Konu Başlığı: TÜRK ŞAİRLERİ VE ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ - LÜTFEN TIKLAYINIZ Gönderen: üzerinde Eylül 12, 2008, 03:01:07 ÖS TÜRK ŞAİRLERİ VE ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ
KONU İÇİN LÜTFEN ALTTAKİ LİNKLERİ TIKLAYINI Z http://www.siirdefteri.com/ http://www.aruz.com/ http://www.google.com.tr/search?q=T%C3%9CRK+%C5%9EA%C4%B0RLER%C4%B0+VE+%C5%9E%C4%B0%C4%B0RLER%C4%B0+&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a AŞK SATIN ALINMAZ AŞKTA MANTIK OLMAZ AŞK ANLATILMA Z YAŞANIR FARUK YALÇIN USTAOĞLU FORUMİSTANBUL 2011 ŞİİR SAYFASI Ben başkasını seviyordu m Ümitsiz çaresizce yaşanan bir aşktı benimkisi Yok oldu hayalleri m özlemlerim Yüreğimden çoktan uçtu ve gitti Şimdi seviyormu sun deseler Hayır çoktan o aşk ve sevgide yüreğimde eridi bitti Ailem gördü halimi belki onlarda bilemedi çivi çiviyi söker dedi Evlen biriyle karış çoluk çocuğa unut gitsin yaşanılan herşeyi Nikahta keramet vardır dediler Nasıl olsa seversin elbet sende evlendiğin eşini Ben seninle evlendiğimde kader-i kebirdir dedim Değerli eşim asla aşk değildiki bizimkisi Sevmeye çalıştım seni Keşke aşık olsaydım sana Sen yüreğimdeki tek aşkım olmalıydın belki Ama ne çareki sen başka alemlerde ydin Ben başka alemlerde sen beni hiç anlamadınki Senin herşeyin mantık ve hesaptı Senin yüreğinde sevgiye ve gerçek aşka hiç yer yoktuki Ne yazdığım şiirleri okudun nede anladın benim ruh halimi Haklısın belkide ruh halimiz farklıydı sen beni anlayamaz dınki Sen bana aşık olmadınki Belkide beni sen insan olarak sevdin ama bunun adı aşk değildiki Eşim ben sana hiç kızmadımki ben hep kendi kendime kızdım Seni hiç ama hiç suçlamadımki Ben hep kendimde aradım hatayı Hep ben suçluyum dedim sana suçlusun demedimki Ben hatalıydım evet kaderimde yoktu demekki aşık olduğumla evlenmek Benim kaderim buydu ben ne yapabilir dimki Seninle ben ayrı dünyaların insanıyız Sen beni hiç anlamadın sen bunu hiç kabul etmedinki Hep beni birgün anlamanı bekledim sabırla Ama sen hep beni anladığını iddia ettin değilmi Halbuki sen beni hiç anlamadın Fakat anladığını iddia etmekten bir türlü vazgeçmedinki Sen hep mantık ve hesaplarl a uğraştın Kalbinde hiç hakiki sevgiye ve aşka yer vermedink i Hep bir ev hayali vardı aklında Keşke o ev olsaydı bari o zaman belki görecektin gerçekleri Evle maddiyatl a mutluluğun belki olmadığını görecektin Ama olmadı o ev senin hayalinde ki Olmasını isterdim bende gerçekten Ne anlamı varki evin içinde aşk yaşanmadıktan sonra Neticede ev dediğin nedirki Ben bu bu yalan dünyaya hiç bir şeye değer vermedimk i Bir eve niye o kadar değer vereyimki Her alışverişte ayrı hesap vardı aklında değilmi Benim giydiğim kıyafette bile senin zevkin vardı Ben ne isterim bir gün sorma zahmetind e bulunmadınki Böyle geldi geçti işte hayat ve bitiyor işte ömür Çocuklarımız var geride başka ne varki Ölümü özledim bazen biliyormu sun eşim Bu dünyada hayalleri me ve aşklarıma yer hiç olmadıki Sen anlayamaz dın beni çünkü farklı karakterd e insanlardık Ben romantikd im sen ise hep erkeksi Tam tersine bir birliktel ik ve hataydı biliyorum Bu evlilikte n aşk zaten bekleneme zdiki Ben aşksız ve sevgisiz yaşayamazdım Ama sanırım sen aşksızda yaşardın sana göre aşk dediğin nedirki Aşkta hesap ve mantık olmazdıki aşk parayla satın alınamazdıki Aşk yaşanırdı anlatılamazdıki ama bunu sen anlayamaz dınki Aşk bir hak değildi benim için aşk hak olsaydı eğer hak edene verilirdi Düşünüyorumda ben aşık oldum ama ulaşamadım demekki ben hak etmedimki Ben aşksız yaşayabilen biri değildim O yüzden hep aşk içinde aşksız bir hayat beni eritti Aşk yüreğimdeydi ama hiç aşkım benim olmadıki Belkide olsaydı bunun adına aşk denilmezd iki Benim aşklarım hep imkansız hep ulaşılmaz olan aşklardı Gerçek aşkta zaten bu değilmiydi Seninle birliktey dik ama