu görmek durumunda yız. Zira "özgürlük" ilhamının beslediği bu mağduriyet, kökten kopuşu hızlandırmakta, farklı vadilerde yabancılaşmış kadın tasvirler ini çoğaltmaktadır. Aslından uzaklaşan bu suretleri n, başka hüzünleri, mutsuzluk ları ve yalnızlıkları çoğalttığını da görmezden gelemeyiz . Amazon kadın modelinin "yuvayı dişi kuş yapar" deyişiyle herhangi bir ortak paydasının olmadığı da aşikârdır. Dolayısıyla aile kurumunun ciddi yaralar aldığı, bireysel çıkışların ve şahsi planların toplumun en küçük yapı taşının temelini sarstığı bir çağda, tahammülün, sabrın ve sevginin giderek seyreldiğini görüyoruz. Giderek birörnek bir hale gelen ve tensel bir derekeye indirgene n aşk kavramının sınırları ayna etkisiyle sureta genişlerken aslında bunun da bir illüzyon ve manipülasyon alanı olduğunu gözden kaçırıyor insanlık. Birleşik kaplar deneyi gibi toplumun başka fragmanla rında yaşanan deformasy on ve kirlenme, diğer alanlara da sirayet etmektedi r. Bugün hâkim olan tüketim kültürünün, "aşk" kavramını da esir aldığını görmek zorundayız. İsminin başında, sonunda aşk olan kitapların çok satması, bu muammanın ne kadar yok olduğunun da ispatıdır. Bu yokluk üzerinden kurulan binanın tez zamanda yaşanan bir deprem ve artçılarına dayanabil mesi de mümkün olmamakta dır. Bir toplumun sağlıklı olabilmes i için aile kavramının belirli perspekti flerle kurulması gerekmekt edir. Oysaki son yıllarda yaşanan hızlı değişim, birçok alanda olduğu gibi aile konusunda da klasik ve yerleşmiş değer ve ritüelleri devre dışı bırakırken, üzülerek görüyoruz ki büyük oranda doğru ve faydalı kültürel zenginlik lerimizi de yok etmektedi r. Bugün yeniden geçmişle bağını koparmada n, günümüzün algısına ve hayat pratikler ine uygun bir şekilde bu kavramların yeniden tanımlanması gerekmekt edir. Bugün üzülerek duyduğumuz, şahit olduğumuz yahut da izlediğimiz kadın merkezli şiddet olaylarının büyük çoğunluğu, bu toplumsal değişimle birlikte rollerin de değişmesi ve bu değişimin klasik kalıpları etkilemes inin bir sonucudur . Zamanın değişimini iyi okuyarak, gelecek için geçmişi iyi yorumlaya rak insan merkezli bir medeniyet algısı geliştirmek zorundayız. Çünkü erkek ve kadın olarak kurulan aile yapısında, klasik rol dağılımından yola çıktığımızda, ciddi sorunlar ile yüzleşmek kaçınılmaz oluyor. Erkek avcı/dışarıda; kadın evde mantığı, değişimin öğütücü etkisi karşısında iki bireyi eşit olmaktan uzak tutmaktadır. Erkeğin dışarıda olması, toplumsal değişim ve dönüşüme adapte olmasını hızlandırırken kadının evde olması, değişimin uzağında olmayı beraberin de getirmekt edir. Bu klasik rol dağılımının yaşandığı durumlard a, giderek genişleyen ve uzaklaşan bir açıdan bahsetmek mümkündür. Ortak dilin önemini yitirmesi ve zamanla çatışmaların baş göstermesi, bu açının büyümesinden kaynaklan maktadır. Eskiden dış dünyanın değişimi bu kadar hızlı olmadığından görünmeyen fark, günümüzde oldukça baş döndürücü bir hıza ulaştığından, eşitlik kısa zamanda büyük bir ivme ile bozulmakt adır. Her halükarda mukadder olan değişim, seven, insanın onur ve gururunu önemseyen ehil ellerle eskileri hor görüp hırpalamadan, "kadim"in üzerinde "istikbal"i inşa edip ümranlar kurmanın fırsatını verir. Aksi takdirde geçmişinden nefret edip haz peşinde, bütün değerleri dışlayıp var olan ne varsa tahrip eden eller devreye girecek, hiç kimsenin güvende olmadığı hilkat garibesi bir toplum ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla kaçınılmaz, zaruri ve evrensel bir