hep iki yabancı gibiydik Aşksız bir birliktel ikten başka ne beklenird iki Kader-i kebirdir buda bir imtihandır dedim Sabır ile katlanmak tan başka ne yapabilir dimki Beni ben olmaktan sen çıkardın ve bana bir profil çizdin Çizdiğin profildek i beni sen sevdin ama ben bu değildim Çizdiğin profile uymadım beni kestin biçtin hep suçladın İçimdeki sevgiyi yok ettin sonunda ben sevmeyede çalıştım Sevmek istedim ama sen kendi çizdiğin insanı sevmeye izin verdin O ben değildim ama sen gerçek beni hiç görmedin Bana sormadın bile sen kimsin neyi seversin Yıllar geçti ve ben senin çizdiğin profilden artık bıktım Ben ben olarak sevgi aramaya kalktım Bunun suçlusu sen değilsin ama bende değilim Beni bana bırak artık seni sevemem ben olmadı çok denedim FARUK YALÇIN USTAOĞLU FORUMİSTANBUL 2011 ŞİİR SAYFASI MÜSLÜMAN GİBİ SEVMEYİ SEN NE ZAMAN ÖĞRENECEKSİN FARUK YALÇIN İHSANOĞULLARI FORUM GÜNEŞLİ BAHÇE İSTANBUL 2000 Yeter artık yeter ben bıktım artık bu yalan dünyanın yalan aşklarından Sen ne zaman müslüman gibi sevmeyi öğreneceksin ne zaman Zerreden kürreye herşey Rabbimizi ndir bu aklımız fikrimiz herşeyimiz onun Senin sevdiğini sandığın ben değilim sahibim Allahtır ruhumun ve bedenimin Sen nefsinin ve zevkinin peşindesin sen aşk ile sevmeyi ne zaman bileceksi n Sen aklın ile bedenin ile seviyorsu n bunun adı aşk değildir bunun adı şehvet Yıllardır bekliyoru m sen gerçek aşkı ve sevgiyi ne zaman öğreneceksin Sen aklınla seviyorsu n Rabbim izin vermeden sen kimseyi sevemezsi n Rabbini sevmeyene Allah gerçek aşkı vermez bunu ne zaman göreceksin Ne zaman asıl sevginin sahibi Alahtan gerçek aşkı vermesini isteyecek sin Sen sevemezsi n çünkü sevgiyi veren Allahtan sen sevgiyi istemiyor sun Kulların kullara bir şey veremeyec eğini anla artık Allah vermez istemeden Senin istemenle sevgi ve aşk olmaz sen verecek olandan isteyecek sin Aklınla sevmeye çalışıyorsun çünkü gerçekten sen beni sevmiyors un Allahın vermediğini sana kimse veremez bende seni sevemem anlamıyormusun Konu Başlığı: ISLAMGREEN34 NEW WORLD ŞİİRLERİ - LÜTFEN TIKLAYINIZ Gönderen: admin üzerinde Eylül 15, 2017, 12:12:10 ÖS VATAN VE ŞEHADET ISLAMGREE N34 NEW WORLD Onlar bir vatan ve şehadet sevdası için yaşadılar ve öldüler Vatan için can vermek ömrün en güzel nihayetid ir dediler Şehadet için Çanakkalede toz duman olup yok olup gittiler Ölüler demiyoruz bilakis canlıdırlar şehitler asla ölmezler Osmanlıyı ayakta tutanlar ve ilk cepheye koşanlar işte tıbbiyeliler Yüreklerimizde yaşıyorlar ve ilelebet inşallah yaşayacaklar Ölüme bilerek koştular çünkü savaşın adıydı vatan ve şehadet Bir devlet kurulacak tı ama onlar önce şehadet dediler Çünkü devletler i vardı adıyla şanıyla Osmanlıydılar Osmanlı yıkılmasın diye devletler i için topyekün savaştılar Vatan bayrak ezan millet ve din iman yaşayacak ilelebet dediler Ama bilemedil er uğruna savaştıkları devleti elbet birilerin in yıkacağını Bilemedil er savaşanların içinde Osmanlıyı yıkanlarında bulunduğunu Bilselerd e savaşırlardı çünkü savaşın adıydı vatan ve şehadet Almanlar savaşa girmeden önce devletler ini yeniden kuracak beyinleri Türkiyeye gönderdiler savaşta ölmesinler ve yeni devleti kursunlar diyerek Osmanlıda ise Çanakkalede ilk önce eğitimli tıbbiyeliler cepheye koştular Bilmiyorl ardıki savaştıkları devletin yıkılıp yerine yeni devletin kurulacağını Kendileri gittiler ve geriye kaldı çiftçi köylü cahil devlet kuramayac ak kimsesizl er Bilemedil er yeni devletin eğitimli kişilerle kurulacağını ve önce tıbbiyelilerin yok olacağını Bilemedil er eğitimli diyerek yeni devlette görev alacakların içinde kimlerin olduğunu Osmanlıyı yıkanların Türk'ü arkadan vuranlarında bazen " Ben Türküm Osmanlıyım " dediğini Söz vermişlerdi baştan cepheye gidecekle rine Hz.Hüseyin gibi ölüme bilerek gittiler Bilselerd e savaşırlardı ve can verirlerd i çünkü savaşın adıydı vatan ve şehadet Hak ve batılın savaşıydı bu asırlardır ve dünya kurulduğundan beri aynı savaşın dehşeti Osmanlıyı sakın unutma ey Türk oğlu ve unutma sakın Osmanlının seni yaşatmak için öldüğünü http://www.fatih-alparslan34.tr.gg RESİMDEKİ BENİM ÇOCUĞUM Bu şiir resimdeki benim çocuğuma yazıldı Beynimize hayatın gerçekleri kazıldı Aslında tek gerçek vardı ,hayatın yalan oluşu Bir gün gerçek sanılan hayatında son buluşu Resimdeki çocuğum çok masumdu Çocuklar her zaman masumdur ama Benim resimdeki çocuğum bir başka masumdu Gözlerindeki meraklı bakışlarından belli masum olduğu Resimdeki çocuğum büyüdü ve Anne oldu Onunda pırlanta gibi çocukları oldu Ama resimdeki çocuğum öyle güzel bir Anne olduki Çocuklarıyla tıpkı bir çocuk gibi oldu Resimdeki çocuğuma bakıp ağlıyorum Hayat bazen ne kadar acmasızdı Resimdeki çocuğumada bu hayat hiç acımadı Ne beni anladı bu hayat,nede resimdeki çocuğumu Resimdeki çocuğuma bakıp ağlıyorum Rabbim bilir yüreğimdeki sızıları Hayat elbet bir gün son bulacak Kimbilir bu hayat daha ne çocukları yutacak Bir başka masum olmaktır çocuk olmak Müslüman nefreti bilmeyen çocuk gibidir Sevgi dolu bir yürektir çocuk olmak İşte böyle bir çocuktur resimdeki benim çocuğum ISLAMGREE N34 NEW WORLD http://www.islam-realizm.tr.gg ELVEDA RAMAZAN VE ANNEM ISLAMGREE N34 NEW WORLD Ramazan ayı geldiğinde,gözlerim dolar ağlarım Ben çocukluğumu ve kaybettiğim Annemi hatırlarım Bir ayrı neşe ve mutluluk olurdu evimizde Babamın asık suratına inat,yüzü gülerdi Annemin Mukabeley e giderdi Annem,ellerinde Kuran-ı Kerim Mukabele bittiği gün,eve ağlayarak gelirdi Annem Ben ne Ramazan ayını unuturum,nede çocukluğumu Nede gözü yaşlı Annemin,rüyalarımda gördüğüm hayalini Elvede Ramazan,yetimlerin öksüzlerin merhamet ayı Seneye yine gel,bizi öksüz ve yetim bırakma olurmu BABAM RUHUN ŞAD OLSUN İSLAMGREEN34 NEW WORLD Babam sen gittin gideli Bir yanım eksik ve yarım kaldı Belki yanında değildim,uzaklardaydım O yüzden hayalin vardı,sen yok gibiydin Ama,ben senin var olduğunu biliyordu m Sen sert bakışlı bir adam olsanda Beni hep sevdiğini,gözlerinden okuyordum Ben gurbette kalmıştım,sen memlekett eydin Böyle günler,aylar,seneler geldi geçti Bildiğim tanıdığım insanlar,terk-i diyar etti Yalan dünya işte,elbet bir gün sende gidecekti n Ve nihayet,herşeyi geride bırakıp çektin gittin Çaresiz derdine,derman bulunamayışına ayrı Gidişinede çok üzüldüm,kimsesizliğimede Sert mizaçlıydın,sanki dünyaya meydan okurdun Böyle sert bir yüz,hep hatıralarımda kalmıştı Beyaz kefen açıldığında,sertlikten eser kalmamıştı Çocuk gibi masumdun,gülen bir yüzün vardı Rahmetli Annem göz yaşlarını silip "Babanın yüzü çok güzel,son kez bak oğlum" dediğinde Rabbime şükürler olsun,iyiki son kez sana bakmışım Hatıralarımda hep o masum,gülen yüzün kaldı Aslında sen herkes için,hep böyle bir adamdın Ama bu dünya seni aldattı,bizede yanlış tanıttı Herkesin sevdiği adam,bize hep sert göründü Yalan dünya gibi,sende yalan oldun Rabbim günahlarını affetsin Allah mekanını cennet eylesin,Babam Senin bu masum yüzünü,göremediğimiz için Rabbim bizide affetsin Rabbimden dileğim odurki Evlatlarım beni,hep gülen yüzümle görsün Ben sert bir Baba,hiç olmayayım Kimse ağladığımı görmesin,beni hep güçlü bilsin Sert görünüşlü bir Baba,hiç olmayayım Evlatlarım beni,her zaman,benim gördüğüm gibi görsün Babam,haftanın bir günü seni düşünerek Annemi düşünerek,Kuran-ı kerim okuyorum Annem dalar giderdi,son zamanlarında Bende dalıyorum geçmişe,çocukluğuma Sesinizi duyuyorum,rüyalarımda Ruhun şad olsun Babam ve Annem,El-Fatiha Konu Başlığı: SELİM GÜNDÜZALP VE ZAFER DERGİSİ - LÜTFEN TIKLAYINIZ Gönderen: admin üzerinde Eylül 18, 2017, 03:03:14 ÖS SELİM GÜNDÜZALP VE ZAFER DERGİSİ