gerçeklik olan değişimden korkma yerine onunla dost olarak, el ele geleceğe koşma, güzel, güçlü, barış dolu bir hayatın temelleri ni atmaya vesile olacaktır. KADIN HAKLARI Canlı bir varlık olan kültür, özellikle son yıllarda Müslüman toplumlar da gerek iç, gerekse de dış politikal arın, iktidar ilişkilerinin, siyasi, demografi k, teknoloji k gelişmelerin ve birey algılarının gölgesinde oldukça hızlı bir dönüşüm yaşıyor. Bu dönüşümlerin sağlam bir zeminde gelişmesi için merkezi ve yerel yönetimler başta olmak üzere sivil toplum örgütlerinin bilimsel ve toplumsal işbirliklerine hayati bir ihtiyaç vardır. Bu konuda insan ilişkilerini ve davranışlarını toplumsal yapı ve değişme çerçevesinde araştıran toplumbil imcilere önemli görevler düşmektedir. Sosyologl ar, aileden başlayarak eğitim, hukuk, ekonomi, siyaset, din, kültür vb. insan ilişkilerinin olduğu tüm kurumlard aki sosyal sıkıntıları tespit edip çözüm önerileri getirmeli dir. Politikal ar bu öneri ve çözümlerin bilimsel olarak tanımlandığı stratejil erle somut uygulama alanı bulmalıdır. İnsanoğlu kadınıyla erkeğiyle birbirini tamamlama k, zorlukların üstesinden gelmek için yardımlaşmak, daha güçlü olabilmek için birbirine ihtiyaç duyacak şekilde yaratılmıştır. Ancak bu düşünce dünyanın farklı coğrafyalarında değişik biçimlerde gerçekleşmiş, örf, âdet, gelenekle rin ışığında ifrat ve tefrite varan uygulamal ara sebep olmuştur. Babil, eski Rum, eski Yunan, eski İran, eski Çin ve eski Mısır kanun ve kurallarında farklılık arz etse de kadın birtakım haklara sahip olmasına rağmen o hâlâ yaşamını sürdüremeyen zayıf bir insandı. 586 yılında Batı'da gerçekleştirilen bir din kongresin de kadın hakkında uzun bahisten sonra kadının da bir insan olduğu, fakat erkeklere hizmet için yaratılmış bulunduğu sonucuna varılıyordu. Yine çoğu eski inanışta kadının tanrı katında makbul olmadığı vurgulanıyor, eski Yunan'da kadına, şeytanın meydana getirdiği bir çirkinlik olarak bakılıyordu. İslam'ın gelmesiyl e kadın toplumun vazgeçilmezi olarak ele alınmış, üstünlük, duygu ve hislerin istekleri ne değil, düşünme özelliğine bağımlı kılınmıştır. Erkeklikl e dişilik açısından farklı olmalarına rağmen ikisi de "Yaratıkların en şereflisi" olarak ilan edilmiştir. İnançlarımız kadını ve erkeği bir bütünün iki parçası kabul etmiş ve erkekte olduğu gibi kadın için de düşünce ve hareket özgürlüğü tanımıştır. Daha da ileri giderek takvalı bir kadını takvasız bin erkekten daha saygın ve üstün görmüştür. Dolayısıyla ne Eflatun'un "Kadın, Cehennem'in kapısıdır ve o bir maldır" sözü, ne Aristo'nun "Kadın yaratılış itibarıyla yarım kalmış bir erkektir" ifadesi ne de Nietzsche'nin "Kadınla konuşacağın zaman kırbacı eline almayı unutma!" yaklaşımının bizim dünyamızda yeri vardır. Peki, ne oldu da; cahiliye karanlığında sömürülen, köleleştirilen ve ikinci sınıf kabul edilen kadını zavallı bir durumdan kurtarara k, yeni bir statü ile onu mübarek bir varlık olma seviyesin e yükselten, Cenneti onun ayaklarının altına seren anlayışa rağmen bu coğrafya insanı bu mukaddes insanların haklarını çiğnemeye başladı. Küreselleşmeye paralel olarak neredeyse bütün sektörlerde çoğu zaman kadının fizikî cazibesin den faydalanılmakta, birtakım sermaye çevreleri için istismar edilebilm ektedir. Bunun önüne geçmek için inanç ve bilimsell ikten uzak töre, örf, gelenek kılıfı altında bu nazenin varlıklar kıskaca alınmış, çoğu insanî haklarından mahrum edilmiş ve maalesef karanlık çağlardakine denk bir istismarın