SELİM GÜNDÜZALP AGABEYİMİZ Biz anlatırken kalp kırmamayı Gönül adamı olmayı Geleceğe ümitle bakmayı Mütevaziliği ve nezaketi senden öğrendik Selim Gündüzalp Ağabeyimiz Gençlik seni asla unutmayac aktır Allah günahlarını affetsin mekanın cennet olsun Peygamber imiz Hz.Muhamm ed sav Efendimiz komşun olsun İnşallah Ruhuna El-Fatiha http://www.haber7.com/yasam/haber/2422460-selim-gunduzalp-kimdir-aslen-nereli-ve-kac-yasindadir Gerçek adı Hüseyin Adnan Şengörür olan Selim Gündüzalp, 1954 yılında Adapazarı'nda dünyaya geldi. 1979 yılında Marmara Üniversitesi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nden mezun oldu. 1968 yılında ortaokul öğrencisiyken, günlük bir gazetenin tertip ettiği, bir şiir yarışmasıyla yazı hayatına başladı. Bunun ardından Selim Gündüzalp, Zafer Dergisi'nin kurucuları arasında yer alarak çalışma hayatına girdi. Çalışmaya başladıktan bir süre sonra Genel Yayın Yönetmenliği görevini icra etti. Selim Gündüzalp'in ilk kitabı olan “Ölüm ve Ötesi'' 1985 yılında Cihan Yayınları’nda yayınlandı. 1986 yılında Zafer Yayınları’nda, aile serisinde “Ölüm Son Değildir” adlı kitabı çıktı. 1991 yılında “Ölüm Son Değildir” adlı kitabı, küçük cep kitabı olarak basıldı. Ölüm Son Değildir 1, 2 ve 3 adlı kitapları, sırasıyla 1999, 2001 ve 2002 yıllarında basıldı. 1991 yılında Zafer Yayınları’nın da kurucusu olan Selim Gündüzalp, 2002’den itibaren toplamı 15 adet olan öykü dizisi kitaplarını çıkarmaya başladı. 2003 yılında “Deyimler ve Öyküleri” dizisini oluşturmaya başladı. 2003 yılında Zafer Yayınları’nın bir alt kuruluşu olan Uğurböceği Yayınları’nın kuruculuğunda da bulundu. Uğurböceği Yayınları’nda birçok kitabın yayına hazırlanmasında katkı sağladı. Aynı zamanda bu yayın evinde başka bir müstear isimle, çocuklara yönelik çalışmalar da yer aldı. “Allah ve Dua”, “Allah ve Ümit” ve “Allah ve Aşk” isimli tefekkür kitaplarının,“Serap” isimli bir romanın da yazarıdır. Ayrıca “Asr-ı Saadetten Öyküler” adıyla bilinen bir diğer öykü dizisine ve daha birçok telif ve derleme kitaba da imza attı. Bunların dışında birçok esere imza atan Selim Gündüzalp, 13 Eylül 2017 tarihinde geçirdiği kalp krizi nedeniyle 63 yaşında hayata gözlerini yumdu SELİM GÜNDÜZALPİN VEFATINDA Kİ TEVAFUK 15 EYLÜL 2017 YUSUF YALÇIN http://www.nurnet.org/selim-gunduzalpin-vefatindaki-tevafuk/ O bizim Hüseyin abimiz, milyonların ise Selim Gündüzalp’iydi Evlenmemiş, çocuğu olmamış ama binlerce manevi evlat sahibi olmuştu. Sokakta yürürken ona selam verip uzaktan koşup gelip sarılan çocukların, tek tek isimleri ile hatırlarını sorduğunu gördüm. Annelerin e uzaktan “kızım sen nasılsın” diye, baba şefkatiyle soruşuna şahit oldum… Tabutuna sarılıp ağlayan gençleri müşahede ettim, “Selim Dede” diye seslenenl eri biliyorum… Mala mülke yatırım yapmamış, insana yatırım yapmış; ömür boyu koşturmuş, yazmış anlatmıştı. Dertliydi, Üstadım dediği Bediüzzaman Said Nursi gibi önünde bir imansızlık yangını görmüş, o yangını söndürmek için konferans, seminer, radyo programı, tv programı, kitap, makale, dergi, broşür her imkanla seferber olmuş, Anadolu’yu karış karış dolaşmış bir sevdalıydı… Kolay değil, tam kırk iki sene bir dergiyi ülkenin en zor dönemlerinde hatta ihtilalle rde bile çıkarmıştı. Askerdeyk en bile dergisini n içeriğini hazırlayıp, ziyaretin e giden merhum Mehmet Kırkıncı hoca ile dergiyi çıkaran kardeşlere göndermeyi ihmal etmemişti. Vefat ettiği gün bile, derginin istikbali ile ilgili bir proje için bizleri müteaddit defalar arayıp, iki gün sonrasına program organize etmiş, kendisind en sonra derginin nasıl devam edeceğine dair vasiyetin i yapmıştı. Yani emaneti teslim edip, bu fani dünyadaki ömür sayfasını dava aşkı ve görev şuuru ile tamamlaya n bir dava adamıydı… Vefatını hissetmiş gibi son zamanlarında çok sık bir şekilde her yazısında “son nefeste imanla göçme duasıyla” yazılarını noktalamış, Zafer’deki son yazısında ise vefatını haber vermiş ve nasıl vefat edeceğini kerametva ri bir şekilde yazmış ve inşaAllah imanla göçeceğinin muştusunu vermişti. Vefatından günler önce kaleme aldığı ve vefat ettiği gün evlerimiz e ulaşan dergideki “Deniz ve Biz” ismini verdiği makalesin de “Ecel geldi mi, bir yudum suda da bulur seni, denizin içinde de…” demişti. Ölüm onu bir denizin içinde karşıladı. Günlük çalışmalarını tamamlayınca evladı gibi olan dergideki Suat ağabey ve çocukluklarından beridir Hüseyin abinin yanında büyümüş, ona “dede” diyen gençlerle denize yorgunluğunu atmaya gidiyor, yüzüyor, eğleniyor, yemek yiyor gençlerle top oynuyor. Son olarak üstündeki kumları temizleyi p yola koyulmak için tekrar denizin kenarına gidince, bu defa ömrü boyunca anlattığı ölüm, “güzel yüzünü” ona gösteriyor ve denizin içinde kalp krizi ile bu fani dünyaya veda ediyor… Yazısının sonunda ise şu niyazı yapıyordu Her şey senin, her yer senin. Ben de senin aciz bir kulunum. Batmaktan, içimin denizleri nde boğulmaktan beni muhafaza eyle. Denizin üstünden uçup giden kuşlar gibi emniyet içinde dünyadan göçmeyi nasip eyle. Nasipten öte yol yok. Her şey kader ile takdir edilmiştir bilirim. Son nefesi almadan, son yudumu içmeden, son lokmayı yemeden gitmem bilirim. Sana bir çocuğun safiyeti, bir mübarek ihtiyarın acziyeti ile iman ederim. Arzularım çok, hayatım kısa. Teknem küçük, denizin büyük. Sen yarattığın her şeyden büyüksün. Dualarımı kabul eyle. Denizleri nde batmadan, dünya sularında boğulmadan, ebediyet sahilleri ne güven içinde ulaşmayı nasip eyle. ”Bu makbul duaya amin diyor, nasıl bir ilim aşığını ve dava adamını ahirete uğurladığımızı tarif etmek için son bir anekdot daha aktarmak istiyorum: Vefatından bir gün sonra evini ve kaldığı odasını ziyaret etmek nasip oldu. Evin içine girince bir ilim aşığı, bir âlim nasıl olurmuş ibretle müşahade ettim. Evin yerleri hatta merdivenl eri kitaplarl a kaplı, duvarlar bile yazılarla doluydu. Yani okumuş, yazmış, anlatmış anlatmış… Bir ömür böyle dolu dolu geçmiş. Rabbim bizlere de böyle dolu dolu iman davasıyla geçecek bir ömür nasip eylesin. Allah bu kahraman ağabeyimizin mekanını cennet makamını âli eylesin. Kur’an’ı kabrinde dost ve yoldaş, ömrü boyunca davasına sarıldığı Resululla h (sav) ashabı ve Üstadı ile komşu eylesin. Ardından onun davasına sahip çıkacak on binler Hüseyinler, Selimler ve saireler göndersin.Amin Ruhu için El-Fatiha Yusuf Yalçın - http://www.nurnet.org/selim-gunduzalpin-vefatindaki-tevafuk/ SELİM GÜNDÜZALP İLE GAZETECİ YUSUF SIDDIK RÖPORTAJ http://www.risalehaber.com/selim-gunduzalp-anlatti-zafer-dergisi-40-yasinda-254138h.htm Röportaj: Yusuf Sıddık-RisaleHaber Zafer Dergisi, kırk yıla yaklaşan yayın hayatıyla neredeyse bir neslin yetişmesine eşlik etmiş bir dergi… Derginin kurucularından ve genel yayın yönetmeni Selim Gündüzalp ile Zafer Dergisi’ni konuştuk. Hocam biraz kendinizd en bahseder misiniz? Estağfirullah.. Önce selam sonra kelam ile. Tüm dostlarımıza kalbi selam ve dualar. Rabbimize sonsuz hamdediyo ruz, Peygamber Efendimiz e de (sav) sayısız salât ve selâm olsun. Rumeli göçmeni bir ailenin çocuğuyum. Adapazarı doğumluyum. İlkokulu, orta ve liseyi Adapazarı’nda, zorlu yıllarda ise, üniversiteyi İstanbul’da okuduk. Edebiyat öğretmeniyiz ama vazife almadık. Bu ulvî görevi inşaallah Zafer Dergimizl e yapmışızdır diye teselli buluyoruz . İlk günkü aşkla, şu anda da Zafer Dergimizd e çalışmaya devam ediyoruz. Herkes gibi biz de, yaşadığımız hayattan geriye kalmasını istediğimiz hoş bir sâdânın notalarını yazmakla meşgulüz, inşaallah güzel biter. 70'Lİ YILLAR ÇOK ÖNEMLİ VE ZORLU YILLARDI Zafer Dergisi nasıl ve ne için kuruldu, hikayesin i anlatır mısınız? Bu fasıl uzun çeker, kısaca anlatalım. Önce sorunuzun "nasıl" kısmından başlayalım. 