kurbanı haline getirilmişlerdir. Hâlbuki kadının dünyadaki rolü sadece evinin işleriyle meşgul olmak ve çocuk büyütüp yetiştirmekle sınırlı olmayıp fıtratına ters düşmemesi ve değerlerini muhafaza etmesi kaydıyla, toplumun her katmanında çalışabileceği gibi erkeğin elinin yetişmediği yerlere uzanıp oradaki eksiklikl eri tamamlama kla da yükümlüdür. Ancak ne acıdır ki bu naif anlayış zamanla Müslümanlar arasında dahi göz ardı edilmiş ve kaba bir anlayış, hoyrat bir düşünce kadın ve erkeği birbirine yardımcı olmak yerine birbirine rakip hatta düşman haline getirmiştir. Bir taraftan bu haksızlıklara tepki olarak gelişen hareket, ifrat ve tefritler ağına takılmış; ilk etapta kadın haklarını savunma adına gerçekleştirilen bu çıkış, zamanla erkeklere karşı nefretle dolup taşmaya, kinle oturup kalkmaya sebep olacak kadar asli ve asil çizgisinden uzaklaştırılmıştır. Duygusal tepkilerl e ilerleyen bu yaklaşım; toplumda sevgi ve saygı kalesini parçalamış, binlerce aile yıkılmış, on binlerce genç ve kaldırılması hiç de kolay olmayan sosyal bir enkaz bırakmıştır. Bu akımın temsilcil eri çoğu zaman farklı talepleri n peşine takılmış, belirli çıkar odaklarının oyununa gelmiş ve hareket, kadının haklarını korumakta n çıkıp kadın hâkimiyetini kurmaya varan bir noktaya vardırılmıştır. Kadını eve hapseden onu sosyal hayatın dışına iten, törenin kurbanı haline getiren anlayış yanlış olduğu kadar, kadını tahammül edemeyeceği çok ağır şartlar altında çalıştırmak da zulümdür. Onu ikinci sınıf insan olarak görme yanlış olduğu gibi fıtratına sığmayan, kadınlık özelliklerini görmezlikten gelerek ağır yükümlülükler altında ezmek de doğru değildir. Dolayısıyla kadın, fizyoloji si ve psikoloji si nazara alınmalı, gerek kadın gerekse de erkek; hayatın bir paylaşım, dayanışma ve iş bölümünden ibaret olduğunu bilmeli ve her biri kendi fıtratına uygun işleri yaparak diğerine yardımcı olmalıdır. Dünya ile kıyaslandığından kadın hakları konusunda istenilen konumda olmadığımız bir gerçek. Hâlâ, sabit fikirler, âdet ve gelenekle rin arkasına sığınan çevreler, kadının içinde bulunduğu fanustan kurtulmasını istememek te; en medenî görünen insanlar bile çoğunlukla kadına haklarını tam olarak vermeye yanaşmamaktadır. Bundan dolayı topluma yol gösteren ve adaleti sağlayan yasama, yürütme, yargı ve medyada karar verme süreçlerinde kadınların yer alması, insanlığın ortak evrensel değerlerine saygılı olma konusunda erkeklerl e ortak sivil inisiyati fler oluşturması demokrasi yi de güçlendirecektir. Genlerind e "birlikte yaşama" tecrübesi olan ve onu dünyaya öğretmiş bir nesil için, barış ve huzur içinde birbirini tamamlaya rak yaşama hiç de zor olmayacak tır. Muasır medeniyet ler seviyesin in üzerinde bir uygarlık zirvesind en seyretme insanın evrensel hak ve hürriyetlerine, kadın erkek arasındaki adil ilişki, ailenin korunması ve güçlendirilmesi, bireyin birikimli sağlıklı hale getirilme si, toplumun birlikte yaşama bilincine kavuşturulmasıyla mümkün olacaktır. Coğrafyamızda hızlanarak devam eden demokrati kleşme sürecinde; kadınların birey olarak sahip oldukları temel hak ve özgürlüklerini kullanmal arı, onurlu duruşları, karar mekanizma larında daha etkin bir şekilde yer almaları hak, adalet, eşitlik, sürdürülebilir kalkınma, barış ve huzurun sağlanması, bütün bireyleri n özgürlüklerinin ve izzetleri nin korunması insanlık için hayati bir görevdir. Özlenen ve müstakbel medeniyet in merkezind eki kadın imgesi zaruri, vazgeçilmez, elzem ve önemlidir. |