70'li yıllar, Dünya için olduğu kadar, Türkiye içinde çok önemli ve zorlu yıllardı. Her şey kayıp gidiyordu elimizin altından. En önemlisi de inancımız. Bu hengâmede Nur'ları tanıdık. Okuduğumuz kitaplar ile hayatımız değişti. Gençlik buhran geçiriyordu, idealsiz hayatlar her gün kar gibi eriyordu. Bozuk düşünceli tipler de boş durmuyord u. Boş bir dava için ve bir hiç uğruna çalışanları gördükçe, biz de eli kolu bağlı oturamazdık. Neden mi? Çünkü elimizde daha önce tecrübe edilmiş tüm insanlığın yarasına şifâ ve deva olacak ilahî bir reçete vardı çok şükür. Şefkatli ve hikmetli bir dil ile gençlere yaklaşıp anlatmaya başladık. İlçe ilçe, köy köy dolaşıp sohbetler ediyor, seminerle r veriyordu k. Fanilik ruhumuza o kadar işlemişti ki, her an ölecekmişiz duygusu hâkimdi. Günler çok uzun geliyordu gözümüze. Bir güne bir ömür sığacak kadar bereketli geçiyordu. Ancak bu çalışmayla yine de nereye kadar gidebilir dik. Kaç kişiye ulaşabilirdik? Yıkmak yapmak gibi değil. Bizim yolumuz, metodumuz tamir olduğu için görünüşte ağır gidiyordu k. Yangın ise çok yaygındı, su ise çok azdı. Bu böyle olmazdı, olamazdı. Daha kestirme yollar gerekliyd i bize. Yangınlar seyredilm ez dedik. Hiç olmazsa evimizin önünden, kendi bölgemizden, kendi şehrimizden işe başlayalım dedik. Bir şeyler yapmamız gerek diye düşündük bir avuç genç arkadaşımızla. Yolu açan büyüklerimiz de oldu. Onların değerli fikirleri nden de istifade ettik sağ olsunlar. Bir dergi çıkarmak niyetiyle yola çıkmadık ancak gençliğe ulaşma ideali ve gayreti bir dua hükmüne geçti. Zafer Dergimizi meyve verdi. Kısacası bu... ZAFER DERGİSİNİN ÇIKIŞ MACERASI Sorunuzun "niçin" kısmına gelince: 1976 yılının son aylarından birinin pazar gününde bir sabah... Cevat Bey işhanının 2. Katındaki ıssız bir dükkanda dört/beş kişi bir araya geldik. Kararı orada aldık. Bismillah deyip kolları sıvadık. Hiçbirimizin basın yayın konusunda en ufak bir tecrübesi, bilgisi ve birikimi de yoktu. Maddi imkan ise, zaten kuruş yok. Ama öyle samimi bir niyet ve azim vardı ki sormayın gitsin. Hazineler onun yanında bir hiçtir. Sanki dünyayı fethedece kmişiz gibi bir hâl vardı içimizde. Şevk, heyecan ve ümitle beraber acizlik ruhumuzun gıdası oldu. İnayeti ilâhiyyeyi görmemek mümkün değil. O günün üzerinden 468 ay geçmiş. Yani tam 40 yıl. Demek niyet güzel olunca, akibette güzel oluyormuş. Zafer'imizin çıkış macerası kısaca bu. İlim ve dini elele bir potada yoğurup Çağ'ın anlayışına Kur'ân'ı ve islamı yeniden sunmaktı. Nurun metodu bize her daim ışık oldu. Zafer'imiz kendinden sonra çıkmaya başlayan dergilere de pişdarlık ve öncülük etti. zafer1.jp gNEDEN “ZAFER” İSMİ VERİLDİ Zafer bir tarafın diğer tarafa üstün gelmesini ifade ediyor malûm, biz de merak ediyoruz, neden isim olarak Zafer’i tercih ettiniz? Hangi ismi seçsek bu soru yine sorulacak tı sanırım. Ama zafer gerçekten özel bir isim olduğunu ve olacağını biz dahi başta bilemezdi k. Sonra sonra sırrı ayan oldu. Mânâ şairin içinde derler ya. Ne desek bir şeyler hep yarım, dili yok kalbimizi n. Zafer'imizin bizim için ifade ettiği gerçek mânâsına gelince. Zafer, elbette İslamın zaferidir ama meselenin diğer bir yönü ise şudur: Zafer, Rububiyet i ilâhiyenin zaferidir . Rabbimizi n Birliğinin hücreden atoma, yıldızdan insana ilânıdır. Her bir şeyde görünen ilâhî birlik mühürlerini nazara vermektir . Nurlardan bir cümleyle özetlersek: "Her şeyde bir birlik var. Birlik ise, Bir'i gösterir.." İşte bu.. Bu konuda öyle bir havayla karşılaştık ki, biz de şaşırdık. Meğer ortam hazırmış. Vakti geldiğinde, doğru fikrin önünde hiç bir şey duramazmış. Ulaşılacak çok insan varmış, fethedile cek milyon gönül varmış yaşayıp gördük. İç daire, dış daire ile bütünleşti. İnsanlar aradıkları soruların cevaplarını bu özlü cümleyle özetlediğimiz Zafer'imizin sayfalarındaki yazılarda buldular. Çok dua aldık. Çekilen ne zahmet varsa, hepsi rahmete döndü. Kur'an bir kere daha gönülleri mest etti. Hiç girilmeye n ve gidilmeye n yerlere gidildi çok şükür. Rabbim başlangıçtaki bu sâfi niyetten bizleri ayırmasın inşaallah. ZORLUKLAR VE ZAHMETLER HEP GIDAMIZ OLDU Kırk yıla yaklaşan yayın hayatı boyunca zorluklar yaşadınız mı? Zorluklar ve zahmetler hep gıdamız oldu. Her zorluktan sonra da bir değil iki kolaylık verildi. Allah'ın özel inayeti altında çıkan bir dergi olduğunu düşünüyoruz Zafer'in. Çünkü her zorlu dönemeçte ve her defasında yoluna devam etmesinin işaretini gösterdi Rabbimiz. Çiğnenmeden lokma yutulmuyo r, o kadarcık zahmet de olacak elbet. Bu konuda emeği geçen tüm kardeşlerimize, dostlarımıza, yazarlarımıza, desteğini ve duasını esirgemey en herkese özellikle de, bizi hiç yalnız bırakmayan sadık ve vefakâr aboneleri mize gönül dolusu dua ve teşekkür ediyoruz efendim. zafer_eki m.jpgDerg iyi çıkaramadığınız zamanlar oldu mu? Çok şükür olmadı. 40 yıl boyunca hiç bir ay olmadı bu. Bundan sonra da olmaz inşaallah. Ne ihtilal günleri, ne deprem yılları, ne şu, ne bu, Zafer'imiz için bir mâni, bir engel oluşturmadı. Biraz sendelediğimiz oldu ama yıkılmadık. Yiğit düştüğü yerden kalkar derler. Biz de silkelend ik şöyle bir kendimize geldik. O günün zorlukları da yeni imkanların, yeni kapıların aralanmasına sebep oldu çok şükür. Gerçeğe Doğru serisi de bu günlerin yadigârıdır meselâ. Yani şerler bile hayırlara vesile oluyorsa varın siz, hayırların bizzat kendisini hayal edin. Zafer'in de kendine mahsus bir imtihanı var değil mi? Dünya böyle.. Evet... İmtihansız yer ve insan yok.. Bu zaten adımızdan da belli değil mi? Öyle bir isim almışız ki, onun tam karşısında nice badireler ve hendekler var. Bazen beş, bazen on yılda bir bu imtihanla rın şiddetlisi oluyor. Bir gerçek var ama; Zafer'e, çiçekli yoldan gidilmiyo r. Bu yolun engelleri ve zahmeti var ama o nisbette rahmet yönleri de var. Deveye hörgücü yük değil. Yiğide kılıcı yük değil. Allah (cc) hiçbir zaman yalnız ve çaresiz bırakmadı. Ne kadar hamd etsek Rabbimize azdır. Her sayımıza, son sayımız diye baktık hep. Bir yılı bile önümüzde garanti görmedik. Bu da tazarru ve duaya sevkediyo r insanı. Çileyi göze alanı, Allah da yardımsız bırakmıyor. Belki böyle olması da ilâhî bir hikmetin gereğidir, bilemeyiz . Şimdiye kadar ortalama kaç yazar dergide yazı yazdı? Tam saymadık ama tahminen 400 ya da 500 kişinin arasındadır. Bunun doğru bir rakam olması için, bir ara sayalım inşaallah, doğrusu bizi de meraklandırdınız. Yayın hayatına başladığınız ilk günden bu yana dergide düzenli olarak yazanlar kimler? Hemen akla gelen isimler; Mehmet Kırkıncı, Cüneyt Suavi, İbrahim Erdinç Şumnu, Alpaslan Özyazıcı, Nevzat Emiroğlu, Mustafa Nutku, Zafer Örsdemir, Âdem Tatlı, Alaaddin Başar, Vehbi Vakkasoğlu, Safâ Mürsel, Sefa Saygılı, İbrahim Tekeoğlu, Sinan Bengisu, Osman Çerezci, Gürbüz Azak, Muammer Erkul, Âdem Köseoğlu, Mehmet Dikmen, Ahmet Şahin, Mustafa Yazgan, Alpaslan Özyazıcı, Nevzat Tarhan, İsmet Hasenekoğlu, Şadi Eren, Selim Gündüzalp ... Ama şuan aklıma gelmeyen daha çok kıymetli kalemler vardır, ama hafızayı tekrar yoklamak ve arşive bakmak gerekecek . ZAFER HER AY YENİDEN DOĞAR Zafer’in bir sayısı nasıl hazırlanır? Zafer için aylar yetmiyor. Çünkü kendimiz için hazırlıyoruz âdeta zevkle ve şevkle. Seçilen konulara göre yazılar ve araştırmalar talep ediliyor, ona göre de bir yol haritası belirleni yor. Anlatırken zorlandığımız bir bahiste burası. Bir fıkra vardır. Hani kırkayağa nasıl yürüyorsun diye sormuşlar ya. Dönmüş ayaklarına bakmış, o da şaşırmış. O günden sonra da bir daha doğru dürüst yürüyememiş, derler ya bizimkisi de aynen o misâl. Bazen yaşadıklarınızı anlatmak, onları yaşamış olmaktan daha zor oluyor. Bu kadarı da yeter. Damla denize işaret eder. Her ay nasıl bir süreç yaşanır? Her ay Zafer Dergi'mizin mutfağında diğer aylardan farklı bir heyecan yaşanır. Ayları ve mevsimler i yayın işinin içinde olanlar bilirler. Apayrı bir algı, bir duygu dünyası vardır. Yazarlarımızla telefon görüşmeleri yapılır, mailler atılır, bazen konular da belirleni r. Bu süreç uzun bir süreç, yorucudur belki ama manevi zevki bir başkadır. Gelen yazılar görüş ve ufkumuzu geliştirdiği ölçüde biz de coşarız, heyecanla nırız. Empati sırrıyla okuyucula rımızın eline geçtiğinde neler hissedeceğini de az çok tahmin ettiğimizden ayrı bir sevinci de onlar adına biz yaşarız. Bu fasıl da gerçekten çok zorlu, çok zevki ve belki de mahrem kalması gereken bir sırdır. Bu kadarı da kâfidir sanırım. Zafer her ay yeniden doğar, yeniden okuyucusu na taze bir merhaba der.. Yeni bir nefes ve taze bir ses olur. Anlatılmaz yaşanır derler ya, gerçekten burası öyle bir sırra mazhardır. Rabbimizi n özel bir inayeti vardır. Bunu her sayıda hücrelerimize kadar hissederi z. Sizin adınızla benzer birkaç dergi ve yayın organı daha var, merak ediyoruz, Zafer derginizi n başka yayın organı var mı? Zafer Dergimiz'in Zafer'in dışında herhangi bir yayın organı yoktur. 40 yıl önce zafer nasıl başladıysa, kendi çizgisinde yoluna aynen devam ediyor. Zafer adı kullanılarak okuyucula rımızın kafalarını karıştıranlara ve maddî çıkar peşinde koşanlara kesinlikl e yüz vermemek gerekiyor . Tekrar hatırlatalım: Zafer dışında bir Çocuk dergimiz yoktur. Küçük Kâşif adlı çocuk dergisiyl e de Zafer Dergimizi n hiç bir ilişkisi bulunmama ktadır. Zafer Dergimizi n sayfalarında bu ve benzeri yayınlarla alâkalı tek bir haber ve bilgi verilmemiş olması da zaten bu konudaki hassasiye timizi göstermektedir. Ancak bazı abone ve okuyucula rımızı Zafer adı kullanara k şark kurnazlığı yapılarak maalesef yanılttılar. Okuyucula rımızın dikkatini buradan bir daha çekelim inşaallah. En evvel şunu bilmek gerekiyor zafer dergisi ticari bir kuruluş değildir. Bir hizmet, bir dava dergisidi r. Diğerleri şahıs adına çıkan ticarî şeylerdir. Bu ruh, bu fark da zaten herşeyi anlatmaya yeter de artar. Her nevi ikazı yapmamıza rağmen türlü entrika ve yalanlarl a zaferin adını kullandılar maalesef. Hakkımızı ve davamızı sonuna kadar takip edeceğiz inşaallah. 40 yıllık mazimize gölge düşürmeyeceğiz. Dünya imtihan dünyası. Bunun içinde hukukî bir süreç başlatmış bulunuyor uz. Bize ve okuyucuya verdikler i maddî ve manevî zarar çok fazla.. Bu yıl bu zararı telafi için çok çalışmamız ve Zafer'imize sahip çıkmamız gerekecek . Onun için Zafer Aboneleri nin aşağıda vereceğimiz telefon ve adresleri n dışındaki aramalara ve şahıslara asla iltifat etmemeler ini rica ediyoruz. Son olarak ben de Zafer’in yirmi yıllık bir okuyucusu olarak, bazen dergimin bana ulaşmadığı veya geç ulaştığı dönemler oluyor. Bu durumlard a ne yapmak gerekiyor, bilgi verir misiniz? Evet bu konu maalesef kronik bir hale geldi. Kardeşlerimiz alternati f modeller üzerinde çalışıyorlar. Hatta başarılı da olduğumuz bir uygulama var. Onu da aboneleri mize yeni bir teklif ve tercih olarak sunuyoruz . Aşacağız inşaallah bu problemi kararlıyız. Mevlam bir yol gösterir ve yine yardım edecektir . Ayrıca bu röportajı okuyan okuyucula rımızdan henüz abone olmayanla r varsa nasıl abone olabilirl er paylaşır mısınız Efendim, zafer dergimiz için yeni ve geçerli olan iletişim bilgileri miz şöyle Aylık çıkan zafer dergimizi n bir yıllık 12 sayısının abone ücreti sadece 60 tl. dir. Geçerli olan yeni telefon ve iletişim bilgileri miz aşağıdaki gibidir 0090 264 279 80 81 - 0 549 674 75 01 ve 0549 674 75 02 ve 03/04 Abone kaydı için: zaferabon e@gmail.com Adresimiz: ZAFER KÜLTÜR MERKEZİ Papuççular Mah. Çıracılar Cad. Nu: 7 Kat: 2 Adapazarı, Sakarya, TÜRKİYE Kaynak: Selim Gündüzalp anlattı: Zafer Dergisi 40 yaşında |